| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| Hat Sanatı Ve Örnekler | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Hat Sanatı Ve Örnekler Salı Mayıs 26, 2009 8:50 am | |
| Hat Sanatından ÖrneklerHat Sanatı Hat sanatı denilince Arap harfleri çevresinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlardır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldikten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zamanında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Anadolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başlayıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut-ı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattatların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir. Türkler altı tür yazı (aklâm-ı sitte) dışında, İranlılar'ın bulduğu tâlik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan tâlik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurumlarında öğretilen geleneksel bir sanat durumuna geldi. Yazı Türleri Hat sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı ile İranlılar'ın bulduğu tâlik dışında başka birçok yazı türü daha vardır. Bunların bir bölümü fazla yaygınlaşamamış, bir bölümü de belli alanlarda kullanılmıştır. Örneğin Türkler'in geliştirdiği divani yazı yalnızca Divan-ı Hümayun'da yazılan önemli belgelerde, yazılması ve okunması özel eğitim gerektiren siyakat ise mali kayıtlarda kullanılmıştır. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü olan rik'a da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna gelmiştir. Rik'a ile altı yazı türünden biri olan rika birbirine karıştırılmamalıdır. Hat sanatında yazılar büyüklüklerine göre de farklı adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dinsel yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında celi adı verilirdi. Daha çok sülüs ve tâlik yazının celisi kullanılmıştır. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle yazılan yazılara hurde, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara da gubari (toz) denilirdi. Yazı Araç Gereçleri Hat sanatında da yazının temel aracı kalemdir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırılan özel bir bıçakla yontulurdu. Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtmaması, kaleme akıcılık sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı. Hat Eğitimi Hat sanatıyla uğraşan kişiye “güzel yazı yazan sanatçı” anlamına gelen “hattat” adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir. Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders alırdı. Başlangıçta alıştırma niteliğinde çalışmalara dayanan ve “meşk” adı verilen bu dersler tek tek harflerin yazılışının öğrenilmesiyle başlar, harflerin birleşme biçimleriyle, sözcüklerin ve tümcelerin yazılış tarzlarının öğrenilmesiyle sürerdi. Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verirdi. Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlardı. Buna, başarı ya da izin belgesi anlamına gelen “icazetname” adı verilirdi. İcazetname almamış kişi hattat sayılmaz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamazdı.
En son @bdulKadir tarafından Perş. Nis. 28, 2011 6:24 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Hat Sanatı Ve Örnekler Salı Mayıs 26, 2009 8:51 am | |
| MG]https://2img.net/r/ihimizer/img105/3858/beyit9nl.jpg[/IMG] HAT SANATI denilince Arap harfleri çevre*sinde oluşmuş güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Arap harflerinin 6.-10. yüzyıllar arasın*da geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Hat Sanatının Gelişimi Son dönemlerde kabul edilen bir görüşe göre Arap alfabesi İslamlık öncesi dönemde Kuzey Arabistan ve Filistin'de yaşamış bir kavim olan Nebatiler'in kullandığı alfabeden türe*miştir. Bu alfabe Araplar'ca benimsendikten sonra gelişmeye başladı. İslam dininin yayıl*masından sonraki dönemde ise daha çok, kullanıldığı yerlerde aldığı değişik biçimlere göre mekki (Mekkeli), medeni (Medineli), kufi (Kûfeli) gibi adlarla anıldı. Kufi yazı hat sanatının temelini oluşturan yazı türlerine kaynaklık etmiş, ayrıca olgunlaşmış biçimiyle günümüze kadar da yaşamıştır. Arap yazısı Abbasiler döneminde (750-1258) hem yaygınlaştı, hem de çeşitlilik ka*zandı. 9. yüzyılda kûfi'nin yerini bu yazıdan doğmuş olan ve altı tür yazı anlamına gelen "aklâm-ı sitte" almaya başladı. Muhakkak, reyhanı, sülüs, nesih, tevki ve rika adlan verilen bu yazıları aynı zamanda hattat olan Abbasi Veziri İbn Mukle (ölümü 939) kural*lara bağladı. 11. yüzyılda yaşayan ve Bağdatlı bir hattat olan İbn Bevvab bu yazıları estetik bakımdan daha da geliştirdi. Son Abbasi Halifesi Mustasım'ın kölesi olduğundan Mus-tasımi olarak anılan Yakut da (1209-98) bu altı tür yazıya yeni bir estetik kazandırdı. Bu arada İranlılar da eskiden kullandıkları Pehle-vi alfabesinin etkisiyle Arap yazısında değişik bir tür olan ve talik denen yazı türünü yarattılar. Türkler, Müslüman olduktan ve Arap alfa*besini benimsedikten sonra uzun bir süre hat sanatına herhangi bir katkıda bulunmamışlar*dır. Türkler hat sanatıyla Anadolu'ya geldik*ten sonra ilgilenmeye başladılar ve bu alanda en parlak dönemlerini de Osmanlılar zama*nında yaşadılar. Yakut-ı Mustasımi'nin Ana*dolu'daki etkisi 13. yüzyıl ortalarından başla*yıp 15. yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut-ı Mustasımi'nin koyduğu kurallarda bazı değişiklikler yaparak Arap yazısına daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırdı. Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah'ın üslup ve anlayışı 17. yüzyıla kadar sürdü. Hafız Osman (1642-98) Arap yazısına estetik bakımdan en olgun biçimini kazandırdı. Bu tarihten sonra yetişen hattat*ların hepsi Hafız Osman'ı izlemişlerdir. Türkler altı tür yazı (aklâm-ı sitte) dışında, İranlılar'ın bulduğu talik yazıda da yeni bir üslup yarattılar. Önceleri İran etkisinde olan talik yazı 18. yüzyılda Mehmed Esad Yesari (ölümü 1798) ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet'in (ölümü 1849) elinde yepyeni bir görünüm kazandı. Türk hat sanatı 19. yüzyıl*da ve 20. yüzyıl başlarında da parlaklığını sürdürdü, ama 1928'de Arap alfabesinden Latin alfabesine geçilince yaygın bir sanat olmaktan çıkıp yalnızca belirli eğitim kurum*larında öğretilen geleneksel bir sanat duru*muna geldi. Yazı Türleri Hat sanatının doğduğu dönemde ortaya çıkan altı tür yazı ile İranlılar'ın bulduğu talik dışında başka birçok yazı türü daha vardır. Bunların bir bölümü fazla yaygınlaşamamış, bir bölümü de belli alanlarda kullanılmıştır. Örneğin Türkler'in geliştirdiği divani yazı yalnızca Divan-ı Hümayun'da yazılan önemli belgelerde, yazılması ve okunması özel eğitim gerektiren siyakat ise mali kayıtlarda kullanıl*mıştır. Kolay yazıldığı için günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan bir yazı türü olan rik'a da 19. yüzyılda sanat yazısı durumuna gelmiştir. Rik'a ile altı yazı türünden biri olan rika birbirine karıştırılmamalıdır. Hat sanatında yazılar büyüklüklerine göre de farklı adlarla anılırdı. Duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dinsel yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, her tür yazıtta kullanılan ve uzaktan okunabilen yazılara iri anlamında celi adı verilirdi. Daha çok sülüs ve talik yazının celisi kullanılmıştır. Alışılmış boyutlardan daha küçük harflerle yazılan yazılara hürde, gözle kolay seçilemeyecek boyuttaki yazılara da gabari (toz) denilir*di. Yazı Araç Gereçleri Hat sanatında da yazının temel aracı kalem*dir. Hat sanatında kalem olarak daha çok kamış kullanılırdı. Kamışın ucu yazılacak yazının kalınlığına göre makta denilen sert maddelerden yapılmış altlığın üstünde eğik olarak tutulur ve kalemtıraş olarak adlandırı*lan özel bir bıçakla yontulurdu. Celi yazılar ise ağaçtan yapılmış kalın uçlu kalemlerle yazılırdı. Çok ince yazılar için madeni uçlar da kullanılmıştır. Hat sanatında kullanılan mürekkep de özel olarak hazırlanırdı. Yağlı isin çeşitli katkı maddeleriyle karıştırılmasıyla elde edilen bu mürekkep akıcı biçimde yazı yazmayı sağlar, yanlış yazma durumunda da kolayca silinirdi. Hat sanatında kullanılan kâğıtlar da özeldi. Mürekkebi emip dağıtma*ması, kaleme akıcılık sağlaması için kâğıtlar âhar denilen bir maddeyle saydamlaştırılırdı. Hat Eğitimi Hat sanatıyla uğraşan kişiye "güzel yazı yazan sanatçı" anlamına gelen "hattat" adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir. Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders alırdı. Baş*langıçta alıştırma niteliğinde çalışmalara da*yanan ve "meşk" adı verilen bu dersler tek tek harflerin yazılışının öğrenilmesiyle başlar, harflerin birleşme biçimleriyle, sözcüklerin ve tümcelerin yazılış tarzlarının öğrenilmesiyle sürerdi. Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hattat adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınav verirdi. Hattatlar bu yazıyı beğenirlerse altına imzalarını koyarlardı. Buna, başarı ya da izin belgesi anlamına gelen "icazetname" adı veri*lirdi. İcazetname almamış kişi hattat sayıl maz, dolayısıyla yazdığı bir yazının altına adını koyamazdı | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Hat Sanatı Ve Örnekler Çarş. Kas. 18, 2009 6:06 am | |
| . Zormuş bir vav çizmek ya da vav olabilmek.. **************************** . **************************** ************************* ****************************** O "VAV"
Meşhur bir hikayedir:
Hafız Osman fırtınalı bir günde dolmuş kayıkla Beşiktaş’a geçecektir. Bir kayığa biner. Yol bitmek üzereyken kayıkçı ücretleri ister. Fakat Hafız Osman o gün aceleyle çıktığı için yanına para almayı unutmuştur. Kayıkçıya, “efendi, yanımda param yok, ben sana bir “vav” yazayım, bunu sahaflara götür karşılığını alırsın” der. Kayıkçı yüzünü ekşitip söylenerek yazıyı alır. Bir müddet sonra kayıkçının yolu sahaflar tarafına düşer. Bakar ki yazılar, levhalar iyi fiyatlarla alınıp satılıyor. Cebindeki yazıyı hatırlar ve götürür satıcıya. Satıcı yazıyı alır almaz “Hafız Osman vav’ı” diyerek açık artırmaya başlar.
Sonuçta iyi bir fiyata “vav”ı satar kayıkçı. Kayıkçı bir haftalık kazancından daha fazlasını bu “vav” ile kazanmıştır. Bir gün Hafız Osman yine karşıya geçecektir ve yine aynı kayıkçıyla karşılaşmıştır. Yol bitmek üzereyken yine ücretler toplanır. Hafız Osman da yol ücretini uzatır kayıkçıya. Kayıkçı “efendi para istemez, sen bir “vav” yazıver yeter” der.
Hafız Osman gülümseyerek der ki; “efendi o “vav” her zaman yazılmaz.” *************** Birbirinden güzel bu şaheserlerin ; ulvi duygulara nasıl tercüman olduğunu anlayabilmek hissedebilmek adına Hattat Hikayeleri de ekleyelim inşallah..
CENNET'TE YAZMAK
-------------------------------------------------------------------------------- Hattat Halim Özyazıcı, Osmanlıdan intikal eden en önemli hattatlarımızdan Hattat Hamid Aytaç’ın talebesidir. Fakat genç sayılabilecek bir yaşta vefat etmiştir.
Hattat Hamid gayretli, verimli ve üretken bir hayat yaşamıştır. Adeta hat O’nun hayatı olmuştur. Artık son demlerini yaşadığını fark etmiş ve hattan ayrı düşmek istemediği için ölümden tedirginlik duymaktadır. Bu ruh haliyle bir gece rüyasında talebesi Hattat Halim Efendi’yi görür. Halim Efendi günlük, güneşlik, yemyeşil bahçeler, rengarenk çiçekler içinde fakat habire yazmaktadır. Tıpkı hayatında olduğu gibi hızlı hızlı yazmakta her yan yazıyla dolmuş durumdadır. Hattat Hamid hayretle seyrederken Halim Efendi; “hocam bizi burada da bırakmadılar, habire yazıyorum” der. Ertesi gün Hattat Hamid, neşeli bir vaziyette öğrencilerine der ki; “Çocuklar artık rahatça ölebilirim. Boşuna telaşlanmışım, Cennet’te de yazdırıyorlarmış.” ********************* ***************** ****************** Bu güzel Hat sergisi için Allah razı olsun arkadaşlar....
Kur’ân’ı Kerim’in en güzel şekilde yazma gayretlerinin ışığında gelişen hat sanatının tarihçesi...
*İslâm tarihinde önemli bir yeri olan hat sanatı; yerli, yabancı birçok ressamın ilgisini çekmiştir. Ünlü ressam Picasso, bir gün usta bir hattatın eseri karşısında: "İşte gerçek resim bu!" demiştir. Yine büyük ressam Van Gogh'a sorulan, "Siz resimde istediğinizi yapabildiniz mi? Gönlünüzden geçeni resimde dile getirebildiniz mi?" şeklindeki bir soruya, o: "Anlatamadım." cevabını vermiş. "Peki bu hangi san'atla olur?" denmesi karşısında ise: "Kaligrafi ile (hat san'atı) olur." demiştir.
Her Müslüman, Allah'ın ve Hz. Peygamber'in (sas) sözlerini güzel bir yazı ile yazmak ister. İşte yazıya ve kaleme bu gözle bakan hattatlar, tarih boyunca bu uğurda çok büyük gayretlerle muhteşem el yazması eserler meydana getirmiştir. Özellikle Osmanlıların hat san'atına katkılarının çok büyük olması, "Kur’ân Mekke'de nazil oldu, Kahire'de okundu, İstanbul'da yazıldı." dedirtmiştir. *Sızıntı Dergisi*
********** [size=10pt][/size]
En son @bdulKadir tarafından Perş. Nis. 28, 2011 6:23 am tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Hat Sanatı Ve Örnekler Çarş. Kas. 18, 2009 6:08 am | |
| | |
| | | | Hat Sanatı Ve Örnekler | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|