Miraç gecesi namaz elli vakitten beş vakite mi
indirilmiştir? Peygamberimiz(s.a.s.) ile Hz. Musa arasında geçen konuşma
doğru mudur? Bu konuşmanın Hz. Musa ile olmasının hikmeti nedir?
hoca efendi
https://www.dailymotion.com/video/x7k72h_8-bey-namaz-neden-miracta-verildi_people#.USavWlcx1ws
fakir derki
abdulaziz
bayındır hocanın video ile cevabı var ..nette bulabilirsimniz..ancak
reddiyle alakalı sunduğu cebrail hadisinde de bu senden öncekilere de
farz kılınan namazdır ifadeleriyle çelişmiş..başka bir hadisi delil
yapmış..2-mirac farklı boyutta olaylar gerçekleşen bir yerdir..bunu
basite indirgeyerek pazarda çarşıdaki pazarlık mantalitesiyle
değerlendirmek saygısızlık geliyor bana..mantığa hitab ediyor gibi
cerbezeyle alay söz konusu..teslimiyyette mantığı öne alanlar ziya
paşanın dediği gibi idraki meali bu akla gerekmez..hz alimantığıyla
bakarsak akılla olsaydı mestin üstüne değil altına mes gerekirdi...levhi
mahfuz nedir? bilmeden anlaşılamaz....." Allah rahmet ve hikmetini
göstermek ve 5 vakti kılana 50 vakit kılmış gibi sevap vereceğini
bildirmek için böyle yapmıştır. Bu da Onun sonsuz rahmetinin ve
kullarına verdiği kolaylığın bir göstergesidir.
Allah hakimdir. Bu bakımdan insanların yüklenemeyeceği bir yükü
kendilerine yüklemez. İlk başta elli vakit emretmesinin hikmeti ise
kılınan beş vakit namazın elli vakit kıymetinde olduğunu bildirmek
içindir. Ayrıca Peygamberimizin isteklerini kabul ettiğini göstermek
için hikmete binaen böyle bir hadise vuku bulmuştur.
Miraç Gecesinde namazın farz oluş şekli ve elli vakitten beş vakte
indirilişi hususunda Peygamber Efendimizle Hz. Mûsa arasında vukû bulan
hâdise, hem Buharî’de, hem de Müslim’de rivayet edilmektedir.
Hâdise özetle şöyle cereyan eder:
Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) Hz. Cebrail’in refâkatinde Mekke’den
ayrılıp semâya yükselir. Önce Hz. Âdem’le, daha sonra Hz. İdris, Hz.
Mûsa, Hz. İsa ve Hz. İbrahim’le görüşür. Cenab-ı Hakkın yüce katından
dönüşünde ise Hz. Mûsa ile karşılaşır. Bu sohbeti Peygamber Efendimiz
şöyle anlatırlar:
“O zaman Allah ümmetime elli vakit namaz farz kıldı. Bu farziyeti yüklenerek döndüm. Derken Mûsâ Aleyhisselâma rast geldim.
“Mûsâ (a.s.) bana, ‘Rabbin ümmetine neleri farz kıldı?’ diye sordu.
“Onlara, ‘Elli vakit namaz farz kıldı’ dedim.
“Mûsa (a.s.) bana, ‘RAbbine dön de şefaat et, zira ümmetin buna tâkat getiremez’ dedi.
“Bunun üzerine Rabbime Mürâcaat ettim. Allah Taâla şatrını (bir kısmını)
indirdi. Ben yine Mûsâ’nın (a.s.) yanına dönerek durumu kendisine haber
verdim: ‘Bir kısmını indirdi’ dedim. O yine, ‘Rabbine mürâcaat et, zira
ümmetin tâkat getiremez’ dedi.
“Ben yine Rabbime mürâcaat ettim. Alah Taâla kalanından bir kısmını
indirdi. Mûsâ Aleyhisselâmın yanına yine döndüm. O tekrar, ‘Rabbine dön,
zira ümmetin buna dayanamaz’ dedi. Bir daha müracaat ettim.
“Allah Teâla, ‘Onlar beştir, yine onlar [sevapitibariyle] ellidir. Benim nezdimde hükm-ü kaza değişmez’ buyurdu.
“Mûsa’nın yanına döndüm. O yine, ‘Rabbine dön’ dedi.”
“Ben de, ‘Artık, Rabbimden utanır oldum’ dedim.” (1)
Başka rivâyetlerde Peygamberimizin (a.s.m.) Cenab-ı Hakkın huzuruna
çıkışı üç defa değil de, daha fazla olduğu bildirilmekte; namaz
vakitlerinin sayısının beşer beşer, yahut onar onar indirildiği haber
verilmektedir. Peygamberimizin mürâcaatlarında farz kılınan miktarın her
seferinde “bir kısmının” indirilmesi şeklinde tercüme edilişinin sebebi
de, “şatr” sâdece “yarım” mânâsına gelmemekte, aynı zaman da “çok
miktar” mânâsını da içine almaktadır.
Hadis âlimleri, yine Peygamberimizden rivâyet edilen haberlere
dayanarak, bu hadis hakkında açıklamalarda bulunmaktadırlar. Aynî merhum
Umdetü’l-Kâri isimli 25 ciltlik Buharî şerhinde “elli vakit”
meselesinde şu rivayeti zikretmektedir:
Cenab-ı Hakkın ümmet-i Muhammed’e elli vakit namazı farz kılmış olduğu
Levh-i Mahfuz’da mevcuttu. Bunu Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bilfiil
elli vakit kılınacak şeklinde te’vil etti. Daha sonra Rabbine müracaatı
esnasında Cenab-ı Hak kendisine bu elli vaktin amel bakımından değil de,
sevap cihetinden olduğunu bildirdi. Beş vakitte elli vaktin sevabı elde
etmenin şartı da, namazı tadil-i erkânına uyarak, huşû içinde kılınması
hâlindedir. (2)
Bir rivayette şu ilave vardır: "Namazlar (günde) beştir. Ve onlar ellidir de. İndimde hüküm değişmez artık!" (3)
Mirac gecesi ile ilgili rivayetlerde Hz. Musa'nın ümmetine elli vakit
namaz farz kılındığı ifade edilmemektedir. Sadece Hz. Musanın elli vakit
namazı insanların güç getiremeyeceğini ifade etmektedir. Çünkü kendi
ümmeti en küçük emirleri dahi yapmamıştır. Bundan dolayı Peygamberimizin
ümmetinin de elli vakit namazı kaldıramayacağından endişe ettiği için
Peygamberimize namazın azaltılması için geri dönmesini istemiştir.
Beş vakit namazı kılan kimsenin elli vakit kılmış sevabını alacağını da Süleyman Çelebi merhum şu beytiyle ifade eder:
“Her kaçan kim bu namazı kılalar
Cümle gök ehlin sevabı alalar”
Peygamber Efendimizin diğer peygamberler arasında bu meseleyi niçin, Hz.
Mûsa ile konuştuğunun; Hz. Mûsa’nın ümmet-i Muhammed’i bu kadar
düşündüğünün hikmeti hususunda, şöyle bir rivâyete yer verilyior:
Hz. Mûsa, Cenab-ı Hakkın ümmet-i Muhammed’e ettiği ikram ve ihsanını
görüp öğrenince, gıpta ederek Allah’a şöyle niyazda bulunmuştu:
“Allah’ım, beni ümmet-i Muhammed’in içine dâhil et.”
Cenab-ı Hak, Mûsa Aleyhisselâmın bu duâsını kabul etmişti. İşte Hz.
Mûsa’nın ümmet-i Muhammed’e hususî alâkası buradan geliyor. Çünkü, kim
bir topluluğun içinde olursa, o topluluğun iyilik ve menfaatini düşünür.
(4)
Bunu haşa bir pazarlık olarak görmek asla doğru değildir.
Allah böyle bir olayı yaşatarak 5 vakit namazın 50 vakit sevabına denk
geldiğini açık bir şeklide göstermiş oluyor. Böylece bir müslüman 5
vakti kılınca 50 vakit sevabını almış oluyor.
Demek ki namaz esasen 5 vakittir. Ancak Allah rahmet ve hikmetini
göstermek ve 5 vakti kılana 50 vakit kılmış gibi sevap vereceğini
bildirmek için böyle yapmıştır. Bu da Onun sonsuz rahmetinin ve
kullarına verdiği kolaylığın bir göstergesidir.
Bu Rivayette:
- En güzel "dua ve niyaz" örneği,
- En güzel "istişare" örneği,
- Peygamberlerin ümmetleri lehine en güzel "dayanışma ve ittifak" örneği,
- Allah'ın; fazlını, lutfunu, ihsanını, ikramını, merhametini ve
şefkatini gösterecek biçimde, dua ve niyazlara karşı en güzel "olumlu
cevap" ve en latif "kabül" örneği,
- Dua ve niyaz eden kulun; istediğini alana kadar, kulluğa yakışır
şekilde, Allah'tan ihtiyacını en güzel biçimde "isteme" ve "ısrarla
isteme" örneği gibi latif, nezih, pak, mukaddes, mualla, müberra, temiz,
yüce ve yüksek örnekler ilk bakışta gözümüzden kaçmaz.
Namaz gibi dinin direği sayılan bir ibadetin teşriinde, böyle nezih
tavır ve örnek davranışların yaşandığı bir manevi hatıra bize ancak
hayret, muhabbet, heybet ve heyecan verir; ancak tüylerimizi diken diken
eder!
Bu haber, Peygamberlerin, insanlığın huzuruna ve kurtuluşuna ne kadar
düşkün ve ümmete karşı ne kadar ince ve latif yürekli olduklarını;
Allah'ın ne derece "hadsiz rahmet ve derin şefkat sahibi" bulunduğunu
bize gösterir.
Dipnotlar:
1) Müslim, İman: 263; Ahmed Naim, Sahih-i Buharî Muhtarası Tecrîd-i
Sarih Tercemesi. (Ankara: Diyanet işleri Başkanlığı Yayınları, 1981),
2:277.
2) Bedrüddin el-Aynî. Umdetü’l-Karî Şerhu Sahihi’l-Buharî. (Beyrut: İhyâü’t-Türhasi’l-Arabî), 4:48.
3) Buharî, Bed'ü'l-Halk 6, Enbiya 22, 43, Menakıbu'l-Ensar 42;
Müslim, İman 264 (164); Tirmizî, Tefsir İnşirah (3343); Nesâî, Salat 1,
(1, 217-218)
4. Aynî, a.g.e.
Mehmed Paksu
http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/3760/mirac-gecesi-namaz-elli-vakitten-bes-vakite-mi-indirilmistir-peygamberimizs-a-s-ile-hz-musa-arasinda-gecen-konusma-dogru-mudur-bu-konusmanin-hz-musa-ile-olmasinin-hikmeti-nedir.html