| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| Haram aylarda savaş yasağı şimdi devam ediyor mu? NESÎ النسيئ | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Haram aylarda savaş yasağı şimdi devam ediyor mu? NESÎ النسيئ C.tesi Tem. 06, 2024 4:54 pm | |
| Âlimlerin (mezheplerin, müctehidlerin) çoğuna göre yasak hükmü, vahiy ile Peygamberimiz (asm) tarafından sonradan kaldırılmıştır (mensuh). Kaldırılmadı diyenler de savunma savaşı ile daha önce başlamış olup devam eden savaşı caiz görmüşlerdir.Bu kısa bilgiden sonra detaya gelince:Haram aylar bilinen aylar, zilkade, zilhicce, muharrem ve receb aylardır.Söz konusu dört ayın bu şekilde adlandırılması, bu aylarda savaşın haram kılınması, işlenen sevap veya günahlara başka zamanlarda yapılanlardan daha fazla mükâfat veya ceza verilmesi, böylece yılın diğer aylarından farklı bir önem ve saygınlığa sahip bulunmaları sebebiyledir.(1)Haram aylarla ilgili hükümler Hz. İbrahim (as) tarafından konulmakla birlikte, hac ibadetinde olduğu gibi zamanla temel amacından uzaklaştırılmış, ancak İslamiyet’in gelmesiyle yeniden aslî hüviyetine kavuşturulmuştur. Resul-i Ekrem (asm) Efendimiz, kendisine karşı savaş açılmadığı sürece haram aylarda savaşa girişmemiş, bir sefere çıktıktan sonra haram aya girildiğinde de ayın geçmesini beklemiştir.(2)Kuran-ı Kerim’de haram ayda savaşmanın büyük günah olduğu hükme bağlanırken, insanları Allah yolundan çevirmenin, Allah’ı inkâr etmenin, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmanın ve halkını oradan çıkarmanın Allah katında daha büyük günah olduğu da belirtilmiştir.(3)Bu ayetten, haram aylarda kendilerine karşı girişilen bir savaşa Müslümanların karşılık verebilecekleri anlaşıldığı gibi bir başka ayette de haram aylardaki saldırmazlığın karşılıklı olduğu, Müslümanların saldırıya uğradıkları takdirde aynı şekilde hareket edebilecekleri bildirilmiştir.(4)Nitekim Müslümanlar, kendilerine yönelik saldırılara haram ayda bile olsa karşılık vermişlerdir.İslam hukukçuları, haram aylarda savaş yasağının devam edip etmediği konusunu tartışmışlardır.Ata b. Ebu Rebah ve bazı Selef âlimleri bu hükmün devam ettiğini söylerler.Ulemanın çoğunluğu ise bu hükmün neshedildiğini, dolayısıyla kendilerine yönelik herhangi bir saldırı olmasa bile Müslümanların bu aylarda savaşabileceklerini ileri sürmüşlerdir.Bu âlimler görüşlerine delil olarak; müşriklerin bulundukları yerde öldürülmelerine(5), Müslümanlara karşı yaptıkları gibi onlarla topyekün savaşılmasına(6) dair ayetleri; ayrıca, Hz. Peygamber (asm) Efendimizin Huneyn ve Taif’te olduğu gibi bazı savaşları haram aylarda yapmasını göstermişlerdir.Diğer görüşü savunanlar, Harem’in saygınlığıyla ilgili hüküm gibi haram aylarla ilgili hükmün de devam ettiğini, yukarıdaki ayetlerin nüzulünden sonra gerçekleşen Veda haccı sırasında Resûlullah’ın gerek Harem gerekse haram aylarla ilgili hurmeti dile getirdiğini(7), Resûl-i Ekrem’in (asm) bu aylarda vuku bulan bazı savaşlarının ise esasen müşriklerin saldırı ve tehditlerine karşılık veya bu aylardan önce başlamış bulunan bir savaşın devamı niteliğinde olduğunu belirtmişlerdir.Ayrıca haram aylara dair ayetlerin, saldırı ve tehdit olmadıkça savaşın belli zamanlarda yapılmamasıyla ilgili hususi bir hüküm getirdiğini, bunları neshettiği ileri sürülen ve bütün müşriklerle her yerde savaşılması konusunda umum ifade eden ayetlerle aralarında bir çatışma söz konusu olmadığından nesih iddiasına da yer bulunmadığını söylemişlerdir.(Çoğunluğun delil olarak ileri sürdüğü ayetlerin, Arap yarımadası müşriklerinin kendilerine yönelik topyekün tecavüz ve saldırıları karşısında Müslümanların takip etmesi gereken stratejiyi belirlediğini ve İslam’da savaşın esasen gayri müslimlerin fiilî saldırıları veya muhtemel bir tehdit sebebiyle meşru kılındığını da belirtmek gerekir.Ayrıca haram aylarda savaşla ilgili hükmün neshedildiğini ileri sürenlerin birçoğu, genel anlamda Allah’ın emir ve yasaklarına uyma konusunda bu ayların saygınlığının devam ettiğini, bazı âlimler bu aylarda vuku bulan öldürme suçunun diyetinin arttırılacağını ifade etmişlerdir. Bu konuyu ele alan çağdaş araştırmacıların büyük kısmı da haram aylarla ilgili hükmün neshedilmediği görüşünü benimsemiştir.(9)Milletlerarası ilişkilerde barışı esas alan İslam dini yeryüzünde her türlü haksızlık, bozgunculuk ve tahakkümü yasaklamıştır.(10)Bununla birlikte insanın benliğinde taşıdığı menfi eğilimler sebebiyle savaşın bir vakıa olduğunu kabul etmiş(11) ve savaşla ilgili hükümler koyarak tahribatını sınırlamaya çalışmıştır.Haram aylar kavramının, ancak bütün tarafların kabulü ve saygı göstermesiyle uygulamada faydalı sonuçlar doğuracağı şüphesizdir. Bu kavramın ortaya çıkışı ve uygulanışıyla ilgili tarihî ve dinî şartlar ne olursa olsun, ihmal edilen birtakım insanî değerlerin yaşatılması ve bu konuda kamuoyu oluşturulması için belli günlerin ayrılmasına önem verilen zamanımızda, yılın üçte birini meydana getiren bir süreyi, insanların savaş karşıtı düşünce ve duygular içinde yaşamasının yeryüzünde barışın tahakkukuna sağlayacağı katkı büyüktür.(12)Dipnotlar:1) Cessas, Aḥkamü’l-Ḳuran, 2/110-111. 2) Müsned, 3/334, 345; Heysemî, 6/66. 3) Bakara 2/217. 4) Bakara 2/194. 5) Bakara 2/191; Tevbe 9/5. 6) Tevbe 9/36. 7) Buhârî, Ḥudûd, 9. Cessas, II, 110-111; İbnü’l-Cevzî, Nasiḫu’l-Ḳuran, s. 223, 233-235; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, Aḥkâmü’l-Ḳuran, I, 147; İbn Kesîr, el-Kâmil, II, 4, 353-356. 9) Muhammed el-Hudarî, Uṣûlü’l-fıḳh, s. 252; Muhammed Hamza, Dirâsâtü’l-aḥkâm, s. 153-156; Ali Hasan el-Arîz, s. Fetḥu’l-mennân, 280-282; Muhammed Hayr Heykel, el-Cihâd ve’l-ḳıtâl fi’s-siyâseti’ş-şerʿiyye, III, 1522-1525. 10) Bakara 2/205; Kasas 28/83. 11) Bakara 2/30, 251. 12) bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Haram Aylar md.https://sorularlaislamiyet.com/haram-aylarda-savas-yasagi-simdi-devam-ediyor-mu
| |
| | | Limoni Co-Admin
Mesaj Sayısı : 6150 Rep Gücü : 14991 Rep Puanı : 44 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: NESÎ النسيئ C.tesi Tem. 06, 2024 4:58 pm | |
| https://islamansiklopedisi.org.tr/nesi Sözlükte “geciktirmek; çoğaltmak, arttırmak, ilâve etmek” mânasındaki nes’ kökünden türeyen nesî’ kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de, ayların sayısının on iki olduğu ve bunlardan dördünün haram sayıldığı belirtildikten sonra haram ayların helâl sayılmasıyla ilgili olarak bir yerde geçmekte olup (et-Tevbe 9/36-37) anlamı konusunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bazı âlimler nesîin “bir ayın haramlığının başka bir aya ertelenmesi” mânasına geldiğini, bazıları ise haramlığı ertelenen veya aynı maksatla araya ilâve edilen ayın adı olduğunu söylemiştir. Kelime genel olarak haram aylarda savaşa izin verebilmek ve hac mevsimini sabitlemek için “kamerî takvimi şemsî takvime dönüştürüp ikisini eşitlemek” ve “bu işlem sırasında eklenen ay veya gün sayısı” anlamlarında kullanılmıştır. Araplar Hz. İbrâhim’den sonra uzun müddet kamerî takvim kullanmışlar, umre için receb, hac için zilhicce ayını esas almışlar, ayrıca umrenin yapıldığı receb ayı ile haccın yapıldığı zilhicce ve onun bir öncesiyle (zilkade) bir sonrasını (muharrem) haram aylar olarak kabul etmişlerdir. İslâm kaynaklarında, Araplar’ın zamanla haram ayların yerlerini değiştirmek veya haccın sabit bir mevsimde yapılmasını sağlamak amacıyla nesîe başvurdukları belirtilmektedir. Câhiliye devrinde Araplar yaygın olan yağmacılık ve kan davaları yüzünden sık sık savaşmak zorunda kalıyorlardı. Arka arkaya gelen üç haram ayda savaşmanın yasak olması onların hayatını zorlaştırıyor, bu sebeple haccın sonunda savaş yapmak isteyen kabileler muharrem ayının haramlığının ertelenmesini istiyorlardı. Diğer bir sebep de kamerî takvime göre hac zamanının yılın bütün mevsimlerini dolaşmasıydı. Bu husus panayırlardaki ticarî hayatı olumsuz yönde etkiliyor ve ticaretten beklenen kâr elde edilemiyordu, ayrıca yaz aylarında seyahat daha zor oluyordu. Araplar’ın bu sakıncaları ortadan kaldırarak ticarî faaliyetlerini rahatça yapmak, yarımadanın iklim şartlarına uygun tarım ürünlerini panayırlarda pazarlamak ve kendileri için uygun mevsimde seyahat etmek amacıyla hac mevsimini sabitlemek için kamerî takvimi şemsî takvime uyarlayıp nesî uygulamasına başvurdukları görülmektedir. Aslında nesî Mezopotamya, Eski Çin, Moğol, Tibet gibi ay takvimini esas alan kadim kültürlerde ve Mûsevîler’de yaygın bir uygulamadır; ay ve güneş yılından doğan farklılılakrın giderilmesi amacıyla kamerî yıla bir ay ilâve edilmesi suretiyle gerçekleştiriliyordu. Ayı esas alan takvimde bir yıl 354, güneşi esas alan takvimde 365 gün olup arada on bir günlük fark bulunmaktadır. Bunun için nesîe başvurularak takvim ay-güneş takvimi haline dönüştürülüyordu. Câhiliye Arapları’nın nesî uygulamasını kimden öğrendikleri, ne zaman ve nasıl uygulamaya başladıkları hususunda farklı bilgiler mevcuttur. Bîrûnî, Araplar’ın nesîi İslâmiyet’ten iki asır kadar önce komşuları olan yahudilerden öğrendiklerini ve ilk nesî yapanın (nâsi’) Huzeyfe b. Abd olduğunu belirtir (el-Âs̱ârü’l-bâḳıye, s. 12, 64). Ezrakī’nin verdiği bilgiye göre nesî yapma görevi, Mudar ve Rebîa kabilelerinden önce o sırada Kuzey ve Orta Arabistan’da hüküm süren Yemenli Kinde kabilesinin elindeyken sonraları Kinde’nin reisi Muâviye b. Sevr’in kızıyla evlenen Kinâne kabilesinin reisi Mâlik b. Kinâne’nin eline geçmiş, Mekke’de ilk defa nesîi o uygulamış, bu görev İslâmiyet’in zuhuruna kadar bu kabilenin elinde kalmıştır. Mâlik’in oğlu Hâris’e bu görevinden dolayı “nâsi”in yanı sıra “kalemmes” (yüce efendi, hayır getiren kişi, âlim, engin deniz) unvanı verilmiştir. Ezrakī ayrıca İslâmiyet’in zuhuru sırasında, aynı zamanda hac mevsimini tayin etmek gibi önemli bir görev olan nesî işini yine bu kabileden Ebû Sümâme Cünâde b. Avf’ın idare ettiğini belirtir (Aḫbâru Mekke, I, 182-183). Ezrakī’nin rivayetini değerlendiren Muhammed Hamîdullah, Câhiliye Arapları’nın nesî yapmaya İslâmiyet’in zuhurundan 450 yıl kadar önce başlamış olmaları gerektiğini ileri sürerek Bîrûnî’nin verdiği tarihi kabul etmez (İslâm Peygamberi, II, 1172). Ayrıca nesî vazifesini yürütenlere hem nâsi’ hem kalemmes denilmesine dikkat çekerek değişik devirlerde birbirinden farklı iki ilâve ay metodunun kullanılmış olabileceği ihtimali üzerinde durur (a.g.e., II, 790). Rivayete göre kalemmes haccın üçüncü gününde Mina’dan dönüldükten sonra Hacerülesved’in yanında, “Ey insanlar, ben burada bir kusur işlemiyorum ve ayıplanacak bir iş yapmıyorum, verdiğim hükme hiç kimse itiraz edemez ...” diye başladığı hutbesinde o yıl nesî uygulanıp uygulanmayacağını söyler; nesî yaptıysa, “Ben saferi haram kıldım ve muharremi erteledim” der; orada bulunanlar da gelecek yılın panayırlarının ve haccın tarihini buna göre ayarlardı (İbn Habîb, s. 157; Taberî, X, 91-92; Bîrûnî, s. 62; Makrîzî, XIV, 317). Böylece zilhiccenin ardından gelen muharrem ayının yeri değiştirilmek suretiyle haramlığı ortadan kalkmış kabul edilir, zilhicceden sonra haram ay kabul edilmeyen bir ay araya girerdi. Nesî uygulaması sonucunda yılın ilk ayı olarak ilâve edilen bu aya bazı rivayetlerde “saferülevvel” denildiği, bazılarında ise nesî isminin verildiği görülmektedir. Nesî yapıldıkça daha sonraki rebîülevvel ayına erteleniyor, böylece yılın bütün aylarını dolaşıp sıra tekrar muharreme gelinceye kadar devam ederek bir devir tamamlanıyordu (Ebû Ali el-Merzûkī, I, 89; Makrîzî, XIV, 315-316). Nesî işlemi sonucunda kamerî ayların sayısı on üçe çıkarılmaktaydı. Kaynaklarda Câhiliye devrinde kaç yılda bir ve hangi yıllarda nesî uygulandığı hakkında kesin bilgi yer almamaktadır. Bazıları her yıl, başta müfessirler olmak üzere bir kısım âlimler iki yılda bir, Bîrûnî gibi astronomi bilenler üç yılda bir veya düzensiz aralıklarla nesî yapıldığını ileri sürmektedir. Muhammed Hamîdullah, Hz. Peygamber’in, doğumundan nesîin yasaklandığı Vedâ haccına kadarki hayatını Mekke’de nesî uygulamasının devam ettiği, ay-güneş takviminin yürürlükte bulunduğu dönemde geçirmiş olduğuna, buna karşılık İslâm kaynaklarında siyere ait pek çok tarihin kamerî takvime göre verildiğine dikkat çekmiş, siyer olaylarının doğru bir şekilde tarihlendirilmesi için bu takvimin milâdî karşılığının ortaya çıkarılmasına çalışmış, yeni bir milâdî tarihe çevirme kılavuzu teklif etmiş ve nesîe dair bütün rivayetleri değerlendirip kalemmesin üç yılda bir nesî yaptığı sonucuna varmıştır (İslâm Peygamberi, II, 780-792, 1171-1191). Nesîin sadece muharremle safer aylarının yerlerinin değiştirilmesinden ibaret bir gelenek olduğunu ve başka bir ayda nesî yapılmadığını ileri süren âlimler de vardır (Muhammed el-Casnazânî v.dğr., VI [2000], s. 143-172). Hicret ettiği yılda icra edilen nesîin şâban ayına rastladığını ve bu ayın muharrem, ramazanın da safer olarak isimlendirildiğini, hicretin 9. (631) yılındaki haccın zilkade ayında olduğunu (Makrîzî, XIV, 316) bilen Hz. Peygamber nesîi yasaklamak için Vedâ haccına kadar beklemiş (Bîrûnî, s. 62-63), ayların sayısının on iki olduğunu bildiren ve nesîi yasaklayan âyetler (et-Tevbe 9/36-37) hicretin 9. ve daha kuvvetli bir ihtimale göre 10. (632) yılında nâzil olmuştur. Bîrûnî, Resûlullah’ın nesîi ilga etmek için Vedâ haccını yaptığı 10. yılı beklemesinin sebebinin bu yılda ayların gerçek yerlerine denk gelmesi olduğunu söyler; böylece Hz. Peygamber’in bu yıla kadar hac yapmamasını ayların gerçek yerlerinde olmamasına bağlar. Ayların sayısının on iki ve nesîin yasak olduğunu bildiren âyetleri Vedâ haccı hutbesinde tekrarlayan Resûlullah, “Zaman Allah’ın yerleri ve gökleri yarattığı gündeki şekline döndü” diyerek bu âdeti yürürlükten kaldırmıştır.
BİBLİYOGRAFYA Lisânü’l-ʿArab, “nsʾe” md. Tâcü’l-ʿarûs, “nsʾe” md. İbn İshak, es-Sîre, s. 79. İbn Hişâm, es-Sîre2, I, 43-44. İbn Habîb, el-Muḥabber, s. 156-157. Ezrakī, Aḫbâru Mekke (Melhas), I, 182 vd. Taberî, Câmiʿu’l-beyân (Bulak), X, 88-93. Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb, II, 188 vd. a.mlf., et-Tenbîh ve’l-işrâf, Beyrut 1388/1968, s. 184-194. Ebû Ali el-Merzûkī, el-Ezmine ve’l-emkine, Kahire, ts. (Dârü’l-kitâbi’l-İslâmî), I, 85-90. Bîrûnî, el-Âs̱ârü’l-bâḳıye ʿani’l-ḳurûni’l-ḫâliye (nşr. E. Sachau), Leipzig 1878, s. 12, 56-64, 332. Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, I, 242-253. Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Muḫtaṣaru Tefsîri İbn Kes̱îr (nşr. M. Ali es-Sâbûnî), Beyrut 1402/1981, II, 140-143. Makrîzî, İmtâʿu’l-esmâʿ (nşr. M. Abdülhamîd en-Nümeysî), Beyrut 1420/1999, XIV, 315-322. İbn Fâtıma (Mûsâ Cârullah), Niẓâmü’n-nesîʾ ʿinde’l-ʿArab ḳable’l-İslâm, Kahire 1354/1935. Elmalılı, Hak Dini, III, 2521-2541. Mehmet Apaydın, Resûlullah’ın Günlüğü, İstanbul 1995, s. 29-33. Kasım Şulul, İlk Kaynaklara Göre Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, İstanbul 2003, s. 73-79. Muhammed Hamîdullah, İslâm Peygamberi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1424/2003, II, 780-792, 1171-1191. a.mlf., “Hicrî Takvim ve Tarihî Arkaplanı” (trc. Kasım Şulul), UÜ İlâhiyat Fakültesi Dergisi, IX/9 (2000), s. 671-685. Kevser Başar, Câhiliye Dönemi Arap Takviminde Nesî (yüksek lisans tezi, 2006), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü. F. A. Shamsi, “The Meaning of Nasīʾ: An Interpretation of Verse 9:37”, IS, XXVI/2 (1987), s. 143-164. Fazlur Rehman Shaikh, “The Veracity of the Arab Pagan Calender”, IC, LXXI/1 (1997), s. 41-69. Muhammed el-Casnazânî v.dğr., “Hz. Peygamber Devri Kronolojisinin Miladi Karşılığı ile İlgili Bir Araştırma” (trc. Kasım Şulul), Harran Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, VI, Şanlıurfa 2000, s. 143-172. A. Necati Akgür, “Nesî’li Takvim”, TDA, sy. 142 (2003), s. 43-87. A. Moberg, “Nesî”, İA, IX, 201-202. a.mlf., “Nasīʾ”, EI2 (Fr.), VII, 977-978. | |
| | | | Haram aylarda savaş yasağı şimdi devam ediyor mu? NESÎ النسيئ | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|