KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7719
Rep Gücü : 18108
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Empty
MesajKonu: Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar   Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Icon_minitimePaz Mayıs 20, 2012 6:47 am

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar T3

Osmanlı döneminde, 15. yüzyıldan itibaren Bursa kenti, İran'dan ithal
edilen ham ipeğin ticaret ve sanayi merkezi olmuştur. İpek ticareti
hazineye büyük gelir sağladığı için devlet kontrolünde gelişmesi
sağlanmış; 1587 tarihinden itibaren Bursa'da koza üretimine başlanmış ve
kozacılık teşvik edilmiştir.

Dokumada kullanılan altın ve gümüş tel devlet simkeşhanelerinde çekilir,
kumaşlar damgalanarak satışa çıkarılmasına izin verilirdi. Kıymetli
madenlerin israfını önlemek için seraser, zerbaft gibi kumaşlar saraya
ait tezgahlarda belli miktarda dokunmaktaydı. Dönemin modasına uygun
kumaş desenleri saray nakkaşhanesinde tasarlandığından, desen ve
kompozisyonlarda Osmanlı sanatının üslup bütünlüğü tekrarlanmıştır.

Bursa kenti daha çok kadife ve çatma, İstanbul ise 16.yüzyıl ikinci
yarısından itibaren kemha ve seraser kumaşları ile tanınmıştır. Çatma
dokunuş tekniği açısından kadifenin bir çeşididir. Genellikle zemin
kadife, desen gümüş klaptanla, ya da tam tersi klaptan zemin üzerine
desen kadife ile dokunmuştur. Döşemelik ve kaftan yapımında kullanılan
çatma kumaşların yanı sıra, özellikle dar uçları nişli bordürlü yastık
yüzleri çok revaç bulmuştur. Osmanlı Sarayı'nda değerli kumaşlar hazine
eşyası olarak kullanılmış; yüksek rütbeli devlet memurlarına, yabancı
hükümdar ve elçilere hediye olarak kaftan ve kumaş gönderilmiştir.
Kıymetli malzemeden yapılmış başlıca kaftanlık kumaşlar kemha, seraser
ve zerbafttır. Kemha'nın çözgüsü ve atkısı ipek, deseni oluşturan
takviye atkıları ipek ve gümüş ya da altın klaptandır. Seraser'in
çözgüsü ipek, atkısı gümüş veya altın teldir.

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumas2


Osmanlı kumaşları arasında en değerli olan zerbaft ise bazı motifleri altın telle dokunan bir brokar türüdür.

17. yüzyıldan itibaren dokumaların kalitesi azalmış, ekonomik durum
bozulmaya başlayınca kıymetli madenlerin kullanımı yasaklanmıştır.
III.Selim devrinde, 1758 yılında Üsküdar Ayazma Camii civarında kurulan
atölyede kısa süreli de olsa kumaş sanatı canlandırılmaya çalışılmıştır.
Dönemin kadın giysilerinde yaygın olarak kullanılan Selimiye ve Savaî
kumaşları yollu ve serpme küçük desenlidir. Üsküdar ve Bilecik çatması
yastık yüzleri ve döşemelikler ise Türk Rokokosu denilen süsleme
üslubundadır.

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumas

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Türk İşlemelerine Genel Bakış:

Günümüze ulaşan işlemeler yanı sıra bazı belgeler, yazılı kaynaklar,
yerli yabancı sanatçıların yapmış oldukları minyatürler, gravürler,
suluboya resimler, yağlı boya resimler, fotoğraflar ve bazı mezar
taşlarındaki tasvirler bu dönem işlemelerinin yapıldığı merkezler,
toplumdaki yeri, önemi, işlevi ve plastik değerleri konusunda bizlere
bilgi vermektedir. Örneklersek: 19. yüzyılda Allom'un çizdiği "Yerebatan
Sarnıcı'ndaki Metal İplik Çekicileri" şimkeşhaneden sonra bu sarnıcın
da iplik üretiminde kullanıldığını göstermektedir. Nicolay de Nicolas'ın
çizimleri 16. yüzyıl kadın giysileri ve örttükleri dolamalar konusunda
bizleri aydınlatmaktadır. Benzer bir durum Van Mour, Liotard, Levni,
çarşı ressamları, Ruhi Arel ve Osman Hamdi için söz konusudur. Bu
ressamlar giyim, ev eşyası vb. gibi işlemeleri görselleştirmişlerdir.
Van Mour'un "Oyun Oynayan Kızlar" isimli eserinde işlemeli yastıklar ve
divan örtüsü, "Ut Çalan Kadın" isimli eserinde ise işlemeli atlas
yastıklar ve figürün işlemeli giysisiyle pelerini Buhara atması tekniği
yanı sıra dival işinin varlığını ortaya koymaktadır. Levni'nin
minyatürleri ise işlemeli giysiler yanı sıra işlemeli uçkurlarıyla,
kemerleriyle farklı türleri sergilemektedir. Ruhi Arel'in 1910, 1911
tarihli "Kasnakta Nakış İşleyen Kız" ve "Gergefte Nakış İşleyen Kız"
isimli tabloları teknik uygulama konusunda bizleri aydınlatmakta Osman
Hamdi'nin işlemeli, kordon tutturma oyalarla bezenmiş üç etek giyerek
resimlendirilmiş eşinin tablosu ise işlemeli giysiler konusunda önemli
görseller oluşturmaktadır.

Yazılı kaynaklar ve gravür, minyatür, resim vb. gibi örnekler dışında
ilgi çeken bir grup işleme tasvirine de mezar taşlarında
rastlanmaktadır. Ya şahideyi taçlayan başlık ya da sandukayı örten
puşide biçiminde tasarlanmış bu örnekler arasında 16. yüzyıldan Konya
Mevlana Dergahı'ndaki Kuyucu Murat Paşa'nın kızı Fatma Hanım'a ait
olduğu düşünülen sandukayı taçlayan fes palmet motifleriyle, İstanbul
Sokollu Türbesi'ndeki Safiye Hanım'ın sandukasını taçlayan fes küpe
motifleriyle kaşbastı olarak isimlendirilen işlemeli bantların fesleri
bezemek için de kullanılmış olabileceğini akla getirmektedir.

Eyüpsultan Sıbyan Mektebi Haziresi'nde bulunan 17. yüzyıl sonu 18.
yüzyıl başına tarihlenebilecek bir başka başlıksa kavuk örtüsü olarak
hazırlanan örtünün yalnız kavukluktaki kavuğu tozdan korumak amacıyla
değil aynı zamanda yüksek silindirik külahları bezemek amacıyla
tasarlanmış örtüler olduğu görüşünü desteklemektedir. Bütün bu parçalar
günümüze ulaşan kaşbastı ve kavuk örtülerinin konu ve kompozisyon
repertuarını zenginleştirmekte işlevinin yanı sıra estetik açısından
bizleri aydınlatmaktadır.

Puşide tasvirlerine gelince Konya İnce Minare Müzesi'ndeki 967 envanter
numaralı şakayıklarla bezenmiş sanduka, 5818 envanter numaralı rozet
çiçekleriyle bezenmiş sanduka yanı sıra İstanbul Ferhat Paşa
Türbesi'nden çintemani motifleriyle bezenmiş 1001 (1592 M.) tarihli
İbrahim Bey sandukası 16. yüzyılda; İstanbul Eyüpsultan'daki Cafer Paşa
Türbesi'ndeki Cafer Paşanın oğlu ve Hatice Binti Mehmed isimli bir
hanıma ait sandukalar ise 17. yüzyılda bitkisel bezemeler ve çintemani
motifleriyle süslenmiş puşideler yapılmış olduğunu göstermektedir. Gerek
bu parçalar gerek Eyüpsultan Sıbyan Mektebi Haziresi'ndeki 17. yüzyıla
tarihlenen Mehmed Bey sandukası ve Mihrişah Sultan İmareti
Haziresi'ndeki isimsiz sanduka çintemani motifleriyle yapılmış
süslemelerin 17. yüzyıldaki boyutuna işaret etmektedir. Bütün bu
örnekler hem puşidelerde seçilen konular hem puşidelerin kompozisyon
çeşitlemelerini sergilemeleri hem de Klasik Dönemden günümüze hiç puşide
ulaşmamış olması açısından değer arzetmektedir.

İlgi çeken bir başka örnekse Eyüpsultan Zal Mahmud Paşa Cami
Haziresi'nin köşesindeki 1218 (1803 M.) tarihli şahidedir. Ali Baş'a ait
olan bu mezar taşında bir sayeban tasarımı yer almaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde işlemeler, saray ve saray dışı (ev,
çarşı, ordu, tekke, okul) olmak üzere iki çevrede yapılıyordu. Şehirdeki
en fakir evden konağa, saraya; dar bir çevre olan köy evinden çevreler
arasında geçiş sağlayan çarşıya; çarşıdan ile, ilden ile yayılarak, yöre
ve bölgeler arası iletişim kuran, bazı tarikat mensuplarının
hücrelerinden daha geniş bir çevre olan yerli yabancı ustaların
çalıştığı saray; saraydan ordu mensuplarına kadar geniş bir alanda
uygulanan bu sanat dalı geniş bir tabana oturmaktaydı. Böylece saray,
ev, çarşı etkileşerek girift eş değerde bir zincirin halkaları gibi
birbirini tamamlıyordu. İşleme sanatı belli bir zümrenin değil herkesin
yarar sağladığı, estetik haz duyduğu bir sanat dalı olarak
uygulanıyordu.

Saray defterleri ve sarayda bulunan bazı belgeler saray çevresinde
yapılan işlemelerle ilgili bazı ip uçları vermektedir. 15. yüzyıla ait
bilgiler içeren saray defterlerinde atelyeler arasında çadır yapan
atelyelere değinilmekte otuzsekiz çadır yapıcının bugünkü Sultan Ahmet
Meydanı'nda, İbrahim Paşa Sarayı'nın yanında, barındığından çadırların
çadır bakıcıları yanında saklandığından ve harp zamanı: Yedi çadır
yapıcı, on altı çadır kurucu ve iki çadır süsleyici (nakşduzan) ustanın
sefere çıktıklarından söz edilmektedir.

17. yüzyıla ait bir belgede ise şu bilgiler yer almaktadır.

"İşletmek için emrolunan çadırşebler cümle yedidir. Her biri beşer
endir. Otuz beş en olur. On nefer nakış işleyici mutemede hatun bulunmak
müyesser olmadı. Bazı ekâbire hatunlara birkaç para verdim. Bana
hassaten işler gönderdiler deyu bazı yerlerde söylemişler, işiderek
ihtiyar etmeyip aldım. Gayri kimselere verdim. Ve bazı hatunlar dahi
işlemeğe almışlar iken ince iştir, işlemeğe kudretimiz yoktur deyu
getirip bıraktılar. İşliyenler dahi günde bir dirhemden ziyade
işliyemezler, her bir çadırşebe dört yüz elli dirhem ve beş yüz dirhem
ibrişim gider. Bunların tamamı olmasına şol ki makduru bendeî âciz ve
hakir bir sarfolunmuştur. Baki ferman devletlu sultanım
hazretlerinindir." Bu fermandan kum iğnesiyle işletilmek istenen, her
biri beşer en olan yedi yorgan yüzünü usta (büyük) hanımlar çok zahmetli
olması nedeniyle işlemek istemediği, işlemek üzere alan bazı hanımların
ise yarım bıraktığı işleyenlerinde günde bir dirhem işledikleri
anlaşılmaktadır.

Klasik Dönemde evlerde yaygın eğitim biçiminde süren işleme öğretiminde
geleneksel yol izleniyor büyükler bildikleri teknikleri gençlere
öğretiyordu. Bu arada evden eve giderek işleme teknikleri öğreten
ustalar vardı. "Aşina kadınlar" olarak isimlendirilen bu hanımların
işlevi Batılılaşma Dönemi'nde de devam etmişti.

16-18. yüzyıllar arasında Türk işleme ustalarına Batılıların önem
verdiği kaydedilmiştir. Macarlarca "bulya" olarak isimlendirilen
işlemecilerin şatodan şatoya gidip işleme yaptıkları ve Macar
asillerinin eşlerine işlemeci "bulyalar" armağan ettikleri
bilinmektedir.

18-19. yüzyıllarda yapılan teknik eğitimin ürünleri olan elden ele bir
çevreden başka çevreye giden örnek bezleri uygulanan teknikler ve
seçilen motifler konusunda bizleri aydınlatmaktadır. Hem teknik hem
desen kataloğu niteliğindeki bu parçalar arasında Londra Victoria and
Albert Müzesi'ndeki iki örnek ve ülkemizdeki özel koleksiyonlarda
bulunan örnekler değer arzetmektedir.

19. yüzyılda da yaygın eğitim biçiminde sürdürülen işleme eğitimi yeni
boyutlar kazanmış ve açılan kız sanat okullarıyla aynı zamanda
kurumsallaşmıştı. Amatörce çalışmaların ön planda tutulduğu evlerde aynı
zamanda ev ekonomisine yarar sağlayacak profesyonelce işlerde
yapılmaktaydı.

Ya usta çırak ilişkisiyle ya da evlerden satın alınan ürünlerin
pazarlandığı değişik çevreler ve toplumlararası ilişkilerle serpilen,
yöresel, ulusal ve uluslararası bir platformda gelişmeler gösteren
bilgi, beğeni ve beceri alışverişlerine sahne olan çarşı aracılığıyla
aynı zamanda ülke ekonomisine de katkıda bulunmaktaydı. Esnaf ve
sanatkarlar bunların bağlı olduğu loncalar çarşıdaki organizasyon, akışı
sağlıyor devlet ise bunları narh defterleri, nizamnamelerle
denetliyordu. Çarşıda teknik, bilgi ve becerisiyle kendini gösteren
usta, saray atelyelerine kadar yükselebiliyordu.

Bütün çevreler arasında karşılıklı geçiş sağlayan saray daha geniş bir
vizyona sahipti. Yerli yabancı ustaların sanatçıların çalıştığı saray
atelyeleri hükümdarların desteğiyle işletiliyordu. Çarşının en yetenekli
sanatçısı en üst düzeyde teknik beceri sahibi ustalar bu atelyelerde
uğraş veriyordu. Ağırlıklı olarak tören eşyaları üretilen bu atelyelere
ordu mensupları da katkıda bulunmaktaydı.

Öte yandan saray hareminde yaşayan yetiştirilen ya da misafir edilen
hanımlar, kızlar bu etkinliklere amatörce katılıyorlardı. Özellikle
ileri derecedeki paşa vb. gibi memurların kızları eşleri sarayda belli
bir eğitim görüyor ve saray gelenek ve göreneklerini gittikleri
çevrelere de taşıyorlardı. Benzer bir durum çarşı için söz konusuydu.
Sarayda izlediği yenilikleri başka deyişle moda dinamiğini eve ulaştıran
ve bir tür portör işlevi gören çarşı hem evin hem sarayın kaynağı
niteliğindeydi. Saray yaşam biçimini dışarıya ulaştıran, bu bağlamda
işlemeli tören giysilerini, aksesuarlarını, çadırlarını, zukaklarını en
geniş vizyonda ulusal ve uluslar arası platformda sergileyen ordu idi.
Gerek törenler, gerek seferler ve gerek hacca gidiş törenleri bu
bağlamda fevkalade önem taşımaktaydı. Osmanlı tarihinin her döneminde
kurulan çadırlar çevresine oturtulan zukaklar ve giysileriyle aksesuar
niteliği almış savaş silahlarıyla sultanlar ve Türk ordusu mensupları
göz kamaştırmıştır. İşlemelerin yapıldığı bir merkezde dergah ve
tekkelerdir. Pek çok hücrede yapılmış işlemeler arasında bir grup
Mevlevi örneği bu sanat dalında profan olmayan üretime işaret
etmektedir. Genellikle türbelerde ve Surre Alayları'nda karşımıza çıkan,
huşu ile izlenen dinsel işlemeler Allah'a ve din büyüklerine duyulan
sevgi saygı yanı sıra imanın ifadesidir.

kumaş ve nakış örnekleri;

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_1

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_2

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_3

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_4


Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_5

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_6

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_7

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_8

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_9

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_10

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_11

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_12

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_13

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_14

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_15

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb_16
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7719
Rep Gücü : 18108
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Empty
MesajKonu: Geri: Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar   Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Icon_minitimePaz Mayıs 20, 2012 6:51 am

Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb2he2



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb3wd2



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb7pd9



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb6ot2



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb4xf7
Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb8pa8



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb9nr3



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb10ik0



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb11fb5


Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb16av5



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb15ya1



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb14mb3



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb12ba3



Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar Kumasb13co9
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Osmanlı Vakfiyelerinde Çevre Bilinci ve Örnekleri-Osmanlı Toplumu ve Çevre
» Osmanlı Tarihi Kronolojisi
» Osmanlı da Hoş Görü
» Osmanlı-Rus İlişkileri fdf
» Osmanlı Çeşmeleri

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: EDEBİYAT-TARİH- SANAT :: Türk-islam Tarihi-
Buraya geçin: