Kur’an’da olmayan ayetler olduğu iddia ediliyor. Buna nasıl cevap vermek gerekir?
Tevbe Suresi ayeti:
- Bir rivayette “Berae/Tevbe suresi uzunluğunda bir sure inmiş ve sonra da ortadan kaldırılmıştı, yalnız şu ayetleri ezberde kalmıştır: "Allah bu dini hiçbir değeri olmayan kimselerle de güçlendirecektir. Eğer insanoğlu için iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü de isteyecektir. Âdem çocuklarının gözünü ancak toprak dolduracaktır. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder.”(bk. Tahavî, Müşkilu’l-âsar, 2/419; İtkan, 2/)33).
- Diğer rivayette ise, “…Eğer insanoğlu için iki vadi dolusu malı olsa üçüncüsünü de isteyecektir. Âdem çocuklarının gözünü ancak toprak dolduracaktır. Allah dilediğinin tövbesini kabul eder.” mealindeki (sözde) ayetin metni, -Tevbe suresinin değil-, Beyyine suresinin ayetleri olarak gösterilmiştir. Ve ilk cümlesi ise, “Allah bu dini hiçbir değeri olmayan kimselerle de güçlendirecektir.” şeklinde değil, “Biz malı namaz kılmak ve zekatı vermek için indirmiş bulunuyoruz” şeklindedir.(bk. İtkan, a.g.y).
- Önce şu husus iyi bilinmeli ki; bu gibi rivayetlerin ifadelerinde -habersiz bir şekilde- kaybolan ayetlerden söz edilmemektedir. Bilakis, önceden inmiş, daha sonra nesh edilerek ortadan kaldırılmış ayetlerden söz edilmektedir. Bu rivayetlerin kaynaklarda yer almalarının sebebi de budur.
- Bununla beraber, görüldüğü gibi ayet diye iddia edilen bu metnin tercümesi, konudan konuya atlamaktadır. Arapça asıl metni ise Kur’an’ın üslubuna hiç benzememektedir.
Kaldı ki, genel olarak bu ifadeler bir kutsi hadisin metni olduğu bilinmektedir.
Özetle: Bu konuda güvenilir bir rivayetin söz konusu olmadığını düşünmekteyiz.
İbn Mesud’un rivayeti:
- Abdullah b. Mesud’dan gelen bu rivayet -sahih olduğu takdirde-, Kur’n’da neshin olduğunu (bir hükmü ifade eden bazı ayetlerin yürürlükten kaldırıldığına dair bir kuralın) olduğunu gösterir. Başka da bir şey göstermez.
Recim meselsi:
Müslim’in İbn Abbas’tan yaptığı rivayete göre Hz. Ömer şöyle demiştir: “Allah, Muhammed’i hak ile gönderdi. Ve ona Kitabı vahiy etti. Ona vahiy edilen şeylerden biri de recim ayetidir. Biz bu ayeti okuduk, anladık. Aklımıza koyduk. Hz. Peygamber recmetti. Ondan sonra biz de recmettik. Korkarım ki, uzun bir zaman geçtikten sonra, birileri kalkıp ta; biz Allah’ın kitabında recim ayetini görmüyoruz, diyecek ve böylece Allah’ın vahiy ettiği bir farizayı/yapılması gereken bir görevi ihmal ederek dalalete düşecekler. Halbuki, zina eden evli her erkek ve kadının recmedilmesi hususu Allah’ın kitabında vardır. Yeter ki bu fiil, şahitlerle veya gebelikle yahut da suçu itiraf etmekle sabit olsun.” (Müslim, Hudud, 4, Buharî, Hudud, 31).
Bu rivayeti birkaç madde halinde açıklamaya çalışacağız:
a. Evvela; bu hadiste, Kur’an’dan herhangi bir şeyin kaybolduğunu gösteren bir ifade yoktur. Bilakis, vurgulanan şey, recim konusunda da önceleri okunan bir ayetin bulunduğu, ancak daha sonra lafzının nesh edildiği, fakat hükmünün baki kaldığı hususudur. Hz. Ömer’in endişesi, ileride insanların, lafzı nesh edilmiş bu ayetin hükmünün de kalktığını zannedip veya böyle bir ayetin olmadığını söyleyip recim hükmünü uygulamamalarıdır.
b. Rivayetlerde gelen Recim ayetinin metni farklılık göstermektedir. Bu ise, bu metnin ayet olma ihtimalini zayıflatıyor. Arapça’yı bilen bir kimse, bu metinlerin -bizzat Kur’an’da geçen “Allah Alimdir, Hakimdir” gibi ifadelerin dışında- Kur’an’ın ayetlerine hiç benzemediğini görecektir.
Hadis rivayetinin metni için bk. Ahmed b. Hanbel, V/132,183; İbn Mace, Hudud, 9; Hakim, el-Müstedrek, IV/359.
c. Bu rivayetin metninde geçen “şeyh/şeyhet” kelimeleri yaşlı erkek ve yaşlı kadın demektir. Bu kelimelerin anlamına göre, evli olsun, olmasın, kırk yaşını geçenler/yani yaşlı olanlar zina ettikleri takdirde recim cezasını görürler. Yaşları kırkın altında olanlar -yaşlı sayılmadıklarından- yine evli olsun olmasın yalnız yüz değnekle cezalandırılır.
Bu ise, recim cezasını yaşlı olsun, genç olsun, evli olan herkes için geçerli olduğunu ifade eden pek çok sahih hadislerin ve cumhur-u ulemanın kabul ettiği görüşlerine tamamen ters düşmektedir.(bk. Cezerî, el-Fıkhu ala’l-Mezahibi’l-Arbaa, IV/258-259).
Nitekim rivayete göre, Hz Amr b. As ve Hz. Zeyd b. Sabit, Kur’an‘ı Mushaf halinde yazarken, aralarında şöyle bir konuşma geçmiştir:
Zeyd dedi ki: “Ben böyle bir ayeti Hz. Peygamber’den duymuştum.”
Amr b. As şöyle cevap verdi: “Böyle şey olur mu? Görmüyor musun/hep bildiğimiz, öğrendiğimiz şu değil mi ki; bekâr olduğu takdirde -yaşlı da olsa- değnek cezasını, evli olduğu takdirde -genç de olsa- recim cezasın hak ediyor.(Bk. Ahmed b. Hanbel, V/183; Hakim, IV/360).
d. Bütün bu sebeplerden dolayıdır ki, ünlü fıkıh âlimi, el-Cezerî gibi bazı alimler “bu tür rivayetlerin doğru olmadığından asla şüphe etmediklerini” belirterek görüşlerini açıkça ortaya koymuşlardır(bk. Cezerî, a.g.y).
e. Şunu da vurgulamalıyız ki, -Zerkanî ve Cezerî’nin de ifade ettiği gibi- bütün ümmetin ittifakıyla, mutevatir/en sağlam bir yolla bize kadar gelen Kur’an’ın ayetleri, böyle ahad/mutevatir olmayan rivayetlerle ispat edilemez, Kur’an olarak kabul edilemez.(bk. Zerkanî, Menahil, 1/288; Cezerî, a.g.e., 4/257).
f. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki; gerek Hz. Aişe’den, gerekse Hz. Ömer’den gelen rivayetlerden Kur’an’dan bazı ayetlerin eksik olduğu sonucunu çıkarmak doğru olmadığı gibi, bunu iyi niyetle bağdaştırmak da mümkün değildir.
Olsa olsa bu rivayetler, lafzı mensuh hükmü baki bazı ayetlerin söz konusu olduğuna işaret etmektedir.