huzeyfe Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 7719 Rep Gücü : 18108 Rep Puanı : 23 Kayıt tarihi : 27/03/09
| Konu: Müslüman Bayanın Ehl-i Kitap Erkekle Evlenmesi Hususunda Bir Kaç Söz Salı Ekim 18, 2011 12:20 am | |
| http://eliflamraa.wordpress.com/2006/11/22/musluman-bayanin-ehl-i-kitap-erkekle-evlenmesi/ Müslüman Bayanın Ehl-i Kitap Erkekle Evlenmesi Hususunda Bir Kaç Söz
Müslüman ülkelerden gayr-i müslim devletlere yoğun bir şekilde göç yaşanması, Müslüman erkeklerin kitabi bayanlarla evlenmeyi tercih etmeleri neticede, Müslüman bayanların da kitabi erkeklerle evlenip evlenemeyeceği tartışmasını da doğurmuştur. Müslüman bayanın kitabi bir erkekle evlenmesinin yasak olduğu hakkında, klasik dönem alimleri arasında ittifak bulunup, herhangi bir farklı görüşe rastlamamasına rağmen, muâsır bazı araştırmacılar bu tür evliliğin meşru olduğunu iddia etmektedirler. 1. Ehl-i Kitap Erkekle Evlenmenin Yasak Olduğu ve DelilleriKlasik dönem İslam alimleri Müslüman bayanın, gayri müslim erkekle evlenmesinin yasak olduğunda görüş birliği içindedirler. Bu görüş İslam tarihi boyunca, inkıtasız bir şekilde savunulmuş olup, konu hakkında farklı bir görüşe rastlanmadığı gibi, gayri müslim bir erkekle Müslüman bayanın evlenmesinin yasak olduğu, Müslümanlar arasında inanç halini almıştır. Bu nedenle, bütün hukuk ekollerince, ortak bir kabul olarak, İslam aile hukukunda, nikahın sıhhat şartlarından birisi; “Müslüman bayanın evleneceği erkek eşin Müslüman olması” şeklinde düzenlenmiştir. Şimdi bu mevzunun dayandırıldığı delilleri görelim.1.1. Nakli Deliller1.1.1. KitapMüslüman bayanın Ehl-i kitap erkekle evlenmesinin yasak olduğu görüşünün dayandırıldığı ayet nasları şunlardır:1. Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın, sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin. Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor. Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar[1].2. Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez; zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır[2].3. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer siz de onların inanmış kadınlar olduğunu öğrenirseniz onları kâfirlere geri döndürmeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların (kocalarının) sarf ettiklerini (mehirleri) geri verin. Mehirlerini kendilerine verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi isteyin. Onlar da sarf ettiklerini istesinler. Allah’ın hükmü budur. Aranızda O, hükmeder, Allah bilendir, hikmet sahibidir[3].4. Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir[4]. Bugün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yiyecekleri size helal olduğu gibi, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Ve müminlerden iffetli hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin, gizli dost tutmaksızın, namuslu bir şekilde mehirlerini ödediğiniz takdirde, size helâldir. Her kim imanı inkâr ederse, ameli boşa gitmiş olur ve o, ahirette zarara uğrayanlardandır[5].Mezkur ayetlerde Müslüman bayanın müşrik ve kafir erkeklerle evlenemeyeceği hakkında açık ifadeler bulunmakla birlikte, ehl-i kitap erkekleriyle evlenemeyeceğine dair bir bilgi bulunmamaktadır. Günümüz araştırmacılarından bir kısmı müstesna, İslam alimleri bu ayetlerde yasaklanan evliliğin, ehl-i kitap erkeklerini de kapsadığına inanmaktadırlar. Şimdi bu alimlerin delillerini görelim. 1. Müşrik lafzı, içinde ehl-i kitap kafirlerini de barındıran bir anlama sahiptir.Buna göre, Müslüman bayanın müşriklerle evliliğini yasaklayan ayetler, o bayanın ehl-i kitapla evlenmesini de yasaklıyor demektir. Razi bu görüşün İslâm alimleri tarafından tercihe şayan bulunan görüş olarak nakletmektedir. 2. Müşrik lafzı sırf bu ayette ehl-i kitap kafirlerini kapsar. İslam alimlerinin bir kısmı, “müşrik” kavramının mutlak olarak kafirleri ve dolayısı ile, ehl-i kitabı kapsamadığını fakat bu ayetteki müşrikler lafzının, ehl-i kitabı da kapsadığını belirtmektedir. 3. Müslüman bayanların kafirlere helal olmadığını belirten ayet Mümtehine suresinin 10. ayetinde, “Müslüman bayanların kafirlere helal olmadığı” açık ifadelerle belirtilmiştir. Kafir lafzının içine ehl-i kitap de girmektedir. Nitekim, bu tespit, Apaçık delil kendilerine gelinceye kadar ehl-i kitaptan ve müşriklerden oluşan inkârcılar küfürlerinden ayrılacak değillerdir[6]. 4. İnsanların sınıflandırılması Allah nezdinde insanlar inanç bakımından iki sınıfa ayrılır. Bu tasnifi şu ayette açık olarak görülmektedir. “Sizi yaratan O’dur. Böyle iken kiminiz kâfir, kiminiz mümindir. Allah yaptıklarınızı görendir”[7]. Bu ayete göre, İslam’ı din olarak benimsemeyen, Hz. Muhammed’i peygamber olarak tanımayan her grup ve fırka, kafir kapsamına dahildir. Yahudi ve Hıristiyanlar da, İslam’ı gerçek din olarak tanımadıkları gibi, Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmemektedirler. 5. Ayetlerdeki İstisna Bakara (2/221) ve Mümtehine (60/10) suresindeki ayetler, genel anlamlı olup, kafirler ve müşriklerle evliliği yasaklamaktadır. Buna göre Müslüman erkek veya kadının, gerek Allah’ın yanında başka ilah tanıma türünden küfür/şirk içinde olanlarla, gerekse, Allah tarafından tebliğ buyurulup Hz. Peygamber tarafından tesis edilen İslam’ın herhangi bir hükmünü inkar etme anlamında kafir olan bir kimse ile evlenmesi yasaklanmıştır. 6. Hem kafir hem de Ehl-i Kitabın kötüye çağıracak olmaları Müşriklerle evlenme yasağına sebep olarak zikredilen “onlar sizi ateşe/küfre çağırırlar/ davet ederler”şeklindeki illet, bütün kafirler için geçerlidir. Nitekim, siyasi, ticari, askeri, felsefi…vb. bütün gruplar, sosyolojik olarak. Kendi gruplarının diğerlerinden daha üstün olduğu bilincini taşıyarak, diğer grup fertlerini kendi gruplarına iltihaka davet etmeyi, insani bir borç olarak değerlendirirler. 7. Müslüman ve kafir arasında velayet bağının kurulamazlığı İslam anlayışına göre, kafirlerle Müslümanlar arasında velayet bağı kurulamaz. Bu ilkenin dayandırıldığı ayet, “Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir[8]” şeklindedir. Buna göre Müslüman bir bayanın kafir bir erkekle evlenmesi demek, kafirin Müslüman üzerinde velayet kurması demektir ki, bu caiz değildir. 1.1.2. Sünnet Müslüman bayanın Ehl-i kitap erkekle evlenmesinin yasak olduğu görüşünün dayandırıldığı hadis rivayetlerinden bazıları şunlardır:1. Cabir b. Abdillah anlatıyor. Rasulullah şöyle buyurdu. “Biz ehl-i kitabın bayanları ile evlenebiliriz. Ancak onlar bizim bayanlarımızla evlenemezler[9]”. Yalnızca Taberi’nin tefsirinde nakledilen bu rivayet hakkında müellif, senedinde zayıf raviler bulunduğunu belirtmekle birlikte, bu sözün hüküm/anlam itibariyle doğru olduğuna İslam alimlerinin ittifakının olduğunu nakletmektedir. 2. Hz. Peygamber “İslam en üstün dindir. Hiçbir din ona galebe çalamaz[10]” buyurmuştur. Hanefi hukukçularından Serahsi, Müslüman bayanın gayri müslim erkeklerle evlenme yasağını, konu ile ilgili ayetlerin yanında bu hadise dayandırmaktadır. Zira, ona göre, bir bayan evlilik sonrası kocasının velayeti altına gireceğinden, Müslüman bayanın İslam dışında herhangi bir din mensubu ile evlilik yapması, başka bir din mensubunun velayeti altına girmesi demektir. 3. Hz. Ömer diyor ki; “Müslüman bir erkek, Hıristiyan bir bayanla evlenebilir, ancak, Müslüman bir kadın Hıristiyan bir kadınla evlenemez[11]”.4. Cabir b. Abdillah diyor ki, “Ehl-i Kitabın bayanları bize helaldir, bizim bayanlarımız onlara haramdır[12]”.5. İbn Abbas’ın anlayışına göre, “Allah Muhammed ile hakkı gönderdi, dinimiz dinlerin en hayırlısı, milletimiz diğer milletlerin en üstünüdür. Biz onların bayanlarını nikahlayabiliriz, onlar ise bizim bayanlarımızla nikahlanamazlar[13]” 6. ilk dönem İslam alimlerinden , Ma’mer, Katade ve Zühri; “inanıncaya kadar müşrik erkeklerle Müslüman bir bayanı evlendirmeyiniz” ayetinin tefsiri olarak; “Bir müslümanın Yahudi, Hıristiyan ya da Müşrik bir erkekle, yani dininden olmayan birisi ile, Müslüman bir bayanı nikahlaması helal olmaz” şeklinde açıklamada bulunmuşlardır[14]. 7. Müslüman bayanların ehl-i Kitap erkekle evlenemeyeceği şekilde, İslam hukukunda ittifakla benimsenmiş olan hükmün, Kur’ân naslarına değil de, sünnet naslarına dayandığı şeklideki iddia, Şamil Dağcı tarafından savunulmakta olup, fazla taraftar bulmayan bir görüştür. Çünkü bu konu hakkında görüş bildiren alimlerin çoğu, bu hükmün ayet kaynaklı olduğunu benimsemişlerdir. Ancak, Hanefilerden Serahsi, Müslüman bayanın ehl-i kitapla evlenemeyeceğinin kaynağının “İslam en üstün dindir. Hiçbir din ona galebe çalamaz” olduğunu söylemektedir. 1.2. Akli DelillerGenel anlamda, gayri müslim erkeklerle, özel olarak ise, ehl-i kitap erkekleri ile Müslüman bir bayan arasındaki evlenme yasağının gerekçeleri olarak da değerlendirebileceğimiz akli delilleri şöyle sıralamak mümkündür. 1. Kadınların zararlı propagandaya, telkine maruz kalmaları sonucu, bu telkinden aşırı derecede etkilenerek harama düşmeleri korkusu.2. Aile hukuku açısından erkeklerin kadınlara tahakküm edecek statüde bulunmaları3. Bayanların fizyolojik olarak erkeklere oranla daha fazla etkilenmeye müsait olmaları4. Müslüman bayanın gerçek anlamda inanç özgürlüğünü kullanamayacak olması5. Eşlerin gerçek anlamda kaynaşamamaları ve birbirlerinde sekinet bulamayacak olmaları 6. Çocuklara İslami terbiyenin verilemeyeceği ve çocukların İslami eğitimden yoksun olarak yetişme riski2. Ehl-i Kitap Erkekle Evlenmenin Meşrû Olduğu ve DelilleriGünümüz araştırmacılarından bazıları, Müslüman erkeğin ehl-i kitap bayanla evlenmesine müsaade edildiği gibi, Müslüman bir bayanın da ehl-i kitaptan bir erkekle evlenebileceğini savunmaktadırlar. Şimdi bunların ilki olan Yaşar Nuri Öztürk’ün delillerini görelim.1.Kur’ân’da ehl-i kitap erkekle evlenme yasağı konusunda açık bir hüküm yoktur. Klasik İslâm alimleri ayetleri genellemiştir. Bu Kur’ân’a yapılan bir dayatmadır. 2.Siyasal ve sosyolojik olarak böyle olması istense de bu hüküm Kur’ân’a dayatılamaz.3.İslam hukukçuları olayı kendi yaşadıkları döneme göre değerlendiriyorlardı. Onlara göre bir bayan ehl-i kitap bir ailenin içine giderse orada asimile olurdu. Onların bu düşüncesi bayanları tam insan saymadıklarından ileri geliyordu. Halbuki hayat onları alancı çıkarmıştır. Ehl-i kitap bayanla evlenen erkekler kaybolup giderken, ehl-i kitap erkeklerle evlenen bayanlar, hem kendilerini korumakta, hem de doğacak çocukların İslam’a ısındırılmasında birinci derecede rol oynamaktadırlar. 4. Benliğini yitirme ve doğacak çocuklara etki edip etmeme, bir cinsiyet meselesi değil, bir iman-kültür kişilik meselesidir. Ne var ki, gelenekçi fakihler, kadınlara bakışlarındaki acımasızlık ve şaşılık yüzünden bunu görememişlerdir. Hüseyin Atay’ın delilleri ise şunlardır. 1. Gayr-i müslim ülkelerdeki Müslüman erkeklerin, Müslüman kızlarla evlenmek yerine, ehl-i kitap bayanlarla evleniyor olmaları, Müslüman bayanın ömür boyu Müslüman bir erkekle evlenme şansını kaybetmesine neden olmaktadır. Bekarlık çok işkenceli bir durum olup, İslâm dini insanlara işkence çektirmek için gelmemiştir. Bu gerekçe ile Müslüman bayan, Müslüman bir erkekle evlenme ihtimalinin az olduğu/ olmadığı yerlere eh-i kitap bir erkekle evlenme izni verilebilir.2. Ehl-i kitap erkekle evlenecek bayan, eğere dinini biliyor ve onun şuurunda ise, onu, çocuklarına, etrafına hatta kocasına aşılayabilir.3. İslam’ın diğer dinlerin ve milletlerin nikahlarını ve bu nikaha bağlı neseplerin sübutunu kabul eder. Nikah akdinin sağlığı ve sıhhati hususunda sıhhat şartı yoktur. Din ancak sosyal açıdan bir ön şarttır. Yabancılarla evlenme bir insan kaybedip kaybetmeme sorunundan ayrı olarak, bir insan gücü kazanıp kazanmama yönünden de düşünülmelidir.
[1]Bakara 2/221[2] Nur 24/3[3] Mümtehine 60/10[4] Nisa 4/141[5] Maide 5/5[6] Beyyine 98/1[7] Tağabün 64/2[8] Nisa 4/141[9]Taberi, Tefsir, II, 378[10]Buhari, Cenaiz, 79[11]Abdurrezzak, Musannef, no.10058; Taberi, a.g.e., II,378; Beyhaki, Sünen, VII, 172[12]Abdurrezzak, a.g.e., no.1052; Beyhaki, a.g.e., VII, 172[13]Beyhaki, a.g.e., VII, 172[14]Taberi, Tefsir, II, 378 *******************************Soru: Sayın Hayrettin Karaman Hocamızın mümkünse cevaplaması ricası ile bir sualimiz var. Bildiğiniz gibi bir yandan dünyanın gittikçe küçülmesi, bir yandan da bazen maddi bazen de manevi sıkıntılar yüzünden, özellikle ülkemizden dışarılara göç eden (etmek zorunda kalan) pek çok kardeşimiz var. Bu yeni sosyolojik olgu bir çok yeni problemlerle tanışmamıza sebep oluyor. Son programınızda aile hukuku ile ilgili meseleleri ele aldığınız için gündemimizde olan bir konudaki değerlendirmenizi öğrenmek istiyoruz. Şöyle ki; Üniversite mezunu, çalışan ve müslüman bir genç hanım kardeşimiz, iş vesilesi ile tanışmış olduğu hristiyan bir genç ile evlenmek arzusunda. Muhtelif kaynaklardan yola çıkarak (bildiğim kadarıyla, mesela Y. N. Öztürk'ün bir kitabında geniş olarak ve T.D.Vakfı'nın yayınladığı İslam ve Toplum isimli ilmihalde kısmen de olsa) bu nikahın olabileceği hakkında bir kanaate sahip olmuş durumda. Bugüne kadarki genel bilgimiz, Müslüman erkeklerin, hristiyan veya yahudi hanımlarla evlenmesinin caiz olduğu, fakat müslüman hanımların hristiyan veya yahudi erkeklerle evlenemeyeceği şeklinde idi. Biraz araştırınca, çoğu kitapta delillerin tahliline girilmeden bu hükmün yer almış olduğunu gördük. Öğrenmek istediklerimiz; 1- Müslüman bir hanım'ın Hristiyan bir erkek ile evlenmesi mümkün müdür? Bu konuda mezhebler arası farklı hükümler var mıdır? 2- Erkeğin kendi dinine bağlılığının derecesi ya da inançlarındaki bazı farklılıklar hükmü değiştirir mi (Bahsi geçen erkeğin kendini hristiyan olarak tanımladığın ancak teslisi reddeden bir inanç olduğunu biliyoruz. Yani Hz. İsa'nn ve Hz. Meryem'in birer kul olduklarına inanıyor ve onlara uluhiyet izafe edilmesinin yanlış olduğunu söylüyor. Bu inanç nikah ile ilgili hükmü etkiler mi)? 3- Eğer bu nikah meşru değil ise ve bu nikah gerçekleşirse bu hanımın durumu nasıl değerlendirilir? Zaniye hükmünde midir? 4- Eğer bu nikah meşru değilse ve bu hanım nikahda ısrar ederse, hanımın anne-babasının bu durumda ne yapması gerekir Sadece nasihat mi, küsmek, ilişkiyi kesmek ya da cebir ile engellemeye çalışmak ya da benzeri başka fiillerde bulunmaları mı gerekecektir? Konuyla ilgili aklımıza takılan başka bazı konular da var; 1- Bildiğimiz kadarıyla, Kur'an-ı Kerim'de kadın-erkek ayırımı yapılmaksızın müşriklerle evlenmek men edilmiştir. Ancak müslüman erkeklerin ehl-i kitab'dan hanımlar ile nikahlanabileceği belirtiliyor. Ancak hanımların gayr-i müslimler ile evlenmesine dair bir hüküm yok. Bazı kimseler ehl-i kitabın müşrik olduğunu bu yüzden aslolanın ehl-i kitab ile evlenilemeyeceği şeklinde olduğunu, ancak müslüman erkeklere istisnai bir izin verildiğini düşünüyorlar. Bu yaklaşım doğru ise Kur'an'da ve Hadis'de ehl-i kitab ile müşrikler çoğunlukla ayrı ayrı zikrediliyorlar. Bütün bu ayırımları istisnaların belirtilmesi şeklinde mi algılamamız gerekiyor 2- İslam tarihi boyunca ehl-i kitabtan bir erkek ile evlenen müslüman bir hanıma dair bir bilgimiz olmadı. Böyle bir örnek var mı bilmiyoruz. Acaba, bu bir gelenek midir? Acaba bu bir siyasi tavır mıdır? Acaba tarih boyunca aile hukukunda her zaman ata-erkil bir anlayışın hakim olması, dolaysı ile kadının ve çocukların erkeğe tabi olmalarından kaynaklanan ve bu illete binaen verilen bir hüküm müdür? Eğer bugüne kadar konuyla ilgili verilen hükümlerde illete dayanılmış ise, günümüzde özellikle batı dünyasında hatta belki artık Türkiye'de de resmi (ya da cari) aile hukukunun artık kadına ve erkeğe eşit haklar verdiği, çocukların üzerinde eşit haklara sahip olduklar göz önüne alındığında konu yeniden gözden geçirilip farklı hükümler verilebilir mi? Sayın Hocam, Yukarda yazdıklarımı lütfen ukalalık olarak değerlendirmeyiniz. Haddimi aşmak gibi bir niyetim yoktur. Ancak bir yakınımın kızı ile ilgili olduğu için bir süredir konuyu araştırmaya çalışıyorum. Aklıma takılanların hepsini yazmanın size yardımcı olabileceğini düşündüm. Belki ilk sorulara vereceğiniz cevaplar sonraki sorularımı gereksiz kılacak. Ama bütün bu sorulara da ne yazık ki tatmin olacak kadar bir cevap bulamadım. Bir kaç aydır süren araştırmalarım esnasında konunun bir başka boyutunu da fark ettim. Hristiyan erkekler ile evli olan müslüman hanımların sayısı hiç de az değilmiş. Hatta bu örneklerin çoğunda bu hanımlar genellikle ailelerince dışlanmış ve İslam'dan iyice uzaklaşmışlar. Selam ve saygılarımla, Allah yar ve yardımcınız olsun. Cevap: Bakara Sûresi'nin 221. âyeti, kadın erkek farkı gözetmeksizin kesin ve açık olarak müşriklerle müslümanların evlenmelerini yasaklıyor. Müşrik, Allah Teâlâ'ya zatında veya sıfatlarında ortak koşan, başka tanrı veya tanrıların veya tanrının sıfatını taşıyan varlıkların bulunduğuna inanan, bunlara tapan kimsedir. Ehl-i kitaptan maksat ise, İslam dini geldiğinde asıl dinlerinden uzaklaşmış, iman ve ibadette yanlış yollara sapmış, kitaplarının aslını kaybetmiş de olsalar gelip geçmiş bir peygambere ve onun getirdiği dine inanan, İslam'a göre bozulmuş olan bu dini doğru/sahih bilen ve bulan insanlardır. Bakıldığında ehl-i kitabın -en azından bir kısmının- inancı içinde şirk unsurlar da vardır; Allah'a mahsus bazı sıfat ve özellikleri İsâ ve Meryem gibi bazı yaratılmışlarda da var saymakta, bunlara da ibadet etmektedirler. Bu sebepledir ki ehl-i kitabın inancı -şirkten kurtulmadıkları sürece- onları ahirette kurtuluşa erdirmemekte, cehennemlik olmaktan kurtarmamaktadır. Buna rağmen Hristiyan ve Mûsevîler kısmen de olsa vahye dayalı bazı inanç ve uygulamalara sahip bulundukları ve -muhtemelen- hak dine inanma bakımından daha yatkın olduklar için kendilerine bazı imtiyazlar tanınmış, genel olarak kâfirlere mahsus hükümlerin bir kısmından istisna edilmişlerdir. Bu istisnaların konumuzla ilgili olanı, "ehl-i kitap kadınlarla müslüman erkeklerin evlenmelerinin helal olması"dır.
Mâide Sûresi'nin 5. âyetinde ehl-i kitabın yiyeceklerinin, kadın ve erkek müslümanlara da helal olduğu ifade edildikten sonra "yalnızca ehl-i kitap kadınların" müslüman erkeklere helal olduğu zikrediliyor; yeri geldiği halde müslüman kadınların da ehl-i kitap erkeklere helal olduğu (onlarla evlenebilecekleri) söylenmiyor. Böyle bir açıklama bulunmayınca hükmü (müslüman kadının bir mûsevî veya hristiyan ile evlenmesinin caiz olup olmadığı hükmünü) Hz. Peygamber'in (s.a.) uygulamasından, burada da bir çözüm yoksa kıyastan çıkarmamız gerekir. Kadınlarla erkekler evlenme konusunda bazı farklı hükümlere tabi olduklarından biri hakkındaki hükmü diğerine de teşmil etmek (aynı hüküm kapsamına almak) mümkün değildir. Bu yüzden böyle bir kıyasa gidilmemiştir. Esasen kıyastan önce ortada Sünnet (Hz. Peygamber'in ve ashâbın uygulaması) vardır.
Âyeti farklı yorumlayan bazı sahâbîler ve müctehidler, Peygamberimizin vefatından sonra, "müslüman erkeklerin ehl-i kitap kadınlarla evlenmelerinin" bile helal olmadığı sonucuna varmışlardır. Müslüman kadının ehl-i kitaptan olan bir erkekle evlenmesine gelince bunu tartışma konusu bile yapmamışlar, Hz. Peygamber zamanında, müslüman kadınların bulundukları yerlerde ehl-i kitap erkekler de bulunmuş, ama böyle bir evlenme olmamış, bu evlenmenin caiz olmadığı hükmünde icma meydana gelmiştir.
Bu hükmü benimseyen fıkıhçılar, yukarıda zikredilen delillere ek olarak bir de şu âyete dayanmışlardır:
Mümtehine Sûresi'nin 10. âyetinde, inanmayanların ülkesinden müslümanların ülkesine hicret eden kadınlarla ilgili olarak "...eğer mümin olduklarını anlarsanız, onları kâfirlere iade etmeyin" buyurulmuştur. Başka bazı delillerle de desteklenerek burada geçen "kâfirler" kelimesinin ehl-i kitabı da içine aldığı, müslüman bir kadının Ehl-i kitap'tan bir erkekle de evlenemeyeceği ve evliliğini sürdüremeyeceği sonucuna ulaşılmıştır (bk. Bakara 2/221). Fıkıhçıların çoğu bu hükümde, önceden evli olanlarla yeni evlenecek olanları birbirinden ayırmamış olmakla beraber, özellikle Hz. Peygamber ve Hz. Ömer devirlerine ait uygulamalara dayanan bazı fıkıhçılar, baştan evlenmenin câiz olmadığını, ancak müslüman olmadan önce gayr-i müslim ile evli bulunan tarafın, ihtida yüzünden nikahının bozulmayacağını ileri sürmüşlerdir (İbn Kayyim, Ahkâm-u Ehli'z-Zimme, Dimaşk 1961, 317 vd., 340 vd.).
Çağdaş âlimlerden Kardâvî de bu ictihadı benimsemiştir.
Hak dinin yayılmayı, insanlar tarafından benimsenmeyi istemesi tabîîdir. Bu isteğin daha tabîî bir sonucu da mensuplarının ve onlardan gelecek nesillerin dinini, dindarlığını korumaktır. Korumak eğitimle olur, eğitimin en önemli aracı ailedir. Ailede din ikiliğinin bulunması, çocuklar üzerinde etkisini hissettirecek ve onların benimseyecekleri din konusunda önemli bir risk oluşturacaktır. Bu bakımdan ideal olan müslümanların kendi dindaşlarıyla evlenip aile kurmalarıdır. Ortada bir zorlayıcı sebep yoksa müslüman erkeğin de karısı müslüman olmalıdır. Müslüman bir kadının kocasının müslüman olması ise -koruma, eğitim ve etki bakımından- daha önemlidir. Soyun devamı, miras, velayet gibi konularda da -babanın gayr-i müslim olması halinde- bir dizi problem ortaya çıkacaktır. İşte bütün bu sebepler bir araya gelince müslüman kadının gayr-i müslim bir erkek ile evlenmesinin niçin caiz kılınmadığını anlamak bize göre kolaylaşmaktadır. http://www.hayrettinkaraman.net/sc/00100.htm ***************************** Bir kadın müslüman, erkek bir hristiyan ile evli kalabilir mi ? <blockquote class="postcontent restore "> Kendisinin hristiyan veya yahudi olduğunu söyleyen bir kadınla evlenemk caizdir. Nikah geçerlidir.Ancak kimliğinde hristiyan yazdığı halde kendisi ateist olan bir kadınla evlenmek caiz değildir. Müslüman kadın ve erkek, müşriklerle evlenemez. Müşrik kadın, Allah'a başka şeyleri ortak koşan,örneğîn puta, yıldızlara, ateşe ya da hayvana tapan kadındır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah 'a ortak koşan kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin... (1) Bir müslüman erkeğin Yahudi veya hıristiyanlardan bîr kadınla evlenmesinde bir sakınca yoktur.Bu konuda ulema icma etmişlerdir.Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor: "...Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden yine hür ve iffetli kadınları, mehirlerini verip nikahlayınız, onlar size helaldir. "(2) Ehli kitap olan bir kadınla evliliğinin mubah olmasındaki hikmet; bu kadının müslümania evlenmesi sebebiyle Allah'a, peygamberlere, ahiret gününe, İman etme ihtimalidir. Müslüman bir kadının müslüman olmayanla evlenmesi Müslüman bir kadının bir kâfirle evlenmesi icma ile haramdır. "Müşrik erkeklerle iman etmedikçe onlara mümin kadınları nikahlamayın. " (3) Çünki böylesi bir evlilikte, mümin kadının küfre düşmesi korkusu vardır. Koca, karısını kendi dinine çağıracaktır. Kadınlar genelde erkeklerine uyarlar ve onların yaptıklarından etkilenirler ve onları dinlerinde tahrik ederler. (4) Kadını, kız kardeşi, halası veya mahrem kadınlardan biriyle bir nikâhta toplanamaz.. Bir erkeğin iki kız kardeşi yada kadın İle halasını veya teyzesini bir nikâhta toplaması haramdır. Allahu Teâlâ evlenilmesi haram olan kadınları açıklarken: "Ve iki kızkardeşi birlikte nikahlamanız da haramdır.Ancak cahiliyet devrinde geçen affedilmiş geçmiştir," (5) Hadislerde de bu konu genişletilerek açıklanmıştır: "Kadın ile hala ve teyzesi bir nikâh altında toplanamaz." (6) Birbirine çok yakın olan kadınlarla aynı anda evlenmenin yasaklanmasının hikmeti, daha çok ahlakidir. Bu tür evliliklerde birbirine yakın akraba olanları (yani iki kızkardeşi veya yeğenle teyze veya halası ) aynı anda nikahlamak, onlar arasında kıskançlık ve rekabete yol açar. Sıla-i rahîmin kesilmesine sebep olur.Çoğu kere iki kuma birbirleriyle anlaşamaz, uyuşamazlar. Böylesi bir durum haramdır. Bundan dolay: da iki yakın akrabayı aynı anda nikahlamak haram kılınmıştır. (1) Bakara, 221 (2) Maide, 5 (3) Bakara, 221 (4) Fetevâ-i Hindiye 11/330 (5) Nisa, 23 (6) Buharı. Nikâh. 27 Mustafa KASADAR Sadık AKKİRAZKadın İlmihali S.356-357 MÜSLÜMAN KIZ, GAYR-İ MÜSLİM ERKEKLE EVLENEBİLİR Mİ? Telefonda, ürkek olduğu kadar da korkak bir ses: – Hocam, bir yakınımızın düğünü olacak, biz de iştirak etsek caiz olur mu acaba? diye sordu. Hemen cevap verdim. – Ne demek? Yakınınızın düğünü olacak, siz de iştirak etmekten çekineceksiniz, olur mu öyle şey. Elbette gitmeli, yakınlığınızın gereğini yapmalısınız? – Hocam bu şey de?.. Nasıl söylesem ki, bir türlü dilim varmıyor. – Nedir, rahat söyle ki biz de doğru görüş bildirelim. – Bu yakınımız Müslüman olmayan bir erkekle evlenecek de?! – Anlamadım, yani Müslüman kız, bir gayrimüslim erkekle mi evlenecek? – Maalesef öyle. Kız, bir Musevi ile evlenmeyi aklına koymuş, bir türlü mani olamadık. Şimdi ise düğünleri olacak. Biz buna iştirak etmek suretiyle durumu onaylamış olmak istemiyoruz, gitmesek günaha girer miyiz? – Bence “gitmesek” değil, “gitsek günaha girer miyiz?” deseniz yeridir. Çünkü dinen bu evlilik meşru olmaz. Müslüman bir kızın bir gayrimüslim erkekle yapacağı nikah sahih değildir. Müslüman kız ancak Müslüman erkekle evlenir, Hıristiyan’la, Yahudi’yle değil. Hattâ Müslüman kadınla Yahudi veya Hıristiyan koca arasında miras bile cereyan etmez, taraflardan birinin mirası diğerine intikal etmez. Doğacak çocukların durumu ise ayrı bir macera... Çocuklar hangisinin dini üzere yetiştirilecek. Çifte şahsiyetli mi olacaklar? Yahudi baba yanında Yahudi, Müslüman ana yanında Müslüman görünmek zorunda mı kalacaklar? Bu çıkmazın tek çaresi, erkeğin Müslüman olmasıdır. Ümid edilir ki bu tahakkuk etsin. Bu macera da böylece burada bitsin. – Hocam buna bir ilave de ben yapabilir miyim? – Zaten Museviler de oğullarının bir Müslüman kızla evlenmesine razı olmamışlar, onlar da oğlanı Müslüman kızla evlenecek diye aileden tard etme kararı almışlar. – Demek taraflar durumdan rahatsızlar. Ne kız, ne de oğlan tarafı bu yanlışı kabul etmemişler? – Evet, öyle sayılır. Buna rağmen kız, Musevi’yle evlenmeye kesin niyetli görünmekte; biraz da ilerici, çağdaş geçinen babası buna göz yumar, gibi davranmaktadır. Bununla beraber Müslümanların Musevi aile ile nasıl akrabalık bağı kurup yakınlık tesis edeceği merak konusu. Biz bile şu anda düğüne gitmekte zorlanmaktayız. – Ben bu olaya ömür boyu pişmanlık duyulacak bir duygusal karar şeklinde bakmaktayım. Dini dinine aykırı; örfü, adeti, görgüsü, ömür boyu alışkanlığı, daha doğrusu her şeyi her şeyine aykırı olan iki taraf nasıl olup da bunca, terslikleri görmezlikten gelecek, uyum içinde mutlu ve bahtiyar olacaklar? Bunların birliktelikleri, baskısı altında bulundukları cinsel hislerin tesirini azaltmaya başlayacağı devreye kadar sürer.. Bundan sonra yavaş yavaş zıtlıklarını, tersliklerini görmeye başlarlar. Hatta bu zıtlık ve terslikler gittikçe o kadar çoğalır ve sivrilir ki artık görmezlikten gelemez, sabırları bunu karşılamaya yetmez olur. O zaman anlarlar ki, iki deli bir olup kuyuya kocaman bir taş atmışlar, birçok akıllılar da bunu çıkaramaz olmuşlar. Bu gibi sonu başından, belli olaylarda benim duam şudur: – Allah, gençlerimizi daha hayatlarının baharında iken duygusal karar verme felaketinden korusun. “Hissin gözü kördür.” derler. Gerçekten de öyledir. Birkaç ay sonraki neticeyi göremiyor, kendilerini hayatlarının baharında hazana sürüklüyorlar. MÜSLÜMAN ERKEĞİN HRİSTİYAN HANIMLA EVLENMESİ CAİZ Mİ? İslâm hukuku evrensel bir hukukdur. Bu yüzden hükümleri bütün insanlığın ihtiyacına cevap verecek genişlikte ve müsamahada olacaktır. Nitekim İslâm hukukuna göre bir Müslüman, Müslüman olmayan ehli kitaptan bir kadına eş olarak nikah yapar, yavrularının anası haline getirebilir. Bu caiz ve sahihtir. Bundan dolayı Hristiyan kadınlarla evlenenlerin nikahları sahih sayılmış, çocukları da meşru bulunmuştur. Ancak bu evliliğin caiz ve sahih olmanın yanında düşünülmesi gereken bazı hususlar da söz konusudur. Müslüman bir hanım varken Hristiyan terbiyesiyle, örf ve alışkanlıklarıyla büyümüş bir kadın, Müslüman kocadan doğan çocuklarına nasıl bir terbiye verecek, ne türlü bir alışkanlıkla kocasına ve yavrularına muhatap olacaktır? İşte düşünülmesi lazım gelen konu budur… Müslüman koca İslâm terbiyesini isteyecek, Hristiyan ana ise kendi inancının gereğini yapmaya yönelecektir. İki ayrı inanç ve kültür arasında kalan çocuk, bazen anasının, bazen de babasının inancına göre davranan çifte şahsiyetli mi olacaktır? Yoksa her ikisini de reddeden bir üçüncü şahsiyet mi doğacaktır? Yani hiçbir dini kabul etmeyen bir ateist mi? Hristiyan hanımın beyine etkisine bir misal: Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezıd babasının Kosova’yı fethinden sonra Hristiyanprenses Olivera’yı nikahlamıştı. Bu kadıncağız görünüşte sultana eş olmuş; ama gönlündeki hristiyanlık inancını ve ülkesini hiç unutmamıştı. Nitekim deniyor ki, tertemiz sultanı içkiye alıştıran, eğlenceye düşkün hale getiren bu Hristiyanzevce Olivera olmuştur. Bu sultan ki, bütün Haçlıların birleşerek yok etmeye çalıştıkları Osmanlı’yı Niğbolu’da tarihten silmek için toplandıkları sırada, gecenin karanlığında düşman içinden tek başına atını sürüp köye gelir. Karanlıkta: – Bre Doğan! diye kale kumandanına bağırarak durumu iyice öğrenir; sonra da geriye döner ve tüm tedbirleri alarak gelip zaferi kazanır. Demek Haçlı ordularına mukavemet etmiş, ama evindeki yabancı terbiye ile yetişmiş bir dilbere, direnç gösterememiştir. Nitekim Yıldırım, Bursa’da Ulu Camii’yi yaptırıp da büyük alim Emir Buhari Hazretleri’ne: – Ülkeme kazandırdığım bu ulu mabedin inşaallah bir eksiği yoktur, derken Emir Buhari Hazretleri’nden şu ikazı alır: – Belî (Evet) sultanım, her tarafı güzel ama bir eksiği hiç gözden kaçmamıştır. – Nedir eksiği, buyurun da öğrenip düzeltelim, deyince de büyük alimin şu ikaz ve irşadına muhatap olur: – Caminin köşelerinde birer meyhane olmalıydı. Bu yoktur! Bu beklenmedik çıkışın nereye varacağını kestiremeyen sultan sorar: – Hocam, caminin meyhane ile ilgisi ne ola ki? Cevap: – Allah’ın binası olan vücudunuzun içki ile ilgisi ne ise, caminin ilgisi de odur. Siz Allah’ın inşa ettiği vücut binasına içkiyi dolduruyorsunuz ve bu oluyor da, kendinizin inşa ettiğiniz ibadet binasının köşelerine mi içki koymaktan çekiniyorsunuz? Bu, ötekinden daha mı günah?.. Bundan sonradır ki Yıldırım’da bu kötü alışkanlık bir daha görülmemiş. Olivera’nın yaptığı olumsuz etki böylece son bulmuştur. Bu sebeple fıkıh kitaplarında şöyle yazılıdır: Müslüman bir kadın varken Hristiyan bir kadınla evlenmek sahih olsa da mekruhluktan kurtulamaz. Çünkü sakıncalardan uzak olamaz bu evlilik. Ama nikah sahih (geçerli), doğan nesil meşrudur. Çünkü İslâm hukuku her türlü ihtiyaca cevap verecek evrenselliktedir.. Vermiştir de. İstisnaları da olur elbette. Ahmed Şahin </blockquote> | |
|