| KUTLU FORUM Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz |
| | Musibetlerde ölen masumların durumu | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
@bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6732 Rep Gücü : 10015184 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Musibetlerde ölen masumların durumu Perş. Ara. 08, 2011 12:14 pm | |
| Musibetler sıkıntılar, insanın aczini bildirmek gibi, büyük bir kulluk görevini hatırlatırlar. Bir taraftan deprem yardımı için organize olurken diğer taraftan aczimizi yeniden idrak etmek gibi bir yaratılış sırrını anlamaya çalışırız. Çaresizlik yaratandan gelen en güzel işarettir. Dua vaktinin geldiğini gösterir. Kulluğunu hatırlatır kullara… İman sahipleri için dağdağalı dünyadan şehit olarak cennet gibi güzel bir memlekete gidiş, kaybettiği malları ise hakkında sadaka olur. Ahirete nispeten bakılıdığında daha karlı oldukları görülür. Kalanlar ise uçuruma giden hayatlarına çekidüzen vermiş olurlar. ileride karşılacakları mahrumiyete karşı biraz sıkıntılı da olsa tedbir almış olurlar.
Başa gelenin bir sebebi, bir anlamı, bir hedefi vardır. Ve her şey, ya bizzat, yahut sonuç itibarıyla, evrensel bir adaletin tecellîsine mazhardır. Aynı hadisede suçlu cezasını görür, mâsum ise gördüğü zararı fazlasıyla telâfi edecek bir ödüle hak kazanır. Mâsumlarla ilgili konuda iş bir adım daha ileri giderek, adaletin de ötesinde, İlâhî rahmetin son derece özendirici ödülleri söz konusu olmaktadır. Ama bunu bizim bugün, bu dünyadaki, madde ile sınırlı bakış açımızdan görebilmek zordur. Bunu görmek için, bakış açımızı, dünya ve âhireti birlikte kuşatacak bir şekilde genişletmemiz gerekir ki, bu da Allah ve Resulünün haberleri ile mümkün hale gelmektedir. Resulullahın (s.a.v.) hadislerinde, mazlumlar ve âfetzede mâsumlar için son derece açık müjdeler vardır. Hattâ, kıyamet gününde onların erişecekleri mükâfatlar karşısında, âfiyet ehlinin onların yerinde olmak isteyecekleri bildirilmektedir. Ve zelzele diyor ki: "Deve kuşu gibi başınızı gaflet kumuna sokmakla ölümden kaçıp kurtulamazsınız! Başınızı kaldırınız! Kendini tanıttırmak isteyen faal ve kudretli bir Zât'ın hârika işlerine bakınız! Siz başıboş olmadığınız gibi bu hâdiseler de başıboş olamazlar. Her birisi çok hikmetli vazifeler peşinde koşturuluyorlar. Bir müdebbir-i Hakîm tarafından istihdam olunuyorlar. Gaflete dalarak bu hayatı tatlı görüp âhireti unutan, dünyanın fânî zevk ve lezzetlerine aldanan ehl-i gafleti îkaz ediyor.
Her şey ya bizzat güzeldir, ya da sonuçları itibariyle güzeldir. Hatta insanların cehenneme sürüklenmesine sebep olan Şeytanın varlığında dahi sonuç itibariyle hayırlar vardır. Hikmetler vardır. Depreme de sonuçları yönüyle bakıldığında bunlar görülebilir. ahmet yordam
******************** 1-Allah'ın bildiği bizim bilmediklerimiz var 2-Allah'ın adaleti neyi gerektirir onu biz bilemeyiz 3- Allah herkesi birşeylerle bir şekilde imtihan eder onları malları ve canlarıyla bizi de kardeşlik bilinç ve idarikimizle imtihan eder...kimin zavallı konumda olduğu tartışılabilir...Sizin hayır gördüğünüz de şerr, şerr gördüğünüzde hayrı Allah takdir eder,nasip eder ancak Allah bilir biz bilemeyiz.Allah'ın bir afatla bir milleti helaki de söz konusu olabilir yardımı da biz bilemeyiz. Sonuç olarak da şöyle bağlayabiliriz:Tevekkül esbaba mani değildir, esbaba da sonuç değildir.Takdir-i İlahi ne ise o olur.Felaketleri de depremleri de yaratılışta var kılan Dünyanın oluşumuyla ilgili jeolojik bir durum deprem. Bize düşen tedbirlerimizi almaktır.Siz çimentodan ve demirden çalıp ALlah'ı suçlu ilan edemezsiniz.Böyle bir düşünce hem yanlış bir temele dayanıyor, hem de gerçeği görmeyi engelliyor.Çocuğa hakkı hakikati doğru bir şekilde kafasında kurgulamasına yardımcı olmak gerekir diye düşünüyorum
******************
"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. (bakara / 155)
*****************
"İnsanlar, (sadece) "İnandık!" demeleriyle bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar? Evet, andolsun ki, Biz kendilerinden öncekileri de sınadık; o halde (bugün yaşayanlar da sınanacak ve) elbette Allah, doğru davrananları ortaya çıkaracak ve yalancıların da kimler olduğunu gösterecektir. Yoksa onlar -(inandıklarını iddia ettikleri halde) kötülük işleyenler- Bizden kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne tuhaf bir düşünce bu! Kim (Kıyamet Günü) Allah'a kavuşmayı (ümit ve korku ile) beklerse (o Gün'e hazırlıklı olsun): çünkü Allah'ın (her insan ömrü için) takdir ettiği vade mutlaka gelip çatacaktır ve O her şeyi bilen, her şeyi işitendir! O halde, kim (Allah yolunda) üstün gayret gösterirse bunu yalnız kendi iyiliği için yapmış olur: çünkü Allah, her türlü ihtiyaçtan uzaktır! " (Ankebut Suresi:2-6.ayetler;Muhammed Esed Meali)
***************** _________________ Elif gibi yalnızım, Ne esrem var, ne ötrem. Ne beni durduran bir cezmim, Ne de bana ben katan bir şeddem var. Ne elimi tutan bir harf, Ne anlam katan bir harekem... Kalakaldım sayfalar ortasında. Bir okuyan bekledim, Bir hıfzeden belki... Gölgesini istedim bir dostun med gibi… Sızım elif sızısı... | |
| | | @bdulKadir Adminstratör
Mesaj Sayısı : 6732 Rep Gücü : 10015184 Rep Puanı : 97 Kayıt tarihi : 17/03/09 Yaş : 61 Nerden : İzmir
| Konu: Geri: Musibetlerde ölen masumların durumu Perş. Ara. 08, 2011 12:26 pm | |
| Allah niçin kullarını bir yaratmadı? Kimini kör, kimisini topal olarak yarattı?
1- Allah mülk sahibidir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Kimse O'na karışamaz ve O'nun îcâdına müdâhale edemez. Senin zerratını yaratan, terkibini düzenleyip insanî hüviyeti bahşeden Allah'tır (c.c). Sen bunları sana lûtfeden Allah'a daha evvel birşey vermemişsin ki, O'nun karşısında bir hak iddia edebilesin..
Eğer sen, sana verilenler mukâbilinde Allah'a bir şey vermiş olsaydın, "Bir göz değil iki göz ver, bir el değil iki el ver!" gibi iddialarda bulunmaya; "Niye iki tane değil de bir ayak verdin?" diye îtiraz etmeye belki hakkın olurdu. Halbuki sen Allah'a (c.c) bir şey vermemişsin ki -Hâşâ ve Kellâ O'na adaletsizlik isnadında bulunasın. Haksızlık, ödenmeyen bir haktan gelir. Senin O'na karşı ne hakkın var ki yerine getirilmedi de haksızlık irtikab edildi!..
Allah-u Teâlâ hazretleri seni yokluktan çıkarıp var etmiş: hem de insan olarak... Dikkat etsen; senin dûnunda birçok mahlûkat var ki, pekâlâ onlara bakıp nelere mazhar olduğunu düşünebilirsin.
2- Cenâb-ı Allah, ba'zen insan'ın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pekçok şey verir. Ayağını almakla o kimseye aczini, zaafını, fakrını hissettirir. Kalbini kendisine çevirtip, o insanın duygularına inkişaf verirse, çok az birşey almakla, pek çok şeyler vermiş olur. Demek ki zâhiren olmasa bile, hakikatda bu ona, Allah'ın lûtfunun ifâdesidir. Tıpkı şehid edip cenneti vermesi gibi... Bir insan, muharebede şehid olur. Bu şehâdetle mahkeme-i Kübrâ ve Allah'ın huzurunda, sıddîkların, sâlihlerin gıpta edeceği bir makama yükselir. Onu gören başkaları "Keşke Allah bize de harp meydanında şehâdet nasip etseydi" derler. Binâenaleyh, böyle bir insan parça parça da olsa çok şey kaybetmiş sayılmaz. Belki aldığı şey ona nisbeten çok daha büyüktür.
Çok nâdir olarak, bazı kimseler, bu mevzûda küskünlük, kırgınlık, bedbinlik ve aşağılık duygusu ile inhiraf etseler bile, pek çok kimselerde bu kabil eksiklikler, daha fazla, Allah'a teveccühe vesile olmuştur. Bu itibarla haşarât-ı muzırra nev'inden bir kısım kimselerin, bu meseledeki kayıplarının serrişte edilmesi yerinde değildir. Bu mevzûda esas olan, ebede namzet insanların ruhlarında o âleme âit iştiyâkı uyarmakdır. Bu ârızalıda, ârızaların itmesiyle Hakk'a teveccühü; başkalarında da ondan ibret alarak kanatlanmaları şeklinde kendini gösteriyorsa, maksada uygun ve hikmetlidir.
"Her işte hikmeti vardır, Abes fiil işlemez Allah. . "
***************** Musibetlerin günahlara keffaret olduşu söyleniyor. Peki musibetlerde mahsum ve günahsız insanlar da zarar görebiliyor. Bunu nasıl açıklarsınız ? Bela ve musibetlerin mü’minler için bu dünyada yaptışı hataların karşılışı olduşunu ifade etmiştik. Ancak bu musibetlerde günahsız ve masum insanlar da zarar görmekte, canları ve malları heder olabilmektedir. Bu noktada akla gelen sorulardan ilki “bu musibetlerden sadece günahkarlar nasiplerini alsalar, masumlar almasalar olmaz mı ?” sorusudur.
Ayette geçtişi gibi “Bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldişi vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” (1) Bu ayetten almamız gereken bazı dersler vardır. Fakat akla gelen ilk konu “neden musibetlerin sadece zalimlere gelmeyip masumları da içine adlışı konusudur”. Yani musibet gelince kurunun yanında yaş da yanmakta, masum insanlarda canlarını ve mallarını kaybedebilmektedirler.
Bunun cevabı, bu dünyanın tecrübe ve imtihan yeri olması sırrında yatmaktadır. Yani eşer musibet geldişi vakit sadece zalimler ve günahkarlara isabet etse, masumlar ve günahsızlar bu musibetlerden korunsalar o zaman imtihan sırrına zıt bir durum ortaya çıkardı.
“…bir deprem oluyor, yıkılan binaların altından sadece günahkarlar ölü çıkıyor, dişerlerine bir şey olmuyor, dişer taraftan bir sel felaketi geliyor zalimler boşuluyor masumlar gaybi bir el ile kurtarılıyor. Bunu duyan günahkar insanlar artık tövbe etmeye başlıyor, çünkü tövbe etmezse ibadetlerini yapmazsa bu dünyada hemen musibete maruz kalacaşı düşüncesine kapılıyor….”
İmtihan gereşi olarak bir musibet geldişi zaman hem iyileri hem de kötüleri beraberce içine alıyor. Böylece imtihan sırrı kaybolmuyor. Eşer musibetlerde ve zulümlerde iyiler kurtulup sadece kötüler zarar görseydi, imtihan sırrı kaybolurdu. Kötüler de iyi olmak zorunda kalırlardı. Böylece Ebubekir (ra.) ruhlu insanlar ile Ebucehil ruhlu insanlar aynı seviyede kalırdı. Bu açıdan bazen hiç suçu olmayan günahsız kimseler de zulme maruz kalabilmektedirler. Fakat masumların bu musibetlerden dolayı büyük mükafatlar görürler.Musibetler onların günahlarına kefaret olur, derecelerini artırır. Eşer musibete maruz kalanlar, henüz teklif çaşına gelmemiş çocuklar ise, zerre kadar hayrı ve şerri neticesiz bırakmayan Cenab-ı Hakkın rahmetinden umulur ki, onlara ahiret aleminde dişer çocuklardan çok daha ileri bir saadet bahşetsin.
(1) Enfal Sûresi, 25
_________________ Elif gibi yalnızım, Ne esrem var, ne ötrem. Ne beni durduran bir cezmim, Ne de bana ben katan bir şeddem var. Ne elimi tutan bir harf, Ne anlam katan bir harekem... Kalakaldım sayfalar ortasında. Bir okuyan bekledim, Bir hıfzeden belki... Gölgesini istedim bir dostun med gibi… Sızım elif sızısı... | |
| | | | Musibetlerde ölen masumların durumu | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|