Kilise Ve Kısımları
Kilise kelimesi Yunanca “Ekklesia”
kelimesinden türemiştir. Bu kelimenin kökeni “Toplamak” veya “Toplantı”
manasına gelir. Buna göre, Kilise kelimesi “Hıristiyan Cemaatının
toplantısı” manasındadır. Yani, Kilise Hıristiyanların toplandığı yer
veya bina” manasına gelir. Ancak bina ve yer anlamı dışında çok daha
önemli bir manası daha vardır. O da cemaatın kendisidir. Hıristiyan
topluluğudur. Diğer bir ifade ile “Mezhep” anlamına da kullanılır. Biz
burada birinci mana, yani kutsal bina anlamı üzerinde duracağız:
Hıristiyan
ibadet yerleri çeşitli boylarda, büyük veya küçük, çeşitli mimari
üsluplar da olabilir. Küçük kiliselere “Şapel”, büyük kiliselere
“Katedral” denir. Mimari üslupları da mezheplere göre bazen değişiklik
gösterir. Örneğin, Ortodoks kiliseleri çoğunlukla kubbelidir. Batı da
ise, gotik, barok vs. üsluplardadır. Diğer binalardan ayİran,
yanlarındaki bir veya daha fazla çan kuleleridir. Bu kuleler, kilisenin
yerini gösterdiği gibi, ayin saatini de çan sesleriyle ilan ederler. Köy
kiliseleri genelde bir holü, bir salonu andırırlar. Mimarî üslupları da
yoktur. Büyük kiliseler yapıldıkları çağın ve bölgelerin özelliklerini
yansıtırlar. Büyük kiliselerin ana giriş kapısı önünde bir sundurma veya
revak bulunur. Bu revaklar azizlerin heykelleri veya İncil'den alınan
İsanın hayatını anlatan kabartma veya heykellerle süslenmişlerdir.
Kiliseye
girince karşılaşılan büyük salonun iki tarafında sandalye veya sıralar
bulunur. Koridor salonun karşısına varmadan biter. Bu boşluğa Koro Yeri
denir. Koridorun bulunduğu yere sahan veya gövde denir. Sahan kısmı
genelde üç sıra sütun çıkıntilarıyla bölünür. Giriş kısmında ise, iki
tarafta, duvarda veya ilk sütunlarda, ya da ilk sıraların birisinde
asılı olarak birer okunmuş, kutsanmış su kabı vardır. Bu kaplarda,
isimlerinden belli olduğu gibi okunmuş su bulunur ve kiliseye giren
müminler sağ elini bu suya batırıp parmaklarının ucunu ıslatır, sonra bu
eli İle haç çıkarır. Bu davranışla İbadet yerine girdiğini, ALLAH
huzuruna geldiğini ifade eder. Daha ilerde, duvarın yanında ya da köşe
de bir veya iki günah çıkarma hücresi görülür. Ayrıca Giriş kısmının bir
tarafında ya bir vaftiz kurnası veya bir vaftiz odası bulunur. Girişin
karşı duvarı, yani salonun ön kısmı içeri doğru kavisle bir oda şeklini
alır. Bu kısma “Apsis, altar” denir. Bu kısma Ortodokslar “İkonostaz”
derler. Bu kısmın uçundaki duvar önünde, büyük ve süslü bir sunak daha
bulunur. Sunağın arkasında duvarda büyük bir haç, bir heykel veya bir
tablo resim bulunur. Bu ana sunağın ortasında, heykel veya haçın altında
küçük bir dolaba benzeyen kutsal ekmek ve şarabın bulunduğu dolap
bulunur. Genelde güzel bir kumaşla örtülüdür. Bazı kiliselerde, bu
muhafaza dolabı, koro yerinin sağ tarafındaki duvarın içinde saklanır.
Apsise
ilerlerken salonun iki yanında, duvarlara asılı on dört tablo vardır.
Genelde İsa'nın çektiği ızdırapları dile getirirler. Bu levhaların
bulunduğu kısma “Haç Yolu” denir. Dindar Hıristiyanlar her tablo başında
durarak tasvirleri düşünür ve dua ederler. Haç Yolunu takip edip onu
tamamlarlar. Özellikle Paskalya öncesi, Perhiz ve Oruç sürelerinde çok
rağbet görür.
Sunak, Kilisenin en önemli unsurudur. Kilisenin
koro bölümünde, kilisenin her tarafından kolayca görülebilen bir
yerindedir. Eski kiliselerde sunaklar, birer masadan ibaretti. Daha
sonraki devirlerde görkemli hale getirildiler. Genellikle üzerlerinde
iki mum bulunur. Bu mumlar Komünyon (Missa) ayini ve diğer merasimler
esnasında yanarlar. Sunak daima beyaz bir örtüyle örtülür.
Haç,
İsa'nın ölümünü ve insanın ezeli günahtan kurtuluşunu simgeler. Genelde
iki çeşittir. Birincisi, İsa'yı asılı olarak gösterir. Genelde Katolik
ve Ortodokslarda görülür. İkincisinde, İsa'nın tasviri ve heykeli
yoktur. Simge sadece dört çıplak koldan ibarettir. Protestanların
haçları da böyledir. Birincisinde, haç üzerinde küçük bir levha ve INR1
harfleri bulunur. Mânası: “Nasıralı İsa, Yahudilerin Kralı”, yani
Latince lesus Naz,arenus Rex ludaeorum kelimelerinin baş harfleridir.
Şekillerine göre isimleri de değişir. Örneğin, Antonius Haçı büyük T
harfi şeklinde, yani üst kolu yoktur. Andreas Haçı dört çapraz kolludur,
yani X harfi şeklindedir. Yunan Haçı ise, bütün kolları eşit uzunlukta +
şeklindeki haçtır. Rus haçının üç yatay kolu vardır, bu üç kolun
ortasındaki daha uzundur.
***************
HAVRA (SİNAGOG)
Yahûdilerin ibadet yeri. Dilimize "Havra" diye çevrilen bu
kelime, Yunanca'da "Synagogue", toplantı için kullanılan bir terimdi.
Daha sonra İbranice "Keneset ve Bet ha-keneset" kelimelerine uygun
olarak toplantının yapıldığı yer için kulanıldı. Tânrı ile buluşma yeri
anlamına da gelir. Talmud'da geçen ifadelere göre, "halk evi", "küçük
ma'bed", "duâ ve ibâdet yeri", "Sabbat evi" gibi anlamlara da gelir.[1]
M.Ö. 586'da Süleyman Ma'bedi'nin yıkılışından sonra, Bâbil sürgünü
esnasında Havra, halkın ibadet edebileceği bir kurum haline geldi.[2]
Kudüs'teki Ma'bed'in yıkılışından sonra aynı zamanda bir eğitim öğretim
yeri haline gelen havra; Bâbil tutsaklığı dönüşünde -özellikle Ezra ve
halefleri zamanında- Kudüs'teki Ma'bed kültü ile paralel olarak
gelişti.[3]