HAYVANLARIN KORUNMASI
Dr. İbrahim Özdemir
Çevreyle ilgili önemli bir konu ise beraber yaşadığımız hayvanlara karşı iyi davranmak ve onları korumaktır. Daha doğrusu
şefkat ve merhametimizi onlara da teşmil etmektir. Halbuki günümüzde bir çok
hayvanın nesli tükenmektedir. Kimisi de sokaklarda başıboş bir şekilde
aç ve
perişan bir halde dolaşmaktadır. Tüm bunları göz önüne alınca, bizlerin
hayvanlara çok iyi davrandığımız ve onlara karşı görevlerimi yerine
getirdiğimiz söylenemez. Bunun en önemli nedenlerinden birisinin İslami
değerlere olan duyarsızlığımız olduğunu düşünüyorum. Zira İslamiyet
sadece insan-insan, insan-toplum ve devlet ilişkilerini değil, aynı
zamanda insan-tabiat ve insan-çevre ilişkilerini de düzenlemiştir. Bunun
tabii bir sonucu olarak da insan, tabiata ve hayvanlara karşı olan
tavır ve fiillerinden de Allah’a karşı sorumlu tutulmuştur. Bunu
Peygamber Efendimizin şu hadislerinde görmek mümkündür:
Kim haklı bir sebebe dayanmadan bir serçeyi, hatta ondan küçükbir
canlıyı öldürürse o canlı kıyamet günü davasını Allah’a götürür ve: Ey
Rabbim, falan kimse beni, bir fayda olmaksızın öldürdü der.[34]
Böylece tabiattaki canlıların-küçük olsun, büyük olsun- amaçsız ve
rast gele öldürülmelerinin yasaklandığı, böyle bir şey yapanların
ahirette Allah’a hesap verecekleri vurgulanmıştır. Kur’an’da Hayvanlar
Kur’an’a şöyle bir baktığımızda, eko sistemin önemli üyeleri olan
hayvanlara verilen önem hemen fark edilir. Kur’an’ın bazı sûrelerinin
çeşitli hayvan adlarını taşıdığı görülmektedir: Bakara (İnek) Sûresi,
Nahl (Arı) Sûresi, Ankebut (Örümcek) Sûresi, Neml (Karınca) Sûresi.
Kur’an’ın hayvanlarla ilgili dikkat çekici bir ifadesi de,
hayvanların da “ümmet” olduklarının ifade edilmesidir. İslâmi gelenek ve
literatürde özel ve önemli bir kavram olan “ümmet”in hayvanlar için de
kullanılması gerçekten dikkat çekicidir:
Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş
yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz Kitabta hiç
bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra onlar Rablerinin huzuruna
toplanacaktır.[35] Kur’an, ayrıca hayvanları yaratıcının sanatındaki
mahareti ve üstünlüğü dile getiren bir başka sanat eseri olarak da
takdim eder: Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir
ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan
arasından(gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt
içiriyoruz.[36] Hadis-i Şeriflerde Hayvanlar Kur’an’ın konuya verdiği
öneme paralel olarak, Hz. Peygamber’in de hayvanların korunması, onlara
merhamet ve
şefkat gösterilmesi konusuna çok önem verdiği görülmektedir. Onun hayvanlara
şefkat gösterilmesi, korunması, eziyet edilmemesi, aşağılanmaması konularında
gösterdiği titizlik gerçekten de dikkat çekicidir. Günümüzde, Allah’ın
en mükerrem yaratığı insana her türlü işkence ve zulümler hâlâ
uygulanırken, Hz. Peygamber’in (SAV) hayvanlara bile işkence ve zulüm
yapılmasını yasakladığı görülmektedir.
Bu çerçevede, Hz. Peygamber (SAV) Müslümanlara sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olmalarını öğretmiştir:
Merhametli olanlara Rahman (yani
merhamet sahihi olan Allah)
merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da (melekler) size
rahmet etsin.[37] Yine yukarıda ifade edildiği gibi, “Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı
Hak kıyâmet gününde hesap soracaktır.[38] Ayrıca Hz. Peygamber (SAV)'in,
kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını
da emretmiştir.[39] Bir yuvadan aldığı yavruları torbasına doldurup
şehre getiren birine Peygamber Efendimiz onları derhal analarının
yanına, aldığı yuvaya iade etmesi uyarısında bulunmuştur. Böylece bu
sevimli yavrularının anne yuvalarında ve tabii ortamda özgürce
büyümeleri
temin edilmiştir. İslam medeniyetinin özünü ve hayvanlara bakış açısını çok
iyi yansıtan bir diğer örneği ise Peygamber Efendimizin yakın
arkadaşlarından Abdullah b. Mes’ud’dan öğreniyoruz
Allah’ın Resulüyle bir seferde idik. Yanında iki yavrusu bulunan
serçe biçiminde bir kuşa rastladık. Yavruları yakalayıverdik. Bunun
üzerine anneleri, feryat ederek kanatlarını çırpmaya başladı. Resulullah
dönüp de yaptığımızı görünce: ‘Bunu yavrusundan kim ayırdı? Yavrularını
ona iade edin’ dedi. Biz de onları serbest bıraktık.[40]
Görüldüğü gibi, Hz. Peygamber, hayvanların ve kuşların korunmasını,
onlara eziyet edilmemesini, temizlik ve bakımlarının yapılmasını,
yaratılışlarına uygun işlerde kullanılmasını, fazla yük yüklenmemesini,
av yasağı koyarak rast gele eğlence için avlanılmamalarını emretmiştir.
Bir gün etrafında oturanlar şu hikayeyi anlatmıştı: Yolda gitmekte olan
birinin susuzluğu arttı. Hemen bir kuyuya inip suyundan içti. Çıkınca,
susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir
köpekle karşılaştı. Adam kendi kendine, 'bu hayvan da benim gibi
susamış' deyip kuyuya indi. Mestine su doldurdu. Mestini ağzıyla tutup
çıktı, köpeği suladı. Bundan dolayı Allah bu kulunu övdü ve günahlarını
bağışladı." Bunun üzerine arkadaşları:
Hayvanları sulamakta bize de
sevap var mıdır?' diye sorduklarında Rasulullah şöyle cevap verdi: “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta
sevap vardır.”[41]
Hayvanlara kötü davranmayı yasaklayan Peygamber Efendimiz, “Bir
kadın, bağlayıp yemek vermediği ve yer haşerelerinden yemesi için
serbest bırakmadığı kedi yüzünden cehenneme girdi.”[42] diyerek bu
konuda bizleri uyarmıştır. Peygamber Efendimiz, çalıştırılan hayvanlara,
insanlar gibi dinlenme hakkı vermiş ve yolculuk sırasında yapılan
dinlenmelerde öncelikle hayvanların ihtiyaç ve istirahatlerinin
sağlanması vurgulanmıştır. Sahabeden Enes b. Malik bize şu hikayeyi
anlatmaktadır: “Biz bir konaklama yerine geldiğimizde hayvanların
yüklerini çözüp (onları istirahate terk etmeden) namaza başlamazdık."
[43]
Görüldüğü gibi, İslam dini hiçbir canlıya eziyet ve işkence
edilmesine izin vermez. İnsan olsun, hayvan olsun her canlının kendine
göre hakları vardır. Bu haklara saldıranlar ve uymayanlar devlet
tarafından, bu mümkün olmassa ahirette Allah tarafından
cezalandırılırlar. Bu gerçeği şu sözleriyle ifade etmiştir: “ Şu bir
gerçektir ki, öteki hayatta hak sahiplerine bütün haklarını
ödeyeceksiniz. Hatta boynuzsuz koyun kendisine vuran boynuzlu koyundan
kısas yoluyla hakkını alacaktır.”[44]
Hz. Peygamber’in bu tavır ve tavsiyelerinin tarih boyunca Müslümanlar
üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber’den aldıkları
bu bakış açısıyla hareket eden Müslümanlar herkese karşı
merhamet ve hoşgörüyle bakmışlardır. Düşmanlarına bile işkence etmemişlerdir.
Başka din ve inanç sahipleri Müslümanlar arasında huzur içinde
yaşamışlardır. Bu
merhamet,
sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almıştır. Ayrıca
hayvanlara iyi davranmanın insanı cennete, kötü davranmanın ise,
cehenneme girmesine sebep olabileceğini de yine bizzat Hz. Peygamber
(SAV)’in hadislerinden anlıyoruz.