SÜNNETİN KUR’AN’DA YER ALAN BAZI HÜKÜMLERİ
NESHETMESİ
Sünnet, kitabın müphem, müşkül ve mücmellerini açıkladığı amm’ını tahsis, mutlakını takyit ettiği gibi cumhura göre nasih ve mensuhunu da bildirir.(Bkz: Ebu Zehra, Usul ü Fıkıh s. 99.) Yani biz nasih ve mensuhu sünnet vasıtasıyla öğreniriz.(Bkz: Şafiî, Risâle s. 103.) Sünnetin dördüncü görevi de mütevatir sünnetin, Kur’an’ı neshetmesidir.(Bkz: Abdulgani, Hucciyye s. 497; Sıbâî, Sünnet s. 394. )
Peygamber (a.s.) kendiliğinden bir ayeti neshedemez. O vahiyle konuşur ve vahye tabi olur.(Bkz: Necm 53/ 3-4.En’am 6/ 50.) Öyle ise vahiy vahyi nesheder.(Bkz: ) Sünnet ve Kur’an vahye dayalı oldukları için birbirini neshedebilirler.(Bkz: İbn Hazm, İhkâm, C: I, s. 522; Amidî, İhkâm, C: II, s. 142. )
Nesh, şer’î ahkâmın yerleşmesini temin maksadıyla ilâhî hikmet gereği gerçekleştirilmiş şer’î bir tasarruftur. Nesh üzerinde düşündüğümüzde bu uygulamanın, İslam’a yeni girmiş kimseler için gerçekleştirildiğini göreceğiz. Meselâ önceleri kıble Beyt-i Makdis’e karşı idi, sonra Kâbe oldu. Bunun örnekleri çoktur.(Bkz: Şâtibî, Muvâfakât, C: IV, s. 78.)
Eğitim ve öğretimde önemli yer işgal eden nesh kavramının anlamı ve buna dair örnekler üzerinde birkaç söz etmenin yararlı olacağı kanaatindeyiz.
Nesh kelimesi lügat manası açısından yok etmek, izale etmek ve yazmak anlamlarına gelmektedir.
Istılahî anlamda nesh, “şer’î bir hükmün daha sonra gelen başka bir şer’î hükümle kaldırılmasıdır.(Bkz: , Muvâfakât, C: II, s. 80; Zerâni, Menâhil, C: II, s. 72; Butî, Mebâhis 220)
Alimler arasında kitabın, kitabı; sünnetin de sünneti neshinin cevazı konusunda ihtilaf yoktur. Bazı ayetler bazılarının hükmünü neshettiğine dair usul kitaplarında örnekler verilmiştir. Sünnetin sünneti neshi konusunda da, mütevatirin mütevatiri, ahadın ahadı neshettiği kabul edilmiş ve “Sizi kabir ziyaretinden nehyetmiştim. Onları ziyaret ediniz”(Bkz: Müslim, Cenâiz 6; Edahi 37; Ebu Davud, Cenâiz 77; Eşribe 7; Tirmîzî Cenâiz 7; Nesâî Cenâiz 100; Duhaya 39; Eşribe 40; İbn Mâce, Cenâiz 47; Müsned I/145,452, III/38, V/350) hadisi örnek verilmiştir. Yalnız alimler arasında Ebu Müslim el-İsfehânî neshin varlığını inkâr eder.(Bkz: Sıbâî, Sünnet s. 394.) Kur’an’ın sünneti ve sünnetin Kur’an’ı neshi hususu ise ihtilaflıdır. İbn Hazm, Kur’an ve sünnetin vahye dayandığını ileri sürerek birbirlerini neshetmelerinin caiz olduğunu savunur.(Bkz: İbn Hazm, İhkâm, C: I, s.518; Âmidî, İhkâm, C: II, s. 135.) Gazalî ve Amidî de Kur’an’la sünnetin birbirlerini neshedeceğini kabul ederler.(Bkz: Gazali Mustasfa, C: I, s. 124-125; Amidî, İhkâm, C: II, s. 134. )
Bilindiği gibi Hanefîler mütevatir ve meşhur sünnet ile kitabın neshedileceği kanaatindedirler. Onlara göre nesh bir hükmün son bulduğunu açıklamaktan ibaret olunca, kitaptaki bir hükmün sona erdiğini Peygamber açıklayabilir. Zaten Peygamberimizin görevi ilâhî hükümleri açıklamak değil midir? Ancak şunu belirtmek gerekir ki sünnet ile nesih, kitabın sadece hükmünde cârî olur, nazmında olamaz. Zira sünnet ile kitabın nazmını değiştirme ve ortadan kaldırma caiz değildir.(Bkz: Bilmen, Hukuk, C: I, s.100-103.)
İmam Şafiî ise sünnetin Kur’an’ı neshedemeyeceği görüşünü savunur.(Bkz: Şafiî, Risâle s. 55; Amidî, İhkâm, C: II, s. 138. )
Netice olarak şunu söylemek mümkündür: Cumhura göre; Kur’an’la Kur’an’ın, Kur’an’la sünnetin, sünnetle de Kur’an’ın neshi caizdir. Zira her ikisi de vahiyle gelmiştir.(Bkz: İbn Hazm, İhkâm, C: I, s. 519; Âmidî, İhkâm, C: II, s. 135-139; Gazali, Mustafa, C: I, s. 124-125; İbn Kayyim, İ’lam, C: II, s. 222-227; Hamadânî, Tefsir, C: III, s. 200-203; Şevkânî, İrşad 191; Zuheyr, Usul s. 69,72; Hamâde, Sünnet s. 173, 186)
Bunlara çeşitli örnekler verilmiştir. Biz her üçüne sırasıyla birer örnek verelim. Kur’an’da içki yasağı ile ilgili olarak inen ayetler dört tanedir. Birinci ayette: “Üzümlerden içki ve güzel rızık elde edersiniz.”(Bkz: Nahl 16/67.) İkincisinde: “Sana içki ve kumardan soruyorlar. De ki: O ikisinde büyük günah vardır. İnsanlara bazı faydaları varsa da günahları faydalarından büyüktür.”(Bkz: Bakara 2/ 129.) Üçüncüsünde: “Ey inananlar sarhoşken namaza yaklaşmayın.”(Bkz: Nisa 4/ 43. ) Sonuncusunda ise: “Ey inananlar, içki, kumar, dikili taşlar (putlar) şans okları, şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının…”(Bkz: Maide 5/ 90-91.) buyurulmakta ve dördüncü ayetle diğerlerinin hükmü kaldırılarak içki yasaklanmaktadır.
Beytu’l-Makdis’in kıble olarak tayini sünnetle bilinmektedir. Ayetlerde oraya dönüleceğine dair malûmat yoktur. Ancak bu sünnetin “Mescid-i Haram tarafına yüzünü çevir”(Bkz: Bakara 2/ 144.) ayetiyle neshedildiği nakledilmiştir.(Bkz: Amidî, İhkâm, C: II, s. 135.)
Sünnetle Kur’an’ın neshedildiğine dair de şu örnekleri verirler: “Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir hayır (mal) bırakacaksa, anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde, vasiyet etmek Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur”(Bkz: Bakara 2/ 144.) ayetinin hükmü, “Varise vasiyet yoktur”(Bkz: Buharî, Vesâyâ 6; Ebu Davud, Vesâyâ 6; Tirmîzî, Vesâyâ 5) hadisiyle neshedilmiştir.(Bkz: Gazali, Mustasfa, C: I, s. 124; Amidî, İhkâm, C: II, s. 138; Şevkânî, İrşad s.191; Abdulgani, Hucciyye s. 497; Ebu Zehv, Hadis s.39.)