KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

  Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6111
Rep Gücü : 14922
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

 Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz Empty
MesajKonu: Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz    Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz Icon_minitimeÇarş. Ekim 24, 2012 5:24 am

Az da olsa, Bazı Kimselerin Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz. Bu İddiaya Ne Cevap Verebiliriz?


Hemen şunu ifade edelim ki, Hz.Ali`ye (RA) ilk defa ulûhiyet isnat eden Yahudi asıllı büyük İslâm düşmanı İbn-i Sebe ve arkadaşları olmuştur. Daha önce de bahsettiğimiz gibi, İbn-i Sebe, bizzat Hz.Ali`nin yüzüne karşı, -hâşâ- "Sen Allah`sın" demiş ve Hz.Ali tarafından Medayin`e sürülmüştü.

Maalesef, aradan 1400 sene gibi uzun bir zamangeçmesine
rağmen, -sayıları az da olsa- bazı kimselerin hâlâ İbn-i Sebe`nin bu
sapık fikrini ayakta tutmak için şiirler yazdıklarını, kitaplar
yayınladıklarını görüyoruz. Bu bâtıl düşünceler, gizli telkinlerle
yaşatılmaya çalışıyor. Söz konusu iddianın gerçeklerden ne kadar uzak
bir hurafe ne kadar sapık bir düşünce olduğu, Alevî-Sünni bütün
Müslümanlarca malûmdur. Zira açık bir gerçektir ki, İslâm, tevhid
dinidir; şirkin her şeklini reddeder. Hakiki Ma`bûd`un ancak Allah
olduğunu; ne insanların kendi elleriyle yaptıkları putlara, ne güneşe,
ne yıldıza, ne ateşe, ne hayvana, ne insana... kısacası canlı ve cansız
hiçbir yaratılmışa ulûhiyet isnat edilemeyeceğini ilân ve ispat eder.
Cenâb-ı Hakk`ın, "Ne zâtında, ne sıfatlarında, ne fiillerinde misli,
benzeri, şeriki olmayan bir Zât-ı Vâcibü`l-Vücûd" olduğunu bildirir.

Cenâb-ı Hak, İhlâs sûresinde şöyle buyurur: "De ki; O, Allah`dır,
birdir. Allah, Samed (herşey O`na muhtaç, O ise hiçbir şeye muhtaç
değil)dir. O, (hiç kimseyi) doğurmadı ve (hiç kimseden) doğmadı. Hiçbir
şey O`na denk olmamıştır." Sûrede geçen "lem yelid ve lem yûled" (O,
-hiç kimseyi- doğurmadı ve -hiç kimseden- doğmadı) âyet-i kerîmesi; -kim
olursa olsun- doğan ve doğuranların ilâh olamayacağını açık bir şekilde
ilân etmekte, şirkin ve küfrün her nev`ini kesip atmaktadır.

İnsan mahlûk olduğu gibi, doğduğu, doğurduğu da
mahlûktur. Allah ise, Halik olup, bütün yarattıkları da O`nun
mahlûkudur. Cenâb-ı Hak, Mâide suresinin 17.nci âyetinde de şöyle
buyurmaktadır:

"Andolsun ki, `Allah, Meryem`in oğlu Mesih`dir,` diyenler
şüphesiz kâfir olmuştur. De ki: Eğer Allah, Meryem`in oğlu Mesih`i,
anasını ve arzda bulunanların hepsini yoketmek isterse, kim O`ndan bir
şey kurtarabilir? Göklerin, yerin ve aralarındaki herşeyin mülkü
(hakimiyeti) Allah`ındır. O, dilediğini yaratır ve herşeye kadirdir.
"
Âyet-i Kerîmede, Allah`ın kullarına ulûhiyet isnat edenlerin şüphesiz
kâfir oldukları hiçbir tevil ve tereddüde yer bırakmayacak kadar açık
olarak ifade edilmiştir.

Müşriklerin Allah`a ortak koştukları o mahlûklar, henüz
yaratılmadan, şu kâinat kimin kudret ve iradesi, kimin ilim ve
hikmetiyle idare ediliyorduysa, bugün de yine o zâtın hâkimiyeti ve
tasarrufu altındadır.

Acaba, Hz.Isa (A.S.) Hz.Üzeyr (A.S.), Hz.Ali (RA) veya başka
bir kula ulûhiyet isnat edenler, şu âlemde her an tezahür eden hadsiz
tasarrufları ne ile izah edebilirler? Yani, çekirdeklerden ağaçların
icadında, nutfe ve yumurtalardan insanların ve hayvanların
yaratılmasında, yağmurların yağmasında, rüzgârların esmesinde, gece ve
gündüzün gelip gitmesinde, mevsimlerin değişmesinde, hâsılı zerrelerden
yıldızlara, galaksilere kadar cereyan eden hadsiz faaliyetlerde, o
mevhum şeriklere bir hisse mi veriyorlar? Yâni, o zâtların -hâşâ- birer
ilâh gibi Cenâb-ı Hak`la ortak çalıştıklarını mı vehmediyorlar?

Cenâb-ı Hak, Tevbe suresinde de bu âyeti te`yiden şöyle buyurmaktadır:

"Yahudiler `Üzeyr (A.S.) Allah`ın oğludur` dediler. Hıristiyanlar da
`Mesih Allah`ın oğludur dediler. Bu, onların ağızlarıyla uydurdukları
sözlerdir ki, daha önce küfredenlerin sözlerine benziyor. Allah onları
kahretsin. Haktan bâtıla nasıl çevriliyorlar?"

Âyet-i kerîmenin başında, Üzeyr ve İsa`ya (A.S.) Allah`ın oğlu
demenin tamamen uydurma ve hakikatten uzak bir iftira olduğu ifade
edilmektedir. Bu ve benzeri inançlara itibar edilmez. Âyet-i Kerîmenin
devamında geçen "daha önce küfredenlerden maksat, meleklere Allah`ın
kızları diyerek onlara ulûhiyetten hisse verenlerdir. Âyet-i Kerîmenin
sonunda, gerek Üzeyr (A.S.) gerek İsa (A.S.) ve gerekse melekleri
Allah`a ortak koşanların haktan bâtıla çevrildikleri ifade
buyrulmaktadır.

Âyet-i Kerîmeden alınacak en büyük bir hisse de şudur: İster
Yahudi, ister Hıristiyan olsun, Allah`a oğul isnat eden ehli kitabın bu
sözleri, O`na şirk koşan putperest, ateşperest ve diğer bütün
müşriklerin sözleriyle aynı noktada birleşiyor. Hepsi de Allah`a ortak
koşuyorlar; hepsi de Allah`ın lanetine müstahak oluyorlar.

O halde, İbn-i Sebe`nin açmış olduğu dalâlet yolunda giden
ve onun sapık fikirlerinin propagandasını yapan kimseler de bu âyetteki
kahra müstahak olurlar. Zira, Hz.Üzeyr (A.S.) veya Hz.İsa`yı (A.S.)
Allah`a şerik koşmakla Hz.Ali`yi (RA) şerik koşmak arasında elbette bir
fark yoktur.

Nisa sûresi, 116. ayette: "Doğrusu Allah kendisine
ortak koşulmasını bağışlamaz. Ondan (şirkten) başkasını ise, dilediği
kimseden mağfiret buyurur. Kim de Allah`a ortak koşarsa hakikatte pek
uzak bir dalâlete sapmıştır
." buyrulmaktadır.

Biraz düşünmekle hemen anlaşılır ki, Hz.İsa da (A.S.)
Hz.Üzeyr de (A.S.), Hz.Ali de (RA) ancak kuldurlar. Onlar da bizim gibi
ihtiyaçlardan, hastalıklardan, ölümden kendilerini kurtaramazlar.

Kur`ân-ı Kerîm, şirki bütün nevileriyle reddetmiş, -peygamber
dahi olsa- hiçbir mahlûka ulûhiyet izafe edilemeyeceğini, edenlerin
küfür ve dalâlete düşeceklerini açıkça beyan etmiştir.

Bu bakımdan bazılarının İbn-i Sebe`nin maksatlı telkinlerine kapılarak Hz.Ali`ye (RA) ulûhiyet isnad
etmeleri Kur`an`ın hükümlerine zıd, hakikatsiz bir hayal ve vehimden
ibarettir. Bozulmamış hiçbir akıl böyle bir hurafe ve sapıklığı kabul
etmez.

Evet, Hz.Ali (RA) her şeyden önce bir insandı, bir mahlûktu.

Allah`ın vücûdu vâcibdir. Yâni, varlığı Zâtındandır; olmaması muhaldir. Hz.Ali`nin (R.A) varlığı ise, mümkindir, yani varlığı zâtından değildir; bir başlangıcı ve bir sonu vardır.

Yine İhlâs suresinde Cenâb-ı Hak için:"O, kimseden doğmadı ve kimseyi de doğurmadı."buyrulmuştur.Hz.Ali (RA) ise hem başkasında doğmuştur, hem de kendi evlâtları vardır.

Hem Allah Kayyûm`dur. Yani, Zâtında kâimdir. Bütün mevcudat ise, O`nun kudretiyle, ilmiyle ayakta durmaktadır. Hz.Ali de O`nun ihsanıyla hayatını devam ettirmiştir.

Evet, bütün mevcudat, Allah ile kâimdir. Bu, Hz.Ali (RA) yaratılmadan evvel de böyleydi, hâlen de böyledir.

Allah, "Ma`bûdün bilhak"tır.Yani, ibadete lâyık ve müstehak ancak O`dur. Hz.Ali ise, ancak bir kuldur. On yaşından tâ vefatına kadar, aşk ve şevk ile Allah`a ibadet etmiş, namazını kılmış, orucunu tutmuştur.

Bir şahsın hem ilâh, hem insan olamayacağı az bir düşünceyle
anlaşılır. Çünkü, insan her yönüyle sınırlı olan bir mahlûktur. Onun
iktidarı, aklı, hissiyatı, cismaniyeti, ilmi sınırlı, ihtiyacı ise
nihayetsizdir. Hz.Ali (RA) bir insan olduğuna göre, O`nun da her cihetle
sınırlı olması gerekir. Eğer Hz.Ali`nin (RA) iktidarı, aklı, hayatı,
cismaniyeti, hissiyatı, ilmi hudutsuz olup, hiçbir şeye muhtaç olmasa, o
zaman insan olmaması lâzım gelir. Halbuki, Hz.Ali mahlûktur, mahduttur,
insandır ve hadsiz ihtiyaç sahibi bir kuldur.

İbn-i Sebe, elbet bütün bu hakikatleri biliyordu. Fakat, o, bir
maksadın peşindeydi. Bu hakikatleri bile bile İran`ın mecusîlikten yeni
dönmüş ve İslâm`ı henüz lâyıkıyla anlayamamış insanlarına Hz.Ali`nin
ulûhiyetini telkin etli. İbn-i Sebe`ye aldananlar, şu kadarcık bir muhakemeyi bile yapamadılar ki, eğer Hz.Ali (RA) ilâh
idiyse, bütün ömrü boyunca niçin ve kime iman ve ibadet etmişti? Kimin
için namaz kılmış ve kimin huzurunda secdeye kapanmıştı? Bu hurafeye
göre, Hz.Ali`nin -hâşâ- hem ma`bûd, hem âbid; hem Halik, hem mahlûk...
olması lâzım gelmiyor muydu?


Son olarak şunu da ifâde edelim ki; Hz.Ali`ye ulûhiyet isnad edenler, onun kendi sözlerinden bile haberdar değillerdir. Bunlar, hiç olmazsa, O`nun hutbelerini ihtiva eden "Nehcü`l-Belâğat"isimli eserini okumuş olsalardı, böyle bir cürette bulunmazlardı.

Hz.Ali Efendimizin en sevmediği şey şirk olduğu halde,
kendisine ulûhiyet isnad edilmesinden o pak ruhunun ne kadar müteessir
olacağı düşünülsün.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Hz.Ali`ye "Ulûhiyet" İsnat Ettiklerini İşitiyoruz
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» bediüzzaman aliye cebrailin sekine indirmesi
» Hz.Ali`ye "Peygamber" Dediklerini İşitiyoruz.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Din Kültürü Ahlak Bilgisi Dersi :: 7.sınıf :: Alevilik-
Buraya geçin: