huzeyfe Süper Moderatör
Mesaj Sayısı : 7719 Rep Gücü : 18108 Rep Puanı : 23 Kayıt tarihi : 27/03/09
| Konu: meczup veli Cibali Baba C.tesi Eyl. 12, 2020 7:33 am | |
| Sultan Mehmed Fatih’in zamanında hikâye edilen meşhûr ve mânidar Cibali Baba kıssası nevinden olarak, bir kısım ehl–i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl (akıllı) görünürken, meczupturlar. ...Meczup olduklarından, mânen "mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar.Zübeyir Ağabey, İstanbul’un Fethi sırasında meydana gelen Cibali Baba kıssasını, Üstadımız'dan dinlediği şekliyle şöyle anlatmıştır: - Alıntı :
- “İstanbul’un fethi için muhasara sırasında atılan toplar, bir türlü hedefini bulmuyormuş. Bu sırada büyük maneviyat sahibi, Fatih’in hocası Akşemseddin, bunun sebebini araştırıyor ve buluyor. İstanbul surları içinde bulunan meczup evliyadan Cibali Baba Hazretleri, manen Cenab-ı Hakk'ın bir ismine mazhar olmuş. ‘Ya Rabbi! Gâvurcuklarımı koru.’ diye o isimle dua edince toplar tesir etmiyor..."
"Bunun üzerine Akşemseddin kırk gün çalışıyor. Cibali Baba’nın mazhar olduğu o isme kendi de mazhar oluyor. Hatta onu geçiyor. O isme mazhariyetle gelmiş olduğu makamdan onu azlediyor. Bundan sonra atılan toplar hedefi vuruyor. Böylece uzun ve yorucu bir muhasaradan sonra İstanbul fethediliyor.”
sonra İstanbul fethediliyor.”Zübeyir Ağabey bunu naklettikten sonra şunu ilâve etti: - Alıntı :
- “Bazen böyle meczup veliler, birçok şuurlu velinin dualarının önüne geçiyor. Meselâ, Medine’de bulunan Kambur Kutbun, Üstadımız'ın dualarının önüne geçmesi gibi...”
(1) bk. Mektubat, Yirmi Altıncı Mektup, Dördüncü Mebhas. https://sorularlarisale.com/cibali-baba-kissasi-nedirCibali Baba(lar) ve Kambur(lar)Faruk ÇAKIRHikâye edilir ki, İstanbul’un fethini, “Cibali Baba” denilen ‘meczup bir veli” uzun süre engellemiş. Birbirinden farklı şekillerde anlatılan hikâyeler olsa da hadisenin özü şöyle: (Fatih) Sultan Mehmed, Hz. Peygamber’in (asm) “Kostantıniyye (İstanbul) mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan; onu fetheden ordu ne güzel ordudur” müjdesine nail olmak için İstanbul’u kuşatır. Maddî ve manevî her türlü hazırlık yapılır, ‘son kuşatma’ bir türlü fetihle neticelenmez... Bu hadiseye bir mana veremeyen Sultan Fatih, hocası Akşemseddin Hazretlerine “Manevî bir engel mi var?” diye sorar.Akşemseddin Hazretleri, manevî âlemde görür ki, Bizans tarafında bulunan bir meczup veli, surların yıkılması ve fethin nasip olması için atılan koca top mermilerini “Aman, gâvurcuklarıma dokunmayın” diyerek tesirsiz hâle getiriyor. Hatta bazı kaynaklarda, ‘meczup veli’nin top güllelerini tutup, Haliç’e attığı bile söylenir. Nihayet, Sultan Fatih ve hocası Akşemseddin, “Yâ Rab! Ya bizim canımızı al, ya da o mecnun velinin canını al ve fethi nasip et” diye duâ ederler. Sonunda, “mecnun veli/Cibali Baba”nın ruhu kabzedilir ve fetih müyesser olur...Risale-i Nur’da bu hadiseden bahsedilirken şöyle denilmiş: “Bir zaman, ben bir kısım ehl-i dalâlete mühim bir vakitte kahr ile duâ ettim. Bedduâma karşı, müthiş bir kuvvet-i mâneviye çıktı. Hem duâmı geri çeviriyordu, hem beni men etti. Sonra gördüm ki, o kısım ehl-i dalâlet, hilâf-ı hak icraatında bir kuvve-i mâneviyenin teshilâtıyla arkasına aldığı halkı sürükleyip gidiyor, muvaffak oluyor. Yalnız cebirle değil, belki velâyet kuvvetinden gelen bir arzuyla imtizaç ettiği için, ehl-i imanın bir kısmı o arzuya kapılıp hoş görüyorlar, çok fena telâkki etmiyorlar. (...)Sultan Mehmed Fatih’in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar Cibali Baba kıssası nevinden olarak, bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczupturlar. Ve bir kısmı dahi, bazen sahvede ve daire-i akılda görünür, bazen aklın ve muhakemenin haricinde bir hale girer.” (Mektubat, Yirmi Altıncı Mektub, s. 328)“Cibali Baba”lar olduğu gibi, “Kambur”lar da vardır. Bediüzzaman’ın talebelerinden Çaycı Emin Bey, hatıralarında bunu şöyle anlatır: “Bir gün beraber ikindi namazını kıldık. [Üstad,] Namazdan sonra tesbihatta iken: ‘Kambur, ben mi haklıyım, yoksa sen mi haklısın?’ diye birisine hitap ediyordu. Ben yine bir çok zamanlar olduğu gibi, hayretler içindeydim. Odasında benimle kendisinden başka kimse yoktu. Benim merakımı görünce, meseleyi şu şekilde izah etti: Onuncu Söz, haşir ve âhiret hakkındadır. Ben o eseri bir vakitler Barla’da yazıyordum (1927 senesi). Baktım o günlerde bir İslâm düşmanı, ıslâhı gayr-i kabil... Arefeye bir kaç gün vardı. Ben bedduâ ettim. Benim bedduâma karşılık bütün Hicaz velileri ve Hicaz’daki Kutb-u A’zam ise, onun ıslâhı için duâ ediyorlardı. Benim bedduâm ferdî kaldığı için iade edildi. Aradan uzun seneler geçti. Baktım, bu sene (1938-1939 senesi) bana nihayet hak verdiler. Ben halbuki bunun ıslâhının gayr-i kabil olduğunu biliyordum. Onlar nihayet bu sene başladılar bedduâ etmeye. Benim konuştuğum Kutb-u A’zam’dır; Mekke-i Mükerreme’dedir. Bütün Hicaz’la birlikte bedduâ etmeye başladı. Bana hak verdi. Ben de ona hitap ettim.” (Emin Çayırlı’nın [Çaycı Emin Bey] Hatıraları, Son Şahitler, cilt II/ s. 99)Tabiî ki her dönemde “Cibali Baba”lar ve “Kambur”lar olabilir. Bugün de, yarın da bu hadiselerin benzerleri yaşanabilir. Gerek Cibali Baba’lar ve gerekse “Kambur”lara karşı hakta sebat etmeye ve duâya devam etmek gerekir. Er ya da geç, Cibali Baba’lar da, Kambur’lar da hakikatleri görür. Cibali Baba’lar ve Kambur’ların olması, imtihanın çeşitlendiği ve aynı zamanda şiddetlendiğini de gösterir. Boşuna mı her namaz sonrası okunan tesbihatlarda, “ahirzaman fitnesi”nden Allah’a sığınılıyor?Hâlihazırdaki Cibali Baba’ların ve Kambur’ların tez zamanda uyanmasını umut ediyor ve bunun için niyazda bulunuyoruz: Allah’ım, bizi böyle durumlara düşürme. Âmin.https://www.yeniasya.com.tr/faruk-cakir/cibali-baba-lar-ve-kambur-lar_214654 | |
|