| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
|
| İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:05 am | |
| BİRİNCİ olmanın derdiyle yandığımız bu dünyada BİR İNCİ olmayı denedik mi hiç?************ Muhammed Lütfi 'den(Alvarlı Efe) *Muhabbetle nazar her bir uyûbu setr eder görmez Adâvetle nazar kemlikleri ifşâ eder durmaz *Her işinde eyle insaf karşuyu gözle hemân Hak sana her dü cihânda vere bir dârü’l-emân *Aşık der incidenden, incinme incidenden Kemâlde noksân imiş, incinen incidenden *Felekde hâsılı insân isen bir cânı incitme Günahkâr olma fahr-i âlem-i zîşânı incitme *Sakın incitme bir cânı Yıkarsın arş-ı rahmânı *Olur isen ehl-i edeb, edeb saadete sebeb Edeb ile ol müntehab, Cânân cemâlin gösterir *Herkes yahşi men yaman Herkes buğday, men saman********** incinme,incinsen bile sen,incitme
Hiç kimseye hor bakma ,İncitme, gönül yıkma!”
Kulunun Kalbini Kıran Rabbini Karşısına Alır.
İnsan, yaratılmışlar arasında, Cenab-ı Hakk`ın halifesi olmaya, O`nun güzel isimlerini ve ulvî sıfatlarını tastamam yansıtma potansiyeline sahip, kainatın fihristi mahiyetinde, başka canlılardan pek çok farklı derinliklerle donatılmış biricik varlık; kalb de insanın manevî donanımında müstesna bir konum ve özel bir misyona sahip çok önemli bir rûhânî varlıktır. Allah Rasûlü aleyhissalâtü vesselâm, “Allah sizin kalblerinize bakar, sûretlerinize değil” buyurarak, onun bir ‘nazargâh-ı ilahî` olduğunu işaret buyurur. Bu Hadis-i Şerif`ten anlaşılmaktadır ki, Cenab-ı Allah`ın insanla muamelesi kalbine göre cereyan etmektedir. Nitekim, Yunus bize seslenirken, “Ararsan Mevlâ`yı gönlünde ara” der. İşte bu ölçüdeki ehemmiyetine binaen sûfiler kalbe ‘hakîkat-i insaniye` namını takmışlardır. Öteden beri söz erleri en çok bu hayatî latîfe etrafında çok söz etmiş, yazılar yazmışlardır, sohbetlerine, nazımlarına, nesirlerine hep onu mevzu etmişlerdir. Kalb etrafında cereyan eden hususlar arasında da kalb kırma ve gönül incitmenin ayrı bir yeri vardır. Kalb, Gönül ve Cân Demektir; Aynı zamanda çok narin ,alıngan ve kırılgandır . Evet, bizde kalbe ‘gönül` de derler, ‘cân` da. Yine ‘cân` gibi Fârisî lisanından Türkçemize mâlolan ‘dîl` kelimesi de bu manada çok kullanılmıştır. Atalarımızın sözleri içerisinde yer alan, “ Gönül bir sırça kadehtir; kırılırsa yapılmaz ” şeklindeki ifade, kalbin cam gibi kırılgan ve ince olduğunu, hiç umulmadık şekilde çarçabuk kırılabileceğini, telafisinin de hemen hemen imkansız olduğunu anlatır. Yine ecdâdımızdan bize miras kalan, “gönül yıkmak”, “gönül kırmak”, “gönül yarası” gibi ibarelerde gönül hep kalb yerine kullanılmıştır. “Gönül koymak” gücenmek anlamında, “gönül yapmak”, yıkık ya da kırık bir gönlü tamir etme karşılığında, “gönül ehli” tabiri de, kalb-i selîme ulaşmış, halim, selim, olgun,bilgili ,alim, fıtratlı kimseler manasında kullanılmıştır.. Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, başkalarını incitmeyi, onların kalblerini kırıp, gönüllerini yıkmayı bir alışkanlık haline getirmiş insanlar ALLAH CC. kainata serpiştirdiği rahmet, merhamet ve şefkatten hissesini alamamış nasipsiz insanlardır. Böyleleri aynı zamanda insan olmanın en önemli yanlarından birini teşkîl eden his ve duygudan mahrum hissiz kimselerdir ve islami ahlak içerisinde çok mühim bir yeri olan nezâket, güleryüzlülük ve kem söz söylememe, kem bakışta bulunmama gibi lütuflardan mahrumdurlar. Evet, kalb kırmak tek kelimeyle kaba bir tavırdır ve kabalık sadece, bedevîlere yaraşır. Allah cc., kullarına her zaman sabrı şiar edinmelerini, dillerine hâkim olmalarını ve gayzlarını yutmalarını emretmenin yanında, “ Ben kalbi kırık olanların yanındayım ” buyurmak suretiyle, kullarının gönüllerini incitenlerin -bilmeyerek bile olsa- yaradanı yani ALLAH cc. karşılarına alacaklarına işaret buyurmuştur ki, buda oldukça derin ve anlamlıdır.. Efendiler Efendisi de, gerçekten inanmış bir insanın en önemli vasfının diğer insanları eliyle ve diliyle rahatsız edip incitmemesi olduğunu ifade ederek bu husustaki en kesin kâideyi koymuştur. Yine O`nun beyanlarına müracaatla söyleyecek olursak, kendi kalbinin rencide edilmemesini, gönlünün kırılmamasını arzu eden bir kimse başkalarının kalbini kırmaktan da hazer eder, sakınır. Zira, hakîkî mümin kendisi için istediğini kardeşleri için de arzular; şahsı için istemediği şeylerin başkalarının başına gelmesine de gönlü razı olmaz. Kalb Allah`ın Evidir Büyükler hep öyle demişler; kalbi Kâbe`ye müsavî hatta ondan daha üstün tutmuşlardır. İbrahim Hakkı merhum meşhur şiirinde, “Dil beyt-i Hudâ`dır, ânı pak eyle sivâdan
Kasrına nüzûl eyleye Rahman gecelerde”
diyerek kısa yoldan bu gerçeği ifade eder. Kalbin Zümrüt Tepeleri`nde bu konunun temeli şu cümleyle ifade edilir: kalb, Kâbe`den daha üstün görülmüştür.” Şu çeşmeye bak su içecek tası yok , Kırma kimsenin kalbini, Yapacak ustası yok.
Kalb, Kâbe`ye benzetilince kalb kırmak da Kâbe`yi yıkmaya kıyaslanır olmuştur. Mesela, bu manada “Kâbe`yi yıksam, yeniden yapabilirim, ama kırılan bir kalbi kat`iyen” şeklindeki ifade, İslam`ın yüz akı Hazreti Ömer`e izâfe edilir. İşin doğrusu, Hazreti Ömer gibi bir gönül insanının böyle bir şey söylemesi kadar tabiî bir şey olamaz. Müminleri incitip onların kalblerini kırmanın büyük bir vebal olduğunu düşünen Allah dostları, bir gönül yıkmanın Kâbe`yi yıkmak kadar günah olduğunu, hâkezâ, bir gönül yapmanın da Kâbe`yi yeniden inşa etmek kadar sevap olduğunu dile getirirmişlerdir. Onlardan biri olan Hazreti Mevlânâ, “Bir defa kalb kırmak, Kâbe`yi alt üst etmekten daha kötüdür. Zira Kâbe`yi Hazreti İbrahim inşa etmiş, gönlü ise Hazreti Allah yaratmıştır” der. İnsan kalbinin çok hassas ve kırılgan olması üzerinde en fazla duranlardan birisi de yanık şairimiz Yunus Emre`dir. Kalb kırmanın, gönül incitmenin ne büyük bir hata olduğu mülahazası onun pek çok mısraına misafir olmuştur. İşte onlardan ikisi: “Gönül Çalab`ın tahtı, Çalab gönüle baktı İki cihan betbahtı, kim gönül yıkar ise.”
“Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil”
Kalb kırmak biraz da başkalarını hor ve hakir görmenin neticesidir. Evet, insanın kendisini üstün ve faziletli görmesinin, zayıf karakterli ve bencilliğinin ‘tabiî` sonucu başkalarını hor görmesi, dolayısıyla da tahkir etmesi, küçük düşürmeye çalışmasıdır. Takdir edilir ki, böyle bir tavır ve davranış Allah nezdinde hiç de hoş görülmeyecek yanlış bir davranıştır. Çünkü Yaratıcı`ya nispetle bütün insanlar kuldur ve kullukları açısından da herhangi birinin diğerlerinden hiçbir üstünlüğü yoktur. Üstünlük sadece ve sadece dini diyanet yapma yani hayata hayat kılma hususundaki hassasiyet ve titizlikte aranmalıdır. Bu ise tamamen bir kalb işidir; hiç kimsenin bir başkasının kalb balansını ölçüp değerlendirme gibi bir imkanı ve selâhiyeti olmadığına göre, kendilerini başkalarının üstünde gören insanlar kibir ve haram gibi insanı ateşe götüren iki karanlık tünele girmiş sayılırlar. Allah bizleri böyle yanlışlara düşmekten korusun. Başkalarını hor görmenin o insanları incitmeye bâdî olabileceğini merhum Erzurumlu İbrahim Hakkı hazretlerinin şu vecîz beytinde ne güzel ifade edilir: “Hiç kimseye hor bakma İncitme, gönül yıkma!”
İnsanlara değer verenlerdir ki, onlar gönül kırmaktan, kalb incitmekten, yürek hırpalamaktan ısrarla kaçar, böyle bir hataya düşmeyi kendi hesaplarına büyük bir günah telakkî ettiklerinden dolayı da başkalarıyla pek titiz davranmak suretiyle peygamberane bir tavır sergilerler. Evet, bu incelik ve nezaket ufkuna ulaşmış edep kahramanları, değil kalb kırma, hayatlarını kalbleri tamir etmeye, gönülleri mamur kılmaya adamışlardır. Felsefenin onlarcasında fakirlerin, düşmüşlerin, muhtaçların ve gönlü buruk olanların kalblerini tamir etmek ibadetler çerçevesinde değerlendirilir. Yine onlara göre gönül yapmak arş yapmak gibidir. Alvar İmamı ,rahmetullahi aleyh , bir dörtlüğünde bize nasihatte bulunarak, kullarını incitmeyenleri, Allah`ın onların ayıplarını örtmek suretiyle mükafaatlandıracağını anlatır: “Lutfî miskinlere merhamet eyle Hizmet eyle cândan hürmetle söyle Amandır incitme neylersen eyle Uyûbun muhâsib müsetter eyler”
İncinme, İncinsen de İncitme Kalb kırmamak kadar, kırılmamak, incitmemek kadar incinmemek de tasavvuf terbiyesinde önemli bir kemâl basamağı sayılmıştır. Merhum Sami Efendi`nin, “Kalb-i selîm, kimseyi incitmemek ve kimseden incinmemektir. Kimseyi incitmemek kolay, fakat başkasından incinmemek çok zordur. Asıl onun için gayret gösterilmelidir” dediği nakledilir. Yine merhum Kenân Rifâî`ye nispet edilen, “İncinme, incitme” sözü bir hayli meşhur olmuştur. Zaten derviş-meşrepgönül insanı olmanın özünde de bu vardır, yani sevgi, müsamaha, hoşgörü insanı olabilmek.. Yaratan`dan ötürü yaratılanların kusurlarını görmemek.. en yanlış hâdiseleri bile sinesinde eritebilmek.. herkesi kendi konumunda kabullenebilmek.. kim olursa olsun herkes için ihtiyacına göre dua edip yalvarabilmek... Allah`a hakikaten iman etmiş gönül insanları, Yunus`un da dile getirdiği gibi, gönülsüz olmalı, sövenlere, dövenlere ne elleriyle ne de dilleriyle mukabelede bulunma gibi bir yanlışa düşmemelidirler. Kalb kırmama, gönül incitmeme edep yolcusu için seyahatinde çok önemli bir adım ise, kırılmama ve incinmeme onun da ötesinde bir ikinci adımdır ve ayrı bir kalbî derinlik ve vicdan enginliği ister. Sadece bazı baba yiğitlerin kârı olan bu mertebe işin doğrusu her yiğide nasip olmaz; daha fazla gayret, daha fazla irade, daha fazla sabır, daha fazla alçak gönüllülük ister. Evet, insan incinse de incinmemeli, zarara zararla mukabelede bulunma gibi Peygamber lisanında zulüm sayılmış bir işe asla teşebbüs etmemelidir. Yine Yunus bir dörtlüğünde, “Aşık kişi miskin gerek Yol içinde teslim gerek Kim ne derse boyun eğe Çare yok gönül yıkmaya”
diyerek bu hususa işaret eder ve Hak yolcularının ne tür muamelelere maruz kalırlarsa kalsınlar gönül yıkmaya asla ve asla haklarının olmadıklarını anlatmak ister. | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:10 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:14 am | |
| Bazıları da inci tesbih severmiş. O da inceliğinin hülasasından. İnci tesbihin ustası, itinayla incileri ortasından deler, tesbih ipine dizermiş. Bazen, binde bir, eline bir tane yamuk inci tanesi denk gelirmiş. E inci bu, atılmaz, yamuğu da kıymetli. Artık usta ne yapar eder, bu taneyi de delemyi de başarır,ipe, onu da dizermiş.
Fakat bu inci taneciği, ortasından delinecek olsa kırılacağından, azıcık üstten yahut da alttan delinirmiş. Tesbih almaya gelen müşteriler, tesbihleri incelerler, şayet ellerindeki tesbihte bu yamuk tane varsa, defolu der, atarlarmış bir kenara. Bu arada usta gülümsermiş, bir hal bilmezden kurtuldu diye incicik. Efendim sonunda bir ehli kalp gelir, tesbihleri inceler, bir türlü aradığını bulamayan bir adamın sıkıntısı düşermiş yüzüne.
Sonunda bu yamuk taneye gelir, yüzüne bir tebessüm yayılır, İşte burada dermiş, Ustam ellerine sağlık. Böyle yamuk taneli tesbihleri kadir bilir avuçlara yakışırmış. Kadir bilir avuçlar da bu yamuk incilere. Ve o sevgili kadir bilir avuçlar, yamuk taneli inciye serhoş dane derlermiş.
Elif Ayla * Şerbet ve Hoşaf | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:19 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:21 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:26 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:34 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:37 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:42 am | |
| İnci hakkında merak edilenler İnciyle kadının birleştiği yerde oluşan mistik kaynak, yüzyıllardan beri kurumadı İnciyle kadının birleştiği yerde oluşan mistik kaynak, yüzyıllardan beri kurumadı. Keşfedildiği ilk andan itibaren kadının kulağına saflık, aşk, evlilik, asalet kelimelerini fısıldayan inciye dair merak edilenler? İnci nasıl oluşur? Kültür incileri, canlı istiridyelere (Akoya veya güney denizi incileri) veya midyelere (tatlı su incileri) yerleştirilen ve genellikle doğal kabuktan bir boncuk veya etli bir doku parçası olan bir küçük uyarıcıdan elde edilir İstiridyeler veya midyeler, uyarıcıya tutunan ve 'sedef' denilen bir madde salgılar Ortaya çıkan sedef tabakaları incileri oluşturur. Kaç yılda elde edilir? Genellikle birkaç yıl sürer Midyelerin üç yıla kadar süren olgun bir yaşa gelmesi gerekir İncinin tam büyüklüğüne ulaşması bir üç yıl daha sürebilir İncinin oluşmasını sağlayan doğal uyarıcı inciyi şekil bozukluğuna uğratabilir ya da istiridye hastalıktan dolayı ölebilir 5-10 yıllık bir dönemin sonuna kadar, yalnızca istiridyelerin yüzde 50'si canlı kalır Üretilen incilerden ise yalnızca yaklaşık yüzde 5 kadarı en iyi mücevher üreticileri için yeterli kaliteye ulaşır Başından itibaren inci yetiştiricisi, birçoğu hiçbir üretimde bulunmayacak veya ölecek olan her istiridye için 100 dolardan fazla harcama yapar. Kültür incileri ile taklit inciler aynı şey midir? Aynı değildir. Hayır Kültür İncileri, istiridye veya midye içerisinde doğal ortamlarında zamanla oluşur Taklit veya 'sahte' inciler ise çeşitli ürünlerden insan eliyle yapılır. Değeri nasıl anlaşılır? Parlaklık ve boy genellikle aranacak iki ana faktör olarak kabul edilir Parıltısı ne kadar koyu olursa, şekil ve yüzey de o kadar kusursuz ve inciler o kadar değerli olur Örneğin inciye baktığınız zaman yüzünüzün yansımasını net bir şekilde görebilmeniz, onun çok iyi kalitede bir inci olduğunu gösterir İncinin görünen yüzeyinde ne kadar az doğal iz ve benek olursa, inci o kadar pahalı olur Ayrıca inciler ne kadar yuvarlak, simetrik ve büyük olursa o kadar değerlidir Diğer taraftan incinin boyu, inciyi yaratan istiridyenin yaşı (daha olgun istiridyeler daha büyük inciler üretir) ve incinin kültür edildiği yer ile ilgilidir İnciler birçok renkte elde edilir En popüler renkler beyaz, krem ve pembedir Gümüşi, siyah ve altın rengi de son yıllarda büyük ilgi çekiyor Ama koyu parlak siyah bir inci, çok nadir bulunur ve oldukça pahalıdır. Alırken nelere dikkat edilmeli? 1. Parlaklık: Kültür incilerinin değerini veren en önemli etken parlaklığıdır. Çok yüksek, yüksek, orta ve az kalite olmak üzere dört sınıftan oluşur. 2. Yüzey Kalitesi: İncinin yüzey durumu, yüzeydeki lekelerin boyu, adeti, lokasyonu, görüş netliği ve tiplerine göre derecelendirilir. Lekesiz, çok az lekeli, lekeli, çok lekeli olarak sınıflandırılır. 3. Nacre Kalitesi: Nacre�nin kalınlığıyla orantılı olarak değişir. Yeterince kalın olmazsa tebeşirimsi görüntüsü olur ve içindeki çekirdek gözükür. Kabul görür, çekirdek görülür ve tebeşirimsi görüntü olarak sınıflandırılır. 4. Şekil: Üç ana kategoriye ayrılır: Küresel, simetrik ve barok. Yedi adet standart şekli vardır: Yuvarlak, yakın yuvarlak, oval, basık, drop, halkalı, barok ve yarı barok. 5. Renk: İncinin gövde rengi, harmonik renk tonu ve Orient olmak üzere üç komponenti vardır. Gövde rengi incinin dominant rengidir. Harmonik renk tonu incilerin gövde renginin üzerinde oluşan yarı saydam renktir. Orient ise bazı incilerin yüzeyinin hemen altında veya üzerinde oluşan gök kuşağı rengidir. 6. Boy: İncinin boyu büyüdükçe değeri de artar. Boyları 1 mm ile 20 mm arasıdır. Yuvarlak incilerin yarıçapı ölçülürken, diğer şekildeki incilerin eni ve boyu ayrı ayrı ölçülür. 7. Uyumluluk: Uyumluluk mücevherde incinin düzenliliğini açıklar. Eğer bir sırada uyumsuz inci bir olursa o sıra incinin de değeri düşer.Bu faktör sadece sıra inciler için geçerlidir. Ürün Kodu: NDI00094-004 | Ürün Kodu: PDI00002-099 | İncinin bakımı nasıl yapılır? Saç spreyi, parfüm, oje veya alkol bazlı ürünlerdeki kimyasal maddeler incinin parlaklığını bozabileceğinden dolayı, inci mücevherleri bu tür kozmetik ürünlerle temas ettirmeyin İnciyi taktıktan sonra, hafif bir sabun, ılık su, yumuşak temiz bir havluyla temizlemeniz en doğrusu İncilerin uzun süre kasalarda veya kapalı yerlerde saklanması, kuruyup matlaşmalarına neden olur O | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:43 am | |
| İnci nasıl oluşur? İnci neye göre değerlidir?Genç ya da yaşlı her kadının mutlaka incili bir takısı vardır. İnci; kolye, küpe, broş veya bir yüzüğü süsler… Audrey Hepburn, Tiffany’de Kahvaltı filmindeki incili kolyesiyle bu taşın ne kadar zarif olduğunu ve her şeyle kullanılabildiğini göstermişti. İstiridyenin davetsiz misafiri olan ve kadına zarafet katan bu taş hakkında neler biliyoruz? İnci nasıl oluşur?İncileri genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyeler üretir. Bu istiridyelerin kabuklarının direnci oldukça yüksek. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcı. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynuyor. İstiridyeler içlerine kum, çakıl veya zarar verecek parazit organizmalar girdiğinde bundan rahatsız olur. Bu gibi durumlarda bir korunma yöntemi olarak bu davetsiz misafiri izole eder ve üzerini sedefle kaplamaya başlar. Böylece inci oluşur.İnci neye göre değerlidir?Gemolog Tülay Çetinkaya ‘Parlaklık ve boy genellikle aranacak iki ana faktör olarak kabul edilir. Parıltısı ne kadar koyu olursa, şekil ve yüzey ne kadar kusursuz olursa inciler o kadar değerlidir. Örneğin inciye baktığınız zaman yüzünüzün yansımasını net bir şekilde görebilmeniz, onun çok iyi kalitede bir inci olduğunu gösterir’ diyor.İncinin sahte olup olmadığını çıplak gözle nasıl anlayabiliriz?Tülay Çetinkaya ‘Parlaklığı ve ağırlığı ayırt edici bir nitelik sayılabilir’ diyerek sahte ile gerçeği ayırmanın en kolay yolunu şöyle açıklıyor: ‘İmitasyon incileri gerçek incilerden hafifçe dişimizle ezerek de ayırt edebiliriz. Eğer eziliyor ve üzerinden bir katman ayrılıyorsa o inci imitasyondur diyebiliriz.’ İncinin bakımı nasıl yapılır?Saç spreyi, parfüm, oje veya alkol bazlı ürünlerdeki kimyasal maddeler incinin parlaklığını bozabileceğinden, incinin bu tür kozmetik ürünlerle temas ettirilmemesi gerekiyor. İnciyi hafif bir sabun, ılık su, yumuşak temiz bir havluyla temizlemeniz en doğrusu. İncilerin uzun süre kasalarda veya kapalı yerlerde saklanması, kuruyup matlaşmalarına neden olur. O yüzden sık sık takmak ve düzenli bakım, incilerin hava alarak kendilerini yenilemelerini sağlar. Kaç renk inci var ve en değerlisi hangisi?Çok farklı renkte ve çeşitte inci var. Gemolog Tülay Çetinkaya ‘Çünkü onlar istiridyenin kabuğu içerisinde oluştukları bölgenin renk tonlarına göre renklenirler. En popüler renkler beyaz, krem ve pembe. Gümüşi, siyah ve altın rengi de son yıllarda büyük ilgi çekiyor’ diyor. Çetinkaya koyu parlak siyah bir incinin çok nadir bulunduğunu ve çok pahalı olduğunu söylüyor. İnciyi klasik yapan nedir?Eski çağlardan beri inci, kusursuzluğun, mükemmelliğin sembolü oldu. Bilinen en eski inci mücevher, M.Ö. 520’de ölen bir İran prensesine ait ve Louvre Müzesi’nde sergileniyor. Eskiden incinin Ay’ı temsil ettiğine ve sihirli güçlere sahip olduğuna inanırlardı. Romalılarda sadece üst tabakaya mensup, seçkin kişilerin inci takmasına izin verilirdi. Yeni evli çiftlere verilecek en güzel hediyelerden biri inci, çünkü masumiyetin de simgesi. Bu nedenlerle yıllar boyu her yaşa ve tarza hitap eden doğadaki asaleti simgeleyen bir klasik haline geldi. Kültür incisi ile diğer inci arasında fark nedir?Kültür incisinin oluşumu için doğal koşulların sağlandığı ve ek malzemelerin kullanıldığı çiftlikler kuruluyor. Tülay Çetinkaya bu konuda özellikle Japonya’nın çok ilerlediğini söylüyor: ‘Japon denizlerinde çıkartılan Akoya incilerinin yetişmesi çok zahmetlidir, bu inci, Akoya denen istiridyenin içinde bulunuyor ve bu yetiştirilen istiridyelerin ancak yüzde 40’ının içinden inci çıkartılıyor ve bunların da sadece yüzde 5’i yüksek kalitede inci oluşturuyor. Çok nadir ve zahmetli bulunan bu Akoya incileri bu nedenle değerli ve oldukça pahalı.’ İstiridyenin içinden nasıl alınıyor, inci avcılığı nedir?İncinin istiridye içerisinden çıkartılması için özel ve hassas teknikler kullanılıyor. 20’nci yüzyılın başından bu yana inci avcıları, denizden inci çıkarmak için çeşitli teknikler geliştirmişler. Yüzlerce metre derinlere dalan inci avcılarını köpekbalığı, boğulma ve zehirli denizanaları gibi ölümcül tehlikeler bekliyor. Bu konuda pek çok uyarı ve tedbir alınmasına rağmen çok fazla engellenemiyor. Dünyanın en büyük incisi hangisi?‘Allah’ın incisi’ adı verilen dünyanın en büyük incisi Filipinler’in batısındaki Palawan Adası’nda 1934 yılında Müslüman bir dalgıç tarafından bulundu. 600 yıllık olduğu tahmin edilen inciye San Francisco Değerli Taş Laboratuarı 40 milyon dolar değer biçti. 6 buçuk kilogram ağırlığındaki incinin bir kısım hissesinin sahibi Amerikalı Victor Barbish’te.İnciye altın mı gümüş mü yakışır?İnciye altın da gümüş de çok yakışır. Mücevher firmaları inciyi pırlantayla da çok kullanıyor. | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:45 am | |
| İNCİ Binlerce yıl önce, yazılı tarihten uzun zaman evvel, ilk insan ilk inciyi muhtemelen deniz kıyısında yiyecek araken keşfetmiştir. Tarih boyunca inci, sıcak iç parıltısı titrek yanar dönerliği ile, en çok değer verilen ve aranan değerli taşlardan biri olmuştur. Birçok kültürün dininde mitolojisinde en eski zamanlardan beri inciye sayısız atıf bulunabilir. Eski Mısırlılar inciler kendileriyle birlikte gömecek kadar değer vermiştir. Markus Antonius'tan bir bahis kazanıp bütün bir ülkenin varlığını bir öğünde yutabilmek için, Kleopatra'nın tek bir inciyi bir kadeh şarap içerisinde eritip içtiği rivayet edilir. Eski Roma'da inciler, varlık ve sosyal statünün en üstün simgesi olarak kabul edilmiştir. Grekler inciye hem rakipsiz güzelliği hem de aşk ve evlilik ile ilişkisi dolayısıyla çok değer vermiştir. Asil sınıftan güzel genç kızların zarif inci kolyeler taktığı Karanlık Çağlar boyunca kahraman şövalyeler incileri genellikle savaş alanlarına taşımışlardır. Parlak değerli taşların sahip olduğu sihrin kendilerini zarar görmekten koruyacağına inanmışlardır. Rönesans, Avrupa kraliyet saraylarının inciler içerisinde yüzdüğüne tanıklık etmiştir. İncilere çok değer verildiğinden dolayı, çok sayıda Avrupa ülkesi asil sınıf dışındakilerin inci takmasını yasaklayan kanunlar çıkarmıştır.Avrupa'nın Yeni Dünya'ya yayılışı sırasında, Orta Amerika sularında inci bulunması, Avrupa'nın servetine servet katmıştır. Ne yazık ki denizde yetişen değerli taşlara yönelik açgözlülük ve zaaf, 17 yüzyılda bütün Amerikan inci istiridyesi popülasyonunun tükenmesine yol açmıştır. 1900'lerin başında doğal incilere yalnızca zengin ve ünlüler ulaşabilmiştir.1916 yılında, ünlü Fransız kuyumcu Jacques Cartier, değerli gayrımenkul karşılığında iki inci kolye vererek New York'un ünlü Beşinci Caddesi'ndeki mağazasını almıştır. Bugün inci yetiştiriciliğinin ilerlemesi ile, inciler herkes tarafından alınabilmekte ve bulunablimektedir. Kültür incileri doğal incilerle aynı özellikleri paylaşmakta olup canlı istiridyeler tarafından yetiştirilmektedir. Tek fark insan tarafından gerçekleştirilen az miktardaki teşviktir. Eski çağlardan beri, inci kusursuz güzelliğin simgesi olmuştur. Bilinen en eski cevher olup yüzyıllar boyunca en değerli taş olarak kabul edilmiştir. M.Ö. 520 yılında ölen bir Pers prensesinin lahdinde bulunan, bilinen en eski mücevher parçası Paris'teki Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Eski insanlar için inci ayın simgesiydi ve sihirli güçlere sahipti. Klasik Roma'da yalnızca belirli rütbeye sahip insanların inci mücevher takmasına izin verilirdi. Edebi olarak inci kelimesinin Latince karşılığı "eşsiz" demektir ve bu, iki incinin birbirine benzemediğinin kanıtıdır. İnciler saflığı ve masumiyeti simgelemeleri nedeniyle ideal düğün hediyesi olarak kabul edilmiştir. Hindu dininde, delinmiş incinin hediye edilmesi ve delinmesi evlilik törenin bir parçasını oluşturmuştur. Romantik dillerde (İspanyolca, Fransızca, İtalyaca) margarita inci demektir. İnci kelimesi İngilizce dilinde 14. yüzyılda görülmüştür. Onüçüncü ve ondördüncü yüzyıllarda inciler, Avrupa'da şahsi süs olarak çok moda olmuştur. Hem erkek hem de kadın giysileri incilerle işlenmiştir. Amerika kıtalarında hem İnkalar hem de Aztekler, güzellikleri ve sihirli güçleri dolayısıyla incilere değer vermişlerdir. Ünlü İnciler Varlığını henüz sürdüren en büyük tuzlu su incilerinden biri, ilk olarak Henry Philip Hope tarafından 19. yüzyılda iktisap edilen Hope İncisi'dir. İki inç uzunluğunda olup çevresi 31/4 inç ile 41/2 inç arasında değişmektedir. İngiltere Doğa Tarihi Müzesi'nde sergilenmektedir. İnci İle İlgili Bilgiler Eski bir Arap efsanesi bize, incilerin, ayışığı ile dolu çiğ damlaları okyanusa düştüğü ve istiridyeler tarafından yutulduğu zaman oluşturulduğunu anlatır. Modern bilimsel açıklama bu kadar romantik olmamakla birlikte,yine de oldukça büyüleyicidir. Genellikle Oryantal İnci denen doğal bir inci, bir uyarıcının belirli istiridye, midye veya deniz tarağı türlerinin içerisine girmesiyle oluşur. Bir savunma mekanizması olarak söz konusu yumuşakça, uyarıcıyı kaplayacak bir sıvı salgılar. Bu kaplama, parlak bir inci oluşturuluncaya kadar uyarıcının üzerinde kat kat birikir. Bir kültür incisi de aynı işlemden geçer. Tek fark, uyarıcının cerrahi olarak yerleştirilmiş sedef boncuk veya kabuk parçası olmasıdır. Bu nedenle çekirdek,doğal incide olduğundan çok daha büyüktür. Güzel ve taş kalitesinde bir inci yaratmaya yetecek kadar bir sedef tabakası bulunduğu sürece, çekirdeğin büyüklüğünün güzellik veya dayanıklılık açısından hiçbir önemi yoktur. Taklit incilerin öyküsü ise tamamen farklıdır. Çoğu durumda, camdan bir boncuk, balık pullarından yapılan bir solüsyona daldırılır. Bu kaplama ince olup sonunda aşınarak çıkabilir. Mayorka adası, taklit inci sanayii ile tanınır. İnci Suları Güzel doğal inciler çok nadirdir. İran Körfezi her zaman en güzel doğal tuzlu su incilerinin kaynağı olmuştur. Diğer kaynaklar ise Sri Lanka , Avustralya, Japonya, Meksika , Panama , Venezuela ve Mikronezya Adaları çevresindeki sulardır. Japonya, kültür edilmiş tuzlu su incilerinin ana kaynağı olup Burma ve Avustralya da dünya stoğuna katkıda bulunmaktadır. Tatlı su incileri doğal olarak meydana gelir ancak, son yıllarda bu ürün ile ilgili olarak güçlü bir kültür incisi sanayii ortaya çıkmıştır. Tatlı su incileri genellikle düzensiz bir şekle sahip olup en sık rastlanan görünüşü kabarmış pirinçtir. Klasik Ancak Moda Bütün şekil ve renklerdeki inciler, modern bir kadının gardrobu için oldukça çok yönlü bir aksesuardır. Klasik yuvarlak inci kolye, abiye ve resmi giysiler için mükemmeldir. Uzun kordonlar, mücevherler ya da altın klipsler yardımıyla ikiye katlanabilir. Tek başlarına veya çarpıcı bir etki yaratmak amacıyla başka değerli taşlardan boncuklarla birlikte bükülebilirler. Yuvarlak incilerin en popüler renkleri beyazlar, kremler ve pembelerdir. Gümüşi, siyah ve altın rengi yeni yeni ilgi çekmeye başlamıştır. Tatlı su incileri birçok renkte meydana gelebilir ve genellikle daha beyaz renkli kordonlar üretecek şekilde muamele edilirler. Bunlar, beyazın yanı sıra güzel şeftali,lavanta pembe ve mavi renklerde bulunabilir. Yüzükler, pandantifler, broşlar ve küpeler, yuvarlak, armut, yumurta, gözyaşı damlası, yarım, üç çeyrek ve kabarcık gibi çok çeşitli inci şekillerinde yaratılabilir. Diğer kategorilere girmeyen düzensiz şekilli inciler olan barok inciler, genellikle benzersiz, akıcı biçimleri dolayısıyla yüzükler ve pandantifler için güzel konular meydana getirir Bir kültür incisi nedir? Kültür İncileri, canlı istiridyelere (Akoya veya Güney Denizi İncileri ) veya midyelere (Tatlı su incileri) yerleştirilen ve genellikle doğal kabuktan bir boncuk ve/veya etli bir doku parçası olan bir küçük uyarıcıdan elde edilir. İstiridyeler veye midyeler, uyarıcıya tutunan ve " sedef " denilen bir madde salgılar. Sonuçta ortaya çıkan sedef tabakaları incileri oluşturur. Kültür incileri ile taklit inciler aynı şey midir? Hayır. Kültür İncileri, istiridye veya midye içerisinde doğal ortamlarında zamanla oluşur. Taklit veya "sahte" inciler ise çeşitli ürünlerden insan eliyle yapılır. Bazı kültür incileri'ni diğerlerinden daha pahalı yapan nedir? Kültür incileri, doğa tarafından oluşturulan organik değerli taşlar olduğundan, iki inci asla birbirinin aynısı olmaz. İnci mücevheratın kalitesinin ve fiyatının belirlenmesinde çeşitli faktörler etkili olur. Kültür incileri'nin maliyetlerini belirleyen bazı özellikler şunlardır: Parlaklık Parlaklık, incinin parıltısı ve insan gözündeki ihtişamıdır. İnci kaplamasının büyümesi için istiridyenin içerisinde ne kadar uzun süre bırakılırsa parlaklığı da o kadar yüksek olur. Yüzey Dokusu İncinin görünen yüzeyinde ne kadar az doğal iz ve benek olursa, inci o kadar pahalı olur Şekil İnciler ne kadar küresel (yuvarlak) ve simetrik olursa o kadar değerli olacaktır. Barok inciler (olağandışı şekilli ve asimetrik bir inci ), çok cazip olabilir ve genellikle yuvarlak inciler kadar pahalı değildir. Renk İnciler bir renk yelpazesi içinde bulunabilirler; örneğin pembemsi (genellikle roze denen), gümüş beyazı, krem, altın, gri, konyak ve siyah. Renk çokluğu, hem renkli hem de beyaz bazlı inciler için bir normdur. Renk yoğunluğu değeri etkiler; bunula birlikte, günlük moda eğilimleri ve renk talebi durumları da inci fiyatlarını etkiler. Boy İncinin çapı milimetre cinsinden ölçülür. Genellikle inci ne kadar büyük olursa o kadar nadir ve o kadar değerli olur. Eşleştirme Tek tek incilerin kalitesine bakılmaksızın inci kolyeler için genel görünüm çok önemlidir. İki veya daha fazla inci birlikte ne kadar eş biçimli ve estetik olarak hoş görünürse, incilerin eşleştirilmesi için o kadar zaman harcanmıştır. İncilerin eşleştirilmesi için harcanan bu zaman maliyete yansıtılır. Nadirlik İnciler istiridye veya midyeden çıkarıldıkları zaman kesilmediklerinden veya parlatılmadıklarından dolayı, belirli boyla, kaliteler ve renkler zaman zaman stokta az bulunabilir. İnci yetiştiren istiridyelerin ve midyelerin genel sağlığı, inci boyunu ve kaliteli bulunabilirliğini etkiler. İnciler nasıl şekillendirilir ve çeşitli tipleri Esas olarak üç tip inci vardır: doğal kültür ve taklit. Genellikle Oryantal inci denen doğal bir inci, bir uyarıcının belirli bir istiridye, midye veya deniz tarağı türlerinin içerisine girmesiyle oluşur. Bir savunma mekanizması olarak söz konusu yumuşakça, uyarıcıyı kaplayacak bir sıvı salgılar. Bu kaplama, parlak bir inci oluşturuluncaya kadar uyarıcının üzerinde kat kat birikir. Bir kültür incisi de aynı işlemden geçer. Tek fark, uyarıcının cerrahi olarak yerleştirilmiş bir boncuk veya Sedef denilen bir kabuk parçası olmasıdır. Bu kabuklar genellikle kendi açılarından kaliteli inciler için uyarıcı katalizörleri olarak önemli miktarlarda para eden sürtülerek parlatılmış istiridye kabuklarıdır. Bu nedenle sonuçta ortaya çıkan çekirdek, doğal incide olduğundan çok daha büyüktür. Yine de güzel ve taş kalitesinde bir inci yaratmaya yetecek kadar sedef ( uyarıyıcı kaplayan salgılanmış sıvı ) tabakası bulunduğu sürece, çekirdeğin büyüklüğünün güzellik veya dayanıklılık açısından hiçbir önemi yoktur. İnciler tatlı veya tuzlu su kaynaklarından gelebilir. Tipik olarak tuzlu su incileri daha yüksek kaliteli olma eğilimine sahiptir; buna rağmen kalite bakımından yüksek kabul edilen tatlı su incisi türleri de vardır. Tatlı su incileri, en sık rastlananı kabarmış pirinç görünümü olduğu halde, şekil olarak çok düzensiz olma eğilimine sahiptir. Bununla birlikte, değeri belirleyen, incinin kaynağından ziyade tek tek incileri özellikleridir. Bir inci elde etmek için kullanılan yönteme bakılmaksızın, süreç genellikle birkaç yıl sürer. Midyelerin. Üç yıla kadar sürebilecek olgun bir yaşa gelmesi ve sonra bir uyarıcının yerleştirilmesi veya doğal olarak girmesi gerekir. Uyarıcı yerleşir yerleşmez, incinin tam büyüklüğüne ulaşması bir üç yıl daha sürebilir. Uyarıcı genellikle reddedilebilecek, inci müthiş bir şekilde şekil bozukluğuna sahip olacak veya istiridye hastalıktan veya sayısız komplikasyondan dolayı ölebilecektir. Beş ila on yıllık bir dönemin sonuna kadar, yalnızca istiridyelerin %50'si canlı kalmış olacaktır.Üretilen incilerden ise yalnızca yaklaşık %5 kadarı en iyi mücevher üreticileri için yeterli kalitede olacaktır. Başından itibaren inci yetiştiricisi, birçoğu hiçbir üretimde bulunmayacak veya ölecek olan, yetiştirilmiş her istiridye için 100 USD'den fazla harcama yapacağını tahmin edebilir. Taklit inciler tamamen ayrı bir olaydır. Çoğu durumda bir cam boncuk, balık pullarından yapılan bir solüsyonun içerisine daldırılır. Bu kaplama ince olup sonunda aşınabilir. Sahte inciler dişlerinizin üzerinde kayar, halbuki gerçek incilerin üzerindeki sedef tabakası pürüzlü bir his verir. Mayorka Adası, taklit inci sanayii ile tanınır. Doğal ve kültür incileri arasındaki fark nedir? Adından da anlaşılacağı üzere doğal inciler, uyarıcılar kazara istiridyenin içerisine girdiği zaman oluşturulmuştur. Bu oldukça az rastlanan bir olgu olup mücevher kalitesinde fazla inci meydana getirmez. Yaklaşık 100 yıl önce, Japon bir inci yetiştiricisi, küçük bir kabuk parçasının canlı Akoya istiridyelerinin içerisine yerleştirildiği bir işlem geliştirmiştir. Bu istiridyeler daha sonra yeniden suya konmuş ve inci oluşturma süreci başlamıştır. Bugün kültür incileri, kuyumculukta kullanılan incilerin çoğunluğunu meydana getirir. İnci mücevherleri nasıl temizleyip saklayabilirim? Saç spreyi, parfüm, oje veya alkol/solvent bazlı ürünlerdeki kimyasal maddeler incinizin parlaklığını bozabileceğinden dolayı, inci mücevherlerinizi bu kozmetik ürünler ile temas ettirmeyin. Çoğu normal mücevher temizleyicisi alkol bazlıdır. İnciyi taktıktan sonra, genellikle aşındırıcı madde ihtiva eden her türlü kozmetik maddeyi ve incilerle temas etmesi muhtemel teri çıkarmak için, incilerin silinmesi iyi bir fikirdir. Genellikle hafif bir sabun, ılık su yumuşak, temiz bir havlu, mücevherlerinizin incili kısımlarını iyi bir durumda tutmak için ihtiyacınız olan tek şeylerdir.İnci kolyelerle ilgili olarak, her incinin arasına düğüm atmak suretiyle kordonların arasıra değiştirilmesi de tavsiye edilir. İnciler az miktarda su ihtiva eder. İncilerin uzun süre kasalarda veya kapalı yerlerde saklanması, kuruyup matlaşmalarına neden olacaktır. Sık sık takma ve düzenli bakım, incilerinizin havadan ve teninizden nem alarak kendilerini yenileme şansına sahip olmasını sağlayacaktır. Akıllı inciler Çok yüksek kaliteli, uyumlu bir kolye için yeterli kültür incilerinin yetiştirilmesi için 91'den fazla istiridye yılı geçer. İnci yetiştiren yüz istiridyeden yalnızca yaklaşık beşi taş kalitesinde inci yetiştirecektir. İnciler binlerce yıl boyunca değerli taşlar olarak büyük ölçüde saygı görmüştür. İncil, Tevrat ve Kuran incilere varlığın simgesi olarak yer vermiştir. Efsaneye göre Kleopatra, M.Ö. 1 yüzyıldaki bir ziyafette Markus Antonius'u etkilemek için pahalı bir inciyi ezip içmiş Eski Yunanistan'da incilerin evlilikte mutluluğu artırdığına inanılıyordu. İnciler, elmasların, gümüş ve altının çıkarılıp mücevher amacıyla kullanılmasından çok daha önce, binlerce yıl takdir edilmiştir. Şövalyeler, kendilerini tehlikeden korumak için Haçlı Seferleri sırasında inciler takmıştır Bir İncinin değeri nasıl belirlenir? Eğitimsiz bir göz için birçok inci oldukça benzer görünebilir. Tam tersine, inciler ile ilgili karmaşık bir hiyerarşi ve bir incinin değerini belirleyen çeşitli faktörler vardır. Parlaklık ve boy genellikle aranacak iki ana faktör olarak kabul edilir. Örneğin parlaklık, tabakaların inceliğine ve düzgünlüğüne bağlıdır. Parıltı ne kadar koyu olursa, şekil ve yüzey de o kadar kusursuz ve inciler okadar değerli olur. Ayrıca inciye baktığınız zaman yüzünüzün yansımasını net bir şekilde görebilmeniz halinde, bu yüksek kaliteli bir parlaklıktır. Yansıma ne kadar bulanık olursa, inci de o kadar az değerli olur. Diğer taraftan boy, inciyi yaratan istiridyenin yaşı (daha olgun istiridyeler daha büyük inciler üretir) ve incinin kültür edildiği yer ile ilgilidir. Avustralya'nın Güney Denizi suları daha büyük inciler üretme eğilimindedir. Bunun nedeni muhtemelen, kıyı şeridi boyunca suyun okyanus tabanından zengin besinler almasıdır. Yine bölgede sık rastlanan midye tipinin de nispeten daha büyük inciler üretme eğilimine sahip olduğu görülmektedir. Günümüzde, gerçek inciler isterseniz, muhtemelen bir kültür çeşidi almak zorunda kalacaksınız. Doğal inciler (insan yardımıyla yapılmayanlar) o kadar nadir ve pahalı hale gelmiştir ki, insanların büyük bir çoğunluğu için tek seçenek kültür incisidir. Bununla birlikte en üstün kaliteli doğal ve kültür incileri, görünüm ve kalite bakımından çıplak göze benzer görünür. Yalnızca eğitimli bir göz ancak bir röntgen makinasında fark sezebilir. Kültür incileri, daha büyük bir göbek veya çekirdeğe sahip olma eğilimindedir. Ancak diğer bütün bakımlardan özdeştirler. İlginç bir şekilde, en iyi kültür incileri, incinin çıkarılmasından sonra ölen istiridyelerden gelenlerdir. İncinin çıkarılmasından sonra ölmeyen istiridyeler " Biwa " incileri denen incileri üretir. Her zaman olmamakla birlikte, Biwa incilerinin fiyatı ölen çeşitten genellikle daha azdır. İnciler bir çok renkte de elde edilir. En popüler renkler beyazlar, kremler ve pembelerdir. Gümüşi, siyah ve altın rengi de artan bir ilgi çekmektedir. Aslında koyu parlak siyah bir inci, inci sanayiindeki daha nadir bulunanlardan biridir ve genellikle yalnızca Güney Denizi'nde Avustralya yakınlarında bulunur. Bu nedenle, daha pahalı incilerden biri olabilirler. İNCİLER NEREDE BULUNUR? Tarihsel olarak dünyanın en iyi incileri, İran Körfezi'nden, özellikle bugün Bahreyn olarak bilinen yerden gelmektedir. İran Körfezi'nin incileri, nefeslerini tutarak dalış yapan dalgıçlar tarafından yaratılan ve toplanan doğal incilerdir. Körfez incilerinin özel parlaklığının sırrı, muhtemelen ada çevresindeki tatlı ve tuzlu suyun benzeri olmayan karışımından elde edilmiştir. İran Körfezi'nin doğal inci sanayii, büyük petrol birikimlerinin keşfedilmesi ile 1930'ların başında ne yazık ki birdenbire sona ermiştir. Bir zamanlar inci için dalış yapanlar, zenginliği, petrol sanayii tarafından getirilen ekonomik patlamada aramıştır. Sızan petrolden kaynaklanan su kirliliği ve istiridyelerin gelişigüzel aşırı avlanması esas olarak bir zamanlar Körfez'in inci üreten eski sularını mahvetmiştir. Bugün inci dalgıçlığı yalnızca bir hobi olarak yapılmaktadır. Yine de Bahreyn, yüksek kaliteli inciler için en önde gelen ticaret merkezlerinden biri olarak kalmaktadır. Aslında, bölgenin mirasını korumak çabası içerisinde, kültür incileri Bahreyn inci piyasasında yasaklanmıştır. Doğal incilerin en büyük stoğu muhtemelen Hindistan'da bulunmaktadır. İronik olarak Hindistan'ın doğal inci stoğunun çoğu Bahreyn'den gelmektedir. İnci kaynağını büyük ölçüde kaybetmiş olan Bahreyn'in aksine, geleneksel inci avcılığı Hindistan'da küçük çapta hala devam etmektedir. İncilerin kültür edilmesi sanatı, Kokichi Mikimato adlı bir adam tarafından 1893 yılında Japonya'da icat edilmiştir. Küçük bir sedef (midye kabuğunun iç tarafındaki beyaz madde) boncuğun bir istiridyeye yerleştirilmesi sureti ile o istiridyenin uyarıcıyı sedef (bir inciyi meydana getiren salgılanmış madde) ile kaplamaya başladığını keşfetmiştir. Bugüne kadar Japonlar, istiridyelerin tohumlanması konusunda en önde gelen uzmanlar olarak kabul edilmiş olup Mikimoto ailesi en büyük inci üretici imparatorluklarından biri olmaya devam etmektedir. İlginç bir şekilde, Japonya dışında kültür incilerinin yetiştirilmeye başladığı ilk yerlerden biri Meksika'da Kalifoniya Körfezi yakınlarındadır. Ne yazık ki Meksika incileri, doğal inci istiridyesi yataklarına aşırı avlanma darbesi indirdiği ve Meksika Hükümeti 1940'ların sonunda avlanma yasağı kanunu çıkardığı zaman uluslararası piyasadan silinmiştir. Bugün Meksika, yarım (yuvarlak değil yalnızca inci dilimleri veya yarımküreleri anlamında) kültür incileri ile dünya piyasasına geri dönmeye çalışmaktadır. İnciler büyük çoğunlukla Japonya, Avustralya, Endonezya , Myanmar , Çin Hindistan, Filipinler ve Tahiti'den gelmektedir. Bununla birlikte Japonya, dünya inci piyasasının kabaca %80'ini kontrol etmekte olup Avustralya ve Çin sırasıyla ikinci ve üçüncü sıradadır. Avustralya, Endonezya ve Myanmar etrafındaki Güney Denizi suları, büyük beyaz incileri ile ünlüyken, Japonya'nın incileri parlak özellikleri nedeniyle çok değerli kabul edilmektedir. Tatlı su incileri Çin'in | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:51 am | |
| Hz. Peygamber'in İsim ve Sıfatları Bütünüyle dinî kültürle içice olan klasik edebiyatımızda mevlid, sîre, hilye, miracname, Hicretü'n Nebi, şefaatname, kırk hadis, yüz hadis gibi Hz. Peygamberle ilgili zengin türlerden biri de "Esma-i Nebî"dir. Cenâb-ı Hakk'ın isimlerinin topluca verildiği Esma-i Hüsna tarzındaki manzumelere benzer şekilde; hem Allah'ın hem de bütün Müslümanların ortak sevgilisi olan Hz. Peygamber'in dinî kültürde yer alan isimlerinin manzum veya mensur, müstakil eserler halinde toplanılması da bir gelenek olmuştur. İnancın yanında, bizzat Hz. Peygamber'in bir hadisi, şairleri Esma-i Nebî konusunda yazmaya teşvik etmiştir. Bir hadiste; Hz. Peygamber'in isim ve sıfatlarını yazan, okuyan ve asan kimsenin evine bela, hastalık, dert, illet, göz değmesi, haset, büyü, yangın ve yıkıntı gibi şeylerin yaklaşmayacağı gibi; ism-i şeriflerinin orada bulunduğu sürece ev halkına fakirlik, zehirlenmek, gam gibi sıkıntıların da gelmeyeceği belirtilir. Bu hadis dolayısıyle Hilye-i Şerifler yanında Esma-i Nebî levhaları da asırlarca Müslüman evlerinin birer süsü olmuştur. Hz. Peygamber'in; Kur'ân-ı Kerim ve hadislerde belirtilen isimleri ile İslami kültürde yer alan isim, sıfat, künye ve lakapları pek çok mensur esere konu olmuştur. Bu eserlerden en çok şöhret bulanı Süleyman Cezuli'ye aittir. Hz. Peygamber'in iki yüz bir ismini ele alarak açıklayan bu eseri on altıncı asırda Kara Davud İzmiti Türkçe olarak şerhetmiştir. "Tevfiku Muvakkıfu'l-Hayrat li-Neyli'l-Berekât Fî-Hidmeti Menbai's-Saadet" adlı şerh halk arasında kısaca Delail-i Hayrat Şerhi veya Kara Davut adıyla bilinir. Burada Hz. Peygamber'in en meşhur iki yüz bir adının verilmesine mukabil, bazı eserlerde O'nun bin veya iki bin yirmi ismi olduğu görüşleri de mevcuttur. Zira isimlerin çokluğu ismi alan kişinin şerefine işaret eder düşüncesiyle, Hz. Peygamber'de mevcut olan bütün sıfatlardan O'nu medheder mahiyette isimler türetilmiştir. Yüce Peygamber'in bu türden ve sayısı bini geçen isimlerinin bir kısmı Kur'ân-ı Kerim'de, hadislerde, kendisinden önce gelen mukaddes kitap ve sayfalarda belirtilmiş; bir kısmı Esma-i Hüsna veya diğer peygamberlerin isimleriyle ortak olmuş, diğerleri de dinî ve edebî kültürümüzde yalnızca O'na has özel adlar olarak kullanılmıştır. Buna göre Hz. Peygamber'in isimlerini aşağıdaki tasnif içinde değerlendirmek mümkündür:
- Kur'ân-ı Kerim'deki isimleri: Ahmed, Emin, Beşîr, Burhan, Hâtem, Dâî, Rauf, Rahim, Rasûlu'r-Rahme, Sirâc, Münîr, Sırât-ı Müstakim, Tâ-Hâ, Yâ-Sîn, Hâ-Mîm, Abd, Urvetü'l-Vüskâ, Kademü's-Sıdk, Muhammed, Müddesir, Müzzemmil, Mustafa, Müctebâ, Nebiyyü'l-Ümmî, Nezîr, Nimetullah, Hâdî.
- Diğer kitap ve sayfalardaki isimleri:
- İncil'de; Ahmed, Baraklit, (veya Faraklit), Hanbatâ, Rûhu'l-Hâk, Rûhu'l-Kuds, Sâhîbü'l-Kâdîb, Sâhîbü'n-Naleyn.
- Tevrat'ta; Ahyed, Bidbid, Dahûk, Mütevekkil, Muhtar.
- Zebur'da; İklîl, Cebbar, Hamyâtâ, Hâthât, Kayyim, Mukîmü's-Sünne.
- Diğer peygamberlere indirilen suhufta; Ehûnâh, Tâbtâb, Müşeffih, Ecîr, Hâtem, Mâzmâz, Munhaminnâ'.
</li> Hadislerde belirtilen isimleri: Ahmed, Ahyed, Emîn, İmâmü'l Muttakîn, Haşir, Habîbullâh, Râkibül-Burak, Rasulü'r-Rahme, Rasûlü'r-Râhe, Rasûlu'l-Melâhim, Seyyidü'l-Mürselîn, Seyyid-i Veled-i Adem, Sabık, Şeff, Şâfı', Müşeffa', Sâhîbü'l-Hâtem, Tâ-Hâ, Zahir, Âkıb, Abdullah, Kâidü'l Gurri'l-Muhaccelîn, Kuşem, Mâhî, Muhammed, Müddessir, Müzzemmil, Muktefî, Mukaffa, Nebiyyü't-Tevbe, Nebiyyü'r-Rahme, Nebiyyü'l-Melhame, Yâ-Sîn. Esmâ-i Hüsna ile ortak olan isimleri: Evvel, Âhir, Cebbar, Hâmid, Hamîd, Hâk, Habîr, Ra'ûf, Rahim, Şâhid, Şehîd, Şekûr, Sâdık, Azız, Azîm, Afüvv, Alîm, Fettâh, Kuddûs, Kavı, Zû-Kuvve, Kerim, Ekrem, Mübeşşir, Mübîn, Mahmûd, Mümin, Müheymin, Nûr, Velî, Mevlâ, Hâdî, Yâ-Sîn. Hz. Peygamber'in diğer Peygamber ve Din büyükleriyle ortak olan isimleri: Yüce Peygamber'in Ahmed, Muhammed, Âkıb, Haşir, Mukaffa, Nebiyyü'l-Melhame gibi isimleri yalnızca kendisine hastır. Ancak Rasûlullah, Nebiyyullah, Abdullah, Şâhid, Mübeşşir, Nezîr, Nebiyyü'r-Rahme, Nebiyyü't-Tevbe gibi isimleri diğer peygamberlere de verilmiştir. Bu arada Hz. Adem'in Safıyyullâh, Hz. İbrahim'in Halîlullâh, Hz. Musa'nın Kelîmullâh, Hz. İsa'nın Rûhu'l-Kuds, Hz. Ali'nin Murtezâ ve Müctebâ, İmam Gazzali'nin Hüccetü'l-İslam isimleri aynı zamanda Hz. Peygamber'in de ismidir. Yalnızca Hz. Peygamber için kullanılan tabirler: Dinî ve edebî metinlerde geçen Fahr-i Kainat, Fahr-i Adem, Mefhar-ı Âlem, Ebü'l-Müminîn, Hayru'l-Mürselin, Kân-ı Şefaat, Mahbûb-ı Hâk, Muîn-i Beşer, Rasûlü's-Sakaleyn, Seyyidü's-Sâdât, Seyyidü'l-Mürselîn, Sultânı Enbiyâ gibi terkipler doğrudan Hz. Peygamber'e işaret eden tabirlerdir. Bu sebeple kültürümüzde ve edebiyatımızda Yüce Peygamber için kullanılan bu tabirlerin, sıfat manası dikkate alınmadan birer özel isim olarak telakki edilmeleri ve imlada da büyük harflerle yazılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz. Hz. Peygamber'in edebî mahiyetteki isimleri: Edebî metinlerde, özellikle naatlarda Hz. Peygamber için sultan, ay, güneş, deniz, inci, gül, bülbül, servi, çerağ, tabib gibi motifler ele alınırken; bu teşbih ve istiarelere bağlı terkipler çoğu zaman birer isim olarak kullanılmıştır. Bunlardan bazıları: Meh-i Burc-i Fezâyil, Bedr-i Dücâ, Mâh-ı Münîr, Sadr-ı Bedr-i Kâinat, Âyîne-i Ezel, Mir'ât-ı Huda, Cevheri Zât, Dürre-i Beyzâ, Dürr-i Yetîm, Şems-i Kevneyn, Şems-i Sübhân, Âfitâb-ı Evc-i Dîn, Neyyir-i A'zam, Sehâb-ı Rahmet, Tabîb-i Marîz-i İsyân, Menba-ı Âb-ı Hayât, Nizâmü'l-Âlemîn, Rûh-i-A'zam, Ser-Çeşme-i Kerem, Serv-i Bostanı Dîn, Şâhenşâh-ı Asfiyâ, Ukde-Güşâ gibi. Hz. Peygamber'in isimleriyle ilgili bütün bu tasniflerin dışında: O'nun değişik zaman, mekan ve topluluklara göre aldığı adlar da ayrı bir kategori teşkil eder. Buna göre Hz. Peygamber'e; Ahmed isminin dünyaya gelmeden önce, Muhammed'in hayatta iken, Mahmud adının da kendisinden sonra verildiği konu edilir. Ayrıca Ka'bu'l-Ahbâr'dan nakledilen bilgilere göre Hz. Peygamber; "ehl-i cennet meyanında ABDÜ'L-KERÎM, ehli berzah indinde ABDÜ'L-CEBBAR, melaike-i arş lisanında ABDÜ'L-HAMİD, şair fıriştegân beyninde ABDÜ'L-MECİD, peygamberân arasında ABDÜ'L-VEHHÂB, cinniyân içinde ABDÜ'R-RAHİM, şeyâtînde ABDÜ'L-KAHHAR, cibâlde ABDÜ'L-HALLAK, bahrde ABDÜ'L-KADİR, balıklarda ABDÜ'L-KUDDUS, haşerâtta ABDÜ'L-MUGİS, vahşilerde ABDÜ'R-REZZAK, sibâ yani yırtıcı hayvanlarda ABDÜ'S-SELAM, dört ayaklı hayvanlar indinde ABDÜ'L-MÜ'MİN, kuşlar indinde ABDÜ'L-GAFFAR" isimleriyle bilinmektedir. Buraya kadar görülebileceği gibi Hz. Peygamber'in gerek edebî, gerek dinî; O'nun her yönden maddi ve manevi üstünlüğünü, örnek oluşunu, Hakk'ın ve Müslümanların sevgisini ifade eden yüzlerce ismi vardır. Bu isim ve sıfatlar ile mahiyetleri konusunu ele alan mensur eserler yanında, edebiyatımızda yalnızca bu konu üzerinde yazılmış müstakil manzumeler de vardır. | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:53 am | |
| Hz. Peygamber'in edebî mahiyetteki isimleri: Edebî metinlerde, özellikle naatlarda Hz. Peygamber için sultan, ay, güneş, deniz, inci, gül, ...
Hz. Muhammed'in İsimleri ve Anlamları
Resûlullah Efendimizin (a.s) Mübârek İsimleri ve Mânâları Mevâhib-i Ledünniye isimli kitaptan sadece 99 adedi alınmıştır. Abdullah: Allah (cc)' ın kulu Âbid: Kulluk eden, ibadet eden Âdil: Adaletli Ahmed: En çok övülmiş, sevilmiş Ahsen: En güzel Alî: Çok yüce Âlim: Bilgin, bilen Allâme: Çok bilen Âmil: İşleyici, iş ve aksiyon sahibi Aziz: Çok yüce, çok şerefli olan Beşir: Müjdeleyici Burhan: Sağlam delil Cebbâr: Kahredici, gâlip Cevâd: Cömert Ecved: En iyi, en cömert Ekrem: En şerefli Emin: Doğru ve güvenilir kimse Fadlullah: Allah-ü Teâlanın ihsânı, fazlına ulaşan Fâruk: Hakkı ve bâtılı ayıran Fettâh: Yoldaki engelleri kaldıran Gâlip: Hâkim ve üstün olan Ganî: Zengin Habib: Sevgili, çok sevilen Hâdi: Doğru yola götüren Hâfız: Muhafaza edici Halîl: Dost Halîm: Yumuşak huylu Hâlis: saf, temiz Hâmid: Hamd edici, övücü Hammâd: Çok hamdeden Hanîf: Hakikate sımsıkı sarılan Kamer: Ay Kayyim: Görüp, gözeten Kerîm: Çok cömert, çok şerefli Mâcid: Yüce ve şerefli Mahmûd: Övülen Mansûr: Zafere kavuşturulmuş Mâsum: Suçsuz, günahsız Medenî: Şehirli, bilgilive görgülü Mehdî: Hidayet eden, doğru yola erdiren Mekkî: Mekkeli Merhûm: Rahmetle bezenmiş Mes'ûd: Mutlu Metîn: Çok sağlam ve güçlü Muallim: Öğretici Muktedâ: Peşinden gidilen Mübârek: Uğurlu, hayırlı, bereketli Müctebâ: Seçilmiş Mükerrem: Şerefli, yüce Müktefî: İktifâ eden, yetinen Münîr: Nurlandıran, aydınlatan Mürsel: Elçilikle görevlendirilmiş Mürtezâ: Beğenilmiş, seçilmiş Muslih: Islah edeci, düzene koyucu Mustafa: Çok arınmış Müstakîm: Doğru yolda olan Mutî: Hakka itaat eden Mu'tî: Veren ihsân eden Muzaffer: Zafer kazanan, üstün olan Müşâvir: Kendisine danışılan Nakî: Çok temiz Nakîb: Halkın iyisi, kavmin en seçkini Nâsih: Öğüt veren Nâtık: Konuşan, nutuk veren Nebî: Peygamber Neciyullah: Allah' ın sırdaşı Necm(i): Yıldız Nesîb: Asil, temiz soydan gelen Nezîr: Uyarıcı, korkutucu Nimet: İyilik, dirlik ve mutluluk Nûr: Işık, aydınlık Râfi: Yükselten Râgıb: Rağbet eden, isteyen Rahîm: Mü'minleri çok seven Râzî: Kabul eden, hoşnut olan Resûl: Elçi Reşîd: akıllı, olgun, iyi yola götürücü Saîd: Mutlu Sâbir: Sabreden, güçlüklere dayanan Sâdullah: Allah' ın mübârek kulu Sâdık: Doğru olan, gerçekci Saffet: Arınmış, seçkin kişi Sâhib: Mâlik, arkadaş, sohbet edici Sâlih: iyi ve güzel huylu Selâm: Noksan ve ayıptan emin olan Seyfullah: Allah' ın kılıcı Seyyid: Efendi Şâfi: Şefaat edici Şâkir: Şükredici Tâhâ: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi Tâhir: Çok temiz Takî: Haramlardan kaçınan Tayyib: Helal, temiz, güzel, hoş Vâfi: Sözünde duran, sözünün eri Vâiz: Nasihat eden Vâsıl: Kulu Rabb'ine ulaştıran Yâsîn: Kur'ân-ı Kerîm' deki ismi, gerçek insan, insan-ı kâmil Zâhid: Mâsivadan yüz çeviren Zâkir: Allah' ı çok anan |
|
|
| |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 9:54 am | |
| Nazan Bekiroğlu İnci kimin hakkı? Denizlerden gelen inci, teşekkülündeki gizem, derinlikten çıkarılışındaki trajedi ve aidiyetindeki hakkaniyet şaibesi ile, denizi ve istiridyeyi tanıyan en eski uygarlıklardan bu yana cazibenin nişanesi. İnci, teşekkülü ile hazin bir efsane: Derin denizlerde yaşayan istiridye, nisan ayında kıyıya çıkar. Susuzdur. Nisan yağmurundan tek damla. Yeter susuzluğuna. Ağzında nasibi, geldiği denizin derinliğine döndüğünde, aldığının karşılığını fazlasıyla öder. Karnına düşen yağmur damlasını sedefle örterek inciye dönüştürür. Nasip de kabiliyet ve maharetle. Aynı Nisan yağmurunun, yılanın ağzında zehre dönüştüğünü hatırlatmaya gerek var mı?İncinin derin denizlerden çıkarılması için mahir dalgıçlara ihtiyaç var. Mevlana dalgıcı uyarıyor, “Soluğunu tut, soluğunu tut” diyor, çünkü “inciyi bulmak ayrı bir şey”. Gazzali ise yüzme bilmeyenleri uyarmakta: “Yüzme bilmeyenler deniz kıyısında dolaşmaktan men olunur, mahir yüzgeçler değil”. Doğru! Ama mahir yüzgeçlerin boğulduğu da vakidir. Ve mahir yüzgeçlerin boğulmasından duyduğumuz üzüntü yüzme bilmeyenlerin boğulmasından duyduğumuz üzüntüye benzemez. İncinin çıkarılmasında yatan trajedi bu işte. Derin su sarhoşluğu, vurgun ve boğulan bir “mahir yüzgeç”.En güzel ve kıymetli inciler hükümdar hazinelerinde yatmış yüzyıllarca. Ve ne olmuş? Ya bir uğursuz hikaye, ya bir incili yorgan. Ya bir incili beşik ya da bir güzelin gerdanına kolye. (Ama yanlış bilinir, inciyle güzelin birlikteliğinde güzelliği artan, güzel değil incidir).İncinin psikolojik imgesi “uğrunda her şeyin feda edilebileceği çok yüksek kıymet”. Doğru olmalı. Yoksa Dante, ömrü boyunca sadece üç kez gördüğü ancak uğrunda hiçbir kadın için yazılmamış şeyler yazarak onurlandığı Beatrice’yi “inci yüzlü sevgili” olarak tavsif eder miydi?Zekatı olmayan inci, İslam coğrafyasında ve yerli kültürde Kur’an ve hadisten başlayarak edebi metinlere dökülen bir imaj şelalesinin esin kaynağı.İslami edebiyat Hz. Peygamberi dürr-i yekta, dürr-i yetim olarak istiare ediyor. “Yıldız inciye” benziyor. Çok katmanda okunabilecek cennet, en yakın anlamıyla, “altın bilezikler ve incilerle süs”lenecek müminlere “saklı inciler gibi” “nedimler” vaad ediyor.Ekonomik gösterişinde şımarık altın ve oksijen temasında kirlenen dayanıksız gümüşe nazaran inci ne kadar daha çok şey söylüyor. Sevgilinin dişi, teri, göz yaşı. Teni, varlığı, anlamı, mahiyeti. Giderek ta kendisi. Eski edebiyatta bizatihi sözün kendisi de inci. Ne daha evvel kullanılmış imajlarla, ne de kullanılmamış imajlarla yapabilen divan şairi, ilk bakışta, delinmemiş incinin peşindedir, kullanılmamış imajların. Ama yine de “tanıdık” bir söz denizinin incisini arar. O denizden inciyi bulmak ve çıkarmak apayrı bir maharet, sözün dalgıçlığını ister, ki o da gerçek dalgıçlıktan daha az zor değildir. Tıpkı gerçek dalgıçlar gibi söz dalgıçlarını bekleyen tehlike de vurgun, derinlik sarhoşluğu ve yüzme bildiği halde boğulmaktan ibarettir çünkü. Derin denizlerin bilmediğimiz tehlikeleri hariç.Fakat her dalıştan inci çıkar mı? Elbet hayır. “İncinin bir başka denizi varsa”, onu bulunamayacağı denizlerde neden aramalı? Ali Ufki ilahilerinden birinde,Bahr-i umman dürriyemYerim mekanım kandedirDenerek, bu bilinmezliğe bir gönderme mi yapılıyor acaba?Denizlerden gelen inci yine denizlere gitmeli. Yitebileceği en uygun yer bir suyun kıyısı, bazen havuzlarda yitse de. Sultan İbrahim’e hak vermekle Cemil Meriç ne kadar da haklı, “Balıklara atılmak için yaratılmamış olsaydı, incinin denizlerde ne işi vardı?”Bir inci damlası. Nelere mal oluyor! Hal böyleyken kimin hakkı?Ömrünü tehlikeye atan dalgıcın mı?Erkin ve gücün yeryüzündeki tartışmasız sahibi hükümdarın mı?Yoksa inciyi daha güzel gösteren güzelin mi?“Aidiyetindeki hakkaniyet şaibesi”, demiştim başlarken. Hangisine hak etsek inciyi, diğerleri haksız kalıyor. Kalsın. Deniz köpüklerinden doğan Venüs’ü, aşkın ve güzelliğin tanrıçası o güzelim inciyi kucağında Kıbrıs kıyılarına taşıyan istiridye aşkın da adı değil mi? Ve hakkımız olmayanı istemenin bir adı da aşk değil mi? Öyleyse incinin aidiyetinde daima haksız bir taraf bulunacak.Biz, ekonomik endişesi ağırlıklı hesaplar çıkara duralım.İnci, susuzluğuyla ağzını Nisan yağmuruna açmışlığının kefaretini ve karnında bir inci büyütmüş olmasının bedelini “kırılmakla” ödeyen istiridyenin hakkı olmuş olmasın sakın?İstiridyeyi kırmazsan inci çıkaramazsın!İstiridye kimin?Denizin.Ya deniz?Susalım! | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:03 am | |
| Sen yoktun... Hz Âdem'deydi nurun Önce cenneti, Sonra yeryüzünü şereflendirdin. Âdem nuruna affedildi Arafat bu affa şâhitti
Sen yoktun Nuh'un gemisindeydi Nurun... Dalgalar yeryüzünü boğarken Taprağın bağrındaki su Gökyüzüyle buluşurken Ve bu bir ilahi azap derken, Allah nurunu taşıdı binbir sebeple Tûfan, nurunu selamladı edeple...
Sen yoktun... Hz.İsmail'in alnındaydı Nurun İbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden "Rabbimiz" dedi, "Onlara kendi içlerinden Senin ayetlerini okuyacak Kitap ve hikmeti öğretecek onlara, Onları temizleyecek bir elçi gönder, Amin dedi on sekiz bin âlem Nurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarak Amin dedi İsmail. Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktı Medine'den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında.
Sen yoktun... Hz.İsa "Ahmed" diye muştuladı seni Alemlerin efendisi diye sana seslendi. Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine.. Çünkü bu âlemin reisi geliyor... Bekleyin Ahmed geliyor. Kainata rahmet geliyor. Havarilerin yüzünü okşayan, Ölüleri dirilten bir nefes oldun Ama sen yoktun...
Sen yoktun Sultânım, Hz. Abdullah'ın alnındaydı Nurun Başı eğik gezerdi mazlum Huteyle göklerden seni sorardı Varaka seni arardı semada Anneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler. Ağlayarak süslediler ölüme... Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler. Sen yokken, Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek. Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi. Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi... En son çocuk atılırken çukura Annesinin suretinde bir melek tuttu onu Ve tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi. Melekler süslüyordu hirâyı. Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur, Efendisine hazırlanıyordu mekke. Âlem Efendisine hazırlanıyordu Kainatın gözü Hz. Aminedeydi. Toprak yalvarıyordu rabbine, Allahım gönder artık diyordu. Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada
Ve bir gelişin vardı ya rasulallah, Bir inişin vardı yer yüzüne... Önünde cebrail! Ardında yalın kılıç melekler! Bir inişin vardı yer yüzüne... Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki de Öksüzler annelerine sarıldı doya doya.
Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini. Herşey sus pus olmuştu. Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay! Kainat bir isim duymak istiyordu. Ve bir ses yükseldi Âmine'nin evinden; Muhammed! Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini. Muhammed! Melekler öptü o nurdan ellerini. Muhammed! Seni yaratan Allah'a kurbânız ey dürri yekta! Sana o adı veren rahmana kurbanız
Artık sen vardın Susuz topraklara rahmet indi seninle Annenden sonra anne halime sevindi seninle Yağmura mı ihtiyaç var? Kaldır şehadet parmağını, Yağmurları salsın Allah. Sonra tut ağacın yaprağını, Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah. Yeterki sen iste, Sen iste yarasulallah Deki ben kimim? Dağlar, taşlar dile gelsin, Dilsiz çocuklar ellerinden tutup, Ente Rasulullah desin.
Sen vardın Bedir kârdı, Uhut dardı Hendek yârdı. Yiğitlerin vardı. Ölmek için yarışan yiğitler...
Hele bir enesin vardı senin. Enes bin malik... Uhut'ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına, Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu. Onlar da "Allah'ın Rasulü öldürülmüş deyince Enes kükremiş: " Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız? Kalkın ve O'nun gibi ölün! Demişti. Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü. Hem de ne şehit ey nebi! Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi. Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu...
Musab Bin Umeyr'in vardı senin. Uhut'ta sancağını taşıyan. Öyle bir aşkla sana bağlıydı ki Allah o gün melekleri Musab'ın suretinde indirdi.
Ebu hureyren vardı... Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı. Sen anlardın, Ya Ebâhir gel! Derdin.
Ve sen gittin... Bir gidişle gittin Ardında hüznün kaldı. Hasretin kaldı göklerde. Bilal ezan okuyamaz oldu Ne zaman teşebbüs etse Muhammed rasulullah demeye Dizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi.
Sonra günler ay, Aylar yıl oldu. Ve asırlar oldu Sensizliğe açtık gözlerimizi. Ama sen bırakmazsın bizi. Sen varsın ey şehitlerin sultanı Sen varsın! Bir şehit bile ölmezken Sana nasıl yok deriz. Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçip Beni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin. Ne anam var ne babam... Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden.
Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah! Bırakma bizi ki; Allah; Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor. Bırakma bizi! Hayatı seninle öğretti Rahman. Kulluğu seninle tanıdık. Duayı senden öğrendik sevgili! Hz Ömer umre için senden izin isteyince, "Kardeşcik" dedin ona, Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın? Bizler Ömer değiliz ama Bütün dualarımız senin için
Ey Rabbimiz! Rasulünü anışımızdan haberdar et! O'na binler salat, binler selam! Habibine Makam-ı Mahmut'u ver O'na vesileyi lutfet. O'nu refik-i Âlâya yükselt Bizi de affet O'nun hatrına affet Zatının hatrına Affet.
Dursun Ali Erzincanlı
*************
Ey felek neyledim nedir günâhım. Ben yâri görmedim dün de bu gün de ... İstediğim dürr-i yekta bir inci. Anı da bir hakkak delmedik olsa ... | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:05 am | |
| yukardaki gevherinin
Ârifin mutlak kelâmın duymaya irfân gerek, Sırr-ı muğlaktır gönülde zevk ile vicdân gerek. Bir hazînedir tasavvuf mâlik olmaz her hasis, Bulmağa anı dü âlemde beğim sultan gerek. Ârifin sözlerini yine ârif olan bilir,çünkü “İrfan” gönülde kapalı bir sırdır,ancak zevk ve vicdan ile bilinir.Bir insan ârif olmayınca vicdan sâhibi olamaz. Dürr-i yektâ kânını âlemde bulmak isteyen, Bulmaz anı nehr içinde bahr-i bî-payân gerek. Ma’rifet dâ’vâsın eden müddeî bilmez mi kim, Dildeki dâ’vâya elde hüccet-ü bürhân gerek. Ârif oldur halkı başına üşürmek istemez, Gönlü cümle halk içinde hâk ile yeksân gerek. Kibr-ü ucbun illetinden kurtulup sağ olmağa, Bil tabîbin mâ’nâda Şeyhin senin Lokmân gerek. Şöhret ıssı ma’rifet kenzini bulmaktır muhal, Varlığın şehri senin baştan başa virân gerek. Dürr-i yektâ öyle gelişi güzel bulunmaz anı bulmağa sonsuz bir deryâ gerekir, yani tevhîdin tâlimine Mürşid-i Kâmil ister. Hüdâyi Mahmut efendi “Enfâs” namındaki kitabinda bir hikâye yazar: Dervişin biri şeyhine gelir,evlenmek için müsaade ister. Şeyhi olur der. Fekat derviş ben Padişâhın kızını isteyeceğim efendim.Şeyhi de olur der. Derviş sokağa çıkarak acaba Padişâhın kızını kimden isteyebilirim diye sorunca,Şeyhülislâmdan derler. Fakir derviş Şeyhülislâma gider.”Efendim ben Allâhın emriyle ve Resûlüllâh şeriâtı üzerine Padişâhın kızını almak isterim” der.Şeyhülislâm bir gün huzurda iken “Efendim bir fakir derviş gelip kızınızı benden istedi”. Cevaben Padişâh : “Biz Kureyşî değiliz ki neslen küfüv ve gınâ ( eş ve zenginlik ) isteyelim ama o fakir kızıma nişanlık olarak bir dürr-i yektâ getirirse kızımı veririm”. Şeyhülislâm Padişahın emrini dervişe tebliğ eder. Derviş pek alâ der ve çarşıda dürr-i yektâ nın nerede bulunabileceğini sorar, öğrenir.Derviş kalkıp oraya gider,soyunup denize dalar çıkar,dalar çıkar,yorulur,gücü dermanı kalmaz.deryânın kenârına çekilir, yorgunluktan ve açlıktan yığılır kalır. Daha önce yemin etmişti,yâ ben dürr-i yektâ’yı bulurum,yahut da bu deryâ kıyısında can veririm. İşte bu baygınlık esnâsında uykuya dalar. Hak-kın emriyle deryâda fırtına çıkar, derviş de bu gürültüden uyanır. Bakarki yanında beş altı adet dürr-i yektâ duruyor. Heman onları koynuna doldurur ve gidip Şeyhülislâm efendinin önüne döker ve böylece Padişâhın kızını alır. İşte himmet sarfı böyle olur. Bu misâlde olduğu gibi bir kimse tevhîde himmet sarfedince muhakkak ona vâsıl olur ve mürşid-i Kâmili bulur, çünkü tevhîdin kaynagı Mürşid-i Kâmildir.Şâyet o derviş dere veya nehirlerde inciyi arasaydı bulabilirmiydi, bulamazdı. Sordu soruşturdu, nerede bulacagını öğrendi, Cenâb-ı Hak da ona istediğinden fazlasını verdi. Ölmeden evvel ölüp kabre girip haşre çıkıp, “Mâlik-el mülk”-ün şuhûdunda gönül hayrıçün gerek. İnsan “Mûtû kable en temûtû”, “ölmeden önce ölünüz” sırrına mazhar olup tabii ölüm ile ölmeden önce ihtyârî ölümü ile kabre girip ve haşre çıkarak “Mâlikel mülkün” şuhûdunda hayran olmalıdır. Nefsi tamûsun sırât-ı şer’i ite bunda geçüp, Kalp evi hep hûr-û gilmân cennet-i rıdvân gerek. öyleyip işittği dahî görüp fikrettiği, Üstüvâ-i arş-ı sırda hazret-i Rahmân gerek. Her kaçan tûtîlere feth-i dehân ettik ol, Lezzetinden tûtîler sözlerine nedmân gerek. Geh hamûş olup dilinden kimse almaya cevab, Geh açılıp şâd olup güller gibi handân gerek.. Gâh üns, gâh haşyet gâh rü’yet geh sucûd, Gâh sahv-ü gâh mahv geh vücûd geh cân gerek. Terkedüp cümle kuyûdâtı erişe sırfe ol, Sırfe erse bir gönül içi anın ummân gerek. Aradan iskât edip cümle izâfâtı hemân, Hak vücûdu âşikâre gayrisi pinhân gerek. Çünkü ârîdir izâfattan vücûdu dilberin, Zevk-i küllî isteyen âşık dahi üryân gerek. Mısrıyâ terk-i izâfât etmeğe lâyık olan, Kümmel-i insân içinde bindebir insân gerek. Üstüvayi arş-ı sırda hazreti Rahmân gerek” Hazreti Rahmândan murad “Gavs-ı âzam” dır, çünkü Gavs, Rahmân isminin mazharıdır ve bütün âlemlerde mütesarrıf olan Gavstır.”Er-rahmân alel arş-is-tivâ”, “Rahmân arş-ı alâsında hükümrândır” âyetindeki “Rahman” dan murad Gavstır, yani “Gavs-ı azâm arş üstünde müstevî oldu” demektir. Zirâ Gavsın azâmeti şudurki bu âlemler anın avucunda bir hardal dânesi kadardır. Anın “Sâhib-i şimâli” ve “Sahib-i yemini” tâbir olunan vezîrleri vardır. “Gâh sahv-ü gâh mahv geh vücûd geh cân gerek” Burada mahv-ü sahv işret ehlinin tam sarhoşluğu ile teşbih edilmektedir. Bu da “Men arefe Rabbehû---tâl-i lisânuhu--- ve men arefe Rabbehû---küllü lisânehû---sırrına işârettir.
http://seyyidin.blogcu.com/misri-divan-9/9117993 mısri divan 9 | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:15 am | |
| dürr i yekdane
osmanlıca. tek inci. dürr - inci dürr-i yetîm - yetîm inci dürr-i yektâ - eşsiz inci dürr-i şâhvâr - şahlara lâyık inci | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:16 am | |
| Denizin Göz Kamaştıran Mücevherleri: İnciler İnsan dünya üzerinde her nereye gözünü çevirip bakacak olsa ihtişamlı bir yaratılış, kusursuz bir tasarım ve hayret verici özelliklerle karşılaşır. Bu kitap boyunca verdiğimiz örnekler bu ihtişamın yalnızca birkaç küçük detayıdır. Allah insanlar için yeryüzünde görünümü son derece güzel olan pekçok bitki ve hayvan türü yaratmıştır. Doğadaki her detayı insanın zevk duyacağı, lezzet alacağı şekilde var etmiştir. Tüm bunlarla birlikte yeryüzünde pek çok süs eşyası da Allah tarafından yaratılarak insanların hizmetine sunulmuştur. Bu süs eşyalarından biri olan inciler ihtişamlı güzelliklerinin yanısıra, her yönden ilginç özelliklere de sahiptirler. İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır. İncileri genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyeler üretirler. Bu istiridyelerin kabuklarının dirençleri oldukça yüksektir. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcıdır. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynamaktadır. istiridye İstiridyeler içlerine kum, çakıl veya zarar verecek parazit organizmalar girdiğinde bundan rahatsız olurlar. Bu gibi durumlarda bir korunma yöntemi olarak bu davetsiz misafiri izole ederler ve üzerini sedefle kaplamaya başlarlar. İşte bu kaplama işlemi incinin oluşumundaki ilk aşamadır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır. Peki istiridyenin içinde sedef maddesi nasıl oluşmaktadır? İstiridyenin iç derisindeki katmanlarda sedefi oluşturan iki ana madde bulunur. Bir katmanda inciyi meydana getiren ve "aragonite" adı verilen, kalsiyum karbonat içerikli bir mineral, diğerinde ise incideki bu aragonite maddesini bir arada tutacak olan uhu benzeri "conchiolin" maddesi bulunur. Aragonite yarı şeffaf bir madde olduğu için inciye parlaklık kazandıracaktır. Bu iki maddenin istiridye (aslında beyni bile olmayan bir et parçası) tarafından üretiliyor olması, sonra bunların biraraya gelip bir toz tanesini kaplayarak inci gibi bir güzelliği oluşturması elbette ki düşündürücüdür. İstiridyenin korunma amaçlı ürettiği inci, insanlar için estetik bir süs olarak yaratılmaktadır. Allah Rahman Suresi'ndeki "İkisinden de inci ve mercan çıkar." (Rahman Suresi, 22) ayetiyle incilere dikkat çekmiştir. Ayrıca Kuran'da, dünyada insanlara bir güzellik olarak sunulan incilerden cennet süslerinden biri olarak da bahsedilmektedir. İNCİ HAKKINDA BİLMEDİKLERİNİZ İnci nasıl oluşur? Kültür incileri, canlı istiridyelere (Akoya veya güney denizi incileri) veya midyelere (tatlı su incileri) yerleştirilen ve genellikle doğal kabuktan bir boncuk veya etli bir doku parçası olan bir küçük uyarıcıdan elde edilir. İstiridyeler veya midyeler, uyarıcıya tutunan ve 'sedef' denilen bir madde salgılar. Ortaya çıkan sedef tabakaları incileri oluşturur. Kaç yılda elde edilir?Bir inci elde etmek genellikle birkaç yıl sürer. Midyelerin üç yıla kadar süren olgun bir yaşa gelmesi gerekir. İncinin tam büyüklüğüne ulaşması bir üç yıl daha sürebilir. İncinin oluşmasını sağlayan doğal uyarıcı inciyi şekil bozukluğuna uğratabilir ya da istiridye hastalıktan dolayı ölebilir. Beş ila 10 yıllık bir dönemin sonuna kadar, yalnızca istiridyelerin yüzde 50'si canlı kalır. Üretilen incilerden ise yalnızca yaklaşık yüzde 5 kadarı en iyi mücevher üreticileri için yeterli kaliteye ulaşır. Başından itibaren inci yetiştiricisi, birçoğu hiçbir üretimde bulunmayacak veya ölecek olan her istiridye için 100 dolardan fazla harcama yapar. | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:18 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| | | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:20 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:21 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:21 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:23 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:23 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:24 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:24 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:25 am | |
| | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:29 am | |
| [center] Yuvarlak İnciler Yuvarlak inciler kusursuz bir küre şekline sahiptirler. Bir inci kabuklu deniz hayvanının içerisinde ne kadar fazla kalırsa şeklinin de o oranda bozulduğu ve yuvarlaklığını kaybettiği bilinmektedir. Hem büyük hem de kusursuz yuvarlaklığa sahip inciler oldukça ender bulunmaktadır. Bulunanların birçoğu ise Güney Denizi'nden çıkarılmaktadır. Yuvarlağa Yakın İnciler Yuvarlak incilerle şekil farkı çıplak gözle görülemeyen, küre şekline çok yakın incilerdir. Şekil, incinin kalitesi açısından önemli bir faktör olduğu için, gözle görülemeyen bu şekil farkı bile incinin değerini düşürür. 20. yüzyıldaki kültür incisi üretiminin tüm dünyaya yaygınlaşmasından önce doğal yollarla elde edilen incilerin bir çoğu yuvarlağa yakın incilerdendi. Oval İnciler Genelde tatlı su kabuklu hayvanlarının ürettiği inciler farklı şekillere meyillidir. Bunun en yaygın örneği ise oval incilerdir. Tatlı su kültür incilerinin Çin'de üretilmeye başlaması ile dünyada yaygınlaşmıştır. Değerli olanları simetrik şekle sahip oval incilerdir. Oval formu sıklıkla, aynı kabukta büyüyen iki incinin birleşmesinden doğar. Buton(Düğme) İnciler Birçok insan kabuklu deniz hayvanlarının bir tek inci ürettiğini zannader. Bunun aksine tek bir kabuklu hayvan bir düzine inci üretebilir. Buton şeklinin oluşumu da bu sebeptendir. Diğer incilerin arasında kalanlar yana doğru genişleyerek bu şekli alır. Yüzyılın başında Amerikan tatlı su incilerinden üretilen bu inciler tekstilde düğme olarak kullanılmış ancak plastik sanayinin gelişimi ile geri planda kalmışlardır. Biwa İncileri 'Biwa'; Japonya'nın Kyoto şehrinin yakınındaki bir gölün ismidir. Bu göl Japon tatlı su incisi üretiminin merkezidir. İlginç şekil ve renkleriyle ünlü olan bu inciler halen sadece Japonya'da üretilmektedir. Ünlü İnciler Chrysanthemum Brooch (Krizantem Broş) Paulding Farnham tarafından Tiffany & Co. için 1904 yılında tasarlanan bu eşşiz broş, platinyum, pırlanta ve Missisipi tatlı sus incilerinin kombinasyonuyla oluşturulmuştur. Tatlı sus incilerinin asimetrik olmaya yatkın karakteri bu broşta farklı bir tasarımın ortaya çıkmasını sağlamıştır. Ünlü Amerikan opera sanatçısı Lillian Russell tarafından alınan broş en son olarak Amerikan Doğal Tarih Müzesi'ndeki yerini almıştır. Afrodit İğnesi (Aphrodite Pin) Günümüz Kıbrıs'ında Kouklia olarak blinen yerleşimin yakınındaki Afrodit Tapınağı'nda bulunmuştur. Bulunduğu lahitte açıkca yazılmıştır ki; Aratas'ın eşi Paphoslu Afrodit Eubola tarafından kullanılmıştır. En eski İnci örneklerinden biri olan bu mücevher, eski çağlarda Kıbrıs ve ortadoğu'nun en önemli din merkezlerinden biri olan Paphos M.Ö. 294 yılında Mısır kontrolüne geçmesiyle Afrodit Tapınağı'na adanmıştır. Günümüzde ise diğer birçok tarihi eser gibi TheBritish Museum'da serglenmektedir. Abernathy İncisi (Abernathy Pearl) 26.6 gramlık bu tatlı su incisi, İskoçya nehirlerinde bulunan en mükemmel incidir. Abernathy incisi hem boy hem de kalite olarak bulunması en nadir incilerdendir. Abernathy İncisi 1967 yılında profosyonel bir inci dalıcısı olan Bill Abernathy tarafından İskoçya'daki Kay nehrinde garip şekilli bir istiridyenin içerisinde bulunmuştur. Abernathy incisinin ünü bütün ülkeye yayılmış ancak sanayi devriminin tatlı su kaynaklarına verdiği kalıcı zarar istiridye nüfusunu ortadan kaldırmış ve bir efsaneye dönüşen bu incinin herhangi bir eşi daha bulunamamıştır. 1992 yılına kadar Cairncross şehrinde bir mücevher dükkanında muhafa edilen inci daha sonra ismini açıklamak istemeyen bir müşteriye satılmıştır. Arco Vadisi İncisi Marko Polo'nun rivayetine göre; 1495 gramlık bu devasa inci, Çin imparatoru tarafından ünlü Moğol hükümdarı Kubilay Kağan'a hediye edilmiştir. Barok şekilli inci en son olarak Abu Dabi'deki bir açık artırmada 8 milyon USD karşılığında ismini açıklamayan bir Fransız kolleksiyonere satılmıştır. 'Allah' İncisi (Pearl of Allah) Doğal inciler arasında en büyüğü olarak da adlandırılan 'Allah İncisi'nin hikayesi 2500 yıl öncesine kadar dayanır. 6350 gramlık inci ilk olarak Taoizm'in kurucusu Lao Tzu tarafından barış ve uyumun sembolu olarak adlandırılmış ama daha sonra kaybomuş ve nihayet 1934 yılında Filipinler'de Etem adında bir inci dalıcısı bulmuş ve 'Allah İncisi' ismini vermiştir. 40 milyon USD değer biçilen inciyi Usame Bin Ladin'de almaya çalışmış ama VictorBarbish adlı bir koleksiyoner incinin sahibi olmuştur. Umut İncisi (Hope Pearl) Tuzlu su yumuşakcaları tatlı su akrabalarına nazaran daha büyük oldukları için genelde incileri de o nispette büyük olur. Ancak çok nadir de olsa tatlı su incilerinin de devasa boyutlara ulaşabilmesi mümkündür.Bunun en canlı örneği ise umut incisidir. 1170 gramlık bu inci genel olarak saf bir beyaz ışık verse de, yeşilimsi bir bronz renge de sahiptir. 19.yüzyılın ünlü bankerlerinden Henry Hope tarafından satın alınan inci günümüzde Londra Doğal Tarih Müzesi'nde sergilenmektedir. Seyyah İncisi (La Peregrina Pearl) Gümüş renkli ,emsalsiz ,131 gramlık ve kusursuz damla şekliyle La Peregrina tarih boyunca gözden düşmemiştir. Orijini Güney Amerika'ya dayanan La Peregrina 16. yüzyılda İspanyol denizciler tarafından Kral II.Phillip'e verilmiş o da İngiliz kraliçesi Mary'a düğün hediyesi olarak sunmuştur. Yüzyıllarca İspanyol kraliyet ailesince saklanmış daha sonra da Fransız saraylarını süslemiştir. 1969 yılında İngiliz aktör Richard Burton tarafından 37 bin USD karşılığında satın alınıp eşi Elizabeth Taylor'a sevgililer günü hediyesi olarak verilmiştir. Pırlanta ve yakutlarla süslü bu mücevher halen son sahibinin boynunu süslemektedir. Tarihte İnci Binlerce yıl önce, yazılı tarihten uzun zaman evvel, ilk insan ilk inciyi muhtemelen deniz kıyısında yiyecek araken keşfetmiştir. Tarih boyunca inci, sıcak iç parıltısı titrek yanar dönerliği ile, en çok değer verilen ve aranan değerli taşlardan biri olmuştur. Birçok kültürün dininde mitolojisinde en eski zamanlardan beri inciye sayısız atıf bulunabilir. Hindular inciyle ay arasında bir bağ kurmuş, evlilik serenomilerinde ise saflığın bir sembolu olarak eşe hediye edilmiştir. Eski Mısırlılar inciler kendileriyle birlikte gömecek kadar değer vermiştir. Markus Antonius'tan bir bahis kazanıp bütün bir ülkenin varlığını bir öğünde yutabilmek için, Kleopatra'nın tek bir inciyi bir kadeh şarap içerisinde eritip içtiği rivayet edilir. Bilinen ilk inci takı milattan önce 520 yılında ölen bir Pers kraliçesinin lahitinde bulunmuştur. Günümüzde Paris'deki Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Eski Roma'da inciler, varlık ve sosyal statünün en üstün simgesi olarak kabul edilmiştir. İnci mücevher takabilmek ise yalnızca aristokratlar için bir lükstü. Grekler inciye hem rakipsiz güzelliği hem de aşk ve evlilik ile ilişkisi dolayısıyla çok değer vermiştir. Kraliçe Mary(1867-1953)'nin Doğalve Derin Bir Pembeye Sahip İnci Mücevheri Asil sınıftan güzel genç kızların zarif inci kolyeler taktığı Karanlık Çağlar boyunca kahraman şövalyeler incileri genellikle savaş alanlarına taşımışlardır. Parlak değerli taşların sahip olduğu sihrin kendilerini zarar görmekten koruyacağına inanmışlardır. Rönesans, Avrupa kraliyet saraylarının inciler içerisinde yüzdüğüne tanıklık etmiştir. İncilere çok değer verildiğinden dolayı, çok sayıda Avrupa ülkesi asil sınıf dışındakilerin inci takmasını yasaklayan kanunlar çıkarmıştır. Avrupa'nın Yeni Dünya'ya yayılışı sırasında, Orta Amerika sularında inci bulunması, Avrupa'nın servetine servet katmıştır. Ne yazık ki denizde yetişen değerli taşlara yönelik açgözlülük ve zaaf, 17 yüzyılda bütün Amerikan inci istiridyesi popülasyonunun tükenmesine yol açmıştır. 1900'lerin başında doğal incilere yalnızca zengin ve ünlüler ulaşabilmiştir.1916 yılında, ünlü Fransız kuyumcu Jacques Cartier, değerli gayrımenkul karşılığında iki inci kolye vererek New York'un ünlü Beşinci Caddesi'ndeki mağazasını almıştır. Bugün inci yetiştiriciliğinin ilerlemesi ile, inciler herkes tarafından alınabilmekte ve bulunablimektedir. Kültür incileri doğal incilerle aynı özellikleri paylaşmakta olup canlı istiridyeler tarafından yetiştirilmektedir. Tek fark insan tarafından gerçekleştirilen az miktardaki teşviktir. Eski çağlardan beri, inci kusursuz güzelliğin simgesi olmuştur. Bilinen en eski cevher olup yüzyıllar boyunca en değerli taş olarak kabul edilmiştir. M.Ö. 520 yılında ölen bir Pers prensesinin lahdinde bulunan, bilinen en eski mücevher parçası Paris'teki Louvre Müzesi'nde sergilenmektedir. Eski insanlar için inci ayın simgesiydi ve sihirli güçlere sahipti. Klasik Roma'da yalnızca belirli rütbeye sahip insanların inci mücevher takmasına izin verilirdi. Edebi olarak inci kelimesinin Latince karşılığı 'eşsiz' demektir ve bu, iki incinin birbirine benzemediğinin kanıtıdır. İnciler saflığı ve masumiyeti simgelemeleri nedeniyle ideal düğün hediyesi olarak kabul edilmiştir. Hindu dininde, delinmiş incinin hediye edilmesi ve delinmesi evlilik törenin bir parçasını oluşturmuştur. Romantik dillerde (İspanyolca, Fransızca, İtalyaca) margarita inci demektir. İnci kelimesi İngilizce dilinde 14. yüzyılda görülmüştür. Onüçüncü ve ondördüncü yüzyıllarda inciler, Avrupa'da şahsi süs olarak çok moda olmuştur. İngiltere Kraliçesi I.Elizabeth'in dizlerine kadar uzanan 7 adet inci kolyesi bunun kanıtıdır. Hem erkek hem de kadın giysileri incilerle işlenmiştir. Amerika kıtalarında hem İnkalar hem de Aztekler, güzellikleri ve sihirli güçleri dolayısıyla incilere değer vermişlerdir. İstiridye gibi kabuklu deniz hayvanlarının içinden çıkarılan, genellikle ziynet eşyası olarak kullanılan küçük tanedir. Bunlar, küçük, yuvarlak, yüksek değerli, sert, sedef rengindedirler. Hayvanın vücuduna bir kum tanesi, bir parazit veya yapay olarak bir sedef parçası girince, kendini koruma amacıyla etrafını kaplayan sedefimsi bir madde salgılar. Böylece tabaka üst üste gelerek küresel inci meydana gelir. Eski bir Arap efsanesi bize, incilerin, ayışığı ile dolu çiğ damlaları okyanusa düştüğü ve istiridyeler tarafından yutulduğu zaman oluşturulduğunu anlatır. Modern bilimsel açıklama bu kadar romantik olmamakla birlikte,yine de oldukça büyüleyicidir. Bu nedenle sonuçta ortaya çıkan çekirdek, doğal incide olduğundan çok daha büyüktür. Yine de güzel ve taş kalitesinde bir inci yaratmaya yetecek kadar sedef (uyarıyıcı kaplayan salgılanmış sıvı) tabakası bulunduğu sürece, çekirdeğin büyüklüğünün güzellik veya dayanıklılık açısından hiçbir önemi yoktur. Esas olarak üç tip inci vardır: doğal, kültür ve taklit. Bir kültür incisi de yukarıda belirtilen işlemler sonucu oluşur. Tek fark, uyarıcının cerrahi olarak yerleştirilmiş bir boncuk veya Sedef denilen bir kabuk parçası olmasıdır. Bu kabuklar genellikle kendi açılarından kaliteli inciler için uyarıcı katalizörleri olarak önemli miktarlarda para eden sürtülerek parlatılmış istiridye kabuklarıdır. İnciler tatlı veya tuzlu su kaynaklarından gelebilir. Tipik olarak tuzlu su incileri daha yüksek kaliteli olma eğilimine sahiptir; buna rağmen kalite bakımından yüksek kabul edilen tatlı su incisi türleri de vardır. Tatlı su incileri, en sık rastlananı kabarmış pirinç görünümü olduğu halde, şekil olarak çok düzensiz olma eğilimine sahiptir. Bununla birlikte, değeri belirleyen, incinin kaynağından ziyade tek tek incileri özellikleridir. Bir inci elde etmek için kullanılan yönteme bakılmaksızın, süreç genellikle birkaç yıl sürer. Midyelerin. Üç yıla kadar sürebilecek olgun bir yaşa gelmesi ve sonra bir uyarıcının yerleştirilmesi veya doğal olarak girmesi gerekir. Uyarıcı yerleşir yerleşmez, incinin tam büyüklüğüne ulaşması bir üç yıl daha sürebilir. Uyarıcı genellikle reddedilebilecek, inci müthiş bir şekilde şekil bozukluğuna sahip olacak veya istiridye hastalıktan veya sayısız komplikasyondan dolayı ölebilecektir. Beş ila on yıllık bir dönemin sonuna kadar, yalnızca istiridyelerin %50'si canlı kalmış olacaktır. Üretilen incilerden ise yalnızca yaklaşık %5 kadarı en iyi mücevher üreticileri için yeterli kalitede olacaktır. Başından itibaren inci yetiştiricisi, birçoğu hiçbir üretimde bulunmayacak veya ölecek olan, yetiştirilmiş her istiridye için 100 USD'den fazla harcama yapacağını tahmin edebilir. İstiridye ve İnci Tuzlu Su Kültür İncisi Taklit inciler tamamen ayrı bir olaydır. Çoğu durumda bir cam boncuk, balık pullarından yapılan bir solüsyonun içerisine daldırılır. Bu kaplama ince olup sonunda aşınabilir. Sahte inciler dişlerinizin üzerinde kayar, halbuki gerçek incilerin üzerindeki sedef tabakası pürüzlü bir his verir. Mayorka Adası, taklit inci sanayii ile tanınır. İnciler Nerede Bulunur? İTarihsel olarak dünyanın en iyi incileri, İran Körfezi'nden, özellikle bugün Bahreyn olarak bilinen yerden gelmektedir. İran Körfezi'nin incileri, nefeslerini tutarak dalış yapan dalgıçlar tarafından yaratılan ve toplanan doğal incilerdir. Körfez incilerinin özel parlaklığının sırrı, muhtemelen ada çevresindeki tatlı ve tuzlu suyun benzeri olmayan karışımından elde edilmiştir. İran Körfezi'nin doğal inci sanayii, büyük petrol birikimlerinin keşfedilmesi ile 1930'ların başında ne yazık ki birdenbire sona ermiştir. Bir zamanlar inci için dalış yapanlar, zenginliği, petrol sanayii tarafından getirilen ekonomik patlamada aramıştır. Sızan petrolden kaynaklanan su kirliliği ve istiridyelerin gelişigüzel aşırı avlanması esas olarak bir zamanlar Körfez'in inci üreten eski sularını mahvetmiştir. Bugün inci dalgıçlığı yalnızca bir hobi olarak yapılmaktadır. Yine de Bahreyn, yüksek kaliteli inciler için en önde gelen ticaret merkezlerinden biri olarak kalmaktadır. Aslında, bölgenin mirasını korumak çabası içerisinde, kültür incileri Bahreyn inci piyasasında yasaklanmıştır. [/center] [/center] [/center] [/center] [/center] | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:34 am | |
|
İnci Çoğunlukla yuvarlak kristalleşmiş organik maddelerdir.Doğal incileri , genellikle inci midyesi denilen ve birçok türü bulunan istiridyeler üretir.Dirençleri oldukça yüksektir.Kalsiyum esaslı olan birleşimleri sedefinkiyle büyük benzerlik gösterir.Rengi beyaz,siyah pembe,gri olabilir.İnci meleklerin veya ibadet edenlerin gözyaşlarına benzetilmektedir. İnci, alçakgönüllülüğün,iffetin,temizliğin,sevgi ve şefkatin,hoş ve mutlu bir evliliğin, mutlu yuvaların simgesidir. İnci Taşının Etkileri
- Olumsuz duyguları ortadan kaldırarak,olumlu duyguların oluşmasını sağlar.
- İnsanların bu taşı kullanan kişiye yakın davranmalarını sağlar güven verir.
- Zorluklara karşı dayanma kuvveti ,özgüven ve değerli olma duygusu verir.
- Sanatsal yönden gelişmeyi sağlar,
- Sezgi gücünün geliştirir
- İncinin yararının görülmesi için gümüş içine yerleştirilmiş olmasında fayda vardır.
İNCİ HAKKINDA İnci, deniz kökenli bir organizma olan molüsk (istiridye diye bilinen yumuşakça) içinde doğal bir şekilde oluşan değerli bir taştır. Doğal inci çok nadir bulunur. Bu sebeple günümüzde tüketiciye sunulan inciler kültür incisidir. Kültür incisi üretmek için istiridye veya midye içine bir kum tanesi veya boncuk yerleştirilir. Böylece istiridye harekete geçecek ve içindeki kum tanesi veya boncuğu sedef ismi verilen maddenin pürüzsüz katmanlarıyla kaplamaya başlayacaktır. Bu kristalize element inciye eşi bulunmaz renk ve görkemli parlaklığını vererek kabuğu oluşturmaya yardımcı olur. Sağlıklı kültür incileri köklerine göre gruplandırılır. Bu kategoriler dört alandan oluşur:
İstiridye türleri Coğrafi yerleşim Tuzlu su Tatlı su
Aşağıda resmini gördükleriniz James A.'ın sizlere sunduğu dört çeşit tuzlu su kültür incisidir. Bu çeşitlilikteki inciler dünyanın değişik yerlerinde bulunan tuzlu su inci çiftliklerinden toplanır. Akoya incileri Japonya ve Çin kökenlidir. Akoyaları üreten istiridye "Pinctada Fucata" ismiyle anılır. Bu incilerin çapları ortalama 6-7 mm olmakla beraber, 9 mm'yi bulanları da vardır. Gül rengi tonunda beyaz bir görüntü sergilerler. Elde edilen Akoya'ların büyük bir yüzdesi yuvarlaktır. Bu istikrarlı biçim ve boyutlarına bağlı olarak Akoya kalitesindeki inciler mükemmel uyumlu inci dizileri oluştururlar. Güney Denizi tipi kültür incilerinin kökenleri Avustralya, Endonezya ve Filipinler'dir. Bu bölgelerdeki istiridyenin genel adı "Pinctada Maxima"dır. İki çeşit Pinctada Maxima vardır; altın dudaklı ve gümüş dudaklı. Altın rengi, gümüş rengi veya satensi mat görünüşleriyle, Akoya'nın yansıtıcı doğasından oldukça farklıdırlar. Çapları 10-15 mm, ortalama 13 mm olan Güney Denizi incileri Avustralya'da yabani bölgelerde bulunurlar. Bunun tam aksi şekilde, Endonezya ve Filipinler'deki inciler yaklaşık 2 mm daha küçüktürler ve üreme çiftliklerinde yetiştirilirler. İnci dizilerinde benzer boyutlarda inci bulmak güçleştiğinden, Güney Denizi incileri Akoya'dan daha pahalıdır. Bu tip inciler daha az inci gerektiren, gerdanlık, yüzük, ve mücevher tasarımlarında kullanılırlar. Tahiti tipi kültür incileri ise Fransız Polenezya'sının kıyı göllerinden gelir. TV'deki "Survivor" dizisiyle şöhrete kavuşan Cook Adaları da bu incilerin diğer ünlü vatanıdır. "Pinctada Margaritifera" vaye "siyah dudaklı inci" Tahiti'li incileri oluşturan istiridyenin diğer isimleridir. Patlıcan, tavus kuşu ve fıstık şeklinde geniş bir renk yelpazesi sunan bu inci çeşidinin çapı 8 ila 14 mm; ortalama 9,5 mm'dir. Bu iri Tahiti tipi incilerle sıradışı renk düzenlerinde oldukça pahalı mücevherler tasarlanır. Bunun yanında, Güney Denizi incileri gibi Tahiti kalitesindeki inciler de, tek, çift veya set halindeki mücevher tasarımlarında kullanılarak daha makul fiyatlara satılabilirler. Tıpkı Akoya'lar gibi, Tatlı Su kültür incilerinin de vatanı Çin'dir. Fakat bu inciler istiridye içinde büyümezler ve biçimleri daha küçük ve daha az yuvarlaktır. Bu inci tipinin rengi benzersizdir çünkü renk midyenin doğal özelliklerine bağlı olduğu kadar, istenilen renge ulaşmak için bir işleme de tabi tutulabilir. Bu incileri üreten yumuşakçalara midye denir. Tatlı Su incilerinin başlıca üreticisi Hyriopsis Cumingi'dir. Bu tipin bir miktarı Japonya'da yetiştirilir ancak dünyanın Tatlı Su tipi inci ihtiyacının çoğunluğu Çin'den karşılanır. Tüm Tatlı Su ve Tuzlu Su tipi inci üreticilerinin beraber üretebildiği miktarın 15 katını yalnız başına Çin üretebilir durumdadır çünkü bir midyenin içinde birden fazla inci yetiştirilebilir bu da tek seferde bir çok inci demektir. Ve bu incilerin her birinin çapı 4 ila 11 mm'dir. Bu kadar yüksek miktarda Tatlı Su incisi üretilebilmesi bu kalitedeki incinin diğer kalitedeki kültür incilerine kıyasla çok daha makul fiyatlarda pazarlanmasını sağlar. Renk Gökkuşağı renklerinde inciler mevcuttur; gül rengi diye bilinen pembemsi, gümüş beyaz, yeşilimsi beyaz, krem rengi, altın tonları, gri, konyak ve siyah. Hem renkli hem de beyaz zeminli inciler için renk artırımı yapılabilir. Boyut Bir incinin çapı milimetre ile ölçülür. Çoğunlukla, inci ne kadar iri ise o kadar nadir ve kıymetlidir. Biçim İncinin ne kadar yuvarlak ve simetrik olduğu ne kadar kıymetli olduğunun göstergesidir. Sıra dışı bir şekilli asimetrik bir inci tipi olan Barok İncisi ilgi çekici ve yuvarlak incilere kıyasla daha uygun fiyatlıdır. Yüzey İnci üzerinde ne kadar az leke, renk değişimi, çatlak, benek varsa o derece kıymetlidir. Parlaklık Parıltılı inci göz alıcıdır. İnci oluşum esnasında istiridye içinde ne kadar uzun tutulursa, inciyi kaplayan sedef tabakası o kadar kalınlaşır ve dolayısıyla incinin parlaklığı da aynı miktarda artar.
[/center] [/center] [/center] | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama Salı Ara. 07, 2010 10:36 am | |
| son resimler yazılar şuradan alınma
http://www.msxlabs.org/forum/dogadan-manzaralar/179079-inciler-inci-resimleri-6.html | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6736 Rep Gücü : 10015190 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama C.tesi Ara. 18, 2010 12:20 am | |
| inci Denizin dalgalarının kıyıyı okşadığı sahillerin birinde bir çakıl taşı varmış. Hergün güzelim dalgaların sesini dinler mest olurmuş. Öyle bir ahenkle müzik söylermiş ki dalgalar onları dinleyince ayrı alemlere gidermiş. Bir gün çakıl taşının yanına güzel dalgalar bir hediye paketi bırakmışlar. Bu hediye bir midyeymiş.
Midye çakıltaşının denizi görmesini biraz engelliyormuş. Çakıl taşı bu duruma üzülmemiş. gel zaman git zaman bir akşam midye kabuğu hafif ikiye ayrılmış. Ay ışığında içindeki inci parıl parıl güzelliğini göstermeye başlamış. Çakıl taşının gözleri kamaşmış. Bütün gece ona hayran hayran bakmış. Güneş doğunca bir martı ayağıyla midyeyi ikiye ayrılmış. İncinin güzelliği bütün bütün ortaya çıkmış. Çakıl taşı, inciye bakmış. İnci:
-Ne zorlukları aştım, sabırla. Midyenin içine bir kum tanesi olarak girdim. Kozanın içindeki tırtıl gibi, çamuru yiyen fidan gibi sabırla geldim, bugünlere.Sahilde dolaşan bir insan inciyi görmüş ve almış eline:- Yaşasın! Ne güzel bir kolye olur, bu. Güzelliklere güzellik katar demiş. İnsan, inciyle beraber uzaklaşmış. Çakıl taşı da onlar kaybolana kadar onlara bakmış. Yine dalga seslerine kulak vermiş, gözlerini ufka çevirmiş. Yine eskisi gibi güneşin doğuş ve batışını seyredebilmiş.
*******************
Değerli süs maddeleri arasında bir canlı tarafından üretilen tek mücevher inci... Pırıltısıile inci, hemen her dilde aynı... İşte incinin muhteşem hikayesi... İNCİLERİN İSTİRİDYE KABUKLARI İÇİNDEN NASIL ÇIKARILDIĞINI GÖRMEK İÇİN LÜTFEN TIKLAYIN>>>
Değerli süs maddeleri arasında bir canlı tarafından üretilen tek mücevher inci. Yumuşak ve tatlı pırıltılarıyla inci, hemen her dilde "güzellik'' ve "yüksek değer''le eş anlamlı bir sözcük olarak kullanılmaktadır.
BİR İNCİ HİKAYESİ...
Okyanusun dibinde yatan bir istiridye, su üzerinden akıp geçsin diye, kabuğunu açmış. Su içinden geçerken, solungaçları yiyecek toplayıp midesine gönderiyormuş. Aniden, yakınındaki bir balık, bir kuyruk darbesiyle kum ve çamur fırtınası oluşturmuş.
İstiridye de kumdan nefret edermiş; zira kum öylesine pürüzlüymüş ki kabuğunun içine kaçarsa son derece rahatsız olurmuş. İstiridye derhal kabuğunu kapamış ama çok geç kalmış; Sert ve pürüzlü bir kum taneciği içeri girip, iç derisi ile kabuğun arasına yerleşmiş. Kum tanesi istiridyeyi ne çok rahatsız ediyormuş. Ama kabuğunun içini kaplaması için kendine verilmiş olan salgı hücresini hemen çalıştırarak, minik kum tanesinin utsunu kaplamaya başlamış; ta ki, nefis, parlak ve düzgün bir örtü oluşana kadar...
İstiridye, yıllar yılı, minik kum taneciğinin üstüne katlar eklemeye devam etmiş ve sonunda müthiş güzel, parlak ve son derece değerli bir inci oluşmuş. Karsı karsıya olduğumuz problemler bu kum taneciğine benzer, bizi rahatsız ederler ve niye bize bu derece eziyet çektirip asabileştirdiklerine şaşarız; fakat azmin getirdiği cesaret ve kuvvetle, sorunlarımızın ve zayıflıklarımızın üstesinden geliriz.
Daha alçakgönüllü, isteklerimizde daha ısrarlı, çevremizdekilere daha yakin, daha akilli ve sorunlarımıza karsı daha dayanıklı hale geliriz. ...gizli gücümüzle, yaşamımızdaki pürüzlü kum taneciklerini, bize kuvvet veren ümit ve ilham kaynağı olan değerli incilere dönüştürürüz.
**********
Ingiltere Kralicesine dev bir inci hediye edilmis. Kralice taca takilmayacak kadar buyuk bu incinin delinerek, tahtin arkasina asilmasini istemis.
Ancak Ingiltere'de ki butun kuyumcular "Kusura bakmayin, dunyada tek olan bu inciyi delerken kirip sebebi olmak istemeyiz." gerekcesi ile inciyi kirmaya yanasmamislar.
İnci Fransa basta olmak uzere pek cok ulkenin kuyumcularina goturulmus ama hepsi de ayni gerekceyi ileri surup inciyi delmeye yanasmiyorlarmis.
Neden sonra bir deniz subayi İstanbul'da kapalicarsida bu isi yapabilecek nitelikte ustalarin olduğunu soylemis.
Bir heyet hazirlanmis doğruca Sultanin yanina. Sultan bir tercuman vermis heyetin yanina ve Kapalicarsi'ya gondermis. Tercuman, carsida kohne bir dukkana sokmus heyeti.
İceride ak sacli ustaya durum anlatilmis. Ne careki usta diğer meslektaslarinin soylediğinin aynisini soyleyince.. Heyet hep birlikte sizlanmaya baslanmis."Kralice bizi mahvedecek." diye. Usta heyetin caresizliğine acimis."Bakin efendiler, demis.
Sorumluluk kabul etmem ama bende bir cirak var, belki bu isi o yapabilir. Ama diyorum ya sorumluluk kabul etmem."
Heyettekiler caresiz,"olur" demis. Usta seslenmis:
- Oğlum Veli, hele bir bak hele...
Arka taraftaki perde aralanmis. Elinde bir matkapla 12-13 yasinda bir cocuk cikmis.
Usta:
- Oğlum, demis, hele su inciyi bir del.
Bu sozu duyan Veli hic dusunmeden elindeki matkabi inciye daldirmis. Inci tam ortasindan delinmis. Heyet sevinc icinde ustaya donmusler:
- Ya usta bu nasil is, dunyanin en unlu kuyumcularini yapamadiği bu isi bu cocuk nasil yapar?
Usta bir heyete bakmis, bir de Veli'ye ve soruyu cevaplamis:
- O haddini bilmez.
| |
| | | | İnci ve İncinmeye Dair..Kalp Kırmama | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|