Padişah ve Hizmetkarları
Bir varmış, bir yokmuş. Mavi ile yeşilin kaynaştığı, kurtla kuşun oynaştığı güzel mi güzel bir ülke varmış. Bu ülkede her yerde bir düzen, her işte bir hikmet varmış. Çalışan hakkını alır, tembel tembel yatan hâline razı olurmuş. Kanuna uyan rahat eder, uymayan cezasını çekermiş. Kimsenin hakkı kimsede kalmazmış. Daha da önemlisi, güçlü mü güçlü bir padişahı varmış ülkenin. Bu padişahın adaleti dillere destan, zenginliği ise hadsiz hesapsızmış. Hem cömert, hem merhametli imiş. Ülkesinde çalışan pekçok hizmetkârı ve emrini bekleyen muhteşem bir ordusu varmış. Bir de özel çiftliği varmış ki, güzelliğini anlatmaya ne kalem ne de dil yetişirmiş.
Günlerden bir gün padişah hizmetkârlarından ikisini çağırıp şöyle demiş:
-Bana karşı dürüstlüğünüzü ve bağlılığınızı denemek istiyorum. Bu nedenle size vereceğim bazı görevler var. Eğer bu görevleri gerektiği gibi yaparsanız, özel çiftliğime ulaşacaksınız. Orada sevdiğiniz ve hayal ettiğiniz her şeyi bulacaksınız. Ama eğer bana ihanet ettiğinizi fark edersem çiftlik yerine zindana girersiniz, haberiniz olsun!
Hizmetkârlar, padişahın emirlerine itaat edeceklerine, verilen görevleri yerine getireceklerine söz vermişler.
-Bekleyip göreceğiz demiş padişah. Dikkatli olun, gözüm üzerinizde!
Ve hemen ardından, her birinde yirmi dört altın olan iki kese çıkarıp iki hizmetkâra uzatmış.
- Alın bunları demiş. Yolda size lâzım olacak. İyi kullanın. Görevlerinizi bildiren mektup da içinde.
İki hizmetkâr, hiç vakit kaybetmeden yola koyulmuşlar. Kısa bir süre sonra karşılarına bir kasaba çıkmış. Bir tarafta renk renk ışıkların yanıp söndüğü eğlence yerleri, kumarhaneler; diğer yanda, önemli işlerde çalışan ciddî insanlarıyla ilginç bir kasabaymış burası. Renkli ışıklar, hoş şarkılar padişahın hizmetkârlarının başını döndürmüş, gözlerini kamaştırmış. Sonra ne mi olmuş? Hikâyenin devamını siz tahmin edin. İşte size iki ipucu:
Hizmetkârlar, bu kasabaya bir görevle gönderildiler; görevlerini bildiren mektubu okusunlar ve ciddî insanların arasına katılıp işlerine baksınlar diyorsanız, 2. bölümü; biraz eğlenmekten ne çıkar, nasıl olsa yeterince altınları var diyorsanız,
3. bölümü okuyun.
2. Bölüm
Hizmetkârlardan biri hemen kendisini toparlamış ve padişahın mektubunu okumuş. Meğer bu mektup, kendisi ve ülke halkı için çok önemli bazı emir ve yasaklardan ibaretmiş. Bunların arasında kasabanın ışıltılı, fakat tehlikeli eğlence hayatına dair uyarı ve yasaklar da varmış. Onları, zehirli şekerlemeler gibi tatlı gelse de acısının sonradan çıkacağından haber veriyormuş.
Hizmetkâr, ciddî işler yapan, ciddî adamların arasına katılmış, padişahın yasaklarına uymuş, kendisinden istenen görevleri yerine getirmiş. Elindeki altınlarla ticaret yaparak çok kâr elde ettiği gibi, görevini yerine getirmenin huzurunu yaşamış. Kazandıkları ile tüm yol malzemelerini ve yolculukta kullanacağı aracı satın almış.
Padişahın habercileri, hizmetkâr, çiftliğe ulaşmadan önce durumu padişaha haber vermişler. Padişah, hizmetkârından memnun olmuş. Ve onu çiftliğinde, özel misafirleri için hazırladığı muhteşem dairesinde ağırlamış, ona çeşitli hediyeler sunmuş.
Hizmetkâr, padişaha sadakat ve şükran duyguları içerisinde hayatına devam etmiş ve kimsenin görüp işitmediği kadar mutlu olmuş.
3. Bölüm
Diğer hizmetkâr ise şöyle düşünmüş: “Henüz çok gencim, hayatın tadını çıkarmalıyım. Nasıl olsa yeterli altınım var.” Sonra da doğruca, her türlü kötülüğün ve tehlikenin kol gezdiği eğlence yerlerinin yolunu tutmuş. “Vur patlasın, çal oynasın, bu hayat böyle geçer.” diyenlerle beraber şarkılar söylemiş, dans etmiş. Derken kumar makinelerinin cazibesine kapılmış, kesenin ağzını açmış. Altınlarını, hoşça vakit geçirmek ve kazanmak amacıyla birer birer kumara veriyormuş. Kendisine renkli kostümler alıyor, renkli partilerde yiyip içiyor, sarhoş olup kendinden geçiyormuş. Ancak, padişahın verdiği mektubu okumak aklına bile gelmiyormuş.
Bu arada onu fark eden birkaç kişi yanına yaklaşmış. Birlikte gülüp eğlenmişler. Sonra da onu kulüplerine davet etmişler. Giderken karanlık bir köşede, aniden yumruklar vücuduna inmeye başlamış. Adamlar, kalan altınlarını da alıp gözden kaybolmuşlar. Hizmetkâr son bir ümitle keseyi açmış. Bir de ne görsün! Padişahın mektubuyla beraber tek altın oracıkta duruyormuş. Tam o sırada yanı başında padişahın takipçilerinden biri belirmiş. Hizmetkâra şöyle bir bakmış ve durumunu anlamış.
- Arkadaş, demiş. Mektubu açıp okumadığın gibi, yol masrafı için verilen altınları da geçici keyifler için harcayıp ziyan etmişsin. Kötü arkadaşlar edinip zarara girmişsin. Aklını başına al. Hiç olmazsa şu bir tek altını yol masraflarına harca. Yoksa bu uzun yolda yaya ve aç kalacaksın. Hem bizim padişahımız iyi kalplidir. Mektubu okur, görevini yerine getirirsen belki seni bağışlar da çiftliğine gönderir, demiş.
Sizce hizmetkârın son altınla ne yapması gerekir?
Kumar oynasın, altınları yeniden çoğalsın diyorsanız, 4. bölümü; uyarıya kulak versin, tek altını yol masraflarına kullanıp, kalanı ziyan ettiği için padişahtan özür dilesin diyorsanız, 5. bölümü okumalısınız.
4. Bölüm
Hizmetkâr başını kaldırmış ve kendisini uyaran görevliye:
- Bu benim hayatım. Benim seçimim. Sen buna karışamazsın demiş. Hem padişah da kim oluyormuş? Bana kimse karışamaz diyerek yerinden kalkmış ve arkasına dönüp bakmadan sendeleyerek oradan uzaklaşmış.
- Şansım iyi giderse bu bir altınla bile köşeyi dönebilirim, demiş.
Kendisi gibi kazanmak için oynayanlarla beraber son altını da kumarda kaybetmiş. Ancak kaybettiği sadece altınlar değilmiş. Görev kâğıdını ve sonunda çiftliğe ulaşma ümidini de kaybetmiş. Çünkü padişahın gizli habercileri durumu kendisine bildirmişler. Olup biteni öğrenen padişah onu yaka paça huzuruna getirtmiş. İhanetinin cezası olarak sarayın karanlık ve korkunç zindanına hapsetmiş.
5. Bölüm
Eğlenceye düşkünlüğü ve sorumsuzluğu yüzünden çektiği sıkıntılara, bir de görevlinin uyarısı eklenince genç hizmetkârın aklı başına gelmiş. Padişahın mektubunu açıp okumuş. Elinde kalan tek altını kullanarak padişahın yanına giden hizmetkâr, padişahtan özür dilemiş ve ardından verilen emri yerine getirmiş. İyi kalpli padişah onu bağışlamış, çiftliğine gitmesine izin vermiş. Hizmetkâr, padişaha hürmet ve şükranlarını sunarak çiftlikte huzur içinde hayatına devam etmiş.
SÖZÜN ÖZÜ
İçinde sırlar gizli
Bir masal burada bitti.
Olanları çözmenin,
Artık zamanı geldi.
Bizler hizmetkârlarız
Padişah ise Rabbimiz.
Her bir altın, bir saat
Hızla geçer vaktimiz.
Mektup ise Kur’an’dır.
O, en güzel mesajdır.
Bilir, uyarsak ona,
Çoktur bize faydası.
Işıltılı kasaba,
Yaşadığımız dünya.
Keyif, kedere döner,
Kapılırsan çarkına.
Çiftlik, Rabbin cenneti
Zindansa cehennemi.
İkisini de ister,
Allah’ın adaleti.
İnsanoğlu seferde,
Dünyadan ahirete.
İnançla ulaşılır,
O muhteşem cennete.
Masallara doyulmaz
Temsilde hata olmaz.
Düşünüp anlayana,
Bu sırlar gizli kalmaz.