KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 kuran ve ilimler

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6150
Rep Gücü : 14991
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

kuran ve ilimler  Empty
MesajKonu: kuran ve ilimler    kuran ve ilimler  Icon_minitimeSalı Ocak 23, 2024 6:16 am

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/144237


https://www.pdfsayar.com/tr/maurice-bucaille-kuran-ve-musbet-ilimler.html




EVRENBİLİMİNE İLİŞKİN B A Z I KUR'ÂN ÖĞRETİLERİ
Prof.Dr. Emrullah YÜKSEL*
Hemen şunu belirtelim ki Kur'ân-ı Kerim, ne evrenbilimi (kozmoloji),
ne fizik, ne kimya, ne de biyoloji kitabıdır. Aradığımız her şeyin onda var
olduğunu söylememiz de doğru değildir. Zaten bu tarzda düşünülen bir kitap,
bütün ilimleri içine alan ciltler tutan bir ilimler ansiklopedisi olurdu. Esasında
Kur'ân-ı Kerim, maddî ve manevî hakikatleri öz halinde kendinde toplamıştır.
Kehf sûresinin 109. âyeti bunu şöyle beyan buyurmuştur: "De ki: Rabbimin
sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, bir o kadarı da ona ilave edilse
Rabbimin sözleri bitmeden denizler tükenirdi." Ancak o, beşerî eserlerle
karşılaştırılamaz, bu yüzden mesajını insanlara ilâhî üslupla bildirmiştir. Tabii ki
Yüce Allah mesajını insanların anlamaları için indirmiştir. Herkes ondan ilgi ve
bilgi seviyesi oranında nasibini alır. Önce kendimin evrenbilimi konusunda söz
söyleme yetkisine sahip olmadığımı itiraf etmeliyim. Genel olarak söylemek
gerekirse hem evrenbiliminde, hem ilahiyat biliminde, yani her iki alanda ihtisas
sahibi olan kimsenin bulunmasının da ne kadar zor olduğu açıktır.
Öte yandan her gün gelişmekte olan bilgi ve teorilerle Kur'ân âyetlerini
açıklama ve düşünmenin de itikadımızı sarsacağı korkusu şöyle dursun, tersine
dinî gayretimizi ve aklımızı kullanma vecibesinin, bize bu sorumluluğu yerine
getirmemizi emrettiği doğrultusundadır. Çünkü ilimler ilerledikçe Kur'ân-ı
Kerim daha iyi anlaşılacaktır. Bugün yeni bilgi ve kültüre göre âyetleri açıklama
zorunluluğu vardır. Zira sağlam bir iman, sahibine ilim ve düşünceye sarılmayı
teşvik eder. İslâmî mesajlar bu temel ilkelerle doludur. Yüce Allah Kur'ân-ı
Kerim'de, bizi evren (kâinat) tablosunu tetkik etmeye, varlık âlemini nasıl var
ettiğine, bu âlemde hüküm süren kanunların mahiyetini anlamaya ve düşünmeye
davet etmektedir: "Kuşkusuz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün
birbiri ardınca gelip gidişinde akılları olanlar için âyetler (dersler) vardır.
Onlar ki, ayakta iken, otururken, yanları üzerinde yatarken Allah 'ı anarlar,
göklerin ve yerin yaratılışım düşünürler de, Rabbimiz, bunu boş yere
yaratmadın, Sen bütün eftsikliklerden münezzehsin! Bizi ateş azabından koru"
(IU/190-191).
Bu âyetler, müslümanlara Allah'ın sonsuz kudretini anlamak için
göklerin ve yerin yaratılışını, gece ile gündüzün oluşumunu düşünmeyi ve ilmî
* İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
8 E M R U L L A H YÜKSEL
tetkiklerde bulunmalarını tavsiye etmektedir. İnsanların bu sonsuz kudretin
büyüklüğünü ancak eserleri üzerinde inceleme yapmak suretiyle
anlayabileceklerini ve bunun Ötesinde her zaman Allah'a sığınmalarını da
unutmamaları gerektiğini hatırlatmaktadır. Hiç kuşkusuz kâinat tablosu insan
için varlıkları tetkik etme imkânı veren hem en büyük bir îaboratuvar, hem de
çok zengin gereçleri ve belgeleri içinde taşıyan büyük bir platformdur.
Evrenin Oluşumuyla İlgili Âyetler
Biz şimdi evrenin oluşumuyla ilgili âyetlerin önce meâlini verelim,
sonra evrenbilimi (kozmoloji) bilginlerinin verdikleri bilgilere geçelim.
"İnkâr edenler görmediler mi ki göklerle yer bitişik idi, Biz onları
ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık, daha iman etmiyecekler mi?" (XXI/30).
Âyetin Arapçasmda geçen "retk" kelimesi Türkçemizde "bitişik olmak"
manasındadır. Hemen âyetin devamında "yarmak", "koparmak", "ayırmak"
manasına gelen "fetk" kelimesi vardır. İşte Kur'ân-ı Kerim*in "kozmik
sistemler" ile ilgili çok kısa ve özlü bir şekilde, "...göklerle yer bitişik idi, Biz
onları ayırdık..." âyetinin manası, ancak evrenin oluşumuna ait bilgiler ışığında
tam olarak anlaşılacaktır.
Kozmoloji bilginlerine göre Güneş sistemi başlangıçta son derece
yoğun, olağanüstü sıcak ve iyice sıkışmış tek bir kütle halinde çekimin etkisivle
büzülen bir gaz ve toz bulutsusu (nebülöz) biçimindeydi. Bu kızgın gaz
kütlesi, ekseni etrafında ağır bir şekilde dönerken soğudukça küçülmüş,
çekim kuvveti tesiriyle sıkışmış ve gittikçe daha hızlı dönmeye
başlamıştır. Dönüş hızının artmasıyla, bulutsu bir disk haline gelmiştir.
Daha sonra, dengede kalacak bir kütle halinde merkezde Güneş teşekkül
etmiştir. Zamanla gaz bulutu döndükçe etrafındaki maddeler savrulmak suretiyle
yassı bir disk meydana getirmiştir. Sonra bu diskin içinde madde
yoğunlaşmasıyla küçük ve katı gökcisimlere dönüşmüş, kütleçekim etkisiyle bir
araya gelen bu madde kümeleri ilk yıldızları ve gökadalarını oluşturmuştur.
Evrenin yaşı 10 milyar ile 20 milyar yıl arası tahmin edilmektedir.
Güneş,yaklaşık 5 milyar yıldan beri uzaya enerji yaymaktadır. Astronomların
görüşüne göre yaklaşık 5 milyar yıl daha enerjisi bitmeyecektir. Güneş'in
yaşının da bu kadar olduğu düşünülmektedir. İncelemelere göre Güneş,
aralarında demir ve nikel gibi metaller de bulunmak üzere 63 elementi
E V R E N BİLİMİNE İLİŞKİN BAZI KUR'ÂN ÖĞRETİLERİ 9
içermektedir. Dünyanın yaşı ise yaklaşık 4.6 milyar yıldır. Evrenin
başlangıcından önce herhangi bir madde olup olmadığı bilinmemektedir.2
Kur'ân-ı Kerim'in Fussilet sûresinin 11. âyeti, gök'ün duman halinde
iken Allah'ın ona şekil verdiğine, sonra yerin ve göğün varlık âlemine
çıkmalarını istediğine işaret etmektedir: "Sonra, duman halinde olan göğe
yöneldi, ona da yere de: İkiniz de isteyerek, istemiyerek gelin dedi. Onlar da
isteyerek, itaat ederek, geldik! dediler" Kur'ân'da geçen "duhân" kelimesi
Türkçemizde "duman" anlamındadır. "Duman"m bir maddeden yanma sonunda
çıkan ve taşıdığı katı ve sıvı zerrelerle saydamlığını yitirmiş gaz anlamını
taşıdığını düşündüğümüzde, kozmoloji bilginlerinin evrenin oluşumunun
başlangıcında büzülen bir gaz ve toz bulutsusu (nebülöz) biçimindeki
anlatımlarına uygun düşmektedir. Âyetin sonu da Allah'ın evrene bir kanun
koyduğunu ve bütün tabiat âleminin bu kanunlara uyması gerektiğine işaret
etmektedir.
Burada bir önce naklettiğimiz (Enbiyâ, XXI/30) âyette geçen "...her diri
şeyi sudan yarattık..." ifadesinin de önemli bir hakikatin altını çizdiğinin
üzerinde durmamız gerekmektedir. "Dünya üzerinde hayatanı zuhurundan önce,
İlk organik maddelerin teşeklcülünde belli başlı enerji kaynağını güneşin
ultraviyole ışınlarının teşkil ettiği muhakkaktır. Bununla birlikte, ilk iptidaî
canlıların ultraviyole ışınlarını onganik maddeler imali için kullanmaya muktedir
olmadıkları tahmin edilmektedir.O devrelerde ultraviyole radyasyonları o derece
kuvvetli idi ki, buna maruz kalan bütün canlılar mahvoluyorlardı; bu şualardan
ancak su altına gizlenmek suretiyle korunmak mümkündü. Bu sebeple hayat
evvela suda başlamıştır."3
Böylece âyet-i kerimenin hayat için gerekli olan su gerçeğine de dikkat
çektiğini görmekteyiz. Gerçi hayat için güneş enerjisinin ve havanın da büyük
önemi vardır. Ancak suyun önemine dikkat çekmek, diğerlerinin faydasız
olduğunu ifade etmez. Hiç şüphesiz canlılar için suyun hayatî önemi açık seçik
görüldüğünden delil olarak su ileri sürülmüştür. Çünkü insanların hepsi bunu
fazla ilmî açıklamalara ihtiyaç duymadan kolaylıkla anlayacak kapasitededirler.
Bundan yaklaşık 5 milyar yıl önce Dünya oluştuğu zaman su yoktu. Başlangıçta
Dünya akkor bir küre halinde içi kaynayan bir yanardağ gibiydi. Etrafı büyük bir
gaz bulutuyla çevriliydi. Binlerce yıl boyunca Dünya yavaş yavaş soğumaya
2
Evrene ait verdiğimiz bilgiler için bkz. Temel Britannica, Hürriyet Ofset, Ocak 1993, C. 6, s. 236
vd.; C. 7, s. 275 vd.; Aralık 1992, C. 2, s. 75; Théma Larousse Tematik Ansiklopedi, Bilim ve
Teknoloji, Milliyet, 1993-1994; Büyük Ansiklopedi, Milliyet Tesisleri Basımı, Şubat 1991, C. 1,
s. 321; Prof.Dr. Yılmaz Muslu, Yaşayan Gezegen, Yeni Asya Yayınları, İstanbul 1979, s. 8 vd.
3
Bak. Prof.Dr. Ayhan Songar, Enerji ve Hayat, Yeni Asya Yayınları, İstanbul, 1979, s.31.
10 E M R U L L A H YÜKSEL
başladı ve su oluştu. Sudan önce Dünyada hiçbir canlı varlık yoktu. Ne canlı
bitki, ne de hayvan vardı. Bilindiği üzere su yaşamın temel şartıdır.4
Hiçbir
canlının susuz yaşaması düşünülemez. Su hayatın ortaya çıkıp gelişmesi için
uygun ve gerekli nitelikleri içerir. Yeryüzünün yaklaşık yüzde yetmişi denizlerle
kaplıdır. Havada, toprakta ve bütün canlı varlıklarda su vardır. İnsan vücudunun
yaklaşık üçte ikisi de sudur. Yiyeceklerde, sebze ve meyvelerde büyük oranda su
bulunur.
Evrenin Genişlemesi
Kur'ân-ı Kerim'in ez-Zâriyât sûresinin şu âyetinin de kâinatın durmadan
genişlediğini ifade etmesi, astronomi ilmi açısından çok ilginç olsa gerektir:
"Gökyüzünü (uzayı), Biz kudretimizle yaptık. Ve kuşlmsuz onu öyle genişleten
Biziz" (LJ/47).
Eğer gökyüzünün derinliklerine bakacak olursak Allah Teâlâ'nın
kudretinin sonsuzluğuna ait apaçık işaretlerin her zaman gözlerimizin önünde
cereyan ettiğini anlamakta güçlük çekmeyiz. Geceleri gökyüzünde gördüğümüz
milyarlarca yıldızlar, bütün gezegenleriyle birlikte Güneş'in de bulunduğu bu
yıldız topluluğuna bilindiği üzere Samanyolu gökadası denilmektedir. Bu ad ona
teleskopla görülebilen diğer uzakta yer alan milyarlarca gökadasından ayırt
edilebilmek için verilmiştir. Bu gök adalar da bizim gökadamız Samanyolu veya
galaksimiz gibi pek çok yıldızdan oluşmaktadır. A B D ' l i astronom Edwin
Hubble (1889-1953)'in açıklamasına göre, uzayın derinliklerinde ve
Samanyolu'ndan çok uzakta yer alan bu gökadalar, hem Samanyolu'ndan, hem
birbirlerinden giderek uzaklaşmakta, evren genişlemekte ve gökadalar
uzaklaştıkça evrendeki hızları da artmaktadır.5
Dünya'ya en yakın gökadalardan biri olan Andromeda'nın en az 2
milyon ışık yılı uzaklıkta olduğunu gözönünde bulundurursak, gökadalarının
birbirinden uzaklığı ve böylece evrenin de ne büyük boyutlara varan sonsuz
genişliği konusunda bir fikir sahibi oluruz.
Dünyanın Kutuplarda Basık Olduğuna İşaret Eden Âyetler
Dünya, geometrik anlamda tam bir küre şeklinde olmamakla birlikte
yine de bu şekliyle küre diye anılır. Çünkü Dünya kutuplarında bir miktar basık,
ekvatorunda ise şişkince bir küredir. "Bizim yere gelip, onu uçlarından nasıl
4
Büyük Ansiklopedi, Mililyet Tesisleri Basımı, Şubat, 1991, C. 3, s. 852 vd.
5
Temel Britannica, Hürriyet Ofset, C. 2, s. 77; Théma Larousse Tematik Ansiklopedi, Milliyet, C.
3, s. 75.
E V R E N BİLİMİNE İLİŞKİN BAZI KUR'ÂN ÖĞRETİLERİ I I
eksilttiğimizi görmüyorlar mı?" (XIII/41;XXI44) âyet-i kerimesi de asırlarca
sonra astronomi bilim adamlarının bulup verdikleri bilgilerle daha iyi
anlaşılmaktadır. Bütün meridyen dairelerinin birbirlerini bir noktada kestiği
kuzey ve güney kutupları, dünya üzerinde kendine özgü özellikler taşımaktadır.
Bütün Evren Bir Hesaba Bağlı
Allah, evrene her şeyi kuşatan ilmiyle ve iradesiyle akıllara durgunluk
veren bir ölçü ve düzen koymuştur: "Güneş, Ay bir hesaba bağlıdır" (LV/5);
"Gökyüzünü, O yükseklere kaldırdı. Ve ölçüyü kurdu" (LV/7). Âyet-i kerimelere
baktığımızda "hesap" ve "ölçü" gibi anahtar kelimeler dikkatimizi çekmektedir.
Bunlar da bize hemen evrende varlıklar arasındaki genel denge kanununu veya
çekim kanununu çağrıştırmaktadır.
Gerçekten göklerle yerin yaratılışını, onların hareketlerini ve birbirlerine
olan uzaklıklarını incelemek ve üzerinde düşünmek insanı hayretten hayrete
düşürmektedir.
Dünya kendi ekseni etrafında 24 saatte bir döner. Böylece dünyamız
saatte 1600 km. hız yapar. Ancak bu hız ekvatorla kutuplar arasında değişir.
Kutuplara doğru gittikçe azalır. Eğer dünyamızın bu dönme hızı saatte 160 km.
olsaydı, o zaman gece ve gündüz bugün olduğundan on kat daha fazla uzun
sürecekti. Bu durumda her gün, güneşin sıcaklığından yeryüzünde bitki namına
her şey kavrulacak, eğer geriye bir şey kalırsa onlar da uzun geceler içinde
donarak yok olacaktı.
Hayatımızın kaynağı olan güneşin yüzeyindeki ısısı 12.000 fahrenhayt
(yaklaşık 6.650 santigrat) derecedir. Bu hararet güneşin merkezine doğru artar
ve 16 milyon santigrat dereceye varır. Dünyamızın güneşten uzaklığı öyle
ayarlanmıştır ki tam bizi ısıtacak kadardır. Güneşin hararetini anlatmak için şu
misali vermemizin yeterli olacağı kanaatindeyim. Bir toplu iğne başı
büyüklüğünde güneş maddesi 150 km. uzaklıktan bir insanı yakıp öldürmeye
yetecek ısı yayılımındadır.6
Bugün güneşten gelen ısı yarıyarıya azalacak olsa
soğuktan donarız, yarısı kadar artacak olsa kavrulur gideriz.
Eğer yer küresi 23 derece 27 dakika bir açı ile eğik olmasaydı,
mevsimler meydana gelmezdi. Böylece kuzey ve güney kutbu sürekli karanlıkta
kalacak, okyanuslardan yükselen buharlar, kuzey ve güneye doğru akın ederek
kıtaları birer buz parçası haline getirirlerdi. Bundan da korkunç sonuçlar
doğacaktı.
6
Prof. Dr. Ayhan Songar, Enerji ve Hayat, s. 3.
12 E M R U L L A H YÜKSEL
Ay bizden 385.000 kın. kadar uzaklıkta bulunmaktadır. Eğer ay
dünyamıza bu uzaklıkta olmayıp da 75.000 km. uzak olsaydı, meydana gelecek
kabarmalar o kadar kuvvetli olurdu ki bütün kıtalar, günde iki defa su altında
kalacaklardı. Dağlar da kısa zamanda aşına aşma ortadan kaybolacaklardı.
Yeryüzünde dağların ve tepelerin ortadan kalkmasıyla yerküresi
üzerinde 2 km. derinliğinde su bulunacaktı. Böyle bir durum hayatın sönmesiyle
sonuçlanacaktı.7
Şu halde yukarıda söz konusu ettiğimiz, : "Güneş, Ay bir hesaba
bağlıdır"; "Gökyüzünü, O yükseklere kaldırdı. Ve ölçüyü kurdu." Âyet-i
kerimelerinin anlamı, uzay ilminin ortaya çıkardağı bulgularla daha da iyi
anlaşılmış olmaktadır. Bu yüzden âyetlerin içeriğine ilişkin ilimlerde bilgi
edinmek de müslüman din bilginlerinin boynunun borcu olmaktadır. Bu
vebalden kurtulmak için o gibi konularda da ilim adamı yetiştirilmesi
gerekmektedir. Çünkü evren, Allah'ın koyduğu düzenli bir kanun çerçevesinde
cereyan etmekte olup hiçbir zaman kör bir tesadüfe bırakılmamıştır. Cenâb-ı
Hak, Kur'ân-ı Kerim'in birçok âyetlerinde bu gerçeği bizlerin gözleri Önüne
sermektedir. Ancak biz onlardan şu birbiri peşine sıralanan âyetlerden birkaçını
vermekle yetineceğiz: "De îd: Siz yeri iki günde (devirde) Yaratan 'ı mı inkâr
ediyorsunuz? O'na mı bir takım eşler, ortaklar koşuyorsunuz? Bütün âlemlerin
Rabbi, işte O 'dur. Yeıyüzündeki yüce dağları yarattı, onda bereketler kıldı ve
rızık arayanlar için eşit olarak dört günde (devirde) vızıldarım takdir etti
(düzene koydu). Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona da yere de: İkiniz
de isteyerek, istemiyerek gelin dedi. Onlar da isteyerek, itaat ederek, geldik
dediler. Onları iki günde (devirde), yedi kat göğe çıkardı ve her gökte, ona işini
vahyetti. Biz dünya göğünü çırağlarla (yıldızlarla) donattık. Onu (âfetlerden)
koruduk. İşte bu, bilen, güçlü olan Allah 'ın kanunudur." (XLI/9-12).
Âyetin Arapça metninde "yevm" olarak ifade edilen kelime
Türkçemizde "gün" sözcüğünün karşılığı olsa da, burada "devirler"
anlamındadır, yani bir şeyin geçirdiği aşamaları anlatmaktadır. Kur'ân-ı
Kerim'de, göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı yedi yerde; yerin yaratılışının
iki günde olduğu bir yerde; yedi göğün iki günde yaratıldığı bir yerde;
yeryüzünde rızıkların (gıdaların) dört günde yetiştirilmesi (hayatın elverişli hale
gelmesi) bir yerde geçmektedir.
Demek oluyor ki evren ve içinde yer alan dünyamız, insanı barındıracak
hale gelinceye kadar birçok devirler geçirmişi erdir. Önce tek kızgın gaz kütlesi
7
Burada özetleyip sıralamaya çalıştığımız hipotezler için bakınız. A. Cressy Morrison, İnsan,
Kâinat ve Ötesi, Çeviren: Bekir Topaloğlu, Hareket Yayınları, İstanbul, 1972, s. 24-27.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
kuran ve ilimler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» muhafazakarlaşıyormuyuz? %60 ımız kuran okumayı bilmiyor,%22 hayatı boyunca eline bir kere bile kuran almamış,%8 anlamını okuyor...
» KURAN VE BİLİM
» Vaiz Kuran Meali 2.1
» Görüntülü Kuran Programı
» http://kuran.hayrat.com/

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Kuran-Tefsir-
Buraya geçin: