Deniliyor ki: "Kur`ân, aslında bugün
mevcut olan 6666 âyetten daha fazlaydı. Hz.Osman zamanında, bazı yerler
çıkarılarak, şimdiki miktara indirildi." Bu iddiaya ne dersiniz?
Kur`ân Allah kelâmıdır. Ona herhangi bir şeyi eklemek gibi, çıkarmak da tekfir sebebidir. Yani, Kur`an`dan
herhangi bir âyeti Kur`an`dan saymayarak çıkarmak küfür olduğu gibi,
ona Kur`an`mış gibi fazladan bir şeyi ilâve etmek de yine küfürdür. Bilindiği gibi, Kur`ân`ın Mushaf haline
getirilmesi, ashabın hafızlarının başkanlığı altında, Hz.Ebûbekir
Efendimizin hilâfeti sırasında olmuştu. Başta Hz.Ali Efendimiz, bütün
ashâb bu Kur`an`ı kabul etmiştir. Hz.Peygamber`e indirilen Kur`ân
olduğunda icmâ ve ittifak etmişlerdir. Hz.Osman`ın (RA) yaptığı ise,
Kur`an`ı yeniden toplamak değil, bu Mushaf`ı, yine ashabın başkanlığı
altında çoğaltmak olmuştur. Binâenaleyh, böyle bir iddia, Hz.Osman ve
Hz.Ali de dahil, bütün sahâbileri büyük bir şüphe ve zan altına sokmak
demektir.
İkinci Olarak: Böyle bir iddia, Kur`an`ın tahrif(bozulma) ve tağyir(değiştirilme) iftirasını da taşımaktadır. Halbuki Kur`an, Peygamber Efendimizin en büyük mûcizesidir. Cenâb-ı Hak, "Kur`an`ı biz indirdik; koruyacak olan da biziz"buyurarak
O`nda tahrif ve tağyir (azaltma-çoğaltma) yapılamayacağını kesinlikle
haber vermiş; Kur`an`ın korunmasını bu âyetle kıyamete kadar ilahi
garanti altına almıştır.
Bugün yeryüzündeki bütün Kur`an`lar aynıdır. İran`da da aynı,
Irak`ta da. Mısır`da da aynı, Pakistan`da da. Avrupada`da aynı,
Amerika`da da. Asr-ı Saâdet`ten bu yana milyonlar hafızların kalplerinde
yazılmış, milyarlar diller ile bıkılıp usanılmadan okunmuş ve hâlen
okunmaktadır.
Böyle bir mânevi saltanat ve makam-ı ihtiram, Kur`an`dan başka hiçbir semavi kitaba nasip olmamıştır.
Kur`an`dan azaltma yapıldığı iddiası, Kur`an`ın üstünlüğüne
şüphe düşürmek amacını taşımaktadır. Zira Kur`an, gönüllerde taht
kurmaya devam ettikçe, hükümleriyle amel edildikçe, İslâmiyeti
söndürmek, ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır.
Bunu başta İbn-i Sebe, dünkü ve bugünkü bütün İslâm düşmanları bilmektedirler. Nitekim bir asır önce, İngiliz Sömürgeler Bakanı Gladiston`un söylediği şu söz, bu gerçeğin teyididir: "Bu
Kur`an Müslümanların elinde bulundukça biz onlara hâkim olamayız. Ne
yapıp yapıp Kur`an`ı ortadan kaldırmalıyız, ya da Müslümanları O`ndan
soğutmalıyız."
Bu yüzden şuurlu bir Müslüman, Kur`an`la ilgili her türlü isnad ve
ithamı bu plânın bir parçası olarak görmeli; Kur`an`a olan ilgi ve
irtibatını daha fazla artırarak, İslâm düşmanlarının bu sinsi plânlarını
boşa çıkarmalıdır.
Diğer taraftan, İslâm âleminde, Kur`an`ın feyziyle asırlardır,
milyonlar müçtehidler, müfessirler, âlimler, fakîhler yetişmişlerdir.
Herbiri Kur`an`ı baştacı etmiş; ilmini, fikrini, ilhamını ondan alarak
yüz binlerce cilt kıymetli eserler telif eylemişlerdir. Bu iddia bir an
için gerçek sayılsa, bütün bu âlimlerin ya cahil, ya da hilekâr olduğu,
eserlerinin de asılsız, hakikatsiz şeyler bulunduğu kabullenilmesi
gerekir ki, böyle bir iddiayı şeytanlar bile ileri süremez ve kimseye
kabul ettiremez.
Üçüncü Olarak: Hz.Ali Efendimiz, Kur`an`ın bir
hakikatini imtisal için, canı gibi sevdiği, Cennet arkadaşı Hz.Talha ve
Zübeyr ile, Resûlüllah`ın pak zevcesi Hz.Âişe validemizle savaş
yapmaktan bile çekinmemiştir. O, Kur`an`ın bir emrinin uygulanması
uğruna bunca sevdikleriyle mücadeleyi göze alırken, Kur`an`ın tenkis ve
tağyirine seyirci kalması, razı olması düşünülebilir mi? Kur`an`ın bir
mes`elesi için her türlü tehlikeyi göze alan birine, böyle bir suikasta
göz yummak yakışır mı?
Kaldı ki Hz.Ali Efendimizin kendi eliyle yazdığı Kur`an da
meydandadır. Bu Kur`an, Hz.Osman`ın Kur`an`ının aynıdır. Hz.Ali
Efendimiz hayatı boyunca O`nu okumuş, O`nunla amel etmiştir. Âl-i Beyt
de aynı Kur`an`ı okuyarak maneviyat fezasında terakki etmişler; mânevi
ve ruhî kemalâtlarını O`ndan almışlardır.