KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7721
Rep Gücü : 18110
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Empty
MesajKonu: Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…   Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Icon_minitimeCuma Mart 25, 2016 10:15 am

http://biliyomuydun.com/osmanli-sarayinda-kulturunde-oglancilik/





Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…

24 Mart 2016
0

Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Blymydnglnc-696x464


  • Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık (Karaman’daki tecavüzün şifreleri)

Karaman’da Ensar ve KAİMDER evlerinde bir öğretmenin küçük yaşta erkek çocuklara tecavüz ettiğinin ortaya çıkması, “oğlancılık” (pederasti) konusundaki tartışmaları da alevlendirdi. Bunlardan biri de Osmanlı’daki oğlancılık kültürü. İşte bu konudaki görüşlerden bazıları:
Türk psikiyatrisinin kurucusu Ord. Prof. Mazhar Osman Usman (1884-1951) ın öğrencisi olan Prof. Dr. Ayhan Songar(1926-1997) cinsel patolojiyi incelerken, Osmanlı Saray Edebiyatı ve Divan şiirinden örnekler verir.
Songar, Osmanlı Sarayındaki “içoğlanı” kurumunun sübyancılık ve oğlancılığın en somut örneklerinden biri olduğuna vurgu yapar. Songar’ın belirttiği üzere, Sarayın oğlan gereksinimini karşılamak üzere özellikle Sakız adasında edilgen eşcinseller yetiştirilirmiş.
Oğlan çocuğunu bu iş için yetiştiren ve geçimlerini bu yolla sağlayan aileler, önce çeşitli kateterleri çocuğun anüsüne sokmak suretiyle onu alıştırır, daha sonra aile bireylerince anal ilişki (fiili livata) bizzat uygulanır ve sonunda oğlan istenilen kıvama gelince, altın karşılığında Saraya satılırmış. Ayrıntıları Ayhan Songar’ın “Psikiyatri” adlı eserinin “Seksüel Patoloji” bölümünde bulabilirsiniz. (Psikiyatri, Prof. Dr. Ayhan Songar, Seksüel Patoloji, s: 345, Gül Matbaası, 1971)
Osmanlı İmparatorluğunun tarihine baktığımızda belli bir dönemde pederasti ve pedofilinin özellikle Saray çevresinde bir hayli beğeni kazandığı görülür. Oğlanlara düşkünlüğün  (özellikle XIV-XVIII. Yüzyıl) Osmanlı kültüründe  onay görmesi ve Saray çevresinde çok revaçta olması nedeniyle eşcinsel-pederastik-çıplak bir edebiyat -Divan Edebiyatı- gelişmiştir. Divan şairlerinin cennette hizmet eden, sakilik yapan, “saklı inciler”e benzetilen “gılman” (gulam’ın çoğulu) tasvirlerinden esinlenerek pederastik içerikli dizelere veya tümüyle pederastik şiirlere yer verdikleri görülmektedir.
Hemen hemen tüm Divan şairlerinin kullandığı oğlancılık ve eşcinsellikle ilgili Hamamnamelerde,  hamam alemlerinden, oradaki yakışıklı gençlerden ve her tür hizmet sunan hamam oğlanlarından söz edilir. Şehrengizler,  başta başkent İstanbul olmak üzere, büyük kentlerin eğlence yerlerini ve güzellerini anlatır. Erkekler çıplak bir şekilde övülür. Mesihi’nin“Medhi Cüvânânı Edirne”(Edirne’nin Oğlanlarına Övgü) adlı şehrengizi ünlüdür.Enderunlu Fazıl Bey’in “Hubabname“si çeşitli uluslardan delikanlıların cinsel özelliklerini şiirsel bir dille anlatır. “Defteri Aşk” adlı eseri eşcinsel aşkla ilgilidir. “Çenginame“si XVIII.  yüzyıl İstanbul’unun erkek dansçılarını anlatır. Divanı da eşcinsel,  pederastik temalı şiirlerle doludur.
Pederastik şifreler
İlk bakışta bir kadın sevgiliye yazılmış gibi görünen Divan şiiri mercek altına alındığında dizelerde sözü edilen sevgilinin erkek veya oğlan olduğu anlaşılır. Divan edebiyatının kendine özgü pederastik şifreleri, sözcükleri, simgeleri, benzetmeleri vardır. Divan şairleri bu şifreli sözcükleri gerektiğinde kullanırlar. Divan şiirini çözümlemeye yardımcı olacak jargonun bazı şifreler şunlardır:
Civan: Genç, taze delikanlı, oğlan anlamına gelen Farsça bir sözcüktür. “Cüvan” ve “nevcivan” şeklinde de kullanılır. Şiirlerdeki civan heveskârdır, eğlenceye düşkündür, aşırı ateşlidir, yeni açılmaya başladığı için de mahcup ve ürkektir.
Hat: Gençlerin yanağında çıkan ince tüy, ayva tüyü anlamına gelir. Kelime “yazı” anlamına da geldiğinden  yazıya benzetilen tüyler “yanak sayfası” betimiyle kullanılır.
Hal:  Oğlanın vücudunun çeşitli yerlerinde bulunan  “benek ve benler”  için kullanılır.
Hub: Güzel, günah; “huban”: erkek ve kadın güzeller, anlamlarına gelir. Hat ile eşanlamlı olarak kullanılır.
Yusuf: Tevrat ve Kuran’da adı geçen Yusuf Peygamber şairlerin erkek güzellerini betimlemekte kullandıkları bir simgedir.

Serv: Servi ağacı, erkek sevgilinin uzun boylu olduğuna işaret eder.
Ruh, rüh:  Bu sözcük Farsçada “yanak” anlamına da gelir. Ruhial: pembe yanak, al yanak; ruhi zerd: sarı, solgun yanak anlamındadır.
Şiirlerden seçmeler
Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Blymydnglnc1-300x180
Henüz ergenlik aşamasına gelmemiş, sesi kalınmamış, sakalı ve bıyığı çıkmamış, yani “erkek” olmamış olan oğlanlar Divan şairleri gözünde nazlı kızlar gibidir:
“Kızoğlan kızı nâzın, şehlevend âvâzı âvâzın,
Belâsın ben de bilmem, kız mısın, oğlan mısın kâfir.”
(Nazlanman kızoğlan kız gibi, haykırman güzel delikanlı gibi
Belasın ben de bilmem, kız mısın oğlan mısın kafir)
Nedim
Ya da, oğlanların ateşli bir Rum dilberinden farkları yoktur:
“Dilde bu âteşi yakan mahdum
Tıflı nevres henüz dahi masûm
Görünür gerçi sûretâ mazlûm
Hâli Hindûsu lîk âfeti Rûm
Yaktı gönlümde nârı Bû Leheb’i
On üç on dört yaşında bir Çelebi.”
(Dilde bu ateşi yakan oğul,
Daha yeni yetişmiş bir masumdur.
Görünüşte uysaldır ama
Hint beniyle bir Rum afeti gibidir.
Gönlümde Ebu Leheb’in ateşini yaktı
On üç on dört yaşında bir Çelebi.)
Sükkerî
Oğlan çocuğu yaşı ilerleyip ergenlik başlayınca, sakal ve bıyıklar çıkmaya başlayınca herşey mahvolur, pederastik hayaller de yıkılır:
“Sakalın geldi vü mahvoldu zülfün
Demişler hata bâkî, ömre fânî.”
 (Sakalın çıktı ve zülüflerin mahvoldu.
Demişler sakal kalıcı, ömür geçici
Mesîhî
Oğlanların tüyleri ergenlik zamanı gelişip sakal ve bıyığa dönüşünce, onlar artık sevgili olmaktan çıkar ve güzelliklerini kaybederler:
“Meydânı ruhi yarda oynar iken dil
Hattı erişip dedi bunun bitti sakalı
Veren ruhuna zîb ü bahâ hâl ü hatındır
K’onlardır eden hüsn metâını bahâlı.”
(Sevgilinin yanak meydanında dil oynarken,
Ayva tüyleri büyüyüp dedi bunun sakalı çıktı.
Yanağını süsleyen ben ve tüylerindi
Senin güzel malını değerli kılan onlardı.)
Mesîhî
OsmanlıPadişahları’nda oğlancılık

  • Fatih Sultan Mehmet, sıkı bir oğlancıydı (Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı padişahları, S:207-221).
  • Padişahlar cinsel ilişkide bulunmak için güzel oğlanları toplatıp hareme alıyorlardı
    (Osmanlı tarihi, Alphonse de Lamartine, Cilt 1, S:114).
  • 4. Murat’a annesi oğluna oğlan bulurdu (Reşad Ekrem Koçu, Osmanlı padişahları, S:207-221).
  • Vezir Ahmet Paşa, padişahın özel hareminde bulunan ve cinsel ilişkide olduğu oğlanına aşık oldu diye öldürüldü ( St. Shaw, 1, S:203).
  • Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ın da bu cihette adları geçer.

Son söz niyetine Cevdet Paşa’dan döneme ilişkin tespitler:

“İstanbul’da bizim delikanlı sevgililerimiz vardı” , “Tanzimat sosyal hayatta birçok değişiklikler getirdi ve erkeğin yerini kadın aldı”, “Ve bazı kişiler bu huylarından vazgeçmediler, gizli gizli erkek sevgilileriyle bir arada oldular. Bunların en başında gelen Sadrazam Ali Paşa’ydı.”
Kaynak: jötürk.com


yukardaki yazıda ekrem koçu tarihçilikten çok tarih romancısıdır
lamartine ise yabancı tarihçidir
geriye bir kaç şair kalır mesihi gibi

koca 600 yıllık osmanlı tarihinde dile tabirlere hakim olmadan 2 3 kişinin iddiaları sebebiyle büyük hata ve ifitira söz konusu.. .tarihçi deyince ismail hakkı uzun çarşılı ne diyor diye bakmaklı..bu olaylar osmanlı sarayında ve toplumunda hiç olmadı denemz tabiki..ama nedir bu osmanlı düşmanlığı anlamadımki...pireye akpye kızıp tüm tarihimize iftira atmak mantığı ile durduk yere ecdad ötelerde yakanıza yapışmasın..allah korkusu varsa

_________________
Mevla Görelim Neyler
Neylerse Güzel Eyler


En son huzeyfe tarafından Cuma Mart 25, 2016 10:24 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7721
Rep Gücü : 18110
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Empty
MesajKonu: Geri: Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…   Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık… Icon_minitimeCuma Mart 25, 2016 10:18 am

İç oğlan kavramı kullanılarak bazı Osmanlı Padişahlarının cinsî sapık ve oğlancı oldukları iddia edilmektedir. Bu meselenin aslı ve esası nedir?

Sorunun Detayı

İç oğlan kavramı kullanılarak bazı Osmanlı Padişahlarının cinsî sapık ve oğlancı oldukları iddia edilmektedir. Bu meselenin aslı ve esası nedir?


http://m.sorularlaislamiyet.com/index.php?oku=80617

Batılı bir kısım tarihçiler ve günümüzdeki bazı kitap yazarları, bir kısım Osmanlı Padişahlarının gayr-ı meşrû’ ilişkiler içine girdiklerini iddia etmişler ve Osmanlı Tarihçileri tarafından uzun uzadıya incelenen iç oğlanmeselesini dillerine dolamışlardır. 
İç oğlan, Topkapı Sarayını teşkil eden üç kısımdan birisi olan Enderun’da yani İç Saray’da çalışan devşirme görevlilere, enderûn personeline veya diğer bir ifadeyle Devlet başkanlığı personeline denmektedir. Ayrıca Yeniçeri Ocağında da bir gurup için bu tabir kullanılır. Merak edenler, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Kapu Kulu Ocakları kitabını inceleyebilirler.
İç oğlan kelimesini rezil hallere yorumlayanlara, burada kısaca cevap vermek ve çarpıtmalara örnek olarak açıklamak gerekir. 

Şimdi iddia sahiplerinin delil olmak üzere Kâbusnâme’den ve Yavuz Sultân Selim’in kızı Fatma Sultân’a ait kocası Mustafa Paşa’dan yakındığı bir mektuptan nakledilen cümleleri ve bunları nasıl çarpıttıklarını gözler önüne sererek, diğer çarpıtmaların da bunlar gibi olduğunu anlatmak istiyoruz: 

Bilindiği gibi, her zamanın bir lehçesi ve konuşma ağzı vardır. Yani kelimeler farklı zamanlarda farklı manalarda kullanılmaktadır. Erzurumlular, "Misafiri yola vurmak" tabirini kullanırlar; herhalde bundan, misafiri kaldırıp yola çarpmak değil, uğurlamak manası anlaşılmalıdır. Azeriler, "Kulluğun edeyim" demektedirler; bunun manası da senin kölen olayım değil; sana nasıl yardımcı olabilirim manasına olduğu açıktır. 

İşte hem Kâbusnâme’de ve hem de Fatma Sultân’ın Mektubunda geçen oğlan kelimesinin de manası çarpıtılmaktadır. Zira XIV. ve XV. asır Türkçe metinlerde oğlan kelimesinin manası, bugün kullanılan manadan önemli derecede farklıdır. Temel kaynaklardan anladığımıza göre, bu asırlarda "oğlan" kelimesinin iki temel manası vardır: "oğlan" kelimesinin birinci manası, cins ayırt etmeksizin "çocuk", ikinci manası ise, yine erkek olsun kız olsun "genç" demektir. Bu kelimenin sırf erkek cinsini karşılamaya başlaması, bundan sonraki devirlerde söz konusudur. 

Buna delil çok ise de, en güzel delil, Erzurum’lu Mustafa Darir’in XIV. yüzyılda yani Kâbusnâme’nin Türkçe’ye tercüme edildiği asırda kaleme alınan Yüz Hadis Tercümesindeki şu ifadedir: "Bu kez Resûl Hazreti cevâb verdi, buyurdı kim, "Evlenün şunun bigi avretler ile kim, erden kaçmaz ola, oğlan doğurgan ola, ümmetim çok ola kim, ben ümmetimin çokluğu ile fahrlanurum yarın kıyamet gününde". Yani "çocuk doğuran ve erkeğinden kaçmayan hanımlarla evlenin". 

Tesbitlerimizi teyid eden bir husus da, Kâbusnâme’yi tercüme eden mütercim ile Yüz Hadis Tercümesini yapan mütercimin aynı asırda yani Fâtih Sultân Mehmed’in babası II. Murad zamanında yaşamış olmalarıdır. Zaten Tarama Sözlüğü başta olmak üzere, filolojik kaynaklar da bu dediklerimizi doğrulamaktadır. Ancak kelime oyunlarıyla tarihi ve İslâmiyeti kötülemek isteyenlere, elbette ki diyebileceğimiz fazla bir şey yine de bulunmamaktadır. Bizi asıl üzen husus ise, bazı Müslümanların bu oyuna gelmesidir. 

Ayrıca şu cümle de bu konuda açıktır: "Eğer oğlan kızsa, kız doğurmuş avrat südün emzireler; eğer er ise er oğlan doğurmuş avrat südün emzireler". O halde XIV. ve XV. asırlarda oğlan tabiri genç kız ve erkekler için ve avrat tabiri ise yaşlı kadınlar için kullanılmaktadır. Nitekim Kâbûsnâme’nin asıl dili olan Farsça’daki oğlan kelimesinin karşılığı bulunan gulam kelimesinin de manası böyle zikredilmiştir: "Gulâm; Çocuk ve genç demektir. Doğuştan gençlik dönemine kadarki safha". 

Bu kısa açıklamadan sonra Kâbûsnâme’deki ve Fatma Sultân mektubundaki ifadeler daha iyi anlaşılmaktadır: 

Kâbusnâme, bir nasihatnâme mahiyetindedir. Her konuda âyet ve hadislerle veya eski devlet büyüklerinin ahlakî esaslarıyla süsleyerek evladına nasihatta bulunan bir devlet adamının nasihatları durumundadır. İşte Kâbûsnâme’nin 15. Kitabı, ahlakî bir konu olan Karı-Koca Münâsebeti (Cimâ‘ın İyisi ve Kötüsü) hakkındaki tavsiyeleri ihtiva eylemektedir. Buradaki tavsiyelerden biri de, birden fazla hanımı bulunan ve câriyeleri de var olan oğluna yaptığı şu tavsiyedir: "Ve yaz olıcak avretlere meylet ve kışın oğlanlara; ta ki, ten-dürüst olasın. Zira ki, oğlan teni ıssıdur, yazın iki ıssı bir yere gelse teni azıdur ve avret teni sovuktur, kışın iki sovuk bir yere gelse teni kurudur. Vesselam". 

Yani birden fazla eşin olması halinde, yazın kısmen yaşlı kadınlarla ve kışın da genç kadınlarla beraber ol ki, sağlık ve esenlik içinde olasın. Çünkü genç kadının teni sıcaktır, yazın iki sıcak bir araya gelirse sağlığa zarar verir. Ve genç olmayan kadının teni soğuktur, kışın iki soğuk bir araya gelirse teni kurutur. Şimdi bu manayı çarpıtarak, erkeklerle beraber olmayı tavsiye manasını çıkarmak, ilimden ve dilden haberdar olmamak demektir. 

Fatma Sultân da, kocasının, genç câriyelerle beraber olup kendisine iltifat etmediğini yazmaktadır.

Osmanlı Devlet teşkilâtındaki iç oğlan müessesesini kısaca anlatır mısınız? 

Evvelâ, iç oğlan kelimesini tarif etmek gerekmektedir. İç oğlanı, Enderûn denilen İç Saray’da çalışan özenle ve dikkatle seçilmiş saray görevlilerine denmektedir. Osmanlı tarihinde, Topkapı, Galata, İbrahim Paşa ve Edirne Saraylarında yetiştirilen ve zamanla muhtelif devlet hizmetlerine çıkan devşirmeler olarak tarif edilmektedir. Bunlara Saray Acemi Oğlanları veya Celeb de denmektedir. Bir de Yeniçeri Ocağının acemileri vardır; aslında bunlara iç oğlanı dense de, bunları Saraydakilerden ayırmak için Şadi adı verilmektedir. 

O halde iç oğlanı, bir terimdir. Oğlan kelimesi, illa da kötü niyetle seçilmiş genç çocuk manasına gelmez.  Enderun denilen İç Saray’da istihdâm edilmek üzere seçilen devşirmelere de denmektedir. İç oğlan denmesi, İç Saray’da istihdâm edilmelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca burada istihdâm edilecek devşirmeler, Enderûn Mektebinde yetişmektedirler. Yani Enderûn aynı zamanda devlet adamı yetiştiren bir fakülte durumundadır. Nitekim buradan yetişen devlet adamları arasından pek çok beylerbeyiler ve sancakbeyleri çıkmıştır. 

İkinci olarak, bazı yabancı seyyâhların ve bir kısım İslâm düşmanı tarihçilerin anlattıkları gibi, Enderun yani İç Saray’da çalışmak üzere yetiştirilen İç Oğlanlarının yakışıklı olması, Padişahların gayr-i meşru arzularını tatmin için değildir. İç Saray yani Osmanlı Devleti’nin en geniş sınırlara ulaştığı dönemlerde toprak alanı 24 milyon km2yi bulan bu muhteşem devletin Devlet Başkanlığı sarayı demek olan bu mahalde çalışacak personel dikkatle seçilmeliydi. Bugün bile başbakanlık ile cumhurbaşkanlığı Köşkünde çalışan personel ile normal bir devlet dairesinde çalışan personelin aynı özelliklere sahip olmadığını, aslında bu iftiraları kitaplarına alanlar da bilirler. Gerçekten İç Saray’da çalışacak personel, sır tutmalı, eli ayağı düzgün olmalı, yalancı ve hâin insanlar olmamalıydı. 

Üçüncü olarak, İç Saray’da çalışan iç oğlanları yakışıklı gençlerden oluşması sebebiyle, Padişah açısından değil, kendi aralarında muhtemel bir gayr-i meşru durumdan sakınmak için çok dikkat çekenlerin yüzlerine peçe örtmesinin emredilmesi doğru olabilir. Ancak bu Padişahın onları başkalarından kıskanmalarından dolayı değil, bu konudaki şer‘î bir hükmün tatbikinden ileri gelmektedir. Gerçekten İslâm hukukunda bir hüküm vardır: "Genç bir hoca veya terbiyeci, genç ve bıyığı bitmemiş çocuklarla, fazla yalnız kalmasın; zira nefis insanı kötülüklere sevkedebilir. Hatta bu tür gençler, yüzlerine peçe bile örtebilirler. Bu tür gençlere şâbb-ı emred denilir". Fevkalade bir edeb kaidesi olan bu hükme, bazı Osmanlı Padişahları uymuşlar ve bir kısım İç saray görevlisi iç oğlanlarına yüzlerini peçe ile örtmelerini emretmişlerdir. Şimdi soruyoruz, Kur’ân’ın emrine uymak için gösterilen bu hassasiyet nerede? Bunu Hammer gibi bir Hristiyan tarihçinin iftirasına uyarak tamamen edeb dışı yorumlara gitmek nerede? 

Dördüncü olarak bir hususa daha dikkat çekmek istiyoruz: iç oğlanlar, değişik hizmetleri görmektedirler. Bu hizmetlerden biri de Has Oda’nın hizmetlerini görmektir. 

Gerçek Has Oda, Enderun odalarının birincisi ve en itibarlısı olup Fâtih tarafından personel mevcudu otuz kişi olmak üzere kurulmuştur. Daha sonra diğer Padişahlar tarafından genişletilmiştir. Harem’de değil Enderun’da yer almaktadır. Has Oda’da Hırka-ı Sa‘âdet ve diğer mukaddes emânetler bulunmaktadır. Has Odalıların asıl vazifelileri de Hırka-ı Sa‘âdet Dâiresini süpürmek, tozunu almak, mübârek gecelerde güzel kokularla donatmak ve gül suyu serpmek, Kur’ân-ı Kerim okumak, Padişaha ait hizmetleri görmek yani Saray içinde Padişahın hususî personeli olmaktır. 

Özellikle Fâtih Sultân Mehmed ile alakalı olarak Notaras’ın ve Franzes’in oğlu ve Erico’nun kızı ile ilgili isnatlar ise, Bizans tarihçilerinden bazılarının, İstanbul’u fethetmesinden dolayı duydukları kızgınlığın yalancı bir sonucu olmaktan öteye gitmemektedir ve hiç bir delile dayanmamaktadır. 

bk. Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Doç. Dr. Said Öztürk,  Bilinmeyen Osmanlı, OSAV, 1994,  s. 101-106.

_________________
Mevla Görelim Neyler
Neylerse Güzel Eyler
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Osmanlı Vakfiyelerinde Çevre Bilinci ve Örnekleri-Osmanlı Toplumu ve Çevre
» Osmanlı Tarihi Kronolojisi
» Osmanlı da Hoş Görü
» Osmanlı Çeşmeleri
» Osmanlı Döneminde Kumaş ve Nakışlar

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: EDEBİYAT-TARİH- SANAT :: Türk-islam Tarihi-
Buraya geçin: