KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 İZMİR'İN TARİHCESİ....

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İZMİR'İN TARİHCESİ....     Empty
MesajKonu: İZMİR'İN TARİHCESİ....    İZMİR'İN TARİHCESİ....     Icon_minitimeÇarş. Tem. 13, 2011 11:51 am

İZMİR'İN TARİHCESİ....



Günümüzde İzmir olarak
kullandığımız isim, Smyrna kelimesinin dönüşmüş biçimidir. Smyrna
kelimesinin daha erken biçimlerinin Smira, Lesmira, Zmirra, İsmira,
Samorna veya Smurna olduğu da iddia edilmektedir. Smyrna kelimesinin
kullanılmasında, kentin kurulduğu yerin yakınında bir kutsal alanın
bulunmasının etkili olduğu sanılmaktadır. Bu kutsal alanın, Halkapınar
kaynağı ve bu kaynağın oluşturduğu gölcük olduğu iddia edilmektedir.
Smyrna / İzmir adının, Ana Tanrıça Kaynağı / Gölcüğü veya en azından Ana
Tanrıça / Kutsal Ana anlamlarıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Sözcük
büyük olasılıkla Hitit kökenlidir.

İzmir'in kuruluş tarihi ve yeri konusunda bilgiler
tartışmalı olmakla birlikte, bugün Bayraklı semtinde yer alan ve
Tepekule olarak tanınan ören yerinin, eski İzmir'in kuruluş yeri olduğu
kabul görmektedir. Eski İzmir'in kuruluş tarihi ve kurucularının kim
olduğu hakkındaki bilgilerimiz bir kaç kategoride toplanabilir.

Bu söylencelerden birisi, İzmir'in ilk kurucularının
Amazonlar olduğuna ilişkindir. Bir diğeri ise, efsanevi Frigya kralı
Tantalos'un ismi etrafında gelişir. Söylencelerdeki bir başka anlatıda
ise, kentin kurucularının Lelegler olduğu dile getirilmektedir.

Bayraklı'da yapılan kazılarda elde edilen buluntular,
İzmir'in kuruluşunun İ.Ö. 3000 yıllarına kadar indiğini açıklamakta;
yapılan araştırmalar, İzmir'in bir Aiol kenti olduğunu göstermektedir.
Bir dönem Hitit İmparatorluğu'nun nüfuz alanı içine girse de (İ.Ö.
2000-1200), Aiol kenti olma özelliğinin İonialıların kenti ele
geçirmelerine kadar sürdürdüğü bilinmektedir. İ.Ö. 800 dolaylarında
ticari faaliyetlerini İzmir Körfezi'nin son noktasına kadar yaymak
isteyen İonialılar sınırlarındaki bu Aiol kentini ele geçirdiler. Deniz
ötesi kolonileri aracılığıyla iyi işleyen bir ticaret ağına sahip olan
İonialıların İzmir'i ele geçirmeleri, kentin tarihinde hızlı bir
dönüşüme neden oldu. Kent, ticaret aracılığıyla kısa sürede zenginleşti
ve gelişti.

Kentin zenginliği komşu Lydialıları harekete geçirdi
ve İzmirlilerle savaşa girdiler. İÖ. 610-600 yıllarında Lydia orduları,
kenti ele geçirmeyi başardı. Lydialılar daha sonra kenti yıkıp tahrip
ettiler. Ancak İzmirliler kentlerini yeniden kurmayı başardılar.

Eski İzmir'in çöküşü, Anadolu'da Pers istilasının
sonuçlarındandır. Pers ordularının saldırısı sonucu, İ.Ö. 545 yılında
İzmir tahrip edildi. Bu tahribattan sonra, Bayraklı'daki yerleşim
alanında bir daha kent düzeninde bir yerleşim oluşamadı. İzmir'in bu ilk
döneminden geriye kalan en önemli miras, kentin kendisidir. Bayraklı'da
bulunan ören yeri, yapılan kazılarla her geçen gün biraz daha açığa
çıkartılmaktadır. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda kentin ızgara
planlı, (birbirini dik kesen sokaklarla örülü bir yapıda) olduğu
anlaşılmıştır.

İzmir'in yeniden kurulması, Büyük İskender olarak
anılan Makedonyalı Alexandros'a bağlanır. Büyük İskender İran seferinin
başlarında, İ.Ö. 334 yılında Pers İmparatorluğu'nun Anadolu'daki
ordusunu yendikten sonra, ordularıyla Efes üzerine ilerlemişti. Bu
harekat sırasında İzmir yöresine geldiğinde, söylenceye göre şimdiki
Kadifekale (Pagos Dağı) civarında gördüğü bir rüya üzerine yeni İzmir'in
Pagos Dağı'nda kurulmasını ister.

Yeni kent, Kadifekale yamaçlarından, denize doğru
uzanıyordu. Kentin varlığı yine deniz ticaretiyle yakından ilgiliydi.
Çünkü kentin konumlandığı alan, Kadifekale'nin bulunduğu yer ile küçük
bir koydan oluşan doğal liman arasında bulunuyordu. Kent esas olarak bu
doğal limanın var ettiği bir yerleşim olacak ve geleceği bu limanın
canlılığına göre şekillenecektir.

İzmir, İ.Ö. III. yüzyıl başlarında Efeslilerin
tavsiyesi üzerine on üçüncü üye olarak Ion kentleri arasındaki birliğe
kabul edildi. Daha sonra Bergama Krallığına bağlanan İzmir, İ.Ö. 133'de
Bergama kralı III. Attalos'un vasiyeti gereğince, Roma İmparatorluğu'na
katılınca, diğer Ion kentleriyle birlikte Roma topraklarının bir parçası
oldu. İzmir'in Roma döneminde giderek önem kazandığı ve ticaret kenti
olma özelliğini geliştirmeye başladığı görülmektedir.

Roma İmparatorluğu İ.S. 395 yılında ikiye ayrıldı. Bu
bölünmede Anadolu, dolayısıyla İzmir, Doğu Roma toprakları içinde yer
aldı. İ.S.476 yılında Batı Roma'nın yıkılmasıyla birlikte Doğu Roma,
bölgenin hakimi oldu. İzmir, önemli bir ticaret kenti olarak varlığını
sürdürdü.

608 yılındaki Sasaniler'in saldırılarını, 637 yılından
başlayarak bir süre devam edecek olan Arap akınları izledi. 665
yılındaki Emevi seferinde, İzmir Arapların eline geçti.

İzmir, XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren
tarihinde yaşadığı önemli dönüşüm evrelerinden birisine daha girdi.
Kentteki Doğu Roma egemenliği tartışmalı hale geldi. Bu dönemde Doğu
Roma İmparatorluğu ile bölgeye ulaşan Türkler arasında İzmir'in birkaç
kez el değiştirdiği bilinmektedir.

1071 yılında Büyük Selçuklu Ordusu'nun Doğu Roma
Ordusu karşısında kazandığı zafer, Anadolu tarihi açısından bir dönüm
noktası olmuştur. Nitekim 1071'den kısa bir süre sonra 1076 yılında,
İzmir önlerinde Türk kuvvetleri görülmeye başlamıştır. Aynı yıl, İzmir
kısa bir zaman sürecek olan Türk egemenliğini de tanıyacaktır. Bu
dönemi, büyük Türk denizcisi Çaka Bey'in 1095 yılına kadar devam edecek
olan egemenlik yılları izler. İzmir'deki bu ilk dönem Türk egemenliği,
yaklaşık yirmi yıl sürer. Bu olaydan sonra ilk haçlı seferini (1096)
izleyen günlerde, Doğu Roma kuvvetleri kenti ele geçirirler. Türklerin
kısa bir dönem yönettikleri İzmir, yeniden bir Doğu Roma kenti haline
gelir ve 1317 yılına kadar kentin bu konumu değişmeden kalır.

XIV. yüzyılda İzmir, Doğu Roma yönetiminde olmakla
birlikte, 1261 Nif antlaşmasıyla İzmir'de yerleşim hakkını elde eden
Cenevizliler ve Venedikliler, kentte ticari açıdan etkin bir konuma
yükselmişlerdir.

İzmir, 1317 yılında bir Türkmen Bey'i olan Aydınoğlu Umur Bey'in denetimi altına girer.
1344 yılında Papa VI. Clement'in örgütlediği, Venedik,
Kıbrıs ve Rodos şövalyelerinin katıldığı bir Haçlı seferinde Liman
Kalesi Latinlerin eline geçer ve Pagos Dağı'nın zirvesindeki Kadifekale
ise Türklerin egemenliğinde kalır. Böylece kent, uzun bir süre devam
edecek olan bu yapısına kavuşmuş olur, yukarıda "Türk İzmir" ve aşağıda
"Hıristiyan İzmir" olmak üzere ikiye bölünür.

XV. yüzyılın başında Timur İzmir'e bir sefer
düzenleyerek, Rodos şövalyelerinin egemen olduğu Liman Kale'yi ele
geçirir ve onu yıktırarak, Türkmen Aydınoğlu Beyliği'nin canlanmasını
sağlar ve İzmir'i Umur Bey'in torunu Aydınoğlu Cüneyt Bey'e verir.

1426'da Osmanlılar, Aydınoğlu Beyliği'ne son vererek,
Batı Anadolu ve İzmir'i egemenlikleri altına aldılar. Böylece, Osmanlı
egemenliğine dek süren İzmir'in yönetsel belirsizliği de sona ermiştir.
Osmanlı egemenliğine girdiği dönemde küçük bir kasaba konumunda olan
İzmir, Osmanlı Barışıyla birlikte nüfusu artmaya başlayınca, 1528-1529
yıllarında Türkler, tepedeki yerleşim yerlerinden limana doğru
yönelerek, Yukarı Kale ile Liman Kalesi arasında kesintisiz bir Türk
yerleşim kuşağı oluşturmuşlardır.

İzmir'in ticaret merkezi olarak yükselişinin ardında,
Doğu Akdeniz ticaretinde egemen olan Fransa ve Venedik ile rekabete
girişen İngilizlerin Yakın Doğu'da yayılma çabalarının etkisi büyüktür.
1610 ile 1630 yılları arasında İngilizler ve Fransızlardan sonra
Hollandalılar da İzmir'e gelerek, Batı Anadolu'daki ticareti yeniden
biçimlendirmeye başladılar. Böylece İzmir Doğu Akdeniz'in en önemi liman
kentlerinden biri haline geldi.

XIX. yüzyıla girilmesiyle, İzmir ve Batı Anadolu'nun
tarihsel serüveninde çok önemli dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. 1838
yılında Osmanlı Devleti ile İngiltere arasında imzalanan serbest ticaret
antlaşmasıyla, İmparatorlukta yabancılara ticaret yapma hakkının
tanınmasıyla, Sakız Adası'nda ticaretle uğraşanlar İzmir'e gelip,
yerleşmeye başladılar. Böylece İzmir, Batılı devletlerle olan ticari
hacmine paralel olarak büyük bir gelişim ve dönüşüm içine girdi. 1850'li
yıllardan itibaren hız kazanan bu değişim, I. Dünya Savaşı'nın
başladığı 1914 yılına kadar aralıksız devam etmiştir.

I. Dünya Savaşı'nın yitirilmesi, İzmir ve Ege
için bir sonun başlangıcı oluyordu. 15 Mayıs 1919'da başta İzmir olmak
üzere, tüm Ege Bölgesi Yunan işgali altına giriyor ve bölgede yeni bir
yapılanma başlıyordu. I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri, işgalle,
Osmanlı Devleti'ne Sevr Antlaşması'nı imzalatmayı hedefliyorlardı. Sevr
Antlaşması, başta İzmir olmak üzere, Ege Bölgesi'nin Yunanistan'a
bağlanmasını öngörüyordu. İzmir'in işgaliyle birlikte, Ege'de işgalci
Yunanlılara karşı Türk ulusal direniş hareketi başlar. İzmir'de Gazeteci
Hasan Tahsin tarafından atılan ilk kurşun Ulusal Kurtuluş Savaşımızın
başlangıcını simgeler.

İzmir'in işgali ve bu işgalden kurtuluşun Türkiye'nin siyasi tarihi
açısından çok önemli sonuçları olmuştur. İzmir'in kurtuluşuyla birlikte;
monarşik, teokratik ve çokuluslu bir imparatorluktan, ulusal, laik ve
çağdaş bir Cumhuriyet'e geçişin kapıları ardına kadar açılmıştır.

9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi ile Yunan işgali sona
erer. Ancak, İzmir 13 Eylül sabahı tarihinin en büyük felaketlerinden
birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın,
2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini yok
eder. İzmir, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu sonrası "Zümrüdü Anka"
kuşu gibi kendi külleri içinden adeta yeniden doğar.
GENEL BİLGİLER



Yüzölçümü : 1.973 km²



Nüfus : 2.694.770 (1990)



İl Trafik No : 35



Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı
zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş
merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli
denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik
çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın
en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini
bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını
duyuruyordu.



Türkçe'de ''Güzel İzmir'' olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle
çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir
iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin
sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş
caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük
limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat
Festivali ve Uluslararası Fuarı ile de önemli bir yer tutar.



İLÇELER



İzmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak,
Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça,
Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe,
Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla'dır.



Aliağa : İzmir'in 60 km. kuzeyindeki Aliağa, İzmir ve Bergama
uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege kıyılarında sayıları 30'u aşan
Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü
Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde
bulunmaktadır.



Dikili : İzmir'in kuzeyinde 120 km. uzaklıktadır. Yerli ve yabancı
turistlerin ilgisini çeken şirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de
olağanüstü güzellikleri olan turistik Çandarlı beldesi Dikili'ye
bağlıdır. Doğal güzellikleri arasında Merdivenli Köyünde bir krater
gölü, Demirtaş ve Deliktaş Köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar
bulunmaktadır. Dikili ilçesi ılıcaları ile de oldukça ünlüdür. Nebiler,
Bademli ve Kocaoba köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. İlçede
karayolunun dışında deniz ulaşımında da Dikili Limanı, üç yolcu
gemisinin yanaşabileceği kapasiteyle hizmet vermektedir.



Seferihisar : Yerleşim tarihi M.Ö. 1000 yıllarına uzanan ilçenin Sığacık
mevkiinde Teos antik kenti, Doğanbey-Gerenalanı mevkiinde Karaköse
Harabeleri, Sığacık' ta Osmanlılar tarafından inşa edilen kale ile kale
içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı
Dönemi'ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak
potansiyelini oluşturmaktadır. Seferihisar 27 km.lik sahil şeridi ile
güzel plajlara ve koylara sahiptir.



Menderes : Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat
çeken Menderes ilçesinin İzmir'e uzaklığı 20 km'dir. İlçenin batısında
Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes-Selçuk yolu
üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve
Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik
kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina
türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz
büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra
amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes'in
Görece Köyü'nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki
boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir.



Karaburun : Karaburun, Urla Yarımadası'nın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir
Körfezi boyunca kuzey ve batı kıyıları güzel koylarıyla bir şerit
halinde uzanır. İlçenin yerleşimi taş devrine kadar uzanır. Çakmaktepe
mevkiinde yapılan kazılarda elde edilen buluntulardan Hititler
Dönemi'nde buranın ileri bir kültür merkezi olduğu, daha sonra yöreye
egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarlıkları döneminde kültür ve
ticaret merkezi olarak geliştiği bilinmektedir.



Urla : Ege Bölgesi'nin tüm özelliklerini taşıyan Urla, İzmir'in
batısında 38 km. uzaklıkta kendi adını taşıyan yarımadanın orta kısmında
yer alır. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmuştur. Yapılan
kazılarda ele geçen eserler arasında Hititlere ait Gaga ağızlı sürahi
çıkarılmıştır. Limantepe Höyüğü kazılarında ele geçen buluntulara göre
Klazomenai Limanının dünyanın en eski ve düzenli limanı olduğu ortaya
çıkmıştır. Klazomenai' de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli
Müzesi ile İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir.



Torbalı : İzmir'in 45 km. doğusunda yer alan Torbalı'nın ilk yerleşim
alanı, Torbalı Ovası'nın batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında
bir tepe üzerinde kurulan Metropolis Antik kentidir. Bir İon kenti olan
Metropolis Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuş, daha sonra terk
edilmiştir. Şarapları ile ünlü kent aynı zamanda bir piskoposluk
merkeziydi. Ovaya hakim bir konumda olan Geç Helenistik Dönem'e ait
tiyatroda Roma İmparotoru Augustus ve evlatlığı Germanikus'a adanan üç
mermer sunak bulunmaktadır. Kazılarda bulunan eserler İzmir ve Efes
Müzelerinde sergilenmektedir.



Ödemiş : İzmir'in 113 km. doğusunda yer alan Ödemiş'in kuzeyinde bulunan
Hypaiapa Antik Kent kalıntıları yörenin yerleşim tarihinin ilk çağlara
uzandığını göstermektedir. Ödemiş yöresinin tarihsel önemi Birgi'nin
Aydınoğulları döneminde başkent olmasıyla başlamıştır. Birgi'de büyük
ölçüde özgünlüğünü koruyan kent dokusunda Selçuklu ve Osmanlı
mimarisinin seçkin örnekleri, 18. ve 19. yüzyıl sivil mimarlık
yapılarının oluşturduğu kültürel birikim ve mimari çevre zenginliği ile
doğal çevre güzellikleri yörede çok önemli düzeyde turizm potansiyeli
yaratmaktadır. "Dünya Kültür Mirası" listesine giren Birgi, 1994 yılında
inanç turizmi kapsamına alınmıştır. Çakırağa Konağı, İmam-ı Birgivi
Medresesi, Sultan Şah Türbesi görülmeye değer eserlerdendir.



Tire : İzmir'in büyük ilçelerinden biri olan Tire, şehir merkezine 82 km
uzaklıktadır. Aydın Dağlarının kuzey eteklerinde kurulmuştur. Hitit,
Frig, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan Tire zengin
bir kültür mirasına sahiptir. Beylikler ve Osmanlı döneminde ekonomik
açıdan büyük gelişme sağlanmış ve mimarlık tarihi açısından da zengin
örnekler ortaya çıkmıştır.



Kemalpaşa : İzmir'in 29 km batısında yer alan Kemalpaşa'nın tarihi
geçmişi İ.Ö. 1300'lere dayanmaktadır. Akadlar ve Hititlerden başlayarak
Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar birçok medeniyete sahne olan
Kemalpaşa, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde Sart ve İon kentleri
arasında kervan yollarının uğrak yeri olmuştur. Antik adı Nymphaion
olarak bilinen günümüz Kemalpaşa ilçesi, Nif dağı eteklerinde 200 m
yükseklikte kurulmuştur. Ege Bölgesi'nde Hititlerden kalan tek örneği
olan Karabel Kabartması ilçe sınırları içerisindedir. Kemalpaşa, dünyaca
ünlü kirazı ve çam ormanlarıyla tanınır.



NASIL GİDİLİR



Karayolu : Şehirlerarası Otobüs Firmaları ile Türkiye'nin tüm illerine
gece ve gündüz düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Terminalin
merkeze uzaklığı 12 km. dir.



Otogar Tel : (+90-232) 472 10 10

Üçkuyular Otogarı: Çeşme- Seferihisar ve Gümüldür ilçelerine yaz kış
düzenli olarak otobüs ve dolmuş seferleri yapılmaktadır. Merkeze
uzaklığı 10 km. dir.

Otogar Tel : (+90-232) 259 88 62



Demiryolu : İzmir'den Ankara, İstanbul, Denizli, Aydın gibi şehirlere düzenli tren seferleri yapılmaktadır.

Merkez Basmane Garı, Tel:0.232.484 86 38

Alsancak Garı, Tel: 0.232.458 31 31



Denizyolu : Adres: İzmir Limanı- Alsancak, Devlet Denizyolları İzmir Acentası,

Diğer Limanlar; Çeşme Limanı, Dikili Limanı, Seferihisar-Sığacık Yat Limanı

Liman Tel : (+90-232) 464 88 64 - 464 88 89



Havayolu : Adnan Menderes Havalimanından yurtiçi ve yurtdışına periyodik
olarak seferler yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 16 km. dir.



Hava Limanı Tel : (+90-232) 484 12 20

GEZİLECEK YERLER



BERGAMA



İzmir'in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve
ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama,
tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile
devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip
olmuştur. Bergama'nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık
merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde
dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen
Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini
oluşturmaktadır. Zeus Sunağı 1897 yılında Almanya'ya kaçırılmıştır.



Bergama güzellik ılıcalarıyla, meşhur Kozak yaylasıyla, plajlarıyla ünlü
Ayvalık ilçesi bağlantısıyla, gelişmiş dokumacılığı ve kilimciliğiyle
ünlü bir ilçedir.



Tarihçe: Bugünkü adı antik dönemdeki ismi olan Pergomon 'dan
gelmektedir. İlk çağda muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı
taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra Ortaçağın önemli
stratejik mevkii, Karesioğullarının merkezi ve son olarak Osmanlı
İmparatorluğunun önemli merkezlerindendir.



Kesin kuruluş tarihi bilinmeyen kentte yapılan arkeolojik kazılardan
elde edilen bilgilere göre M.Ö.7. yüzyıllarda sur duvarlarının inşa
edildiği saptanmış olup, bu yıllarda kentleşmenin başladığı
anlaşılmaktadır. Bergama, Pers, Büyük İskender, Frigya, Trakya Krallığı,
Selevkos Krallığı, Roma ve Bizans dönemlerini görmüştür.



1302 yılında Bizans hakimiyeti ortadan kalkan şehirde Karesioğulları
Beyliği idareyi ele almış, 1341 yılından hemen sonra ise Bergama
Osmanlılar tarafından alınmıştır.



İklim: Bölgede Akdeniz İklimi etkisi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.



Şirince Köyü



Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir yerleşim alanı olduğu tahmin
edilen Şirince köyünde, bazı yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kule
kalıntısı, su kemerleri ile 11. yüzyıldan beri varolduğu sanılan
manastır/kilise yapıları, Şirince�de günümüze kadar kalan arkeolojik ve
tarihi kaynaklardır.



Selçuk ilçe merkezine 8 km. uzaklıktaki Şirince köyü, 19. yüzyılda bir
Osmanlı yerleşimi olarak vadi yamaçlarında gelişmiştir. Arazi yapısı ile
uyumlu kentsel dokuda, doğal çevre ile bütünleşmiş yaklaşık 200 ev
günümüze kadar korunabilmiştir.



Müzeler



İzmir Müzesi

Adres: Halil Rıfat Cad. No: 4 Konak - İzmir

Tel: (232) 484 83 24

Faks: (232) 425 46 77



İzmir Arkeoloji Müzesi



****** Müzesi

Adres: ****** Cad. No: 24 Alsancak - İzmir

Tel: (232) 421 70 26



Bergama Müzesi

Adres: Cumhuriyet Cad. Bergama - İzmir

Tel: (232) 633 10 96

Faks: (232) 631 07 77



Çeşme Müzesi

Adres: Kale Sok. No:1 Çeşme - İzmir

Tel: (232) 712 66 09



Efes Müzesi

Adres: Kuşadası Cad. Selçuk - İzmir

Tel: (232) 892 60 10

Faks: (232) 892 70 02



Ödemiş Müzesi



Birgi Çakırağa Konağı

Adres: Ödemiş - İzmir

Tel: (232) 545 11 84



Tire Müzesi

Adres: Samizade Meydanı Tire - İzmir

Tel: (232) 512 18 60

Faks: (232) 512 18 62



Örenyerleri



Bayraklı (Eski İzmir):İzmir Körfezi'nin kuzeydoğusunda Tepekule
mevkiinde bulunan yerleşim alanı İzmir'in ilk yerleşim alanı olarak
bilinmektedir. Kentin M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu arkeolojik
bulgulardan anlaşılmaktadır. Bayraklı'nın üst kesiminde 205 m.
yüksekliğindeki burun üzerinde mitolojik kral Tantalos'un mezarı olarak
bilinen ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır.



Kadifekale (Pagos): M.Ö. 4. yüzyılda İzmir'de Büyük İskender'in
generallerinden Lysimakhos'un körfeze hakim bir konumda kurduğu kent,
bugünkü Kadifekale (Pagos) Tepesi ile tepenin iç limana bakan yamacında
gelişmiştir. Kadifekale antik kentindeki Akropol kalıntılarının
duvarlarında Roma ve Bizans etkisi görülmektedir. Anadolu ticaretinde
büyük potansiyele sahip olan İzmir, gymnasium, stadium, tiyatro ve
agoranın yanı sıra büyük su kemerleri ve sarnıçlarıyla son derece
düzenli ve gelişmiş bir kent olagelmiştir. Bugün güney duvarları ile
batıdaki beş kulesi görülen İçkale, Ortaçağ'a aittir.



Kızılçullu Su Kemerleri: Eski adı Kızılçullu olan ve Şirinyer'de bulunan
su kemerleri Meles (Kemer) Çayı üzerindedir ve Kadifekale'de kurulan
kente su getirmek için yapılmıştır.



Agora: İzmir'in Konak ilçesinde, Namazgah-Tilkilik mevkiinde bulunan
Agora, Roma Dönemi'ne ait bir devlet agorasıdır. Politik toplantıların
ve seçimlerin yapıldığı bir yerdir. Kazılarda agoranın büyük bir bölümü
ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde sadece kuzey ve batı bölümleri açıktır.
Kuzey yapısında yer alan Roma Dönemi'ne ait Poseidon, Demeter ve
Artemis'in kabartmaları bulundukları yerde sergilenmektedir. Agorada
çıkarılan buluntular ve bazı heykeller İzmir Arkeoloji Müzesi'nde
sergilenmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İZMİR'İN TARİHCESİ....     Empty
MesajKonu: Geri: İZMİR'İN TARİHCESİ....    İZMİR'İN TARİHCESİ....     Icon_minitimeÇarş. Tem. 13, 2011 11:51 am

İzmir Hakkında İZMİR'İN TARİHCESİ....     Izmir1
Victor hugo" Izmir prensestir,çok güzel şapkası ile."(19.YY)
Montemont"Izmir,Anadolu kentlerinin kraliçesidir."(182
Gustave Flaubert (Kadifekale'den güneşin batışını seyrederken)"Şimdiye
kadar bu kadar güzel olanını görmemiştim."(1850)
Andersen"İzmir'in evleri,tıpkı kuzey ülkelerindeki evler gibi.Evler beni çok
etkiledi."(183
Lamartine"İzmir,bir Doğu kenti olarak düşlerimdeki kente hiç benzemiyor.
Burası sanki Küçük Asya sahillerine getirilmiş bir Marsilya gibi,zengin
Avrupalı tüccarların Paris ya da Londre'dakinden farksız bir biçimde
yaşamlarını sürdürdükleri geniş ve zarif bir ticaret kenti."(1850)
Arundell"Körfez,pek çok yönden Napoli'ye benziyor;körfezi çevreleyen
volkanik dağlar büyüleyici."(1827)
Chateaubriand"İzmir'e geldiğimde bir başka Paris'e gelmiş gibi oldum."
(19.YY)
İzmir'e giriş
İZMİR'İN TARİHCESİ....     Hakk%C4%B1nda12Türkiye'nin
3. Büyük kenti olan İzmir'e geçerli bir pasaportla giriş
yapabilirsiniz. Kara, hava, deniz ve demiryoluyla ulaşılabilen İzmir'e ,
Yunanistan ve İtalya'dan düzenli feribot seferleri bulunmaktadır.
Havaalanından direkt otoyol oluşu, ulaşımı kolaylaştırmaktadır.
Havaalanına indiğinizde otelinize nasıl mı gideceksiniz?
.

Para birimi
İzmir'de,Türkiye'nin
genelinde olduğu gibi, kullanılan para birimi Türk Lirası(TL)'dır.
Dövizinizi bankalarda, otellerde ve döviz bürolarında bozdurabilirsiniz.
Ayrıca çoğu yerde kendi para biriminizle de alışveriş yapabilirsiniz.
Kredi kartlarının birçoğu kabul edildiği gibi,Türk bankalarının
ATM'lerinden kendi banka kartınızla para çekmeniz de mümkündür.

Ulaşım
İZMİR'İN TARİHCESİ....     Hakk%C4%B1nda13Şehir
içi ulaşım belediye otobüsleri, belediye vapurları, metro, dolmuş ve
taksilerle sağlanmaktadır. Ayrıca oldukça uygun fiyatlarla araba da
kiralayabilirsiniz. İzmir'de trafik sağ taraftandır. Sürüş sırasında
emniyet kemeri takmak zorunlu ve trafik işaretleri uluslar arası
normlardadır. Çevresi otoyol ağlarıyla örülmüş olan İzmir'in en uzak
noktasına bir saat içinde ulaşabilirsiniz.

Dil
Resmi
dil Türkçe'dir. Ancak başta esnaf olmak üzere, İngilizce, Almanca,
Fransızca ve Flamanca konuşan birçok kişiye rastlayabilirsiniz.
Tabelaların çoğu da Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilde
yazılmıştır.

Halk
İzmir
halkı Yunanistan, Yugoslavya, Bulgaristan göçmenleri, çingeneler ve
İzmir'in yerlilerinden oluşmaktadır. Ayrıca Rum, İtalyan ve Musevi
azınlıklar da önemli yer tutar. Bunun dışında İzmir'de yaşayan Avrupa ve
Amerikalıların da sayısı oldukça fazladır. İzmir halkı çoğunlukla
Müslüman olmasına karşın; yabancılar,yabancı kökenliler ve azınlıkların
kendi ibadethaneleri bulunmakta ve burada özgürce dinlerini devam
ettirmektedirler.

Tarihsel kültür birikimi çok fazla olduğundan; demokratik, ileri görüşlü ve modern bir halkı vardır.
Telefon
Kendi
ülkenizden İzmir'i aramak için önce Türkiye'nin kodu olan
(0090),ardından İzmir'in kodu olan (232)'yi, yurtiçinden İzmir'i aramak
için (0232),ardından arayacağınız numarayı çevirirsiniz.

Ülkenizde
kullandığınız cep telefonunuzu İzmir'de de kullanabilirsiniz. Türk GSM
şebekelerinden biri üzerinden çalışacaktır. Aynı zamanda kontörlü
telefon kartı satın alıp, ankesörlü telefonları da kullanabilirsiniz.

Yemek
Ege
insanının sofrasında sebze ve doğal bitkilerden oluşan zengin yemek
çeşitleri bulunur. Ot kültürü Yunanlılarla aynıdır. Ancak İzmir'de
Türkiye'nin çeşitli yörelerine özgü restoranlar ve balık restoranlarının
yanı sıra,hemen her restoranda dünya mutfağından örnekler, ayrıca Çin,
Kore, Meksika, İngiliz, İtalyan ve daha birçok ülkeye özgü restoranlar,
bunun yanı sıra oldukça fazla fast food bulabilirsiniz.

Alışveriş
İZMİR'İN TARİHCESİ....     Hakk%C4%B1nda14Gümüş
ve altın takı, mücevherat, tavla takımı, deri, nazar boncuğu, halı ve
kilim gibi popüler hediyeliklerin yanı sıra ,aklınıza gelebilecek her
türlü ürünü bulabilirsiniz. Özellikle,Türkiye'nin tekstil alanında
üretici ve ihracatçı olması nedeniyle ,tekstil konusunda alışverişe
saatlerinizi verebilirsiniz. İzmir,Türkiye'nin yaşam standardı açısından
en ucuz şehirlerindendir.

İklim
Tipik
bir Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir. Yazların kurak ve sıcak geçtiği
İzmir'de, kışlar ılıman geçmektedir. İzmir'de dört mevsimi
yaşayabilirsiniz.

Bitki örtüsü
İzmir'in
doğal güzellikleri tarihle iç içe geçmiş,bitki örtüsü, çok çeşitli kuş
ve böcek türleriyle zenginleşmiştir. İzmir dahilindeki genel orman
sahası 1.000.000 hektar civarındadır. Çok sayıda maki türü
yetişmektedir.

Kültür ve sanat
Sinema,tiyatro,sanat
merkezi ve müzeler ilgi görmektedir. Birçok medeniyete sahne olmuş bir
şehir, aynı zamanda bir liman kenti olması, modern ve ileri görüşlü bir
halkı olmasının nedenidir.

Sanayi ve ticaret
İzmir
bir liman kenti oluğundan, özellikle ithalat ve ihracat kolaylıkla
yapılmaktadır. Gelişmiş bir sanayi ve yan sanayi sektörü vardır.
Avrupa'nın yatırım sıralamasında en ön sıradadır.

Tarım ve hayvancılık
Her
türlü sebze ve meyve yetiştiriciliği, açık alanlarda olduğu gibi
seralarda da yapılmakta, hem yurt içine hem de yurt dışına ihraç
edilmektedir.

Hayvancılıkta, özellikle tavukçuluk çok gelişmiş olup, diğer tür besicilik de yoğundur.
Yaş sebze ve meyvenin yanı sıra çiçekçilik de gelişmiş olup, Avrupa pazarlarına sürülmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İZMİR'İN TARİHCESİ....     Empty
MesajKonu: Geri: İZMİR'İN TARİHCESİ....    İZMİR'İN TARİHCESİ....     Icon_minitimeÇarş. Tem. 13, 2011 11:51 am

İzmir Genel Bilgi


İZMİR'İN TARİHCESİ....     IzmirEge
Bölgesi’nde yer alan İzmir’in batısında Ege Denizi, kuzeyinde
Balıkesir, doğusunda Manisa, güneyinde de Aydın illeri bulunmaktadır.
İzmir’in yüzey şekilleri oldukça çeşitlilik gösterir. Ege Bölgesi’nin
doğu-batı doğrultusunda uzanan ovaları ve onları birbirlerinden ayıran
dağ sıraları, il topraklarını engebelendirmektedir.

İzmir İlinin bulunduğu alan, dördüncü zaman başlarında Egeid ismi
verilen bir kara parçası konumunda idi. Ayrıca bu alan deniz
seviyesinde, hafif dalgalı (Penoplen) düzlükler halinde idi. Bu jeolojik
zamanda Doğu Anadolu’nun Yunanistan’a kadar uzanan bölgesi kuzey ve
güneyden Alp Dağlarının kıvrımlarının etkisi ile sıkıştırılmıştır.
Şiddetli basınçlarla bazı yerler,örneğin; Anadolu Yarımadası
yükselirken, Ege Denizinin bulunduğu Egeid Kıtası ise alçalmış ve
çökmüştür. Ardından bu kıta parçasının üzeri Akdeniz’in suları ile
kaplanmıştır. Bu çöküntü nedeniyle Batı Anadolu Bölgesi’nde, doğu-batı
doğrultusunda kırılmalar olmuştur. Sürekli şekilde sıkıştırılan bu
bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek dağları (Horst),
bazı yerlerde alçalarak ovaları (Graben) oluşturmuştur. Ovalar karaların
içine doğru sokulmuştur. Körfezlere dökülen akarsular zamanla körfezi
doldurmuştur. Ege Bölgesi ve Batı Anadolu’nun oluşumu henüz son
bulmadığı, yer kabuğunun henüz yerleşmediği sık sık meydana gelen
depremlerden anlaşılmaktadır. Yalnız, yörede volkanik faaliyetlere
rastlanmamaktadır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053688İzmir’in
kuzeyinde Madra Dağı (1.344 m.) ve onun güneybatı uzantısı olan Kozak
kütlesi (1.051 m.) bulunmaktadır. Bunlardan Madra Dağının yapısında
kristalin şistler, Kozak kütlesinde de granitler vardır. Bu dağlık
alandan güneye inildiğinde, doğu-batı doğrultusundaki çukurlardan
Bakırçay Ovası ile karşılaşılır. İl topraklarına doğudan dar bir boğazla
girilen ve Kınık önlerinde genişleyen Kınık Ovası, Karadağ’ın (747 m.)
önünde güneye yönelir. Küçük tepeler arasında bir boğazda daralır ve
Çandarlı Körfezi’nde de son bulur. Bakırçay Ovası ile Gediz Ovası
arasında Yunt Dağı (1.075 m.) bulunmaktadır. Bu dağın doğuda kalan yarı
bölümü Manisa ili sınırları içerisinde olup, jeolojik yönden geniş lav
alanlarını oluşturmaktadır. Yunt Dağı’nın güneybatısında ise Dumanlı Dağ
(1.098 m.) bu kütlelerden ayrı olup, andezitlerden oluşmuştur. Bunları
izleyen Foça Tepeleri 380 m.ye kadar yükselir ve Spil (Manisa) Dağı
önünde ikiye ayrılır. Bunlardan biri Nif (Kemalpaşa) Ovası’nı
oluştururken, diğer kolu da Spil Dağı’nın güney yamacından İzmir
topraklarına girer ve Dumanlı Dağı ile, daha güneydeki yamanlar Dağı
(1.076 m.) arasında Menemen Boğazı’nı oluşturur. Bu boğazın batısında
ise oldukça geniş bir kıyı ovası konumunda Menemen Ovası bulunmaktadır.
Gediz Ovası ile Küçük menderes Ovası arasındaki Bozdağlar (2.159 m.)
İzmir’in en yüksek noktasıdır. Bozdağlar batıya doğru alçalır, Mahmut
Dağı’nın batısında Karabel Çukuru (480 m.), Nif Dağı’nı Bozdağlar
sırasından ayırır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053689Manisa
ve Yamanlar Dağlarının güneyindeki çöküntü alanı zamanla su ile
kaplanmış ve İzmir Körfezi’ni oluşturmuştur. Körfezin doğusunda Bornova
Ovası, onun doğusunda da Kemalpaşa Ovası bulunmaktadır. Bu iki ova
arasında Kahvecibeli (Belkahve) (250 m.) yer almaktadır.

İzmir’in güneydeki çukur alanı olan Küçük Menderes Ovası, Bozdağlar ile
Aydın Dağları arasında yer almaktadır. Bu ova, İzmir il sınırları
içerisinde bulunmaktadır.Küçük Menderes Ovası doğuda dar bir vadi
biçiminde uzanırken, Ödemiş ile Bayındır arasında genişler, Torbalı’nın
batısında Cuma Ovası ile bağlantı sağlar. Kuzeyden güneye doğru uzanan
bu yükseltilerden ayrı olarak Urla yarımadası da ilin coğrafi görünümüne
ayrı bir çeşitlilik katmaktadır. Bu yarımada kuzey-güney doğrultusunda
uzanan Karaburun Yarımadası ile Çeşme Yarımadası’ndan ayrılan
bölümlerden oluşmaktadır.

İzmir ilindeki akarsuların hemen hepsi Ege Denizi’ne akmaktadır. Bunlar
Bakırçay, Gediz ve Küçük Menderes Nehirleri’dir. Yalnızca Madra Dağı’nın
kuzey yamacından çıkan ve Kocaçay’ın kollarını oluşturan küçük
akarsular Marmara Denizi’ne kadar ulaşmaktadır. Akarsu ağızlarındaki
küçük delta gölleri ve Bozdağ üzerindeki Ödemiş gölcüğü, Torbalı ile
Selçuk arasındaki Belevi Gölü, Küçük Menderes’in Selçuk yakınlarında
doldurduğu ovadaki Çakalboğazı Gölü ilin başlıca gölleridir. Yamanlar
dağı üzerindeki Karagöl ise bir krater gölüdür.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053690Bitki
örtüsü Akdeniz İkliminin etkisi altında olup, Akdeniz bitkilerinden her
türü İzmir’de yer almaktadır. Yüzyıllar boyu aşırı otlatma, yangın ve
tarla açma nedenlerinden ötürü ormanlar ortadan kalkmış, yerlerini maki
florası almıştır. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlenbik, sakız ve
katır tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı ağaçlar girmektedir.

Dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlarla kaplıdır. Denizden 600 m.
kadar yükseklikte kızıl çam, daha yukarılarda kara çam ormanları vardır.
Dere yataklarında çınar, kestane, söğüt, kavak, kara ağaç ve kızılcık
gibi yayvan yapraklı ağaçlar bulunur. Palamut meşesi de ildeki
ormanların belirgin ağaçlarından biridir. Kültür bitkilerinden biri olan
zeytinlik ve üzüm bağı geniş bir alanı kapsamaktadır.

İzmir’de genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi görülür.
Yazları Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve
Batı Akdeniz’den daha az yağışlıdır. Sıcaklık ortalaması yüksek olan
İzmir’de, ortalama sıcaklığın en yüksek olduğu temmuz ayının uzun yıllar
değeri 27.6 derece, en düşük ortalama değer ocak ayında 8.6 derecedir.
İzmir’in ortalama yıllık toplam yağış miktarı 69l mm.dir. Toplam yağışın
miktarı yıldan yıla değişmektedir. İzmir en fazla yağışı Aralık (uzun
yıllar ortalaması 154.3 mm.) ve Ocak (uzun yıllar ortalaması 132.6 mm.)
aylarında almaktadır. En kurak aylar uzun yıllar ortalaması 2 mm.
civarında olan temmuz ve ağustos aylarıdır. İzmir ilinde kar yağışı
ender görülen yağış türüdür. Ancak, ili çevreleyen dağlarda kış
aylarında kar örtüsü gözlemlenir. İzmir’de her mevsimde görülen nem,
hava sıcaklığının yazın bunaltıcı, kışın dondurucu hissedilmesine neden
olur.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053691İzmir’in
ekonomisi tarım, sanayii, hayvancılı, balıkçılık, ticaret ve turizme
dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler; buğday, patates, domates,
çiğit, anason, pamuk, incir, mısır, arpa, tütün, zeytin, kavun, karpuz
ve sebzedir. İzmir’de otlakların tarım alanına çevrilmesinden ötürü
hayvancılık gerilemiştir. Bununla beraber, en çok koyun ve tavukçuluk
yapılır. Arıcılık da ekonomisinde önemli yer tutmaktadır. İzmir
Körfezi’nin kirlenmesinden dolayı eskiden yaygın olan balıkçılık önemini
yitirmiştir. Ege açıklarında kefal, trança ve çipura avlanmaktadır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında dokumacılığa ve tarım ürünlerinin
işlenmesine dayanan imalat sanayii günümüzde daha çeşitli bir konuma
gelmiştir. İzmir, Türkiye’nin en büyük sanayii merkezlerinden birisidir.
Aliağa Rafinesi, Aliağa Petro-kimya Müessesesi, Makine ve Kimya
Endüstri Kurumunun yüksek vasıflı Çelik Fabrikası, İzmir Tarım Alet ve
Makine Fabrikası, Çimento Fabrikası, Alaybey Tersanesi, Cumaovası Perlit
İşletmesi önemli sanayii kuruluşları arasındadır. Tariş, Yemta kimya
sanayisi, metal eşya ve makine sanayisi, dokuma, halı giyim
sektörlerinin Türkiye ekonomisinde büyük payı vardır. Ayrıca her yıl
açılan İzmir Enternasyonal Fuarı kentin ticari ve ekonomik yönüne
canlılık getirmektedir.

İl kapsamında bulunan antik kentlerin turizme de büyük katkısı
olmaktadır. Doğal ve tarihi zenginliklerin yanı sıra Foça, Çeşme, Urla
ve Gümüldür’deki oteller, moteller ve tatil köyleri turizm yönünden
önemli kuruluşlardır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     Alionai%20Roma%20K%C3%B6pr%C3%BCs%C3%BCİzmir
yer altı kaynakları bakımından da zengindir. Karşıyaka yöresinde altın
ve gümüş; Ödemiş yöresinde antimon ve civa; Bayındır’da kurşun ve çinko;
Seferihisar’da perlit, kurşun ve çinko; Karaburun’da civa; Tire
yöresinde civa, grafit, mermer ve zımpara taşı; Torbalı’da demir ve
mermer, Urla’da aspest; Foça Dikili ve Bergama’da perlit yatakları
bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin tuz gereksiniminin hemen hemen
yarısını Çamaltı Tuzlası karşılamaktadır.

İzmir yöresinin tarihi çok eski yıllara, Tunç Çağına (3500-1000) kadar
inmektedir. Antik Çağda Smyrna olarak isimlendirilen İzmir İonia
Bölgesi’nin önemli kentlerinden birisi idi. Smyrna-Samornia M.Ö. 3000
yıllarında Lelegler tarafından, bugünkü Bayraklı yakınında bulunan
Tepekule mevkiinde kurulmuştur. Smyrna sözcüğü daha çok bir Amazon
Kraliçesinden kaynaklandığı sanılmaktadır. M.Ö. 2000-1200 yılları
arasında, Hitit Krallığı’nın etkisi altında kalan Smyrna, Hitit
Devleti’nin M.Ö 1200 yılında Frig akınlarıyla yıkılması sonucu M.Ö XI.
Yüzyılda Yunanistan’dan Batı Anadolu kıyılarına göç eden Aiollar, daha
sonra da İonlar bölgeye yerleşmişlerdir. Yunanistan’dan gelen bu göçmen
grubunun küçük bir bölümü Pagos Dağına, büyük bir bölümü de İzmir
Körfezi ile Yamanlar Dağı arasındaki alana yayılmışlardır.

VII.yüzyılda Smyrna, Lydia’lıların saldırıları ile karşılaşmıştır.
Özellikle Kral Gyges, saldırıları Smyrna üzerine yöneltmişse de kenti
ele geçirememiştir. Kral Alyattes’in kenti yakıp yıkmasından sonra
Smyrna, yaklaşık 300 yıl basit bir yerleşim alanı olmaktan ileri
gidememiştir. Lydia baskısından bunalan İonialılar Smyrna’yı bırakarak
çevre köylerine dağılmışlar, tehlikenin geçmesinden sonra da yeniden
memleketlerine dönmüşlerdir.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053693M.Ö.V-IV.yüzyıllarda
Smyrna ile ilgili bilgilerimiz oldukça karanlıktır. Büyük olasılıkla,
diğer İon kentlerinde olduğu gibi burası da Pers egemenliğine girmiş ve
tiranlar tarafından yönetilmiştir. Büyük İskender’in Çanakkale yöresinde
Pers kralı Darius’u yenmesinden sonra (M.Ö.333) Anadolu’nun büyük
bölümü Makedonyalıların egemenliğine girmiştir. Böylece diğer İonia
kentlerinde olduğu gibi Smyrna da Helenistik dönemde gelişmiş, nüfusu
artmış ve zenginleşmiştir. Bu arada kent Pegas Dağı (Kadifekale)
eteklerinden ovaya doğru yayılmaya başlamıştır. Büyük İskender bir
bakıma Smyrna’nın da kurucusu sayılmıştır.

Mitolojik bir öyküye göre; Pagos Dağında avlanmaya giden Büyük İskender,
bir ağacın altında uyuya kalmıştır. Orada gördüğü rüyada kendisine
Smyrna’nın bu yere taşınması öğütlenmiştir. Bunun üzerine Claros’daki
Apollon kahinlerine danışmış ve şu cevabı almıştır:
“Kutsal Meles ötesinde Pagos’a yerleşmeye gidecek olan bu insanlar üç
veya dört kez mutlu olacaklardır” Nitekim M.S.244-249 yıllarında
Philippus döneminde basılmış bir Roma sikkesinde Büyük İskender’in Pagos
Dağında ağaç altında uyurken iki tanrıçanın rüyasına girmesi
görülmektedir.

Pausanias’dan öğrenildiğine göre; bu olaydan sonra Büyük İskender’in
isteği üzerine kent Bayraklı’dan Kadifekale’ye taşınmış ve İmparatorun
kumandanlarından Lysimakhos bununla görevlendirilmiştir. Bundan ötürü de
Smyrna’nın çevresinde Lysmakhos ismi ile tanınan surlar yapılmıştır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053697M.Ö.III.yy.
başlarında Ephesos’luların tavsiyesiyle 13. üye olarak Panionion
Birliğine kabul edilmiştir. Helenistik dönemde bağımsızlığını sürdürmüş,
Seleukosların yanında yer almıştır.

Büyük İskender’in ölümünden sonra İmparatorluğu, generalleri arasında
bölüşülmüş. Smyrna da Seleukosların payına düşmüştür. Pergamon
Krallığının Seleukosları yenmesinden sonra da başta Smyrna olmak üzere,
İonia onların yönetimine girmiştir. Pergamon kralı III. Attalos’un
vasiyet uyarınca burası da Roma İmparatorluğuna bağlanmıştır. Tiberius,
Hadrianus, Caracalla gibi Roma İmparatorları Smyrna’ya özel bir konum
tanımış ve bazı yetkiler vermiştir. M.S.178 depreminde kent büyük zarar
görmüşse de Marcus Aurelius’un maddi yardımlarıyla yeniden eski
görkemine ulaşmıştır. Onarılan yapılara yenileri de eklenmiştir.

Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması ile Bizanslıların bir eyalet
merkezi olan İzmir, M.S. 440 yıllarında Hun Hükümdarı Atilla’nın
istilasına uğramıştır. M.S. 695 yılından itibaren iki defa Arapların
akınına uğramış, sonra yine Bizanslıların eline geçmiştir. Bizans
döneminde önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur. Aziz Yuhanna’nın
Vahiy’inde geçen yedi cemaat arasında Smyrna’da sayılmaktadır. Diğer
cemaatler ise; Ephesos, Pergamon, Thyateria (Akhisar) ,Sardes,
Philadelphia (Alaşehir) ve Laodikeia’dır. Burada Aziz Policarp’ın da
ismi geçmektedir. İncil’in Mektuplar kısmında yazıldığı gibi Aziz Paulos
burada oturan halka mektuplar yazmış ve onları Hıristiyanlığa davet
etmiş, bir yandan da yeni dine inananlara karşı yöneltilen baskı ve
zulümlere karşı onları uyarmıştır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053703Smyrna,M.S.
V-VI.yüzyıllarda daha da gelişmiştir. M.S .440 yıllarında Hun Hükümdarı
Atilla’nın istilasına uğramıştır. M.S.695 yılından itibaren iki defa
Arap akınlarına uğramış, sonra yine Bizanslıların eline geçmiştir. 1081
yılında İzmir Selçuklular tarafından fethedilmiştir. 1097 yılında
Haçlıların Anadolu’da ilerlemesinden yararlanan Bizanslılar, İzmir de
dahil olmak üzere Ege’de Türklerin elinde bulunan tüm yerleri işgal
etmişlerdir. Ancak M.S. VII.yüzyıldan sonra baskınları artan Arap
akınlarından ötürü siyasi ve ekonomik yönden gerilemiştir. 1264’de
Latinler liman bölgesine yerleşmiş, 1310’da da Aydınoğulları Beyliği’nin
hükümdarı Mehmet Bey tarafından İzmir ele geçirilmiş, oğlu Umur Bey’e
verilen İzmir’in Liman Kalesi, Haçlılar tarafından 28 Ekim 1334’de
yeniden işgal edilmiştir. 1402 yılına kadar Aydınoğulları Kadifekale’ye,
Haçlılar da Liman Kalesi’ne hakim olmuşlardır. Liman Kalesi 1402
yılında Timur tarafından ele geçirilmiş ve Aydınoğulları Beyliği’ne geri
verilmiştir. Bundan sonra İzmir’de 1426 yılına kadar Aydınoğlu Cüneyt
Bey hakim olmuş, yöre 1426 yılından itibaren Osmanlı Devleti idaresine
girmiştir.

İzmir, 1472’de Venediklilerin saldırısına uğramıştır. Bunun üzerine
Fatih Sultan Mehmet, limandaki kaleyi yeniden yaptırmış ve XVII. Yüzyıla
kadar kent güven içerisinde kalmıştır. XVII.yüzyılın başlarında İzmir
Celali Ayaklanmalarından etkilenmişse de isyanların bastırılmasından
sonra, önemli bir liman ve ticaret merkezi, konumuna gelmiştir.
XVIII.yüzyılda İzmir’de ilk dokuma fabrikası, XIX.yüzyılda ilk kağıt
fabrikası açılmıştır.

İZMİR'İN TARİHCESİ....     00053705Osmanlı
döneminde Cezair-i Bahr-i Sefid eyaletine, sonra da Anadolu eyaletine
bağlı olmuştur. XIX.yüzyılın sonlarına doğru ise Aydın vilayetinin
merkezi konumunda idi. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 15 mayıs 1919’da
Yunanlıların İzmir’i işgal etmesi, Kurtuluş Savaşı’nın başlamasına da
neden olmuştur. İzmir, 3 yıldan daha uzun bir süre Yunan işgalinde
kalmış, 30 Ağustos Zaferi’nden sonra 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e
girmiştir. Yunanlılar kaçarlarken kenti yakmışlardır. Cumhuriyetin
ilanından sonra da İl konumuna getirilmiştir.

İzmir yöresinde Bayraklı, Pergamon (Bergama), Phokaia (Foça); Erythrai,
Teos, Ephesos, Claros, Pitane (Çandarlı, Neon Teikhos (Yeni Kale), Kyme ,
Kolophon (Değirmendere), Metropolis, Allionai, Lebedos (Gümüldür) gibi
antik kentler bulunmaktadır. Kadifekale’de Roma dönemi Agorası, Roma
Yolu, Kızılçullu Su kemerleri, Yamanlar Dağında Tantalos Mezarı, Meryem
Ana Kilisesi Antik Çağlardan kalan kalıntılardır. Osmanlı döneminde Faik
Paşa (XVI.yüzyıl), Hisar, Hacı Hüseyin, Kestane Pazarı (1663), Ali Ağa
(1672), Hatuniye (XVII.yüzyıl), Çorakkapı, Başdurak (1774), Kemeraltı
(1671), Konak (1754), Kurşunlu, Şadırvan, İkiçeşmelik ve Salepçioğlu
Camileri; Kızlarağası, Mirkelamoğlu, Karaosmanoğlu Hanları;
II.Abdülhamid’in tahta çıkışının 25.yılı için 1901’de yapılan Konak’taki
Saat Kulesi; Cumhuriyet Meydanındaki ****** Anıtı (1932) belli başlı
eserleridir. Ayrıca İzmir ve ilçelerinde Türk sivil mimarisini yansıtan
örnekler bulunmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

İZMİR'İN TARİHCESİ....     Empty
MesajKonu: Geri: İZMİR'İN TARİHCESİ....    İZMİR'İN TARİHCESİ....     Icon_minitimeÇarş. Tem. 13, 2011 12:05 pm

İzmir Sözlü Tarih

AMAZON EFSANESİ:Bir zamanlar, Anadolu’yu kasıp kavuran, baskınlar
yapan, şehirleri yağma ederek tüm erkekleri kılıçtan geçiren bir
"Amazonlar Çetesi" varmış. Bunlar, erkeklerin egemenliğinden kurtulmak
için, onlara isyan eden savaşçı kadınlarmış. Dal gibi vücutlu Amazonlar,
atlara çıplak biner, oklarının yaylarını daha iyi çekebilmek için sağ
göğüslerini kestirirlermiş! Bundan dolayı, kendilerine "memesiz"
anlamına gelen Amazon adı verilmiş.

Esir ettikleri erkekleri köle gibi, ağır hizmetlerde kullanır, bir süre
sonra da zevk için öldürürlermiş. İşte böyle bir Amazonlar Çetesi, bir
gün Ege sahillerinde dört nala at koştururken İzmir körfezi kıyılarına
gelmiş ve burayı çok beğenerek bir şehir kurmaya karar vermişler.
Başkanlarının adı Zmirna olduğu için, yeni kurdukları şehre de Zmirna
adını vermişler. Zmirna, zamanla "İzmir" olmuş. Mitoloji, İzmir adını bu
efsaneye bağlar. Bazıları da İzmir adını, Kral babasına aşık olan, bu
yüzden de ilâhlar tarafından Mersin ağacı şekline getirilen "Zmirna=
Smirna" adlı genç ve güzel bir kızın hayat hikâyesiyle birleştirir. Her
iki efsanede de, İzmir’in eski adının "Smirna" olduğu üzerinde karar
kılınır.
YEDİ UYURLAR SÖYLENCESİ
Anadolu’nun birçok yerinde anlatılan söylence İzmir yöresinde de
yaygındır.Yapılan bir kısım araştırmalar Yedi Uyurlar gömütünün Efeste
olduğu kanısını güçlendirmektedir.Selçuk (Ayasuluğ) halkı arasında
söylenen Yedi Uyurlar Söylencesi’nde Efes yer adlarının geçmesi bunun
bir kanıtı olarak nitelenir.

Olay Kur’an da da anlatıldığı gibi yeni ortay çıkan Hristiyanlık’ı
benimsedikleri için İmparatorun zulmünden kaçan yedi geçn ve köpekleri
Kıtmir,bir mağaraya sığınırlar.İmparator Decius(249-251)döneminde
mağaraya girip dertin bir uykuya dalan bu yedi kişi ikiyüz yıl burada
uyurlar.İmparator ll.Teodisus dönmeinde uyandıklarında Hristiyanlık
resmi din olarak benimsenmiştir.

Yedi uyurlar söylencesi’nin Selçukta anlatılan biçimi şöyledir.Dakyanus
adlı bir oduncu günün birinde yazılı bir taş bulur.Meraklanıp okuma
yazma bilen birine bunu okutmak ister.Başvurduğu kasaba bakkalı,önce
yazılanları açıklamak istemez.Taşı bulduğu yeri göstermesini ,tüm malını
mülkünü kendisine vereceğini söyler.Dakyanus ısrar edince ,taşı bulduğu
yeri kazınca üç küp altın bulacağını,zenginleşip kral olacağını hatta
Tanrı’lığını ilan edeceğini açıklar.söylediklerinin tümü gerçekleşir.üç
küp altını bulan oduncu parasının bir bölümüyle halka yardım ettiğinden
kral seçilir.Zamanla öyle zengin ve güçlü kral olurki büyüklenmeye
,kendini Tanrı yerine koymaya başlar.Zamanla vezirelerine de kendini
Tanrı saymaları yönünde baskı yapar.Vezirler karşı çıkınca onları
kovar.onun zulmünden korkan altı vezir,kent dışına kaçarlar.şimdiki
Kızlar cimnazı’nda (Kızıl Gedik) bir çobanla köpeğine rastlarlar.Çoban
da onlara katılır ve birilkte günümüzde ki Yedi Uyurlar Mağarı’na
sığınırlar.Burada derin bir uykuya dalarlar.Uyandıklarında
açıkmışlardır.Kente ekmek almaya gönderdikleri arkadaşları eski
paralarla alışveri,ş yapmaya kalkınca kralın huzuruna
çıkarılır.Başlarından geçenelri anlatır.Kral mağarayı görmek ister.Ama
mağaranın kapısı Tanrı’nın buyruğuyla kapanır ve birdaha hiç açılmaz.

Sonradan mağarnın yerinibir sığırtmaç bulur.Yedi Uyurlar’ın kaç yıl
uyuduklarınıda her yıl tüy değiştiren köpeğin üst üste duran tüylerinden
anlaşılır.
YEDİ UYURLAR SÖYLENCESİ

Anadolu’nun birçok yerinde anlatılan söylence İzmir yöresinde de
yaygındır.Yapılan bir kısım araştırmalar Yedi Uyurlar gömütünün Efeste
olduğu kanısını güçlendirmektedir.Selçuk (Ayasuluğ) halkı arasında
söylenen Yedi Uyurlar Söylencesi’nde Efes yer adlarının geçmesi bunun
bir kanıtı olarak nitelenir.

Olay Kur’an da da anlatıldığı gibi yeni ortay çıkan Hristiyanlık’ı
benimsedikleri için İmparatorun zulmünden kaçan yedi geçn ve köpekleri
Kıtmir,bir mağaraya sığınırlar.İmparator Decius(249-251)döneminde
mağaraya girip dertin bir uykuya dalan bu yedi kişi ikiyüz yıl burada
uyurlar.İmparator ll.Teodisus dönmeinde uyandıklarında Hristiyanlık
resmi din olarak benimsenmiştir.

Yedi uyurlar söylencesi’nin Selçukta anlatılan biçimi şöyledir.Dakyanus
adlı bir oduncu günün birinde yazılı bir taş bulur.Meraklanıp okuma
yazma bilen birine bunu okutmak ister.Başvurduğu kasaba bakkalı,önce
yazılanları açıklamak istemez.Taşı bulduğu yeri göstermesini ,tüm malını
mülkünü kendisine vereceğini söyler.Dakyanus ısrar edince ,taşı bulduğu
yeri kazınca üç küp altın bulacağını,zenginleşip kral olacağını hatta
Tanrı’lığını ilan edeceğini açıklar.söylediklerinin tümü gerçekleşir.üç
küp altını bulan oduncu parasının bir bölümüyle halka yardım ettiğinden
kral seçilir.Zamanla öyle zengin ve güçlü kral olurki büyüklenmeye
,kendini Tanrı yerine koymaya başlar.Zamanla vezirelerine de kendini
Tanrı saymaları yönünde baskı yapar.Vezirler karşı çıkınca onları
kovar.onun zulmünden korkan altı vezir,kent dışına kaçarlar.şimdiki
Kızlar cimnazı’nda (Kızıl Gedik) bir çobanla köpeğine rastlarlar.Çoban
da onlara katılır ve birilkte günümüzde ki Yedi Uyurlar Mağarı’na
sığınırlar.Burada derin bir uykuya dalarlar.Uyandıklarında
açıkmışlardır.Kente ekmek almaya gönderdikleri arkadaşları eski
paralarla alışveri,ş yapmaya kalkınca kralın huzuruna
çıkarılır.Başlarından geçenelri anlatır.Kral mağarayı görmek ister.Ama
mağaranın kapısı Tanrı’nın buyruğuyla kapanır ve birdaha hiç açılmaz.

Sonradan mağarnın yerinibir sığırtmaç bulur.Yedi Uyurlar’ın kaç yıl
uyuduklarınıda her yıl tüy değiştiren köpeğin üst üste duran tüylerinden
anlaşılır.
Gelin taşı söylencesi

Bergama dikili arasında kaynarca denilen büyük bir bataklık vardır.İçinde yer yer su kaynakları fıkırdar.

Söylenceye göre burası zengin bir ülkedir.Ama insanları töre tanımaz
olmuştur.Bir ermiş çıkagelir.Halka öğütler verir,doğru yola
çağırır.Aldıran olmaz.ermiş te biri altın biri gümüş dolu iki kuyu
arasında aç ve susuz hapsedilir.Haline acıyan bir genç kız ona su ve
yiyecek getirir.

Günün birinde kızın düğünü olur. Kırk gün kırk gece süren düğünden sonra
gelin ata biner ,alay yola çıkar.gelenek gereği gelin , ermişin
hapsedildiği kuyular çevresinde üç kez dönecek ,kuyunun suyunda üç kez
içecektir.Kız tam suyu içerken ermişi görür.Ermiş arkalarına bakmadan
kendisini izlemelerini söyler.Koşarak bir tepeye tırmanırlar.

Gelinle gelenlerden biri duyduğu acı çığlıklara dayanamaz,döner bakar ki
tüm ülke sular altında evleri sular kara bir çamur kaplamış.Korkuyla
haykırınca öbürleride döner bakar ve hepsi taş kesilir.

Kurtarmak istediği kızın taş kesilmesine üzülen ermiş doruğa tırmanır ve
oracıkta ölür.O zamandan beri de tepeye "Dede Tepesi"eteklerindeki sıra
sıra taşlarada "Gelin taşı"denir.

Üç kardeş kanı söylencesi

Bergama’nın Kaplan Köyü’nden Dikili’ye inerken Büveller Köyü başında "üç
kardeş kanı" denilen yerde bir tepecik üstünde insan biçiminde üç kaya
vardır.Bu kayalar boğazı kesilmiş kanları akan insanlara
benzemektedir.buna ilişkin söylence şöyledir.

Yörede yiğit mi yiğit üç kadeş vardır.Günün birinde Midilli Adası’ndan
bir düşman saldırısı olur.Üç kardeş savaşarak düşmanın saldırısını
durdurur.O sırada Kralın askerleri de yetişir.Düşman denize dökülür.Üç
kardeşin savaşta gösterdikleri yararlılık dillere destan olur.Kal bundan
hoşlanmaz.Halkın böylesine sevdiği bu üç kardeşin ,günün birinde yerine
göz dikebileceğinden korkar.Öldürülmesine karar verir.Üç kardeş
saygıyla kralın önünde eğilince üçününde başı vurulur.Oldukları yerde
öylece taş kesilirler.Boyunlarından akan kanlar taşlara da bulaşır.

Bu kayalara günümüzde üç kardeş kanı denmektedir.
Lokman Dede söylencesi

Lokman Dede Bergama’da yaşayan bir ermiş kişidir.Bergamalılar’ın kimi
zaman Lokman dede kimi zaman da Kaf Dede’ye yordukları bir yağmur
söylencesi vardır.Söylence ye göre:

Bergama da kuraklık vardır.Ürünler susuzluktan kavrulmuş ,hayvanlar
perişan olmuştur.Günün birinde Lokman Lokman Dede’ye giderler ve :"Dede
senin duan kabul olur,gökyüzü kurudu,ekinler kavruldu,perişanız.himmet
et de aracı ol.Hak yağmur versin..." derler.Dede cevap vermez.Hali vakti
yerinde olanların biraz zeytinyağı göndermesini ister. Biriken yağları
"yağ,yağ "diyerek yoksullara dağıtmaya başlar.O yağ dedikçe yağmur
boşalır.Bu kez ortalığı sel basar.Bergamalılar "Dur de şu mübareğe" diye
yakarmaay başlar.Dede bu kez heybesine kuruyemiş doldurur..Nerede çocuk
görse "yağma,yağma" diyerek onlara kuruyemiş dağıtır.O "yağma" dedikçe
sular çekilir,ortalık günlük güneşlik olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
İZMİR'İN TARİHCESİ....
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» izmirin gavurlukları
» İzmirin Tarihinde İlkler
» Kutlu Doğum ve Tarihçesi (Mevlid)
» Çay a dair ne varsa ‘’ÇAY Deyipte Geçmeyin** ÇAY GELSİN - Çay İlahisi- SÖZLER

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: İzmir'e Dair Ne Varsa-
Buraya geçin: