Değişen kader MUALLAK KADER- KADERi MUALLAK

Kaderi, MUTLAK ve MUALLAK olarak vasıflandırılan iki görüş bulunmaktadır. MUTLAK KADER, hiçbir şekilde önlenemez olandır. MUALLAK KADER ise dua ile değişebileceği tartışılan kaderdir.




Değişen kader, kişinin tercihlerine göre yapılan organizedir. Bu kader organizasyonunda kul, tüm tercihlerinden sorumludur. Tercihlerine göre cenneti ya da cehennemi kazanacaktır. 


Değişen kaderde de kul, tercih edendir. Tercihini gerçekleştiren ise Allâhu Teâlâ’dır. Allâhu Teâlâ, genel organizasyonu bozmadığı sürece kulun tercihini gerçekleştirir. Genel organizas-yonu bozacak türdeki tercihleri ise gerçekleştirmez. 


Allâhu Teâlâ, tercihlere göre değişen kaderi, günlük ve anlık olarak organize ettiğini şöyle beyan etmiştir: “(Kullarının tercihlerine göre) her günün-her anın nasıl olacağı hakkında karar veren O’dur.” (Rahman 29)
يَسْـَٔلُهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِؕ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فٖي شَأْنٍۚ

 “O’dan uyuma ve uyuklama yoktur” (Bakara 255)

“(Kullarının tavırlarına göre) Allâh, (kaderle ilgili) dilediği şeyi siler. (Dilediğini de hikmetine binaen) sabit bırakır. (Değiştirmez. Değişime açık olan kaderi değiştirip değiştirmemesinde ağırlıkta, kulun tercihleri ve yaptıkları etkin sebeptir.) Zira (her şeyin yazılı olduğu) ana kitap O’nun yanındadır. (Dilediği şekilde onu değiştirir.) (Ra’d 39) 






Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdu: “Çalışın! Zira herkes, ameliyle amil olacaktır. (Ameline göre ahiret-te karşılık bulacaktır.)” (KS 13/4833) “Bir günahın affı, bir sıkıntıyı gidermesi, bir kavmi yük-seltmesi, başka bir kavmi alçaltması O’nun (tercihlere göre karar verip yaptığı) işlerdendir.” (KS 16/6040)  


Rasûlullâh (sav) şöyle buyurdu: “Ömrü ancak birr (iyilikler) uzatır. (Tercihlere göre değişen) kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle (zaruri olan haricinde ekstra takdir edilmiş) rızkından mahrum kalır.” (KS 16/6007) “Malının artmasını isteyen sıla-ı Rahim yapsın” (KS 9/s 272)


Allâhu Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Erkek veya kadından kim, mümin olarak (Allâh’ın kabul edeceği) salih amel yaparsa bundan dolayı ona, hoş (güzel) olan bir hayat yaşatırız. Ve (ahi-rette de) yapmış oldukları şeylerin mükafatlarını, kesinlikle daha güzeli ile ödüllendiririz.” (Nahl 97) Hz. Ömer (ra) şöyle dua ederdi: “Yâ Rabbi! Beni şaki yazdı isen sil!” (KS 9/s 272)



-******************

bunu okuyanların aklına acaba nefislerimizde ciddi bir değişim vs temsilde liyakatsizlik umumiyet kazanıp Allah zaferi ertelediği içinmi bu süreci yaşıyoruz ?

******************

https://sorularlarisale.com/kaderin-taniminda-veya-kapsaminda-kaderi-muallak-ve-kaderi-musemma-denen-kavramlar-var-midir-risalelerde-bu-konuda-bir


Kader-i muallak ve Kader-i müsemma: Levh-i Mahv İsbat'ta mukadder olarak yazılı, bâzı şartlarla mukayyed olan kader anlamlarına geliyor.





Üstad'ın ifadesi ile eşya önce levh ediliyor, yani varlık sahasına çıkıyor, görünüyor; sonra mahv oluyor, yani zeval ve ölüm ile varlık sahnesinden çekiliyor. Ardından yine başka mahluk ve eşya o gidenlerin arkasından varlık sahnesine giriyor, buna da ispat deniyor. Bu tanım ve tarif, zamanın da bir tarifidir.
Zaman şeridi, yazar bozar bir tahta hükmünde olduğu için, yazılar ve mukadderat son hali ile yazılı değildir, şart ve meşrut kuralı vardır. Yani Allah, "kulum şu şartı yerine getirirse ben de ona şöyle muamele ederim" der. Mesela Allah bir kulunun ömrünü sağlığına dikkat etmek kaydı ile seksen yıl tahsis eder, ama o kul sağlığına dikkat etmez Allah da levh-i mahv ispata yazmış olduğu seksen yılı siler, onu elli yıla çevirir. İşte sadakanın belayı def edip ömrü uzatması da bu hakikatin bir neticesidir.
Ama insanın ömrüne dair bu son hali, şartları ile beraber Levh-i Mahfuzda vardır ve burada bir değişme olmaz. Yani Allah zaten onun sağlığına dikkat etmeyip, ömrünü elli yıla düşüreceğini ezeli ilmi ile biliyordu ve bunu Levh-i Muhfuzda kaydetmişti. Bu kader, bütün kader çeşitlerini içine alan geniş ve çatı bir kaderdir ve Allah’ın ezeli ilminin bir unvanıdır.
Zamana, levh-i mahv ve ispata kaderin bir alt birimi nazarı ile bakabiliriz. Zaman kaderin varlık alemindeki bir tezahürüdür. Bir nevi yazılan ve verilen hükmün infaz edilmesidir. İşte zamanın, levh-i mahv ve ispatın hakikati bundan ibarettir.

Alıntı :

"Allah dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Ana kitap O'nun katındadır."(Ra’d, 13/39)
"Eğer biz bir âyetin hükmünün kaldırır veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını veya dengini getiririz."(Bakara 2/106)

Alıntı :

“Sadaka verin; hastalarınızı sadaka ile tedavi edin. Muhakkak ki sadaka, gelen arazlar, marazları / hastalıkları geri çevirir. Sadaka aynı zamanda ömrünüzün uzamasına, iyiliklerinizin katlanmasına vesile olur.”(Kenzu’l-Ummal, h. No: 16113).

Allah dilediğini mahveder, dilediğini yerinde sabit tutar. Gerek yaratmada, gerek hüküm koymada dilediğini mahveder. Varlık âleminden siler, hükümden düşürür, yürürlükten kaldırır, izini yok eder, dilediğini de onun yerine geçirir veya doğrudan doğruya yenisini yaratır.
Üstad Hazretlerinin ifadesiyle tekrar okuyalım:

Alıntı :

“Levh-i Mahv-İsbat ise, sabit ve daim olan Levh-i Mahfuz-u A’zam’ın daire-i mümkinatta, yani mevt ve hayata, vücud ve fenaya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-ı zaman odur.”(1)

(1) bk. Mektubat, Onuncu Mektup