KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi )

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
huzeyfe
Süper Moderatör
huzeyfe


Mesaj Sayısı : 7719
Rep Gücü : 18108
Rep Puanı : 23
Kayıt tarihi : 27/03/09

Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Empty
MesajKonu: Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi )   Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Icon_minitimeC.tesi Ağus. 06, 2011 5:34 pm

Muhibbî Safer Dal Efendi

Muhibbî Safer Dal Efendi Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Safer3
20 Ağustos 1926 Cuma günü İstanbul Eğrikapı'da dünyaya gelen Safer
Efendi'nin anneannesi Rumeli muhaciri olup Bulgaristan sınırları içinde
bulunan Ziştov’dan Hacı Rüstemoğulları ailesinden, annesinden dedesi ise
Emir Sultan soyundan ve Çanakkale şehidlerindendir. Babası ise Arnavut
asıllı Sadık Ramazan Efendidir.

İkinci Dünya Savaşı'nın getirdiği darlık ve zorluk yıllarında ortaokul
tahsilini bırakmak zorunda kalan Safer Efendi Mustafa Özdamar'a
anlatıyor: "-İkinci Dünya Harbi sırasında bizi okuldan almak
mecburiyetinde kaldılar. Ortaokulu bitiremedik. Öğretmenlerim çok
yalvardılar:"Bırakın biz okutalım bu çocuğu!" dediler, fakat babam:
"Hayır!" dedi. Babam helvacı,şeker beş lira oldu çünkü... Çalışmak
mecburiyetinde kaldım,çalıştık...

Çocukluk yıllarımda namaz surelerini Ramazan’da Canfeda Hatun Camiinde, İmam Efendi’den öğrendim.
Bu camiden kovarlardı Dervişali’ye; Dervişali’den kovarlardı
Atikali’ye…Çocuğuz, küçüğüz, kıkırdıyoruz ya!...Cemaat kovuyor bizi...
Böyle böyle imamların namazlardaki okuyuşlarını talip ede ede, namaz
surelerini ezberledik.

Sonra asker olduk gittik. Askerde muhabereciydik.Askerl ikten sonra
kursa devam ettik, beynelminel şehadetname aldık, telsiz operatörü
olduk. 1950’de terhis oldum askerlikten... Yerli firmalarda mesleğimizle
ilgili iş alamadık, yer yoktu. Ecnebi şirketler,buyur etti, fakat
babam: "Oğlum", dedi, "üç sene hasretini bekledim, askerden!... Şimdi
gideceksin Gavuristan’a, bir gavur kızı alacaksın, ben senden olacağım,
gitme babacığım!" dedi, ağladı... "Peki!" dedik, gitmedik tabii. Sonra
Tersane’ye intisab ettik. Beş sene hizmetim var orada.
Ondan sonra oradan istifa ettim, seyyar satıcılık yaptım, iş sahibi oldum, bugünlere geldik.

-Bu istifanın da bir hikayesi var duyduğum kadarıyla.Onu bir de sizden dinlesek efendim?
-10 Muharrem’de Sünbül Efendi’ye gideceğiz.İzin istedim vermediler.Siz izin verseniz de,vermeseniz de ben giderim! dedim.

-Nasıl gidersin?

-Seyredin bakın nasıl giderim!dedim,çıktım. Bir sandal geçiyordu oradan. Bir ıslık çaldım, bindim sandala, eyvMuhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Allah!...
Çıkış o çıkış, bir daha dönmedim o işe. Sonra Fahreddin Efendim’e
geldik. Nasıl söyleyeyim? Cesaret ettik söyledik: "Ben işi bıraktım!"
dedim.
"İiiih!.." dedi şöyle irkilerek, "Nasıl bırakırsın işini sen?.. Çoluğun var, çocuğun var!.."
"Sayenizde aç kalmayız evvelMuhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Allah efendim! Size hizmet edecek bir adam lazım, O'nun da benim olmam lazım!.." dedim. "Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Allah layığını versin!" dedi.
-Sizin çocukluğunuzdan beri dergahta olduğunuz söyleniyor efendim! Böyle bir şey var mı?
-Hayır! Askerlikten sonra başladı bu iş!

İNTİSABI:

Terhis olduktan sonra İbrahim Fahreddin Şevkî Efendiye intisab etmiştir. İntisabını şöyle anlatıyor:

- Fahreddin Efendi’yi tanımanız nasıl oldu efendim?
- Şeyhlerin,dervişlerin uğrak yeri olan bir kahvehane vardı, kahveci
Uşşaki dervişi Mehmet Efendi idi. Orada tanıdık Fahreddin Efendimi önce.
Biz o tarihlerde dergahlara merak sardık. Nerede bir dergah varsa kudema
usullerini yaşatan, oralara gidip geliyoruz. Her Efendi kendi kervanına
almaya çalışıyor bizi tabii... Derken birgün, Şeyhulislam Mustafa Sabri
Efendi’nin yeğeni-onun adı da Mustafa Sabri, bize akıl hocalığı
yapıyor. Ona sordum: Ne yapalım, hangisi daha uygun sizce? diye
O bizden elli yaş büyüktü, kudema Nakşbendi dervişi : "Fahreddin Efendi!" dedi.
Gönül trafiğimiz karışık tabii, bir türlü karar veremiyoruz derken,
birgün,Fahreddin efendim bizi davet etti. Biz aldırmadık önce.
Sonra, Şeyh Raşid Efendi’nin babasının cenazesi münasebetiyle Sünbül
Efendi’ye gitmiştik. Oradan, kabristandan dönerken ben Fahreddin
Efendimin koluna girdim, yaşlı tabii: "Ben sizi davet ettim. Niye
gelmediniz?" diye sordu.
"Geliriz inşMuhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Allah efendim!" dedim.
"Öyle geliriz-melirizle olmaz! Bu Cuma gecesi boy abdesti al gel,
arkadaşını da al gel!.." dedi,gittik, intisab ettik, Kemal Baba ile
birlikte.

Sonradan, Fahreddin Efendimin evladlığı -manevi kızı- bana anlattı.
Bizim, Fahreddin Efendimi tanıdığımız, fakat henüz bağlanmadığımız
günlerde,Valide Sultan’a: "Yahu hatun Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Allah
bize bir ikiz evlad verecek ama, bakalım ne zaman?" der dururmuş. Sonra
siz çıkageldiniz, Kemal Baba ile birlikte!" diye anlattı, Fahreddin
Efendimin vefatından sonra...

1984 yılında pirdaşı Muzaffer Ozak Efendi (K.S.)'nin vefat etmesi ile
İstanbul Karagümrük Nureddin Cerrahi Asitanesi postnişinliğini devralmış
ve 21 Şubat 1999 Pazar günü Beka Alemi'ne göç etmiştir.

"Muhibbî" mahlasıyle yazdığı şiirlerinden büyük bir kısmı bestelenmiş ve
Ahmed Özhan, Savni Sami Özer gibi dergah mensubu sanatçılar tarafından
okunarak ünlenmiştir. Safer Efendi, Basbakan Necmeddin Erbakan'ın
köşkte tarikat liderlerine verdiği yemeğe kendisi yerine tarikatin
zakirbaşı olan Ahmet Özhan'ı göndermişti.

Savni Sami Özer'in Dilinden Mürşidi Safer Dal

-Hayatınızın dönüm noktası neydi?

Sefer Dal hazretleriyle tanışmamdı. 1985’in sonuydu. 1981-82’lerde
Trabzonlu bir kızla nişanlıydım. Gözleri çok yüksekte bir aileymiş.
Babasıyla dükkân açmıştık. Babası ‘Kızımı İsviçre’de balayına
götürebilecek misin? Ona Mercedes araba alacak mısın?’ gibi isteklerde
bulununca, muhabbet bir anda cehenneme dönüştü. Ceketimi alıp bir daha
dönmemek üzere o dükkândan çıktım. O zaman görseydin canlı cenaze
gibiydim. Bir vesileyle Karagümrük’e gittim. Sefer Efendi hazretleri
“Oğlum, rüya görürsen anlatacaksın. Kısmetinde varsa buraya evlat
olursun.” dedi. Rüyayı o gece gördüm; çünkü çok istiyordum. Birden
cennette gibi oldum. Bugün dünyada tasavvuf musîkisinin sebeb-i hikmeti
Sefer Dal hazretleridir. Koca Grundig teyplerle bestekârlardan kayıtlar
yapıp arşiv hazırlayan Sefer Efendi’dir. Ona rüyayı anlatınca “Oğlum
bak, bu yola girmek tam girmek, çıkmak da tam çıkmaktır. Rüyada sana
davet var.” dedi. Hizmetinde 13 sene bulundum. Vakıftan geliyorsak,
“Hadi Sami, Şeyhimin İlleri’ni hüzzam makamında oku.” derdi. O anda
beste yaptırıyor. “Acemaşiran yap, Nihavend yap…” Böyle eğitti...
CD’lerimdeki repertuarımın yüzde seksenini Sefer Efendi hazretleri
hazırlattı.

-Eşinizle tanışmanız nasıl oldu?

Evliliğimizin nedeni Sefer Efendi zaten. Kız profesör, ben öylesine bir
adam… Türkiye’de hafıza, müezzine istikbali yok diye kim kız verir. Ben
başıma o olay gelince evlenmeyi unuttum. Sefer Efendi bir gün buyurdu ki
“Seni Yumna ile evlendireyim.” Yumna’yı da hiç tanımıyorum o zaman.
“Tabii efendim.” dedim. Herkes kızdı bana, tanımadan neden evet dedim
diye. Yumna’yı daha sonra rüyamda gördüm. Bir gün vakıfta ‘Yumna geldi’
dedim herkese ve onu rüyamda gördüğümü söyledim. Yumna indi aşağıya ve
efendimin yanına geldi. Sefer Efendi, Yumna’yla konuşup ikna etti. O
zaman Amerika’da okuyordu. Boğaziçi Üniversitesi’nden burs kazanıp
Türkiye’ye gelmişti. Türkiye’yi çok seviyordu. Eşim benden çok önce
tanışmış vakıfla. ABD’de Muzaffer Efendi döneminde...

MANİDAR BİR RUYA'DA SAFER EFENDİ

" İstanbul Karagümrük’teki Nureddin Cerrahi dergahının ismini daha
çocukken o semte yakın oturan akrabalarımdan işitmiştim. Nice yıllar
sonra Cerrahi tekkesi postunda Safer Dal efendinin oturduğu yıllarda
ziyaret etme fırsatım oldu.



Birkaç kez zikir meclislerine ve Pazartesi aksamlari yapılan ilahi
mesklerine dısarıdan birisi olarak katıldım. Özellikle ilahi meclisi
oldugu geceler de mescid dısındaki tekke müştemilatında dervişlere ikram
edilen sofralara da oturdum. Bu esnada tekkenin kadim mensubları
arasındaki laubalilik ve özellikle sigaraların peşpeşe yakılması gibi
hallere şahid oldum. Hatta bu meclislerde bazı günler karikaturist Hasan
Kaçan, müzik adamları Ahmet Özhan, Savni Sami Özer gibi kamuoyunun
tanıdığı kişilere de rastladım.



Dikkatimi çeken bir husus da Safer Efendi’nin zikir sonrası çekildiği
mescide bitişik salondaki sedirinin yanıbaşında oturan yabancı dilli ;
yabancı uyruklu insanlar oldu. Anladığıma göre bunlar arasında bazı
Müslüman olanları kadar henüz Müslüman olmamış ve bazı tavsiyelerle
buraya yolu düşmüş kişiler de oluyordu. Bu yabancı ziyaretçilerden kimi
bayanların tesettürleri de haline göre idi ; kimi kısa kol tişörtü ile
kimisi başına yarım yamalak attığı bir tül ile müridlerin karşısında
otururlar ve ilahileri dinleyip Safer Efendiye bazı sorular sorarlardı.



İslami duyarlılık ve şeriatın zahirine aykırı hallere tanık olmanın
verdiği rahatsızlığı dile getirmesem de üzülmüştüm gördüklerim
karşısında… İşte bu düşünceler zihnimi kurcalarken şeri hassasiyet ile
Cerrahi tekkesinin bu haline içerlediğim günlerde tanıştığım ve Safer
Dal efendinin oğlu ile de fakülte arkadaşı olan bir dosta iletilen bir
rüya benim için çok manidar oldu.



Rüyanın görüldüğü tarih Safer Efendi’nin vefatından birkaç ay ay önce;
1999 yılı başları imiş. Bu manidâr rüya ; rüyayı gören kişinin ağzından
şu şekilde kaydedilmiş:



Bir ramazan günü iftar vakti nasılsa Cerrahi tekkesinin civarında
oluyordum. Dergahta hem iftarımı açar hem de akşam namazını kılarım
düşüncesi ile ana caddeden Cerrahi tekkesini bilenlerin çok iyi
hatırlayacağı üzere tekkeye giden sokağa giriyordum. Tam ben tekkenin
sokağına girmiş iken tekke sokağına bakan evlerdeki pencerelerden;
camlardan birbiriyle dedikodu eden lalettayin kadınlar pencereden
pencereye Cerrahi dergahına gelen gidenleri tenkid eden laflar
söylüyorlardı. Bu Cerrahiler aleyhindeki sözleri ister istemez dinleyip
sokakta ilerlerken dergahın binasına geliyordum. Aslında olmadığı
şekilde dergahın sokağa bakan kısmında medrese hücresi şeklinde
revaklarla bölünmüş ; ancak cam ile sokaktan ayrıldıkları için içerileri
görünen birkaç dergah odasına göz attığımda gördüklerim beni
şaşırtıyordu. Henüz iftara birkaç dakika varken kimisi hücrelerdeki
kişiler kadınlı erkekli sigara içip dumanını savurmakta iken bir başka
odadakiler ud ; keman tıngırdatmakla meşgul oluyorlardı. İftar zamanı
gördüğüm bu hale üzülerek ben tam dergahın büyük kapısından geçip Hz.
Nureddin Cerrahi ve diğer şeyhlerin kabirleri önünden asıl binaya
ilerken “ALLAHu Ekber ALLAHu Ekber” diye akşam ezanı okunmağa başlıyor.
Dergaha dahil olduğumda giriş kısmında kimsecikler olmuyor ; herhalde
millet mutfakta “iftar açıyordur diye yandaki odalara bakıyorum ;
oralarda da kimsecikler yok. Herhalde akşam namazını kılalım da öyle
iftar ederiz diye düşünmüşlerdir diye dergahın “meydan olarak bilinen
zikir meclisi de kurulan mescid salonunun kapısını açtığımda
donakalıyorum. Şaşkınlığım şundan tam dergahın orta yerinde koskoca bir
yatak-yorgan yere serilmiş. Yatağın etrafında birkaç kişi sessizce
oturuyorlar. İçime gelen bir his yatakta yatan kişinin şeyh olduğunu
söyleyince doğru yatağın yanına gidip diz çöküyorum. Kıbleye doğru
çevrilmiş yatakta yatan kişi başındaki beyaz takkesi ile üzerindeki
yorganı kaldırıp oturur vaziyete geliyor. Bir bakıyorum ki yatakta yatan
kişi bembeyaz giysiler içerisinde Safer Dal efendidir. Aslında
dışarıdaki hücrelerde gördüklerimi ; oruca aldırmayıp açıktan sigara
tüttürenleri ; iftar vakti laubali şekilde saz-cümbüş tıngırtanları
şikayet etme düşüncesi aklımdan geçmişken Safer Dal efendinin
yatak-yorgan hasta halde yattığını görünce merhamet kabarıyor içerimde
ve “Şimdi bunları söyleyip Efendiyi bir de benim üzmem gereksiz diye
düşünüyorum. Efendinin elini öpüp geçmiş olsun derken Safer Dal efendi
gözleri yaşlı bir halde bana bakıyor ve birkaç dakika bu bakışma ile
geçtikten sonra yatağın yanında diz çökmüş olarak oturmakta olduğum
halde bana sarılıp hıçkırıyor. Öylesine sarsıla sarsıla hıçkırıyor ki
sanki kalbinden kalbime konuşuyor: Hal diliyle şunları söylüyor: “Ahh
evladım ahh ! Seni rahatsız eden şeylerden ben de rahatsızım ; ancak ben
bunları ancak bu kadar hale yola koyabildim. Elimden bu kadarı geldi
ancak… ALLAH affetsin… ALLAH’ım Kullar senin kulların; günahı çok
bunların ; Rabbi Sensin onların Ya rahmeti bol ALLAHım ; ALLAH affetsin
hem onları hem de bizleri…” diyor. "

***

NOT: Rüyayı gören kişi bu rüyasını Safer Dal efendiye anlatmağa niyet
etmiş. Ancak bu rüyanın üzerinden kısa bir süre geçince rüya
anlatılamadan Safer Dal Efendi vefat etmiş. Rahmetullahi aleyh.

Safer Dal Efendi'den Bir Anı


27 Mart 1995 Pazartesi meşkinden önce, Sertarik odasında, lokma
faslında, yemekten sonra şöyle bir menkıbe anlatıyor Safer Efendi:


Vaktiyle İstanbul'da, artık hangi devirdeyse, Padişah ile Sadrazam
arasında: Mollalar mı daha mükemmeldir, dervişler mi? diye bir musahabe
geçmiş.

Sadrazam: "Mollalar!.." demiş, "Molla Efendiler daha mükemmel olsalar
gerekdir!.." deyince, Padişah: "Eh!" demiş, "Pekala!.. Onu öğrenmek zor
değil!.."

Sadrazam: "Nasıl olacak bu? "

Padişah: "Kolay!.." demiş, "Bu hafta filan gün İstanbul'un bütün
kalburüstü mollalarını saraya davet edin, akşam yemeğine!.. Yemekte
alırız bunun cevabını!.. "

İrade tebliğ edilmiş, akşam bütün mollalar sarayda toplanmış. Padişah
ile Vezir de tebdil-i kıyafetle ulemanın arasına karışarak ve hepsini de
ikisi birlikte küme küme dolaşarak: "Hoş geldiniz, safalar
getirdiniz!.. Efendim, Mollalar hazeratı olarak, aranızda en ulunuz, en
aliminiz, en önde geleniniz kimdir?" diye sual etmişler.

Hem anket yapıyorlar, hem de olgunluklarını tartıyorlar...

Kime ve hangi kümeye uğradılarsa, hepsi de: "Tanıyamadın mı? İşte
karşında duruyor ya!.. Yani ben!" der gibi bir tavır sergilemişler. Hiç
birisi de: "Filandır!" diyememiş, herkes, hepsi kendisine yontmuş.

Bu yoklama işlemi bittikten sonra, Padişah vezire: "Hani," demiş,
"kemali nerde mollaların? Hepsi kendi beniyle memlû!.. Diğergamlık
olgunluğunu görmedim hiç birisinde ben... Ama dur!.. Bitmedi!.. Dahası
var!.. Bir sınavdan daha geçsinler, görelim bakalım ne yapacaklar. "

Karşılaşma faslından sonra sofraya buyur edilmişler. Sofraya da küme
küme oturtulmuş mollalar yine. Kümelerin ortasında büyük-büyük, geniş
sultani saray sinileri... Her sininin ortasında büyük yemek
lengeri...Herkese aynı kaptan yedirmek ve nasıl yiyeceklerini ölçmek
için de uzun uzun, birer metrelik kaşıklar vermişler kasten. Bakalım ne
yapacaklar ve nasıl lokmalanacaklar, diye..

Keşmekeş olmuş ortalık tabii. Doğru dürüst yemek yiyemedikleri gibi,
birbirlerinin üstünü başını da batırmışlar, homurdanarak çıkmışlar: "Bu
ne biçim ziyafet böyle? Hem aç kaldık, hem rezil olduk!.. Olmaz olsun
böyle davet!.." diyerek çıkmışlar.

Ertesi hafta aynı davet aynı ziyafet dervişler için de tekrarlanmış.
Padişah ve Vezir, yine tebdil-i kıyafetle küme küme bütün dervişlere:
"İçinizde hanginiz daha ileride? Hanginiz daha yücelerde seyran ediyor?"
diye sormuşlar. Hepsi de, ya yanındakini ya karşısındakini göstermiş: O
onu, o onu, o onu, hepsi birbirini göstererek tam bir tevhid hali,
vahdet sergilemişler.

Sonra sofraya oturmuşlar,aynı zerafet, aynı diğergamlık orada da devam
etmiş. Sofralar büyük, kaplar tek ve kaşıklar uzun ya!.. Tarikat
terbiyesi içinde edindikleri zerafetle, hepsi birbirini kollayarak,
herkes kendi kaşığıyla karşısındakine lokma vermiş.. O ona, o ona, o
ona!.. Tamam!.. Ondan sonra da, bir de sofra virdi, sofra ilahisi:

Hakk'tan gelen nimeti,
Yedik Elhamdulillah!
Zillullahtan şerbeti,
İçtik Elhamdulillah!


Hak nimetin bol ede,
Doysun hem bay, hem geda,
Herkese versin Hüda,
Doyduk Elhamdulillah,


Padişahım cok yaşa!
Kaybetti Vezir paşa!
Sırdan gelen nidayı,
Aldık Elhamdulillah!..

****************************

Cerrahi tarikati lideri oldu

Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi ) Hab10







MERKEZI Karagumruk'te bulunan Cerrahi Tarikati'nin lideri Sefer Dal,
vefat etti. Sanatci Ahmet Ozhan'in da muridi oldugu tarikatin lideri
Dal, Fatih Camii'nde yarin kilinacak cenaze namazindan sonra topraga
verilecek.



Merkezi, Karagumruk'teki Nurettin Cerrahi Tekkesi olan Cerrahi
Tarikati'nin lideri Dal, 1984'te tarikatin uzun yillar seyhligini yapan
Muzaffer Ozak'in olumuyle seyhlik makamina gelmisti. Dal'in ismi
Refahyol Hukumeti zamaninda Basbakan Necmettin Erbakan'in koskte tarikat
liderlerine verdigi yemege kendisi yerine tarikatin zakirbasi olan
Ahmet Ozhan'i gondermesiyle gundeme gelmisti.

23 Subat 1999 Sali

************************************************
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Muhibbî Safer Dal Efendi (cerrahi )
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SAFER AYINDA OKUNACAK BİR DUA
» kemoterapi,radyoterapi ve cerrahi müdahale kanseri yenemiyor
» Muhammed Lütfi Efendi -Alvarlı Efe Hazretleri
» İSMAİL DEDE EFENDİ
» Burnunda kıl dönen osman efendi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: İslam Büyükleri-
Buraya geçin: