Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: LGBTİ eş cinsel Eşcinsellik konusunda dinimizin hükümleri Ptsi Ekim 25, 2021 7:04 am | |
| LGBTİ’lerin (eş cinsellerin) Onur Yürüyüşü adıyla yaptıkları eyleme, Müslümanlar olarak tepkimiz nasıl olmalı? https://sorularlaislamiyet.com/lgbtilerin-es-cinsellerin-onur-yuruyusu-adiyla-yaptiklari-eyleme-muslumanlar-olarak-tepkimiz-nasil Ateist ve Eş Cinsele Kötü BakışDin ve ifade özgürlüğü üzerine konuşan ve yazanlardan bazıları, laik devletin dinler ve düşünceler karşısındaki tavrı ile toplumun tavrını birbirine karıştırıyorlar.Evet, laik devlet bütün inançlara eşit mesafede durur, (hemen işaret edelim ki, bu da sözdedir, dünyada böyle bir duruş kamil manada yoktur). Devletin bu eşit mesafede duruşu da teorik olarak doğru olmakla beraber, pratikte problemleri vardır.Mesela, toplumunun kahir ekseriyeti Müslüman olan, Allah’ı inkar etmeyi kötü, eş cinselliği sapıklık ve ahlaksızlık olarak kabul eden bir toplumun devleti, ateist ve eş cinsel ile böyle olmayanlara eşit mesafede nasıl duracak, böyle yaparsa toplumla devlet nasıl barışacak, huzur, sükûn ve asayiş nasıl sağlanacak?Asıl konumuza gelelim:Bu eşitliği savunanlar “Ne yazık ki, toplumda Ateistlere kötü bakış yaygın.” diyerek şikayette bulunuyorlar. Şimdi bu cümleyi tahlil edelim:Türkiye toplumunda evet ate ve ateistler ile eş cinsellere kötü bakış yaygındır; ancak bu hem bir vakıadır, hem de bir haktır.İnsan haklarına dayalı demokrasilerde bir kimsenin ate ve eş cinsel olma ve bu oluşları savunma hakları varsa, böyle olmayanların da kendi değerlerine dayalı olarak ateistlere ve eş cinsellere “kötü bakma” hakları, hatta Müslüman iseler vazifeleri vardır.Bunlara kötü bakanlar davranışlarını hukuk çerçevesi içinde tuttukları sürece kınanamazlar ve kimsenin bu “kötü bakmayı” yok etmek için baskı yapma hakkı yoktur. Baskı yapmak şöyle dursun, sosyo-kültürel tedbirler alarak insanların -inanca ve ahlaka dayalı- bakışlarını değiştirmeye çalışmak bile inanç ve düşünce özgürlüğüne aykırıdır.Evet, bir Müslüman ateiste ve eş cinsele kötü bakar, Allah’ı inkar etmenin ve cinsel sapıklığın kötü olduğuna inanır, böyle düşünür, bu inanç ve düşüncesini savunur, çocuklarını da bu anlayış içinde eğitir. Bütün bunlar da demokrasinin ve laikliğin koruması altında olmalıdır.Dini doğru anlayan ve uygulayan Müslümanlar, Allah’ı inkar etmeye kötü bakmakla beraber hakim oldukları siyasi yapılarda kâfirlere, temel insan haklarını tanır, onlara dokunmaz, Müslüman olmaları için baskı ve zorlama yapmazlar.İslam’ın kötü, çirkin, ahlaka aykırı bulduğu oluş ve davranışlara karşı tavır almak da Müslümanların vazifesidir. Bu tavır alış, imkana, güce ve daha önemlisi hikmete dayalı olarak değişir.Laik devlet Müslümanın elini ve dilini bağlayabilir, ama kalbini (bakışını, kanaatini) bağlayamaz, Müslüman en azından düşünce, kanaat ve değerlendirme olarak “kötüye kötü bakmaya” devem eder.İbadet Açık Kabahat Gizli OlacaktırKim demiş bilmiyorum, “İbadet de kabahat de gizli olur.” diye. Doğru olanı şudur: Farz olan namaz, zekat gibi ibadetler açık olur ki, başkalarına da teşvik ve örnek olsun. Nafile ibadetlerin ise, riyaya sebep olmasın diye gizli yapılması tercih edilir.Günah ve ayıp olan kabahatin hiç olmaması istenir, ama İslam’da kimsenin özel mekanına girilemeyeceği ve gizlediği bir davranışa, başkasına zarar vermedikçe müdahale edilemeyeceği ve açıklanamayacağı için “yapan tarafından gizlenen kabahat, gizli kalır”.Kabahati işleyenler arı, namusu, hayayı, ahlakı, toplumun tepkisini… hiçe sayarak yaptıklarını ilan etmeye, açıkta yapmaya, hatta bunu bir “onur hareketi” olarak takdim etmeye yeltenirlerse toplumun ahlakına, geleneğine, kırmızı çizgilerine karşı savaş ilan etmiş olurlar. Savaşı onlar başlatınca da görmeleri muhtemel olan tepkiden şikayet etmemeleri gerekir.Bu ülkenin düzeni laik, seküler, liberal demokrat vs. olabilir, ama kimse unutmasın ki halkımızın kahir çoğunluğu Müslümandır, eş cinselliği ahlaksızlık olarak kabul eder, eş cinseller kendilerini açıklayarak namuslu ve onurlu insanların aralarına katılamazlar, yaptıkları “kabahat” yüz kızartıcı bir fiil olarak tiksinti ile karşılanır.Hükümetler toplum ahlakını hiçe sayarak eş cinsellere, istedikleri mahiyette hak ve özgülük getiren yasalar çıkarırlarsa, kısa veya uzun vadede halkın teveccühünü kaybederler.Ve eş cinseller gemi azıya alarak bu tür faaliyetlerin bin katını daha yapsalar halkımızın genel ahlakını değiştirmeye güçleri yetmeyecektir.*********Eşcinsellik konusunda dinimizin hükümleri https://sorularlaislamiyet.com/escinsellik-konusunda-dinimizin-hukumleri-nelerdir-hemcinse-duyulan-ilgi-yani-escinsellik-fitri Eşcinsellik Lut kavminin helakine sebeb olan büyük günahlardandır. Bu gibi insanlar, yanlış fiilde bulunmadıkları müddetçe, bu hissi taşımaları kendilerine bir mesuliyet getirmez. İslam dini, imkanat değil, vukuat ile hüküm verir. Yani, bir insanın kendi içinde bir his taşıması onu mesul etmez; bu hissi fiil ortamına taşıdığı zaman mesul olur. Hissi olarak bazı kadınları erkek ve bazı erkeklerin kadın hissine yakın his taşıdıkları bir vakıadır. İşte bu hislerini fiil ortamına taşımadıkça ve dine zıt hareketlerde bulunmadıkça, mesul olmayacaklardır. Bu dünya imtihan meydanıdır. Herkesin bir imtihanı vardır. Allah hiç kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez. Kimi insanlar cinsellikle, kimileri kumar içki gibi hususlarda imtihanı şiddetli olabilir. Bu durumda hiç mücadele etmeden teslim olmak doğru değildir. Zaaf sahibi olmak teslim olmayı gerektirmez. İnsan cinsellikle ilgili kapıldığı duygulardan dolayı mesul olmaz. Ancak bunları fiiliyata dönüştürürse mesul olur. Kısa dünya hayatında günaha karşı sabırla mükellef olan insan, zaaflarına sabretmeli ve sonsuz bir hayatta sıkıntısız bir hayatı kazanmak için çalışmalıdır. İlave bilgi için tıklayınız: Eşcinsellik, erkeğin erkeğe ilgi duyması durumunda, alınması gereken tedbirler nelerdir? Eşcinsellikle ilgili dini hüküm nedir?.. **** https://sorularlaislamiyet.com/escinsellik-erkeg-erkege-ilgi-duymasi-durumunda-alinmasi-gereken-tedbirler-nelerdir-escinsellikle Eşcinsellik, erkeğin erkeğe ilgi duyması durumunda, alınması gereken tedbirler Sizin bu durumunuz fıtri ve yaratılış olarak her insanda ve erkekte olabilir. Bu da insan için imtihan vesilesidir. Yani bir insan için karşı cinsten birisiyle nikahsız ilişki yasaklandığı gibi, aynı cinsten olanlar içinde beraberlik yasaklanmıştır. Şeriat, bunların tadil edilmesi yolunda bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıalayabiliriz: - Alıntı :
- 1. Oruç tutmak,
2. Bol bol Kur’an okumak veya zikir çekmek, 3. Kur’an tefsiri veya İslami kitap okumak, 4. Allah’ı bol bol hatırlamak, 5. Ölümü hatırdan çıkarmamak. Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kur’ân’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır. Kur’ân, Lût kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem "Lût kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insanî yanılgı kadar da konuşulabilir" imiş. - Peki, neden böyle bir şey oluyor? - Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım:Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor. "E, sonra?" diyorsanız, şu sohbeti dinleyin:Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, "Baksana!" dedi, "Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?"Ona, "Belki garip bir örnek olacak ama" dedim, "Biliyorsun, meselâ çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabiî bir meyildir." "Evet?" dedi. "Peki sen çok eşli misin?" diye sordum. "Tabiî ki hayır" dedi. "Neden?" diye üsteledim. "İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen." "Var aslında." dedi, "Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile.""Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte." dedim. "Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında.""Bu yönden düşünmemiştim." dedi arkadaşım. Ardından, kısa bir düşünme sonrası, "Ama" dedi, "meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?""Peki," dedim, "O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp, sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?"Arkadaşım, "Yine haklısın." dedi. Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, "doktorculuk" oynarcasına. "Çocukça bir hata" bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, "Eyvah, ben ne yapmışım?" muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp "Yoksa ben ‘gay’dım mı?" sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. "Battı balık yan gider." durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur! Traji-komik bir örnek anlatayım: Bir eşcinsel hastam vardı. İlkokul yıllarında bağırsak paraziti problemi varmış. Bilen bilir; bu parazit anüs kaşıntısı yapar. Belki inanmazsınız ama, bu kaşıntı gitgide delikanlıyı "Yoksa ben?.." kuşkusuna götürmüş. Sonuç maalesef kötü! Üstelik, anlattığım tek değil. Literatürde, sadece ve sadece bağırsak paraziti yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vak’a var. Yani? Utanıp konuşmamak, gurur yüzünden anlatmamak, yardım istemeyip kendi kendini yemek yok mu? İşte bu şey o kadar çok yerde ayaklara dolanıyor ki! Sırf bu yüzden ne hayatlar kayıyor, bilemezsiniz. Şimdi, gelelim konunun bizi esas ilgilendiren kısmına:1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek. 2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Meselâ, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi. 3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması, ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: "Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar." Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce! 4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; tâ ki, "İşten eve, evden işe", "pijama-terlik-televizyon", "Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum" hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın! 5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, meselâ evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise -ki, neredeyse ahir zaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur- erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir. 6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında, aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder. 7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin. Not: Eşcinsellik aslında sadece erkeklere has bir durum değil. Kadınlar arasında da bu problem hatırı sayılır biçimde yaşanıyor. Yalnız, bayanlardaki şekli daha belirsiz seyrediyor ve pek de dirençli, devamlı olmuyor. Normal bir cinsel hayat ve mutlu bir evlilik, problemi çözmeye yetiyor genellikle. Yine de özellikle bayanların toplu kaldığı yerlerde dikkatli olmak gerekiyor. Maalesef biz toplum olarak kadın-erkek mahremiyetine "çok" dikkat ederken, mahremiyetin erkek-erkek ve kadın-kadın arasındaki biçimlerini bazı zamanlar sanırım ihmal ediyoruz. Her iki cins açısından, problemin bir sebebi de bu. Bu noktada, biraz kitap karıştırıp erkeğin erkeğe, kadının kadına karşı mahremiyet ve tesettür ölçüsünü öğrenmeye ne dersiniz? | |
|