KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR

Aşağa gitmek 
5 posters
YazarMesaj
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 7:00 am

Ateistlere Verilen Cevaplar

Zamanımızda
saf zihinleri bulandırmak, körpe dimağları ifsat etmek için ortaya
atılan sorular mantıkla ve Allahın sıfatlarıyla
çelişmektedir...cevaplarıyla birlikte bazıları şunlardır:

1.Bütün varlıkları Allah yarattı. Öyleyse Allah'ı kim yarattı?

cevap:Allah
varlığı kendiliğindendir. ezeli ve ebedidir. doğal olandır. -1, -2, -3,
gibi sayarsak sonu yok seğilmi. 1,2,3 diye sayarsakta bununda sonu yok.
ezeli ve ebedi dir. bizim aklımız onun mahiyetini bilemeyecek kadar
kıttır. çünkü bizim yaratan bir zat a karşı bu soruyu sormamız
edepsizliktir. kendisi yaratılsaydı zaten bizi yaratamazdı. bunu hiç mi
düşünmüyorlar. bizi yarattığına göre kendine mahsus yüksek sıfatları
var. hemde bizim aklımızın çok ötesinde mahiyeti var.

2.Allah kendinden büyük bir taş, vs. başka bişey yaratabilirmi?

Sanatkar yaptığı sanat eseri cinsinden olmaz.Marangoz ceviz kavak ağacı ,masa sıra vs gibi özerllikleri olmaz.Ressam kağıttan kartondan bezden suluboya yağlı boyadan olmaz.Yani sanatkarın özellikleriyle yaptığı sanat eserinin özellikleri aynı olmaz.
Allah sanat eseri değil sanatkardır.En büyük kusursuz noksansız (yarattığı evrenden biliyoruz)müthiş sanatkar.
Allah bir cisim değilki allah için kendinden büyük taş yaratma vs gibi bir şey söz konusu olsun.
Yani Allah bilgi ve tasavvurunda büyük yanlış dolayısıyla da saçma tenakuz dolu bir soru.
Sadece mantık oyunu gibi görünen saçmalıkla kafa karıştırmak isteniyor.
Onun gücü her şeye yeter.Allah için güç sınırlaması hududu söz konusu değildir.Bunun ispatı da yarattığı insanoğlunun henüz sınırlarını bilmediği evrendir.Sonsuz ve sınırsızı kavramak bizim aklımızın sıonırlarını aşar.
Yani böyle bir mantık ALLah bilgisi açısından yanlışbir Allah tasavvuru bilgisine dayanıyor.
Bir müslümana hiç sorulmaz..sorulması saçmalık.

@bdulKadir

3.Allah herşeyi önceden biliyordu öyleyse neden biz sorumluyuz?

Allah
herşeyi biliyor zaten bunu soran daha önce bilmiyor muydu onun aciz
olmadığını. bilmese aciz olurdu. ilah olamazdır. bunları düşünmek lazım
ilk önce. sanki bu soruyu soranlar küçük çocuklar. bilmiyorlarmıydı bu
yaşa kadar Allah'ın aciz olmadığını. Diyelimki, Allah insanı dünyaya
göndermeden, Ahirette sorumlu tuttu. Allah ''sen dünyada yaşasaydın bu
bu şu şu günahları işleyecektin'' deseydi. o zaman insan ''bize hiç bir
şey göstermedin, ben bilmiyorum, böyle günahlardanda haberim yoktu''
diye Rabbine niyazda bulunmaz mıydı. bahanesi olmaz mıydı. ''bize bişey
göstermeden bizi sorumlu tuttun'' diye bahane bulmaz mıydı insan. bir
çok ayette zaten diyor ya ''onlara peygamber gönderdik ki daha sonra -ya
rabbi bize peygamber gönderseydin bu günahları işlemezdik- diye bahane
bulmasınlar'' gibi ayetler çoktur. sanırım bunlardan alınan dersi
anladınız

4.Allahın merhameti sadece müslümanlaraysa diğer din mensupları neden sorumlu?

onlar
insan değil mi elbette sorumludur. fakat her dinden insan hayatında en
az islamiyette alakalı meselelerle karşılaşmıştır. bundan yüz çevirenler
sorumludur. ama islamiyetten habersiz olan bazı insanlar sorumlu
tutulmayacaktır. mesela afrika ülkelerinde veya başka ıssız yerlerde,
dünya cereyanlarıyla alakası olmayanlar, din hususunda birşey
bilmeyenler, işte onlar sorumlu tutulmayacaklardır. bunları bilmeden
soruyu soruyorlar.

5.Allah adaletsizmi?(haşa) afkanistanda yaşayan biri islam ülkesinde yaşayanlarla nasıl bir tutulur?

herkesin
mükafatı bir değilki. acı çeken daha fazla mükafat görecek. böyle bir
soruda da belli niyette taşıyan insanların kokusu var.6.Madem kader diye bişey var? ozaman neden adam öldürmek ;zina;gasp vs suçlar insanların suçu oluyor?
sen
kendi ihtiyarınla günah işle sonra Allah'ı sorumlu tut. bu soruyu
sorana bizde şu soruyu soruyoruz. ''madem hukuk yasası var, neden adam
öldüren şunu bunu yapan hapse atılıyor, hukuk yasası sorumlu tutulması
gerekmez mi''. böyle saçma bir soru. bu soruları soran ateiste, küçük
bir çocuk bile cevap verebilir.

7.Allah varsa neden göremeyiz?görmediğimiz şeye nasıl inanırız?

Bu
kadar doğal birşey olamaz. Duvarın içinde duvarın ustası aranmaz. Bu
soruyu soranlar, güneşin vurduğu su kabarcıklarının içinde güneşin
tamamıyla kendisini görmek istiyorlar. bu mümkün değildir. su
kabarcıklarına güneş nasıl sığsın. su kabarcıklarındaki güneşin
akisleriyle güneş kendisini zaten gösteriyor. Bu soruyu soranlarsa
güneşi, yansıdığı su kabarcığının içinde görmek istiyor. buda
imkansızdır. Bu mevcud mükemmel düzen herhalde kendiliğinden oluşmadı.
demek biri var etti. ona bakılırsa akıl da gözle görülmez. o zaman
görmediğimiz şeye inanmayız diyenler akıllarını da inkar etmeli

8.Allah bizi neden yarattı ve bizi sorumlu tuttu? bu bizim seçimimiz değildiki?

Allah
bizi zatıyla şereflendirmek için yarattı. kendisini tanıtmak için
yarattı. Halbuki Allahu Teala'yı gözleriyle görseler, hiç birşeye
değişmezler onun cemalini. bilmedikleri için ve imansız olup Allah'ı
tanımadıkları için bu soruyu soruyorlar. Ayrıca Allah o kadar nimetler
vermiş. nimeti yersin. her türlü taşkınlığı yaparsın. dünyada
tatmadıkları zevk kalmaz. sonrada çıkıp Allah bizi niye yarattı. Sana o
zevkleri tattırmak için yarattı. fakat sen onun yolunda istimal etseydin
daha büyük lezzetlere kavuşacaktın. bu mükafatın büyüklüğünü de kimse
düşünemez. fakat sen onları Allah yolunda kullanmadığın için azaba
müstehaksın. çünkü zevkini tattığın aza ve cihazatlarını sana Allah
verdi. ister onun yolunda kullan ister kendi hevesin yolunda kullan. ona
nankörlük edip ihanet etmek istersen, ve onun malı olan o aza ve
cihazatlarını, hırsızlık yapar gibi kendi bildiğine kullanıyorsan, hiç
bir şekilde yukardaki soruyu soramazsın. istediğin gibi kullan, sonra
Allah niye yarattı de. Ayrıca bir işe girmek için sınava girmek şarttır.
bu şart senin seçimin değilki. ösym nin tercihidir. sen zaten el
uzatamazsın. sen sadece sınava girersin. bu soruyu soran kimse şu soruyu
sorabilecek ahmaklıkta ''üniversiteye gidebilmek için niye öss sınavına
girmek zorundayız ki, niye sınavla sorumluyuz'' gibi saçma bir soru

9.Allah heryerde varsa şuan nerededir?

Allah
mekandan münezzehtir. kudreti o kadar sonsuzki. Aynı anda farklı
yerlerdeki her şeyin içinde tasavvur edebilir. böyle yapamayan biri
zaten ilah olamaz. bu soruyu da Allah'ın bu kudretini bimedikleri için
soruyorlar. mesela, hava; heryerde bulunuyor değilmi. içeride, dışarıda,
bulunduğunuz odada, her yerde bulunuyor. ve bu hava, şu an nerededir
diye bir soru olamaz.

10.Allah varsa neden kendini göstermez?

bu
sorunun cevabı 7. sorunun cevabında saklı. akıl da görülmez fakat
varlığına inanırız. güneşin vurduğu su kabarcıklarının içinde, güneşin
kendisini görmek istiyorlar, işte bu mümkün değil. güneş zaten
yansımasıyla kendisini gösteriyor. iman gözüyle bakarsalar görürler.
duvarın içinde duvarın ustasını arıyorlar. dünya gözüylede Allah şimdiye
kadar kimseye kendini göstermemiş. sadece musa a.s'a kendisinin bir
mevi yansımasını göstermiş. yani, mesela, güneşin kendisini değil de,
güneşin ışığını gördüğünüz gibi. Allah bu şekilde daha tecelli edince
musa a.s dayanamaış ve bayılmış. ayılınca da ''Ya Rabbi ben senin dünya
gözüyle görülemeyeceğine inananların ilkiyim'' demiş. Allah zaten
yarattığı kainat ve bu düzenle kendisini gösteriyor. mesele iman gözüyle
bakabilmekte.

11.Allah neden bizden ibadet yapmamızı ister?onun bişeye ihtiyacımı vardır?


doktora
gidip ilaç istersiniz ve doktor size ilaç yazıp kullanmanızda ısrar
eder. doktorun, size ısrar etmesinde, kendi karı veya zararı var mı?
yok. maksat hasta iyi olsun. hiç bir şeyden aciz olmayan Allah bizim
ebedi saadete nail olmamız için bizden ibadet istiyor. Rabbimize ne
kadar ibadet etsek azdır. çünkü ona ibadet etmek kadar daha zevkli
birşey yoktur. mesela efendimiz diyor ki; ''ölüpte pişman olmayan
yoktur. günahkar insan, ''keşke ibadetlerimi yapsaydım''. ibadet eden
insan ''keşke daha fazla ibadet etseydi''. evliya bir insan ''keşke
Allah'a daha fazla ibadet edip ona daha fazla yaklaşsaydım'' işte bunun
sebebi. Allah'a ibadet etmenin ve ona layık bir kul olmanın
doyumsuzluğunu sergiliyor.

12.Allah bizi nasıl diriltir?çürüyen bir elma bile geri gelmezken biz tek vucut olarak nasıl hayat buluruz?

çürüyen
elma değil, elma ağacı kuruyor. sonra tekrar canlanıyor. ağacı
canlandırması mı zor. yoksa çürüyen elmayı canlandırması mı. Her kışta
ölmüş nebatat, aynı zamanda aynı tarzda ansızın tekrar vücuda gelip
yaratılıp ihya oluyorlar hayat veriliyor onlara. insanın yaratılması
daha kolay değil mi. çünkü nebatatın yapraklarını saymaya kalksak
bitiremeyiz. halbuki insanın sayısı ne kadar ki. insan daha kolay değil
mi. işte iman gözüyle bakma meselesi

13.Allah çok merhametliyse bizi neden cehenneme sokar?

bu soruyu soran şu soruyu sorabilecek ahmaklıkta ''adam öldüreni niye hapse atıyorlar''fakat
Allah o kadar şefkatli ki kafirler dünyadaki cezalarını cehennemde
cektikten daha sonra azap onlardan uzun bir müddet sonra kalkacak. fakat
cehennemde yaşamaya devam edecekler. bu onlar için gene azap olur.
bunları bilmeyen ve hukuktan haberi olmayan adam her türlü ahmakça
soruları sorabiliyor.bu ve buna benzer soruların cevaplarının
hepsi islam dininde mevcuttur...ancak bu soruları soran kişilere
mantıklı cevap verseniz bile onların gerçek gayesi ,,, saf beyinlere
evrim yada meteryalist düşünceleri empoze etmek insanı ataist ya da
dinsiz yapmaktır..bunlar şeytanın dostlarıdırlar ve onlara hizmet
ederler...bu gibi oyunlara gelmemeliyiz ve buna benzer soruların ve
fazlasının cevabının yüce islamiyette ve Kuran-ı kerimde mevcut olduğunu
bilmeliyiz..bilemesekte öğrenmeliyiz...arkadaşlarımıza ,dostlarımıza
,ailemize anlatmalıyız...bütün varlık âlemini, sadece gözleriyle
gördükleri maddi eşyadan ibaret sanarak büyük bir hataya düşerler.
Hâlbuki bir şeyin gözle görünmemesi onun yokluğuna delil olamaz. Zira bu
âlemde gördüklerimize oranla göremediklerimiz çok daha fazladır. Hatta
insan vücudunda akıl, hayal, hafıza gibi görünmeyen varlıklar,
görünenden kat kat fazladır.“Görmediğim şeye inanmam” sözünün
altında, aklın görevini göze yükleme yanılgısı yatmaktadır. Hâlbuki
insandaki her bir duyu ayrı bir âlemin kapısını açar; birinin görevi
diğerinden beklenmez. Mesela, göz, kulağın; burun, dilin görevini
yapamaz. İnsan, gözüyle ne yemeğin tadına, ne bülbülün sesine, ne de
gülün kokusuna bakabilir. Göz bu organların görevlerini yerine
getiremezken, elbette aklın fonksiyonunu da icra edemez.Malumdur
ki; herhangi bir eser, göz ile göründüğü hâlde, ustası akıl ile
anlaşılır. “Görmediğime inanmam.” diyen bir insan, bu eserin yapıcısını
inkâr durumuna düşer. Aynen bu örnekte olduğu gibi, sonsuz bir kuvvet,
ilim ve sanat ürünü olan bu muhteşem kainatı seyrettiği hâlde, onun
sanatkârını kabul etmeyen insan, ilim ve akıldan uzaklaşmış olur.Böyle
bir insan, bu kâinatta her an tecelli eden ve Allah’ın varlığını güneş
gibi gösteren, yaratma, rızk verme, hayat verme gibi sınırsız olayları
nasıl açıklayacaktır?“Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.”

http://forum.memurlar.net/topic.aspx?id=482029

**********************

biz aciz ve yaratılmış olduğumuzdan Rabbimizi tam manasıyla
fehmedemeyiz; fakat, elbette her sorunun cevabı var.mesela, mimar
sinan'ın yaptığı eserleri örnek alacak olursak; Mimar sinanın
tuğlalarla, betonlarla dikdiği o sanat eserlerindeki o tuğla veya
betonlar dile gelse, mimar sinan'a çıkıpta ''sen bize niye şekil verdin,
niye bizden eserler yapıyorsun'' diye kalkıpta diyemez. tuğlaların dili
olsa bile bunları sanatkarları olan mimar sinan'a soramazlar değil mi.
hele çıkıpta tuğlalar dile gelip ''bize ne ihtiyacın vardı da bizlerle
uğraşıyorsun'' diyemez.O bakımdan bir padişah tanınmak bilinmek
ister. kudretini göstermek ister. zaten kudretli, ki kudretini
göstermese de aynı şey göstersede aynı şey. birdir bu değişmez. hiç bir
şeye ihtiyacı yoktur.mimar sinan, zaten mimar, tuğlalarla
betonlarla camiler inşa etmeseydi, sanat eserleri yapmasaydı,
mimarlığında bi eksilme olmayacaktı değil mi. çünkü yazmasıyla,
çizmesiyle zaten mimar olduğunu gösteriyordu.o bakımdan ''insanın
bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gayesi halık-ı kainatı tanıyıp
ona iman edip ibadet etmektir.''(ayet-i kerime). Eğer Allah yanlış yola
sapmamamız için direk yol gösterseydi imtihanın bi manası kalmazdı.
Peygamberler göndermiş, kitaplar göndermiş, arayın bulun diyor. demekki
bulabilecek kabiliyetteyiz, o bakımdan insanın arayıp bulması lazımdır
doğruyu.Ayrıca akıl vermiş. doğruyu eğriyi direk gösterseydi,
akıl vermesine gerek kalmayacaktı. boşuna akıl vermiş olurdu. Allahu
teala o bakımdan hikmetsiz iş yapmaz. madem akla sahibiz kendimiz arayıp
bulmalıyız doğruyu eğriyi.nice peygamberlerle, kitaplarla ve
nice suhuflarla bizlere yol gösteriyor zaten. daha fazlası olarak direk
bize hitap eder tarz da doğruyu eğriyi gösterseydi, dediğimiz gibi
imthanın gayesi kalmazdı.Hani soruyorlar ya, Allah niye direk
cennete koymadı insanı? bu soruyu sormak ilk başta yanlıştır. çünkü
insan yaratıldıktan sonra cennete konuldu zaten. şeytan adem a.s ın
ayağını kaydırdı. Adem a.s a da Allahu teala af dilemesi ve onu ''acaba
bu şeytan karşısında ne yapacak'' diye imtihan etmesi için, dünyaya
belli bir müddet kalmak için gönderdi. yani Allahu teala, bizlere, bazı
mükafatları hak edebilmemiz için çalışmamız gerektiğini bizlere
hatırlatmak için dünyaya gönderdi. insanın kendisini, yaptığı fiillerle
tanıması için gönderdi. yani insan ne kadar aciz olduğunu fehmetmesi
için, şeytan karşısında ne tepki vereceğini bilmesi için ve daha nice
hakikatları bulup, elde edip, buna mukabil cennette daha fazla
mukafatlara nail olması için dünyaya gönderildi.Ayrıca Adem a.s
yaratıldıktan sonra havva validemizle cennette iken meleklerin
mertebesinde idi. yani sabit bir mertebe. fakat dünyaya gönderildiği
andan itibaren insanın mertebesi sınırsız oldu. yani, eğer şeytanlar
karşısında dünyada başarı kazanırsa, o şeytan engeli karşısında,
dünyada, Allah'a, bıkmadan usanmadan ibadet etmesiyle mertebesi
meleklerden kat kat yükselebilecek duruma getirildi. yani melekut
mertebesinden terfi etmesi için, yükselmesi için dünyaya gönderildi.
Buda Rabbimizin sonsuz şefkatindendir.Daha dünyaya gönderilme
sebepleri arasında sayılamayacak çok şeyler var. onun için daha iyisini
daha güzelini en iyi Allah bilir.

***********************

Arayış...








Kanıtın Yokluğu Yokluğun Kanıtı Değildir
05 Ağustos 2010 Perşembe 12:03
Yaratıcının var olup olmadığı ile ilgili tartışmalarda kullanılan argümanlardan biridir. Ateizm ve türevî ekollerin savunduğu "yaratıcı yoktur" iddiası ve bu iddiayı kanıtlama adına kullandıkları felsefî argümanlara karşı kullanılan bu argümanın anlatmak istediği: "ispat edilmeye muhtaç olan bir olgunun kanıttan yoksun olması, o'nun yok olduğunun yani olmadığının kanıtı değildir."

Tabi burada "yaratıcının varlığı ispat edilmeye muhtaç mıdır?" sorusu gelebilir akla.

Bu soruya iki ayrı cevap verilmektedir.

Birincisi,

yartıcının varlığının ispatını, iman etmek için birinci koşul olarak görenlerin verdiği "evet" cevabıdır.

İkincisi ise

yaratıcının varlığının, maddi bir kanıta ihtiyacı olmadığını iddia edip; insanın zihnimde yer alan "yaratmak, sonsuzluk ve mükemmelik" gibi insan için uzak ve imkansız olan kavramların varlığının, yaratıcının varlığını zaten gösterdiğini savunanların verdiği "hayır" cevabıdır.

***************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 7:49 am

Allah Kainatı Bilinmek İçin mi Yaratmıştır?
Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR PrintButton

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR EmailButton



M. Fethullah Gülen, Kırık Testi

10.08.2007

Biz Allah'ı yarattığı mahlukatıyla biliyoruz,
tanıyoruz. Öte yandan göremediğimiz şeyler gördüklerimizin milyonda
birini bile teşkil etmiyor. Evet, siz bu dünyayı çok önemli görmeyin,
gözünüzde çok büyütmeyin. "Galaksiler varmış, on trilyon senelik
ömürleri varmış.. dev cüsseli güneşler varmış, bunlardan bazıları kendi
enerjilerini tüketmişler.. en başta her şeyin mahiyeti bir hidrojenmiş,
sonra helyuma dönmüş, hala da bu dönüşüm devam ediyormuş.. sönen, enkazı
üzere çöken bir kısım dev cüsseler bazılarının kehanetlerine göre öbür
alemin kapıları gibi kara delikler haline gelmiş..." Bütün bunlar
doğrudur ve değişme, tebeddül, tegayyür dediğimiz şeylerdir. Ama bunlar,
mesela galaksiler değil trilyon, isterse trilyon defa trilyon sene
ömürleri olsun, ezel ve ebed karşısında bir sıfır ifade ederler sadece.
Demek Cenab-ı Hak sıfır değerli bir zaman içinde bir çeşit kendini
göstermek istemiş ve kainatı yaratmış ve onu mütalaa etmesi için de
insanı yaratmıştır.

Bize
kalırsa bunlar çok büyük bir projedir. Ama asıl önemli olan bu projenin
insanı netice vermesidir. "Hakiki kainatın hikmeti / Dünyaya gele şu
mükerrem insan hazreti." Ama sonuç olarak hem bu muazzam kainat ve hem
onun fihristesi olan insanın fani olmaları itibarıyla Sonsuz karşısında
değerleri ancak sıfır nisbetindedir.

Evet.
Biz ancak fizik alemi içindeki şeylere muttali olabiliyoruz. Hatta
onların çoğundan haberdar bile değiliz bunca ilmi gelişmelere rağmen.
Kara deliği de bilmiyoruz, ak deliği de. Geleceğin astrofizikçileri daha
çok şeyler söyleyecekler ama ihtimal kainatın ömrü bile onları
bütünüyle öğrenmeye yetmeyecek. Yıkılıp gideceğiz ve insanoğlunun merakı
kursağında kalacak. Sonuçta da bunların hepsi o Sonsuz Kudret, Sonsuz
Kuvvet, Sonsuz İlim karşısında bir zerre değerinde bile değildir. Zerre
derseniz O'nun büyüklüğü karşısında bunlara bir yer vermiş olursunuz.
Daha küçük bir şey bilemediğimiz için zerre diyoruz. Zerre malumunuz
olduğu üzere atom demektir; veya partikül..

Öte
yandan Allah'ın yarattığı alem fiziki alemden ibaret degildir. Mesela
bir ruhaniler alemi var ve melekler var orada. Bunları, sayısını,
mahiyetini, vazifelerini tam manasıyla bilmiyoruz. Cebrail'in ömrünü
bilemiyoruz mesela; kainatların ömrünü aşacak bir ömre sahipse o
Cebrail... O "lâhut burcuna çıkmış, Allah'tan merhaba görmüş" bir
varlık. Bütün bunlar bizi aşar. Demek Cenab-ı Hak her zaman bu türlü
tebeddülleri, tagayyürler içinde yuvarlanıp giden varlıklar arasında
keyfiyeti bizce meçhul kendisini temaşâ ediyor. Yaratıyor, temaşa
ediyor.

İnsan esfel-i safilin ile âlâ-yı illiyyin arasında seyahat eden bir varlık olduğu halde "mükerrem bir hazret" nasıl olabilir?

İnsan
çelişkili bir varlık. Bir yanı Allah'a bakıyor, bir yanı da sürekli
şeytana. O şeytanı aşıp Allah'a ulaşması gerekiyor. Aşamazsa Allah'a
ulaşamıyor. Allah'a ulaşmayınca da şeytanın kucağına düşüyor.
Aşma-ulaşma veya takılma-düşme söz konusu burada -Allah düşmeden
muhafaza buyursun, ulaşmayla şereflendirsin-. İşte insan, gerek
mahiyet-i insan gerekse O'na ulaşanlar adına kendisine hazret denilmeyi
hak ediyor.

İnsanı
şeytanın kucağına düşüren, küfür, dalalet ve nifaka iten bir çok sebep
var. Kibir gibi, gurur ve ucub (insanın kendisini beğenmesi) gibi.
Bunlar insanın inanmasına manidir. İnhiraf, yani yanlış inanma, yanlış
görme, yanlış değerlendirme, yanlış bakma, yanlış yorumlama; öte yandan
haddini bilmeme, başkalarına zulüm yapma inanmaya manidir. Çünkü bunlar
insanın vicdanındaki o genişliği daraltıyor. Halbuki o vicdan
mekanizması içinde Üstad'ın dediği gibi fuad var latife-i Rabbaniye var.
Aynı zamanda his var, zihin var. Ama bu dediğimiz şeyler insanın
vicdanıyla daralmasını netice veriyor. O zayıflayınca nefis mekanizması
vicdan mekanizmasının yerine geçiyor. Böylece insana gerçek derinlik
kazandıracak münasebetler kopuyor.

Bu
türlü insanların inanması zordur. İnansa bile büyüme istidadı olmayan
bodur bir ağaç gibi kalırlar. Onları ne kadar dindar olmaya zorlasanız,
ne kadar terbiyeye tabi tutsanız, kibrini aşamazsa, haksızlıklardan
sıyrılmazsa, zulmü terk etmezse, haddini bilmezse, Allah'a ait
sınırların içine girerse inanması zordur.

İmana
mani saydığımız hususlar içinde zulmün ayrı bir yeri var. Kur'an şirke
(Allah'a ortak koşma) zulüm demiş. Çünkü zulüm bir nevi uluhiyet
iddiasında bulunma demektir. İnsanlığın İftihar Tablosu "Ellezine âmenû
ve lem yelbisû imânehum bi zulmin... - İman edip imanlarına zulüm
bulaştırmayanlar..." (En'âm 6/82) ayetini okuyunca, Sahabe-i Kiram
Efendilerimiz "Hangimiz var ki nefsine zulm etmemiş olsun?" diye sorar,
Efendimiz de Hazreti Lokman aleyhisselam'ın oğluna nasihatında "...Yâ
büneyye lâ tüşrik billâhi, inneş-şirke lezulmün azîm - Evladım! Sakın
Allah'a eş, ortak uydurma. Çünkü şirk pek büyük bir zulümdür." (Lokman
31/13) ayetini hatırlatarak meseleyi tavzih buyurmuştur.

Yukarıda
saydığımız menfi hususlara bir de taklit ruhunu ekleyebiliriz. Yani
atalarından aldığı şeyi hayatına geçirme ve yaşama meselesi. Atalarından
körü körüne tevarüs ettiği şeyler kötüyse insanı bütün bütün dalalete
sürükler. Saydığımız bu menfi vasıflar varsa bir insanda nefis bunları
birer tezgah gibi kullanır. Daha önce de işaret ettiğimiz gibi vicdan
mekanizması yenik düşmüş, nefis mekanizması öne çıkmıştır çünkü. Meydan
ona kalmıştır ve şeytan, vicdanı kapanmış, enginliklere açılamamış bu
insan üzerinde tasarrufta bulunur.

Aslında
şeytanı helak eden de budur. Allah'a karşı haddini bilmemiş, küstahlık
yapmıştır. Bakış zaviyesini ayarlayamamıştır o da: "Adem topraktan ben
ateşten. Ateş toprak önünde eğilmez." demiş; demiş ve baş aşağı devrilip
gitmiş.

Şeytanın En Can Alıcı Silahı: Şehvet

Şehvet
şeytanın en çok başvurduğu, en çok kullandığı bir tezgahtır.
Mevlana'nın semaha kalktığı zaman irticalen söylediği, Zerkûb veya
Hüsamettin Çelebi tarafından kaydedilmiş Rubailerinde anlattığı bir şey
var: Mevlana orada şeytanla Cenab-ı Hakk'ı karşı karşıya getirip
konuşturuyor. Diyor ki şeytan Allah'a; "İzzetine kasem ederim ki
insanların hepsini şirazeden çıkaracağım. Ama onların bir dayanakları
var, benim de olması lazım." Allah "İstediğin kadar para, al kullan
onu." diyor. Memnun olmuyor, ekşitiyor yüzünü. "İstediğin kadar ömür."
diyor, yine yüzünü ekşitiyor. "İstediğin kadar güç, kuvvet." yine
ekşitiyor. "Şehvet" deyince, -Hazreti Mevlana diyor ki-, "Şeytan zil
taktı oynadı o zaman."

Şehvet
şeytanın en büyük kozu denilebilir. Bana tarih boyunca şehvet mevzuunda
dayanmış, sabretmiş, devrilmemiş kaç tane babayiğit gösterebilirsiniz?
Kalbi hiç inhiraf etmemiş, gözünün içine yabancı bir hülya girmemiş,
kulağı o işin mahremini duymamış, o istikamette adım atmamış, el
uzatmamış kaç babayiğit? Zira o şeytanın zil takıp oynadığı bir mesele.
Allah Rasulu (sallallahü aleyhi vesellem) "Ümmetime bundan daha büyük
bir imtihan, bir fitne vesilesi bırakmadım." buyuruyor. Bizim sabah
akşam yaptığımız dualar kişinin şehvetle imtihanı karşısında yaptığı
duadır. "Böyle bir imtihanla karşı karşıya gelmeden Sana sığınırım!"
demektir. Tek taraflı da değildir bu iş. Erkekler kadınlarla imtihan
olurken, kadınlar da erkeklerle imtihan olur.

Şeytan
hesabına olacak örgüler ve nakışlardan kaçmak gerek. Başka bir deyişle,
örümcek ağına düşmemeli. Ağa düşmüş sinekleri görmüşsünüzdür:
Çırpındıkça batarlar, daha perişan hale gelirler. Şeytanın ağı da öyle.
O, ağına düşmüşlerin başında bekler; bekler ki kurtulamasın, çırpınsın
ve çırpındıkça batsın. Bu sebeple insan potansiyel genişliğini kendi
elleriyle daraltmamalı. Kevn ü mekanlara sığmayan, lâ mekanî (bir
mekanla sınırlanmayan), lâ zamanî (zamana bağlı olmayan) mahiyetini
daracık bir şeye, bir âna, bir lahzaya, bir bakmaya, bir öpmeye, bir
daneye, bir lokmaya mahkum etmemeli. Unutmayın, bir kuşu kafese kıstıran
şey bir dane hırsıdır. Nizami, Hazreti Adem'in yediği "yasak meyve"nin
de buğday olduğunu söyler. "Hazreti Adem yeyince onu, benzi de buğday
danesi gibi sapsarı kesildi." der Mahzen-i Esrar'ında.

Demek
asıl mesele şeytanın ağına düşmemek. Kur'an-ı Kerim diyor ki: "Yaidühüm
ve yümennîhim... - Onlara vaadde bulunur ve onları boş kuruntulara
sevkeder..." (Nisa 4/120) Hiçbir vaadini yerine getirmez o. Onun sözünün
hikaye edildiği başka bir ayette açıkça diyor zaten: "...Ben de size
bir şeyler vaad ettim, ama sözümde durmadım." (İbrahim 14/22) Öyleyse
insanı boş vaadlerle kandıran ve vaadini asla gerçekleştiremeyecek olan
şeytanın ağına düşmemeye bakmalı.

Vicdan Genişliğini Yakalayan ve Koruyanlara Allah'ın Lütufları

Nesimi ne hoş ifade ediyor:

"Bana Haktan nida geldi
Gel ey aşık ki, mahremsin
Bura mahrem makamıdır
Seni ehl-i vefa gördük
Mekanım lâ mekân oldu
Bu cismim cümle cân oldu
Nazar-ı Hak ayân oldu
Özüm mest-i likâ gördüm.
Sonunda da der ki;
Beni mesteyleyen daim
O meyden Mustafâ gördüm."

Yani
öyle bir mey sunmuşlar ki içinde Muhammed Mustafa var. Bunlar vicdan
genişliğine Allahın bir lütfudur. Allah hakedenlere bütün bunları hem de
zırhı ile beraber lütfeder. O zırh ise "ubûdiyet-i kâmile-i tâmme-i
dâimedir" (kamil manada, eksiksiz, sürekli ubudiyet).

Sonuç
olarak şunu ifade edelim: İnsanın, vicdan mekanizmasını işlettip onu
genişlettiğinde, fezalara açılma, göklerde tayaran etme, Esmâ aleminde,
Sıfat aleminde dolaşma ve Nesimi'nin dediği gibi, "Hak'tan merhaba alma,
melekten merhaba görme" potansiyeli varken, onun, şeytanın kabir gibi
dar çukuruna girip müteselli olması akıl kârı mıdır? Allah insanı
halifelik makamına layık görmüşken, onun o makama hiç yakışmayan tavır
ve davranışlar ortaya koyması uygun mudur?

Öyleyse
gelin o genişliği koruyalım. Şeytanın tezgahlarını işletmesine fırsat
vermeyelim. Usul-ü fıkıh tabiriyle sedd-i zerâi'ye (henüz oluşmadan
kötülüklerin önüne sed çekme) göre, ya da azimete göre davranalım. Bizi
fitnenin, imtihan ve ibtilanın içine çekebilecek şeylerden fersah fersah
uzak duralım. Gözümüze ilişen haram karşısında hemen tavır alalım,
başımızı çevirelim. Böylece onun suretinin ruh dünyamızı kirletmesine
izin vermeyelim. Hatta, bırakın gözümüze ilişmesini, bu ihtimalin olduğu
yerlerde dahi bulunmayalım. Kısacası duracağımız yeri iyi belirleyelim
ki o yer halifelik makamıdır. O halde Allah'ın bizi lütfuyla oturttuğu
bu makama yakışır şekilde hareket edelim.
*****************

Allah Kâinatı Neden Yarattı ve Neden Daha Önce Yaratmadı?
Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR PrintButton

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR EmailButton



M.Fethullah Gülen

23.05.2007

Bu
sorunun iki yönü var: Biri; kâinatın niçin yaratılmış olduğu, ikincisi
ise neden daha önceden yaratılmadığıdır. Evvelâ, hemen arz edeyim ki,
biz insanlar her şeyi kendi ölçülerimiz zaviyesinden ele alıyor ve ona
göre fikirler imâl ediyoruz. Meselâ, biz bir şeyi yaparken lüzum
hisseder öyle yaparız. Ve çok defa, kat'î zaruretlerle ancak harekete
geçeriz. Böyle bir düşünce saplantısıyla, Cenâb-ı Hakk'ı da kendimize
kıyas ederek öyle yapacağını zannediyoruz. Hâlbuki böyle bir soruyu
tevcih ederken düşünmeliyiz ki; Allah birer eksiklik ve noksanlık olan
bu türlü şeylerden münezzehtir.


"Allah,
kâinatı niye yarattı?" sorusunu cedel yoluyla ele almak da mümkündür:
Kimdir kâinatın yaratılmasından rahatsız olan? Bir insan gösterebilir
misiniz ki; şu tohum atma, döllendirme, mahsûl alma ve bütün imkânlarını
en iyi şekilde kullanarak mes'ut olma yollarını araştırmasın? Evet, bir
kısım sıkıcı hâdiseler karşısında, aceleden verilmiş kararlarla,
dünyaya gelişine pişmanlık izhar edenler, hatta hayatlarına kıyanlar
vardır; fakat bunlar nedret ifade edecek kadar ehemmiyetsizdir. Yoksa,
herkes "Var" olduğuna, hayata mazhariyetine, insan olarak bulunuşuna,
pişmanlık şöyle dursun, şükranla dolup taşmaktadır. Rica ederim, çocuk
olup kucaklarda bulunmaktan, delikanlılıkta iliklerine kadar varlığının
neşvesini duymaktan, olgunlukta aile ve çoluk çocukla hemhâl olmaktan
şikâyet etmek mümkün müdür? Ve hele ötelere inanan insanlar için... Bir
de bu insan, bütün bir saadetin teminâtı olan ebedî bahtiyarlığın
tohumlarını nemâlandırabiliyorsa, şikâyet etmek şöyle dursun; mutlak
saadete açılan menfezlerin sırlı anahtarlarını keşfettiğinden ötürü çok
çok memnun olacaktır.

Evet
biz, bütün bunları vicdanlarımızda duyuyor ve kâinatı yaratan, bizi
buraya getiren Zât'a, kalb dolusu şükranlarımızı arz ediyoruz.

Meselenin,
kendi realitesi içinde izahına gelince: Bu kâinatın, büyük-küçük,
canlı-cansız, rengârenk sanat eserleriyle süslenmiş; bitip tükenme
bilmeyen bir "manzaralar resmî geçidi" ve bir meşher mahiyetinde, herkesi seyr ve tenezzühe sevk edecek cazibedârlık içinde hazırlanmış olduğu görünüyor.

Bu
güzel manzaralar, bu fevkalâde süs ve ihtişamlar, bir sel gibi akıp
giden hâdiseler üzerinde, bir iş ve ameli, o iş ve amele hâkim kudretli
ve sevimli eli gösteriyor. Bizler, bu fiiller adesesiyle dalgalanan
isimlere şâhit oluyor ve maşukuna visal aşkıyla koşan âşıklar gibi, bu
çakıp çakıp göz kırpmaların, parlayıp parlayıp işaret etmelerin arkasına
düşüyor ve kendimizi bizim için bir belirsizlik arz eden sıfatlar
dairesi önünde buluyoruz. Şaşkın, yorgun ve alabildiğine arzulu... Kalbe
açılan menfezlerle zâtîşeinleri takibe çalışıyor ve kendimizden
geçiyoruz. Bir yükseliş ve urûc içinde cereyan eden bu yolculuk, eşya ve
hâdiselerden tut tâ insan-kâinat münasebetlerine; ondan insanın
Allah'ın isimleri, sıfatları dairesiyle alâkasına kadar çok geniş bir
sahada cereyan etmektedir.

Şimdi,
biraz da Yaratıcı'nın maksadı mevzuunda bir şeyler söylerken, bu idrak
ve inkişâfı, bir avam anlayışı içinde takip edelim:

Meselâ,
pek çok işte çok mahir bir sanatkâr düşünelim ki, bu sanatkârın mahir
olduğu yönlerden bir tanesi de, güzel yazı yazma (hüsnühat)dır. Bu
maharetiyle O, objektifi aşıyor, sübjektife başkaldırıyor ve inşa
gücüyle kendini gösteriyor ve yine farzedelim ki, bu sanatkâr, aynı
zamanda fevkalâde bir heykeltıraştır; birkaç çekiç darbesiyle en sert
mermerlere âdeta canlılık getiriyor, dudağına tebessüm, yanağına gamze
hâkkettiği suretlerle ayrı bir maharet izhar ediyor. Hüsnühat yönüyle
alkışlanan sanatkârımız, heykeltıraşlığı ile de hakkında yazılan methiye
ve takdirleri dinleyedursun, biz onun üçüncü bir kabiliyetini daha
kurcalayalım:

Meselâ,
sanat dehâmız aynı zamanda mahir bir dülger olsun.. cevize sanat ruhunu
aksettiren, gürgene ölümsüzlük kazandıran, abanozu sanat ruhuyla
dirilten üstün bir dülger.. Sanat ve sanatkârdan anlayan eller bu
hususta da onu alkışlaya dursun, biz onun maharetlerinin bir başka
yönüne daha bakalım:

Meselâ,
şimdi de aynı zâtın mükemmel bir ressam olduğunu düşünelim. Fırçasının
geçtiği yerlerde en güzel motifler, en şahane kombinezonlar sıralansın
dursun ve bir-iki el hareketiyle insanı kendinden geçirecek şeyleri
resmetsin... Daha bir sürü sanat sıralayabiliriz ki, ilâve edilen her
yeni sanat, sanat-dehâmızın ayrı bir yönüne aydınlık getirmekte ve onu o
yönüyle de tanımamıza yardımcı olmaktadır.

Şimdi,
böyle bir sanatkâr, kabiliyetleriyle kendini göstermedikten sonra, onu
bilmemiz mümkün olmayacağı gibi, bazı sanatlarını izhar etmemesiyle de,
tam ve kusursuz bir tanımadan söz edilemeyecektir. Bu itibarladır ki,
her istîdat, kendinde saklı kabiliyetleri izhar ve ilim planındaki
varlıklara, haricî vücût giydirip teşhir etmek ister. Tohumdaki hayat
ukdesinin uyanması, spermin var olma kavgasındaki aşk ve heyecanı,
rutubet habbeciklerinin yağmur olmak için bin bir güçlüklere
katlanmaları, hep bu görünme ve gösterme şevkiyle yapılan şeylerden
değil midir?

Bunlar,
hem bizde, hem de bütün varlıklarda bir zaafın, bir arzunun ve önüne
geçilmez bir iştiyakın ifadesidir ki, zaten, aslından aksetmiş
gölgeleri, bunun dışında da düşünemeyiz. Ama, asıl Sanatkâr'a gelince,
O, kendi sanatlarında eksiklik ifade eden bu türlü ârâzlardan
münezzehtir. Şurası unutulmamalıdır ki, aslın ne cilvesi, ne de cilvenin
tertibi, kat'iyen gölgedeki gibi olmayacaktır.

Evet,
bütün kevn ü mekânları dolduran rengârenk ve çeşit çeşit dalgalanmalar,
bize bin bir isimden haber vermekte ve her isim bir sanat âbidesi
üzerinde aydınlatıcı bir nur gibi, hünerli bir Zât'ın sıfatlarını
tanıtmaya rehberlik yapmakta ve o gizli Zât'ın mesajlarıyla kalbimizi
uyarmaktadır.

Büyük
Sanatkâr, güzelliğin, envai ile kendi güzelliğini, nizam ve ahengin
şiirimsi keyfiyetiyle irade ve kuvvetini, kalbin en gizli arzularına
kadar her şeyi vermesi ile rahmet ve şefkatini ve daha bunlar gibi
binlerce sıfat ve unvanlarıyla kendini bizlere tanıttırmak, hem de
eksiksiz olarak tanıttırmak istemektedir.

Tabir-i
diğerle O, geniş ilmindeki ilmî mahiyetleri, haricî vücutlarla sahneye
sürüp, kudret ve iradesinin cilvesini göstermek; en hârika sanat
eserlerini, şuurlu varlıkların idrak menşurundan geçirerek, zeminden
semâya kadar bir hayret ve hayranlık, bir idrak ve takdir velvelesi
uyarmak istiyor.

Demek
mahir, hem binlerce fende mahir bir Sanatkâr, sanatlarıyla hârika
istîdat ve kabiliyetlerini gösterdiği gibi, en yüce mânâsıyla, bu
kâinatın Sahibi de, kendi sanat şe'nini göstermek için, bu muhteşem
kâinat sarayını yaratmış...

Şimdi de, "Daha önce niye yaratmadı?" meselesine gelelim: Evvelâ "Daha önce" ne demek? "Şu kadar zaman, şu kadar sene de, neden daha fazla değil" demek
istiyorsak; zaman kaydına giren sonsuz "evvel'lere dahi aynı sual vârit
olacaktır. Meselâ, niye bir trilyon sene evvel yarattı da, yüz trilyon
sene evvel yaratmadı? Bilmem ki, böyle bir sual ve itiraza, mâkul bir
sebep göstermek mümkün olabilecek midir?

Şayet, "Niye daha evvel yaratmadı?" sözüyle,
ezeliyeti, yani zaman kaydı altına girmemeyi kasdediyorsak, o husus
varlığı kendinden olan Zât-ı Ecell-i Âlâ'nın kendine has sıfatı ve
Zâtı'nın lâzımıdır. Yani O, O'ndan başkasına ait olamaz, başkasında
ezeliyet bulunmaz.

Ancak, mahlûkatın Allah'ın ilmi içinde bir ilmî vücûtları vardır ki; istersek ona tasavvufî ifade ile "sabit ayn'lar, zılâl-i envâr" diyelim;
istersek O'nu sadece plân ve proje gibi sınırlı ve mahdut şeyler olarak
ele alalım; lizâtiha onlara ezeliyet atfetmek hata; bizim böyle bir
hususu kurcalamamız da en azından; Allah'a karşı sû-i edep olacaktır.

Bizler,
daracık kıstaslarımızla haricî vücut giymiş, şu cesetler ve ruhlar
hakkında bir şeyler söylesek bile, bizim için gayp sayılan hususlar
hakkında söz söylemek, en hafif mânâsıyla kendini bilmemezliktir.

Bütün
kevn ü mekânlar, Kürsî'sine nispeten çöle atılmış bir halka mesabesinde
kalan ve Arş'ına nispeten de, Kürsîsi o hâle gelen, Arş-ı Azîm'in
Sâhibi'ni, insan nasıl bilecek ki; O'nun Daire-i Ulûhiyetinin sırlarına
tercüman olsun!..

Evet,
Cenâb-ı Hakk'ın kendine has işlerine ve Zât'ına ayna olacak pek çok şey
vardır. Evvelâ, mahlûkat yok iken de O, kendini bilir, eşyaya muhtaç
olmadan kendine has işleri bilir; isimlerinde Zatî şe'nlerini görür,
bilir isimler âleminde esirde, partiküller dünyasında ve nihayet atom ve
büyük mürekkeplerde, isimlerinin cilveleriyle kendini bilir, bildirir
ve şuurlu mahlûkatlarına da gösterir..

İlm-i
ezelisinde ayrı bir bilme, isimler âleminde -bize göre- ayrı bir bilme;
eterde ayrı bir bilme devam edip gider de, O'nda bir değişme olmaz.
Zira O, İbrahim Hakkı'nın dediği gibi:

"Yemez
içmez, zaman geçmez, beridir cümleden Allah, Tebeddülden, tegayyürden
dahi elvan u eşkâlden, Muhakkak ol müberrâdır, budur Selb-i Sıfâtullah."[1]

Biz
bugün, O'nun neleri tertip edip sahneye sürdüğünü görüyoruz; ama, dün
ne olduğumuzu ve yarın ne hâle geleceğimizi bilemiyoruz ve
kestiremiyoruz. İlmî varlık ne idi? Ayân-ı sabite ne idi, ruhlar âlemi
neyin ifadesi ve nebülozla-rın helezonik keyfiyeti, varlığın hangi
muzlim noktasını şiirleştirip âhenge kavuşturuyor ve vuzuh getiriyordu?
Bütün bunları bilemediğimiz gibi, yarınki "ukbâ" hayatıyla yine önüne ve sonuna bakacak, bu büyük bilmece karşısında: "Seni de şuûnatını da hakkıyla bilemedik ey Mâruf!" diyeceğiz.

Şayet,
sözü biraz uzattı isem, bu türlü meselelerde ihtiyatlı olmak gerektiği
için uzattım, hata etti isem, O'ndan bağışlanmamı dilerim.

Her şeyin en doğrusunu O bilir.



Cedel: Münakaşa. Galibiyet için çekişme. Diyalektik

Zâtî şe'n: Zâta ait iş, hâl ve tavır.


*******************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
parisa
Özel Üye
parisa


Mesaj Sayısı : 420
Rep Gücü : 849
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 21/09/09

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimePtsi Ocak 31, 2011 7:50 am

http://www.hikmet.net/content/category/3851/60005/13/

SORUNUN ÜZERİNE TIKLA LİNKE GİT VE GÖR

Başlık Yazar

Allah (c.c) hiç kimseye benzemez deniliyor. O halde bizim
görmemizle Allah’ın görmesi arasında bir benzerlik yok mudur?
hikmet.net
Allahtan başkasına rükû ve secde etmek şirk midir? hikmet.net
Başarıları ve müsbet neticeleri Allah'a vermede hassasiyetimiz nasıl olmalıdır? hikmet.net
Allahın Vahidiyet ve Ehadiyet sıfatları arasında ne fark vardır, açıklar mısınız? hikmet.net
Çevresinden dolayı inanmayan insanların durumu ne olacak? hikmet.net
Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatlarının ifade ettiği manayı açıklar mısınız? M. Fethullah Gülen, Fasıldan Fasıla 4
Kerîm ve Rahîm İsimleri Âhireti İktiza Etmesini Açıklar mısınız? M. Fethullah Gülen, Ölüm Ötesi Hayat
"Ben Sizin Rabbiniz Değil miyim?" Sualine Evet Rabbimizsin İle Cevap Verildiğine Aklî Delil Var mıdır? M. Fethullah Gülen, Kitap ve Sünnet Perspektifinde Kader
Tabiat, Tabiat Kanunları ve Sebepler Niçin Yaratılmıştır? M. Fethullah Gülen, İnancın Gölgesinde 1
Kainatı sebepler mi var etmiştir yoksa kâinat kendi kendine var olmuştur? M. Fethullah Gülen, İnancın Gölgesinde 1
Günlük hayatımızda işlediğimiz her fiili Allah’a nisbet ederek mi konuşmalıyız? M. Fethullah Gülen, Gurbet Ufukları
İmana mâni hususlar nelerdir? M. Fethullah Gülen
Allah’ın ol dediği oluverir. Ancak ademe yani yokluğa da Allah’ın iradesi ve dilemesi taalluk eder mi? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi 1
İmanıyla ilgili vesvese duyan dinden çıkmış olur mu? hikmet.net
Allah (c.c) kâinatı niçin altı günde yaratmıştır? hikmet.net
Cehenneme Gidecek İnsan Sayısının Fazla Olması Allah'ın Rahmetiyle Nasıl Telif Edilebilir? hikmet.net
Allah İnsanları Niçin Cezalandırıyor? hikmet.net
Allah'ın sevgisini kazanmak için neler yapmalıyız? hikmet.net
Allah kendinden büyük bir varlık yaratabilir mi? Mehmet Kırkıncı
Ben yaratılmayı istemedim ki ibadetle mükellef tutulayım? hikmet.net
O'nun Kapısını Ne Kadar Çaldık?.. M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
İnançsızlık Her Devirde Aynı mıdır? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
İmanın Tadını Almak İçin Neler Yapılmalıdır? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
İmana Mani Hususlar Nelerdir? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
Biz Gönülden İnandık mı? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
Ayette bahsedilen Allah'ın korumasını nasıl anlamalıyız? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
Allah'ı ne kadar zikretmeliyiz? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
Allah Kainatı Bilinmek İçin mi Yaratmıştır? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi
Allah'ı anma ve duada ölçü nasıl olmalıdır? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi 1
Kulluk sırrı nasıl anlaşılmalıdır? M. Fethullah Gülen, Kırık Testi 1
Hz. Ömer'in Haceru'l-Esved'e hitaben söylediği sözü nasıl anlamalıyız? M. Fethullah Gülen, Prizma-4
Kulluk şuurunda mükemmellik nasıl yakalanabilir? M. Fethullah Gülen, Prizma-3
İnsanın Esma-i İlahiye ile münasebeti var mıdır? M. Fethullah Gülen, Prizma-3
Tabi afetlerin diliyle anlatılmak istenen nedir? M. Fethullah Gülen, Prizma-2
Allah Kâinatı Neden Yarattı ve Neden Daha Önce Yaratmadı? M.Fethullah Gülen
Allah her şeyi yarattı, -hâşâ- O'nu kim yarattı? deniliyor? M. Fethullah Gülen
Darwin Nazariyesi Neden Hala Savunuluyor? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-4
Materyalist Zihniyetli Batı İnsanına İslam Nasıl Anlatılmalıdır? M. Fethullah Gülen, Prizma-3
Taklîdî ve Tahkîkî İman Ne Demektir? M. Fethullah Gülen, Sızıntı Dergisi, Haziran 1981
"Yoktan Var Olmaz, Vardan da Yok Olamaz"Diyorlar. Zamanımızda Geçerli midir? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-4
Cenabı Hakk'ın İsimleri ve Sıfatları Arasında Derece Mevzubahis midir? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-3
"Allah (cc), Esmasıyla Malum, Sıfatlarıyla Muhat, Zâtıyla Mevcud u Meçhuldür."Sözünü Açar mısınız? M. Fethullah Gülen, Prizma-3
Materyalistlerin, İnkârcıların, Din ve Mukaddesat Hakkındaki Propaganda ve Telkinleri Nasıl Değerlendirilmelidir? Mehmed Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar?
Ateizm Var mıdır? Vehbi Vakkasoğlu
Cenâb-ı Hakk Hem Bir Tane Hem de Her Yerde, İzahı Nedir? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-4
Deniliyor ki Allah Her Şeyi Yarattı, (hâşa) Onu Kim Yarattı? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1
Allah Kelimesi İle Tanrı Kelimesi Arasında Nasıl Bir Fark Vardır? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1
Allah Tarif Edilebilir mi, Bilinebilir mi? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1
Allah'ın Özü ve Nitelikleri Nelerdir? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1
Eğer Allah Varsa Niçin Göremiyoruz? M. Fethullah Gülen, Asrın Getirdiği Tereddütler-1
Başlık Yazar
Allah'ın Mâsum Canlılara Musibet Vermesi Zulüm müdür? Bedîüzzaman Said Nursi, Mektûbat
Allah'ın Mahiyeti İnsan Aklıyla Kavranabilir mi? Mehmed Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar?
Beş Duyu Organıyla Algılanamayan Şeyler İnkar Edilir mi? Mehmed Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar?
Küçük Canlılar Niçin Yaratılmış Olabilir? Dr. Hacı Lüy, Sızıntı D., Mayıs 2003
Kâinattaki Görülen Mükemmel Faaliyet Nasıl Değerlendirmelidir? Mehmed Kırkıncı
Allah, Yaratmış Olduğu Mahlukları İle Kıyaslanabilir mi? Mehmed Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar?
Allah Kendisinden Büyük Bir Varlık Yaratabilir mi? Mehmed Kırkıncı, Nasıl Aldanıyorlar?
Genetik Kopyalama ile Allah'ın Yaratması Aynı mıdır? Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi
Atomları Hareket Ettiren Kuvvet Nedir? M. Fethullah Gülen, Hitap Çiçekleri
Kâinatın Kumandanı Kimdir? M. Fethullah Gülen, Hitap Çiçekleri
Allah Neden Sebepleri Çalıştırıyor? Doç. Dr. Şadi Eren
Sebepler ve Tabiat Kanunları Yaratıcı Olabilir mi? M. Fethullah Gülen, Hitap Çiçekleri
Eşya Birbirine Hem Mahkum Hem De Hakim Olabilir mi? M. Fethullah Gülen, Hitap Çiçekleri
Farklılıklar ve Zıtlıklara Rağmen Uygunluk Nasıl Oluyor? M. Fethullah Gülen, Hitap Çiçekleri
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
hdbfresh

hdbfresh


Mesaj Sayısı : 4
Rep Gücü : 8
Rep Puanı : 2
Kayıt tarihi : 16/02/11

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimeÇarş. Şub. 16, 2011 4:30 am

2.Allah kendinden büyük bir taş, vs. başka bişey yaratabilirmi?

Bir
köyün muhtarı yada belediye başkanı yada başbakan, kendi acizliğini
göstermek ister mi, kendine tuzak kurar mı. kendi ayağını kaydırmak
istemek gibi bir saçmalık yaparlar mı. bu kadar zıt bir soruyu akılları
bulandırmak için soruyorlar. Niye biri kendi acizliğini göstermek
istesin. bunu niye yapsın. akla mantığa sığmayan böyle bir soruyu akıl
hastası denen insanlar bile sormaz.


Arkadaşım sen burda ne saçmalamışsın ya ne acizliğinden bahsediyorsun sen birşeyler kanıtlayım derken iyice batmışsın.

ağırlık uzunluk gibi şeyler fani dünyaya aittir Allah katında bunların hiçbir geçerliliği yoktur. Yani bu suali soran gerizekalı biri kendi fani dünyası çerçevesinde sorarsa bunu saçmalamış olur. Allah(Azze ve Celle) hiçbir fani, dünyevi birimlerle mukayese edilemez dediğim gibi bu tür birimlerin Allah katında geçerliliği yoktur bunlar dünyevi kainata ait şeylerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimeÇarş. Şub. 16, 2011 9:25 am

bu soru bölümü hakkında yaptığınız tenkid (memurlar netten alınan bölüm hakkında ) doğru size katılıyorum

ama diğer sorularda mukni cevaplar var
o bölümü kaldırıyorum
uyarınız ve katkınız için teşekkür
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
beyic
Moderatör
beyic


Mesaj Sayısı : 60
Rep Gücü : 92
Rep Puanı : 7
Kayıt tarihi : 28/10/10
Yaş : 27
Nerden : izmir

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimePerş. Şub. 17, 2011 10:43 pm

doğru dediniz hocam Alah'ı(cc) kimse sorgulayamaz ben bunu anladım yanlışım varsa düzeltin
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://turkprivate.yetkinforum
EyüP




Mesaj Sayısı : 80
Rep Gücü : 174
Rep Puanı : 28
Kayıt tarihi : 08/11/10
Yaş : 27
Nerden : İzmir

Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Empty
MesajKonu: Geri: Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR   Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR Icon_minitimePaz Mart 27, 2011 8:47 am

Katılıyorum Beyic !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Allah İle İLGİLİ sORULAR cEVAPLAR
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Şeytanla İlgili Sorular-Cevaplar
» Kaderle İlgili Sorular Ve Cevaplar
» Meleklerle İlgili Sorular Ve Cevaplar Linkleri
» KADERLE İLGİLİ AKLA TAKILAN SORULAR VE CEVAPLAR
» Şeytan la ilgili sorular -cevaplar,,NİÇİN YARATILDI VB

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: Ateist-Deistlerin vb İddialarına Cevablar-
Buraya geçin: