Bazı aleviler ise tıpku caferiler gibi namaz abdes gusülün olduğunu söylüyor
ve caferiler gibi kılıyır ..tüm ibadetleri yapıyor
bazıları ise gusülde yoktur banyo yapma vardır diyor
******************************
http://www.sorularlaalevilik.com/kuranda-namaz-yoktur-salat-vardir-salat-dua-demektir.html
Kur’an’da
“namaz” geçmemektedir, “salat” olarak geçmektedir, arapça “salat”ın
anlamı da “dua” demektir, belli bir şekli, şemali ve vakti yoktur.
Aleviler bunu farklı yorumlar, dolayısı ile burada anlattığınız beş
vakit namaz Alevilerin namazı olamaz !Sevgili Kardeşim,
Bu
mesele o kadar mevzu bahis edilmiş ki; bizi bu konuya bir cevap yazmaya
mecbur etmiştir. Bir kaç noktada bu meseleyi izah etmek niyet edip,
aşağıdaki açıklamalar ile konunun izahını yapmaya çalışacağız.
Birinci Nokta : Öncelikle şunu tekrar hatırlatmakta fayda var; Kuran’daki bir kesin
hükmün uygulamasındaki teferruat, her sözü kanun hükmünde sayılan,
tabiri caiz ise Kur’an’ın öğretmeni ve Cenab-ı Allah tarafından elçilik
vazifesi verilen peygamberimiz (a.s.m) ile bilinir ve önce O zat (a.s.m)
tarafından uygulanır. Çünkü Allah (c.c.) bizzat O’nu yetkilendirdiğini,
O’na ittiba edilmesi gerektiğini ve O’nun konuşması ancak vahiy ile
olduğunu açıkça Kur’an-ı Kerim’de zikretmiştir.
Eğer Hz. Peygamberin (a.s.m) Kur’an’ın kapalı olan yanlarını açıklayan hadisleri göz ardı edilirse, bu takdirde, yalnız namaz
değil, oruç, hac, zekat ve İslam’ın ön gördüğü daha pek çok
muamelelerinin gerçek durumu havada kalır. Halbuki, bu saydıklarımızın
hepsi de, tevatürle, en sağlam bir yolla bize kadar gelmiştir. Hz.
Muhammed (a.s.m), “Beni namaz
kılarken nasıl gördüyseniz, siz de öyle kılın”, “Haccınızın ibadet
şeklini benden alın” gibi hadisleri bu konuya ışık tutmaktadır.
İkinci Nokta : Peygamberimizin (a.s.m) daha Mekke devrinden itibaren farz kılınan ve o
günden bu güne kadar nesilden nesile aynen devam eden ve günde beş defa
yerine getirilen namazın eda şeklinde tereddüt göstermek, izahı mümkün
olmayan bir şeydir.
Bir
fennin veya bir san’atın tartışmaya açık bir meselesinde, o fennin ve o
sanatın haricindeki adamlar ne kadar büyük ve alim ve sanatkar da
olsalar, sözleri onda geçmez, hükümleri delil olmaz; o feninnin fikir
birliği etmiş alimleri arasında dahil sayılmazlar. Mesela büyük bir
mühendisin, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde bir küçük tabip kadar
hükmü geçmez. Ve bilhassa, maddiyatta çok meşgul olan ve gittikçe
maneviyattan uzaklaşan ve maneviyata karşı gabileşen, kabalaşan ve aklı
gözüne inen en büyük bir filozofun inkar edici bir sözü maneviyatta
nazara alınmaz ve kıymetsizdir.
Acaba yalana yalan demek kabiliyetinde olan ve tabiin denilen
başta sahabeler, tebe-i tabiin olan Evliyalar, maneviyatta terakki eden
Aktablar, Müçtehitler ve Muhakkikinler namazın kılınış düstürları
noktasında bu güne kadar ittifak ettikleri halde, maneviyattan uzak bir
şahsın cahilane bir sözü ne kadar nazar-ı dikkate alınır, hesap edilsin.
Üçüncü Nokta: Gelelim kelime oyunları ile islam içerisine fesat sokmak isteyenlerin
manasız iddialarına. Yukarıdakiler dahil olmakla birlikte, aşağıda
zikredeceklerimiz de nazara alınırsa, namazı sadece “dua etmek” olarak
kabul etmek, namaz ile ilgili ayetleri inkar etmekle beraber, Peygamber
Efendimizin (a.s.m) hadislerle açıkladıklarını ve uyguladıklarını inkar
etmek anlamına gelir ki; bu telafisi ancak tevbe & istigfar ile
mümkün çok tehlikeli bir durumdur.
Birinci
olarak, Kuran-ı Kerim Arapça yazıldığı için hakiki tercümesi kabil
değildir. Çünkü Kur’an-ı Kerim mucizane bir dil olan “Lisan-ı Nahvi”
denilen Arapça ile yazıldığı için, tam manası ile çevirmek mümkün
değildir. Kur’an’ın 40 dan fazla mucizesinden birisi olan, yazımdaki
mucizeliğini başka bir dilde uygulamak imkansızdır. Zaten 700 bin
kelimelik bir dilde yazılan bir eseri, 20 – 30 bin kelimelik bir dil ile
çevirmek %95 lik bir mana kaybını başından kabul etmek demektir.
İkinci
olarak, “Salat” kelimesi “Dua” anlamındadır denilmektedir. Halbuki
“Dua” ise yine arapça bir kelimedir ki; Kur’an’da “dua” lafzı dahi bir
kaç yerde geçmektedir. Örneğin;
“Kul ma ya’beü bi küm rabbı lev la düaüküm…” (De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne kıymet verir?”) Furkan suresi / 77
“..ud’uni estacibleküm..” (Bana duâ edin, size cevap vereyim.) Mü’min Sûresi / 60
Sözlük
olarak manası ise (DUA : Allah’a (C.C.) karşı rağbet, niyaz, yalvarış,
tazarru. * Salât, namaz. * Cenab-ı Hak’tan hayır ve rahmet dilemek.
Allah’ın rızâsını, hidayet ve istikamete muvaffakiyyeti dilemek,
yalvarmak. * Peygamber’e (A.S.M.) salavat getirmek. * Birisini çağırmak.
* Birisini bir şeye sevketmek. * Bir kimseyi bir isimle tesmiye etmek. *
Söz, kelâm. * Okumak)“Namaz”
ise farsça bir kelimedir. Türklerin islamiyeti ilk kabul ettiğinde
kullandıkları dil farsça olduğundan günümüze kadar aynı isimde
gelmiştir. Her dilden nasibini alan Türkçe, farsçadan da birçok kelime
almış, bu kelimeler Türkçenin temel kavramları arasına girmiştir. O
halde Kur’an-ı Kerim’de “namaz” lafzının geçmemesi kadar doğal birşey
olamaz. Yani bir İngilizin çıkıp, “Pray” Kur’anda geçmemektedir demesi
gibi manasız birşeydir. Tabiiki o manada arapça karşılığı geçecektir.
Fakat
camiyyet itibari ile “salat” kelimesinin kullanıldığı yerler, ifade
ettiği manalar ise direkt tercüme ile ortaya çıkarılamaz. Ancak tefsir
ve uygulama ile ortaya çıkar ki; tefsir hakkı öncelikle Peygamberimizin
(a.s.m.) hakkıdır. Daha sonra tefsir edilmemiş meselelerde “Sarf ve
Nahiv” ilmine vakıf müfessirlerce tefsir edilebilir ki; bunlarda başta
sırasıyla yukarıda saydığımız maneviyat büyükleridir. Burada çok basit
bir iki örnekle akla yakınlaştırmaya çalışalım; bakınız dördüncü nokta..
Dördüncü Nokta : Örneğin, müslümanlara günlük beş vakit namazın farz olduğu başta kitap
(Kur’an-ı Kerim), uygulama(sünnet) ve icma (maneviyat büyüklerinin
tastikleri) ile sabittir. Kur’an bu meseleye mücmel(kısa ve öz, sözü az,
manası çok) olarak değinip, bu mücmel ifadeler Peygamberimizin (a.s.m)
mütevatir (yalan üzerine birleşmeleri aklen mümkün olmayan kişiler
tarafından ulaşan) sünnetiyle açıklığa kavuşturulmuştur.
Kuran’da
beş vakit namaza mücmel olarak işaret eden ayetlerden bazıları
şunlardır; Bakara 238, Nisa 103, Hud 114, İsra 78, Taha 130, Rum 17-18,
Nur 36, Kaf 39-40.
Örnek
olarak bunlardan Bakara suresi ayet 238 de, “namazlara ve ayrıca orta
namaza devam edin” buyrulmaktadır. Ayet-i kerimedeki (salavat)“namazlar”
kelimesi çoğuldur. Lisan-ı nahvide çoğul “üç”ten başlar. “iki”li çoğula
tesniye denir ve “iki namaz” sözü manasında “salateyn” şeklinde ifade
edilir. Demek oluyorki, “salavat /namazlar” ifadesinden en az üç namaz
anlayacağız. Ayrıca birde “orta namaz” var. Çünkü matuf (atıf yapılan,
-e ait olan), matufun aleyhten (üzerine atıf yapılanlardan) ayrıdır. Bu
sebeble bu (orta namaz), “namazlar” ifadesine dahil değildir. Ancak üç
namazın arasında kalacak bir namaza “orta namaz” denilmesi de mümkünde
değildir. Ortanın her iki yanında eşit sayıda namaz olması gerekir. O
halde “namazlar” ifadesinden en az “dört namaz” anlaşılması
gerekmektedir. Dört namazın ortasında bulunan bir namaz, ancak “orta
namazı” olabilir. Bu orta namazın ikindi namazı olduğu ise Peygamber
(a.s.m) tarafından açıkça belirtilmiştir.
Yine
başka bir örnekte; Hud suresi 114 ( gündüzün iki tarafından ve gecenin
(gündüze) yakın saatlerinde namaz kıl..” buyrulmuştur.
Ayet-i
kerimede “gündüze yakın saatler” anlamında “zülef” kelimesi, “zülfe”nin
çoğuludur. Yukarıda açıklandığı üzere, arapçada çoğul, en az üç adedi
ifade eder. Demekk ki bu emre göre, gecenin gündüze yakın saatlerinde en
az üç vakit namaz olduğu nahiv ilmine göre sabittir. Ayrıca iki vakit
de “gündüzün iki tarafında” var ise, böylece beş vakit olduğu bir başka
ayet-i kerimede ortaya çıktığı görülmektedir.
Diğer
ayet-i kerimelerden her birinde beş vakit namaza veya vakitlerine
mücmel olarak işaret olunmuştur. Bu mücmel ifadeleri bizzat
peygamberimiz (a.s.m) açıklamış, uygulamış, başta sahabeler olarak bütün
müslümanlarda kesintisiz olarak bu ameli günümüze kadar devam
ettirmiştir. O halde bu güne kadar gelen bu ittifak icma olarak ortaya
çıkmış ve kesinleşmiştir. Aksi iddiaların hiç bir değeri yoktur.
Daha
bunlar gibi müteaddit ayetlerin nahiv ilmince tezekkürü, öncelikle bu
ayetlerin manalarının ve uygulamalarının ne olduğu konusunda fikir
vermekle birlikte, peygamberimizin (a.s.m) sünnetleri ile hangi manada
kullanıldıkları ve ne manaya geldiklerini açıkça ortaya koyacaktır.
(Yani nasılki ingilizcede he, she, it hepside türkçede “o” üçüncü şahısı
ifade eder, ancak ingilizce “she” dendiğinde o kişisinin bayan
olduğunun bilinmesi gibi kurallar o dile hastır.)
Basit
bir örnekle; Türkçe’de yüz kelimesinin bir çok manaya geldiğini
biliriz. Kullandığımız cümleye veya uygulamaya göre manası tezahür eder.
Mesela; Yusufun yüzü çok güzel, ördek suda yüzer, kurbanın
derisini yüz, doksandokuz yüz gibi yüzlerce örnek verilebilir. Şimdi
“Yüz” sadece bu manaya gelir demek ziyadesiyle cahilane kalacaktır.
Hala namazın şekli yoktur diyenlere, şu üç ayet mealini de vererek, meseleyi vicdan ve akıl düsturlarına havale ederiz;
101-
Yeryüzünde sefere çıktığınızda kâfirlerin size bir kötülük yapacağından
korkarsanız namazı kısaltmanızda size bir vebal yoktur. Kuşkusuz
kâfirler sizin apaçık düşmanınızdır.
102-
Sen onların aralarında bulunup da onlara namaz kıldırdığında içlerinden
bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silahlarını da yanlarına
alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında diğer bir kısmı arkanızda
beklesin. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin seninle beraber
kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silahlarını yanlarına alsınlar.
Kâfirler arzu ederler ki, silahlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil
olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmur gibi bir
eziyet erişir veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanızda bir vebal
yoktur. Bununla beraber ihtiyatı elden bırakmayın. Kuşkusuz Allah
kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103-
O korkulu zamanda namazı kıldınız mı gerek ayakta, gerek otururken ve
gerek yanlarınız üzerinde hep Allah’ı zikredin. Korkudan kurtulduğunuzda
namazı tam erkanı ile kılın. Çünkü namaz müminlere belirli vakitlerde yazılı bir farzdır.http://www.sorularlaalevilik.com/kuranda-namaz-yoktur-salat-vardir-salat-dua-demektir.html
***************
Benzer Yazilar:
- Namazın vakitleri Kur’an’da belirtilmiş midir? Namaz kaç vakittir?
- “Kainata sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım” hadisi ne demektir?
- Günlük
Farz namaz vakitleri ve Nafile vaktileri disinda 2 rekat Sabah Namazi
gibi ALLAH(C.C) rizasi için nafile kilmanin bir sakincasi var mi?
- ALLAH
hiçbir şeye muhtaç olmadığı halde insanlara ibadeti emretmesi ve bu
görevi yerine getirmeyenleri şiddetle tehdit etmesi nedendir?
- Sitede alevilikte namaz var diyorsunuz. Öyleyse neden namaz kılan alevi yok?