KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI *

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Limoni
Co-Admin
Limoni


Mesaj Sayısı : 6150
Rep Gücü : 14991
Rep Puanı : 44
Kayıt tarihi : 27/05/09

ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI * Empty
MesajKonu: ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI *   ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI * Icon_minitimeÇarş. Ekim 24, 2012 6:00 am

ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI *

Her kültür bir yönüyle kendi
kutsal kitabı ve onun etrafında şekillenmiştir. Hıristiyan kültürünün
temelinde Kitâb-ı Mukaddes olduğu gibi, İslâm kültürünün temelinde de
Kur`ân-ı Kerîm ve onun yorumu ve açıklaması olan sünnet/hadis vardır.
Kendisini İslâm kültürü olarak tanımlayan bir kültürün Kur’ân ve
hadisten bağımsız hareket etmesi ve kayıtsız kalması düşünülemez. Bu
durum Alevî-Bektaşilik için de geçerlidir. Alevî-Bektaşî kültürü
dikkatlice incelendiğinde bu kültürü oluşturan esasların önemli bir
kısmının Kur`ân-ı Kerîm ve hadislere
dayandığı görülecektir. Bütün
Müslümanlar gibi Alevî-Bektâşiler de Kur`ân-ı Kerîm’i kutsal kitap ve
Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul ve tasdik ederler. Mevcut
Alevî-Bektâşî metinlerinden bunu kolayca tespit etmek mümkündür. Ancak
Alevî-Bektâşilerin Kur’ân ve hadisi kabul ve yaklaşımlarının farklı
olduğu bilinmektedir.

Konuya vahiy ve ilâhî kitap noktasından
baktığımızda, Alevilik-Bektaşiliğin klasik kaynaklarından Buyruk’a göre
“vahiy” gerçeğinin kabulü ve daha önemlisi dinin kaynağının vahiyle
irtibatlandırılması dikkat çekicidir. Buyruk’ta vahiy kelimesi bir defa
geçmekte, Pîrin önem ve özelliklerinin sayıldığı başlık içerisinde “Hz.
Adem’den Hatemi Enbiyaya (Hz. Muhammed’e) gelinceye kadar mezhep, yol ve
erkan yok idi. Muhammed Mustafa ve Aliyyel Murtaza Hazretleri geldi.
Yeşil hatla vahiy geldi”1 ifadelerine yer verilmekte, dinin de böylece
ortaya çıktığı
nakledilmektedir.2
Yaratıcı’nın konuşan ve mesaj
ileten yönüne zaman zaman dikkat çeken Buyruk vahiy gerçeğini kabul
ettikten sonra vahyin tezahürü olarak Allah’ın insanlara kitap
gönderdiği vakıasını da açıkca dile getirir. Buyruğun yirminci
başlığında, “Ulu Tanrı kitap gönderdi. Şeytanın yolunu, doğru yolu
açık-seçik gösterdi: Ey kullarım! Şeytana uymayın. O sizin
düşmanınızdır. Ben size doğru yolu da eğri yolu da bildirdim” buyurdu3,
denilmektedir. Bu ifadede isim ve sayılarına işaret edilmeksizin
Tanrı’nın kitaplar gönderdiği net bir biçimde ifade olunmaktadır.4
“Yeryüzüne, insan oğullarına doğru yolu göstermek için dört kutsal kitap
inmiştir. Bunlar Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’ân’dır.”5 Ayrıca
“Tanrı’nın ne kadar sırrı varsa, indirdiği dört kitapta bildirildiği”
belirtilir. 6
Alevilik-Bektaşiliğin klasik kaynaklarından Buyruk’a
göre Kur’ân, Cebrail vasıtasıyla Hz. Muhammed’e nazil olmuş, içinde her
ne bildirilmişse iman edilmesi gereken bir kitaptır. Buyruk’ta bu husus
şöyle açıklanmaktadır:

Ve dahi İncil İsâ’ya, Tevrat Musa’ya, Zebur Davud’a, Kur’ân Muhammed aleyhisselama nazil olmuştur.(...)
İman şuna derler ki, Cebrâil aleyhisselam Hak celle ve alâ hazretlerinin indinden Sultan-ı Enbiya Efendimize
getirdiği hazret-i Kur’ân içinde her ne emir olundu ise ona iman etmek. (...) İşte imân budur.7
Kur’ân,
“Cebrail vasıtası ile bildirilmiş, Hz. Muhammed’in ağzından çıkarak
yazılan Allah Kelamı”8 veya “Hz. Muhammed’in gönlüne yansıyan, gönlünde
tecelli eden bilgilerin onun sezgisel aklı tarafından yorumlanması,
yorumlanıp açıklanması”9 şeklinde de tanımlanmaktadır Muhtemelen Şîî
birisi olarak bilinen S. Hüseyin b. Gaybî, Alevî ve Bektaşîler arasında
yaygın biçimde okunan Şerhu Hutbeti’l-Beyân adlı eserinde Kur’ân’la
ilgili yer verdiği şu bilgiler onların Kur’ân’dan ne anladıklarını
ortaya koyması açısından önemlidir:

Bütün Kur‘ân’ın sureleri yüz
on dört suredir. Ve ayetlerinin ‘adedi, altı bin altı yüz altmış altı
ayettir. Kelimelerin ‘adedi yetmiş bin dahi üç yüz seksen dokuz
kelimedir. Bütün harflerinin adedi üç yüz yirmi bir bin beş yüz seksen
beş harftir. Bu altı bin altı yüz altmış altı ayet-i Kur‘ân’ın iki yüz
ayeti zekat, yüz ayet sadaka, on dört ayet hayz, elli ayet nikah, bin
ayet ticaret, bir ayet ‘ıtk (köle azat etme) hakkında inmiştir. Bin
yediyüz ayeti kıssalarla, önceki ümmetlerin peygamberleriyle olan
maceraları ve mutı‘ olmayanlara gelen ‘azâbları ve Ya‘kub (a.s) ve Yûsuf
(a.s) ve kardeşleri arasında geçen kıssalarla ve peygamberleri tanıma
ve bilmeyle ilgilidir. Üç yüz yetmiş beş ayet kıyametin saati, alameti,
sura üfleme, kıyamet ahvali ve hesap, azap ve cennet ve cehennemin
vasıflarıyla alakalıdır. Geri kalan ayetler ashâp hakkında ve ehl-i beyt
hakkında gelen menâkıb,ve nâsih ve mensûhdur. Her ki Kur‘ân bildi cemî‘
nesneye ‘ilm-i muhît oldı.10
Kur’ân’la ilgili tanımlayıcı ve
tanıtıcı bu bilgilerden sonra Alevî-Bektaşî eserlerinde Kur’ân-ı Kerîm
konusunda ifade edilen görüşleri; “Mahiyeti ve Kutsallığı”, “Mevcut
Kur’ân’ın Güvenilirliği”, “İnanç, Adab-Erkan ve Ahlâk Açısından Kaynak
ve Referans Değeri” ile “Anlam ve Yorumu” şeklinde dört ana başlıkta
toplamak mümkündür.11
a) Kur’ân-ı Kerîm’in Mahiyeti ve Kutsallığı
Alevî-Bektaşilikte;
“Hz. Muhammed’e inen kutsal kitaptır”12 Kur’ân-ı Kerîm, kutsal olduğu
gibi13 vahy’in sonuncusu14 ve Hz. Peygamber’in mucizesidir.15
Buradaki
kutsallık, oldukça belirsiz bir kutsallıktır. Bu bağlamda analojik bir
yaklaşımla denilebilir ki, Kur’ân’ın Aleviler nezdindeki kutsallığı,
Sünnilerin Tevrat, Zebur ve İncil’e ilişkin kutsallık telakkileriyle
hemen hemen aynıdır. Alevilik de Kur’ân’a teorik –belki ‘retorik’ demek
daha doğru olur- düzeyde bir kutsallık yüklenir. Bununla birlikte
Kur’ân’ın Alevî gelenekte ritüelistik kutsallığına da bulunmaktadır. Bu
kutsallık, Kur’ân’ın muayyen zaman ve mekânlarda okunması şeklinde
tezahür eder. Nitekim günümüzde Anadolu’nun muhtelif yörelerinde yaşayan
kimi Alevilerce, kutsal gün ve gecelerin ihyasında, cem ayinlerinde
vefat etmek üzere olan kimsenin başucunda, taziyede, yani vefat eden
kimsenin yedinci, kırkıncı ve elli ikinci günlerinde Kur’ân’dan pasajlar
okunur. Ne var ki, buradaki okuma, tıpkı Sünni gelenekte olduğu gibi-
sadece teberrüken tilavet etmekten öte bir anlam ifade etmemektedir.16
Alevilere göre, Kur’ân mukaddestir. Ancak Şia’nın etkisinde kalan bazı
Aleviler Kur’ân’ın muharref olduğunu ileri sürerler. Bunlara göre
Kur’ân’ı tahrif etme cürmünün sahibi ise Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz.
Osman ve Benî Ümeyye’dir. Fakat bu iddiayı ispat edecek argümanları
yoktur.17


b) Mevcut Kur’ân’ın Güvenilirliği
Alevî-Bektaşiliğin
klasik kaynaklarında Kur’ân, Allah kelamı olmasından dolayı
kutsallığından bahsedilerek tazim edilir ve şek şüphe olmadığı
belirtilir.18 Günümüzde bazı Aleviler klasik kaynakların aksini, yani
Kur’ân’ın tahrifini iddia ederler. Bir kısmında bilgi eksikliğinin hemen
fark edildiği bu iddiaları şöyle özetlemek mümkündür;
Kur’ân Hz.
Osman zamanında yazıya geçirilmiştir. Elde bulunan tek yazılı kaynaksa
Ali ve taraflarının kabul etmediği, Ömer’in kızı Hafsa’daki Kur’ân’dır.
Diğer bölümler ise hafızlardan derlenen âyetlerdir. Ali ve tarafları ise
Kur’ân’ı kabul etmemiş, kendileri yeniden toparlayıp yazıya
geçirmişlerdir. Ancak bu Kur’ân sonraları ortalarda görülememiştir. Ali
taraftarları tarihin her döneminde gerçek Kur’ân’ın kendilerinde
olduğunu söyledilerse de bu Kur’ân hiçbir zaman bulunamamıştır.19
Kur’ân’da Hz. Ali ile ilgili çok sayıda ayet varken Hz. Ali’nin
vefatından sonra
Muaviye tarafından ve daha sonraki düzenlemeler
sırasında bunlar yok edilmiştir.20 Kur’ân’da 6666 ayet bulunması
gerekirken21 şimdi 432 ayet eksiktir. İddiaya göre, bu ayetlerin çoğu;
Hz. Ali ve ailesi ile ilgilidir.22 “Sûretu’l-Vilâyet” Hz. Ebubekir,
“Sûretu’n-Nübüvvet” de Hz. Osman tarafından Kur’ân’dan çıkartılmıştır.23
Yine, Osman nüshasında sureler karma karışık bir hale getirilmis, iniş
sirasi dikkate alınmamış,24 Alak suresi ilk ayetler olması gerekirken
96. Sıraya konmus, Mâide sûresi üçüncü ayet, son ayet olması gerekirken
beşinci sûrede yer almış, Mekkî ve Medenî ayetler birbirine karışmış,
bazı ayetler farklı sûrelerde tekrar edilmiş, bazı sûrelerin ayet
sayıları da değiştirilmiştir.25 Dolayısıyla, Hz. Muhammed’den sonra Hz.
Ali’nin dışlanarak, Kur’ân’ı kendilerine göre yazdılar, bugün, okunan
Kur’ân peygamberin Kitabi, Allah’ın emri, Peygamber’e aittir denilmesi
yanlıştır. 26 şeklindeki bazı ifadelerin ise daha keskin ve mevcut
Kur’ân’ı nazar-ı itibara almayan bir çağrışıma sahip olduğu gözlenirse
de, bu görüşlerin günümüz Alevilik-Bektaşiliğinin ortak kanaati olduğunu
söylemek mümkün değildir”27
Kur’ân-ı Kerim ile, özellikle tahrifle
ilgili göruşler kimi zaman çelişkiler de barındırmaktadır. Nitekim, bir
taraftan bazı ayetlerin yok edildiği, 6666 ayet olması gerekirken eksik
olduğu ifade edilirken,28 diğer taraftan Kur’ân-ı Kerim’in, Yüce
Allah’ın koruması altında olduğunu, bunun “Zikri/Kur’ân’ı biz indirdik.
Onu koruyacak olan da biziz29 ayetiyle ifade edildiğini, bu kutsal kitap
hakkında yapılan dedikoduların etkili olamayacağını, ona batılın
yaklaşamayacağını, Müslümanlar ne kadar bölünürse bölünsün Kur’ân’ın her
yerde aynı varlığını koruyacağını, Aleviler hakkında
Kur’ân’ın tahrifine yönelik ithamların haksız olduğunu dile getiren eserler de bulunmaktadır.30
Bunlara
ilaveten Alevilik-Bektaşiliğin klasik kaynaklarından Buyruk’ta
Kur’an’ın eksik olduğu ya da değiştirildiğine dair en küçük kayda
rastlanmamaktadır.
Sonuç itibarıyla, ”Kur’ân’ın tahrifiyle ilgili
iddiaların hiçbir mesnedi yoktur. Kaldı ki, bu iddialar, yazılı belgesi
bulunmayan, sadece ağızlarda dolaşan söylentilerden ibarettir”
şeklindeki ifadelerle bazı Alevî dedeleri tarafından da reddedilmiştir.
Ayrıca bütün bu iddialara rağmen, mevcut Kur’ân metnine alternatif metin
üretmek, hiçbir zaman mümkün olmamıştır.31
c) İnanç, Adab-Erkan ve Ahlâk Açısından Kur’ân-ı Kerim’in Kaynak ve Referans Değeri
Gerek
klasik ve gerek Alevî-Bektâşi eserlerinde Kur’ân-ı Kerim’den saygı
ifadeleri ile söz edilmekte, inanç, ibadet-erkan ve ahlaka ilişkin
görüşlerin temellendirilmesinde sık sık Kur’ân ayetlerine
başvurulmaktadır.
Alevi-Bektaşilikte inancın kaynağı da Kur’ân
görülür, çeşitli ayetlerle inanca ilişkin hükümler delillendirilir. Söz
gelimi, İslâm’ın temel şartları olan; Tevhid’in, Adalet’in, Nübüvvet’in,
Meâd’ın ve32 İmamet’in kaynağı33 Kur’ân-ı Kerim’dir. Takıyyenin
cevazı,34 İslâm Dini’nin temelinin, Ehl-i Beyt’i sevmek olduğu,35 Alevi
felsefesinin temelinde insanın yer alışı36 çeşitli ayetlere
dayandırılır. Yine günümüz Alevi-Bektaşi eserlerine göre; Tevellâ’nın37
ve Teberra’nın38 kaynağı, Kur’ân-ı Kerîm’dir. Ayrıca, Kur’ân ayetlerinin
Alevi-Bektaşi nefeslerinde de kullanıldığı, bunun
laubalilik olarak algılanmaması gerektiği ifade edilmiştir.39
Günümüz
Alevi-Bektaşi eserlerinde, Alevi-Bektaşiliğin ibadet ve uygulamalarda
Kur’ân’daki emirlere dayandığı40 ayinlerde, nikah törenlerinde, ölümle
ilgili toplantılarda o işlerle ilgili Kur’ân ayetlerinin okunduğu41
İslâmiyetin bir yorumu olarak Aleviliğin; Cem, Dar, Semah,Musahiplik,
İkrar, Tevhid gibi inanç kurumlarının temel dayanağının da Kur’ân-ı
Kerim ile Hz.Muhammed ve Hz. Ali’nin uygulamaları olduğu vurgulanır.42
Dedebaba B. Noyan’ın ifadesiyle
Bektaşiler, “Kur’ân-ı Kerim’in bütün
emirlerine hakiki manalarıyla uyan kimselerdir.
“43
Erkanın uygulanması esnasında da çeşitli ayetler ibadetin bir parçası
olarak okunmaktadır.44 Örneğin, İkrarda,45 Musahiplerin görgüsünde,46
Delil uyandırmada,47 On iki hizmetin başlamasında48 Kur’ân-ı Kerîm’den
çeşitli ayetler okunmaktadır.49
Bütün bunlarla birlikte
Alevilik-Bektaşiliğin klasik kaynaklarından Buyruk’ta ele alınan 40
başlıktan 31’inde Kur’ân’la ilişkisinden söz etmeksizin Kur’ânî
terimlerin geçtiği, 10 başlıkta Kur’ân’dan bir veya birden fazla ayete
yer verildiği 12 başlıkta da ismi zikredilmek sûretiyle Kur’an’a
gönderme yapıldığı görülmektedir.50
d) Kur’ân-ı Kerîm’in Anlam ve Yorumu (Tefsîr veTevîl)
Alevilik-Bektaşilikte
Kur’ân, bir zâhir bir de bâtın olmak üzere iki anlam düzeyine sahiptir.
Asıl olan bâtın anlamıdır.51 Alevî inancında, Kuran’ın, emirleri,
cezaları ve mükâfatları kapsayan dış anlamı (zahir yönü) Şeriatın
karşılığıdır ve namaz, oruç, zekât, hac gibi yaptırımlardan oluşur.
Bâtın yönün karşılığı ise hakikattir ve İslâmiyet’in insanda
gerçekleştirmek istediğini hedef alır. Hakikate ise Tarikat ve Marifet
kapılarından ulaşılır.52 Dört kapıdan birincisini yani şeriatı aşmış
olan Alevî-Bektaşî için zaten zahir anlamla ilgilenmek anlamsız ve
gereksiz olmaktadır.
Alevi-Bektaşiliğe göre Kur’ân-ı Kerîm, yalnızca
harflerden oluşan kelimeler ve cümleler topluluğu olmayıp özel bilgi ile
anlaşılabilir ve dört şey içerir. Bunlar Cafer-i Sâdık’a isnad edilen
görüşe göre;
1. Açıklanmış deyişler, ifadeler (ibareler)
2. İşâretler
3. Özel nitelikli, duyumsanabilen âlemin üzerinde bir başka âleme ilişkin gizli anlamlar, (letâif),
4. Yüce mânevî öğretiler (hakikatler) dir.53
Ya
da Kur’ân; Dualar, Hz. Muhammed’in yol arkadaşlarına açıkladığı düz
yazı biçimindeki bilgiler ve Muhammet’in yalnızca Hz. Ali’ye verdiği
gizli bilgiler olmak üzere üç bölümden oluşur.
Yazılı Kur’ân Kur’ân-ı Sâmit olarak, Kâmil insan olan Hz. Ali de Kur’ân-ı Nâtık olarak adlandırılır.54
Batınî
yorumu, doğal olarak anlaşılması ve yorumlanması bakımından serbest bir
hareket alanı oluşturmaktadır. Nitekim bu durum şöyle
ifadelendirilmiştir:
Bir Anadolu (ya da Balkan) Alevisi, isterse Hz.
Ali gibi namaz kılabilir, oruç tutabilir, Kur’ân’ın her satırına
harfiyen uyabilir, istemezse bütün bunları yapmaz. Çünkü onun için iman,
o imanın biçiminde değil, özündedir.55
Aleviliğin Kur’ân’ı yorumlama
konusundaki en belirgin özelliği ve onu Şia’dan ayıran temel
özelliklerden biri, açık hükümlerini de yoruma tabi tutabilmesidir.56
Kimi zaman bu şekilde son derece serbest ve batınî bir yoruma kapı
aralayan ve bunu alâmet-i farika olarak takdim eden görüş öne çıkarken,
kimi zaman da Hz. Peygamber’den Hz. Ali’ye intikal eden bâtın bilgisinin
imam veya veli diyebileceğimiz kimselerin rehberliği olmaksızın doğru
bir biçimde anlaşılamayacağı fikri ile karşılaşılabilmektedir.57 Bu
durum, günümüz Alevi-Bektaşilerinin Kur’ân’ı anlama ve yorumlama
konusunda sahip oldukları farklı yaklaşımları ifade etmesi bakımından
önemlidir.
Ayetlerin yorumlanmasında Ehl-i Beyt sevgisi ve ya Emevî
karşıtlığının ya da tevellâ-teberrâ inancının izlerini görmek mümkündür.
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun ve özü-sözü bir kişilerle beraber
olun”58 buyrularak özü-sözü bir kişiler ile Ehl-i Beyt kast edilirken,
“on iki pınar”59 ifadesiyle on iki imama işaret edilmiştir.60 “Ancak
kendileriyle anlaşma yaptığınız müşriklerden...”,61 “Hani o verdikleri
evvelki ahtı ve beyat ikrarlarını bozduklarından ötürü biz onları
rahmetimizden çıkarıp lanet ettik...”,62 ve “İsra sûresi”63 ayetleri Hz.
Ebubekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman dahil veda haccında bey’at edip
bey’atinden dönenler hakkındadır.

Sonuç itibariyle Kur’ân-ı Kerîm
konusunda Alevî-Bektaşî eserlerinde ortak noktanın “Kur’ân-ı Kerîm’in
bâtın anlamına yönelmek” olduğu söylenebilir. Kur’ân-ı Kerim ayetlerinin
yorumlanmasındaki kişisel yaklaşım veya batınî yorum geleneği ile
birbirinden farklı hatta, Kur’ân’ın ruhu veya temel karakteri ile
uzlaştırılamaz sonuçlar çıkarmak mümkün olmaktadır.
Kanaatimizce bu
durum, kitabi kültürün yerleşmediği dönemlerde tasavvufi kavram ve
yorumların hakiki anlamlar olarak algılanmış olmasından
kaynaklanmaktadır.64

1 Buyruk, haz. Sefer Aytekin, s. 14.
2 İlyas Üzüm, Kültürel Kaynaklarına göre Alevîlik, İstanbul, 2004, s. 49.
3 Buyruk, s. 95.
4
İlyas Üzüm, Kültürel Kaynaklarına göre Alevîlik, s.
49.
5 Buyruk, haz. Sefer Aytekin, s.
111.
6 Buyruk, haz. Sefer Aytekin, s.
111.
7 İmam Cafer-İ Sadık Buyruğu, haz. Adil Ali Atalay, Can Yay. İstanbul,
1993, s.
12.
8 Ali Ağa Varlık, Hanedan-ı Ehl-i Beyt Neden Hor Görüldü?, Can Yay.,
İstanbul 1993, s.
101.
9 Esat Korkmaz, Ansiklopedik Alevilik Bektaşilik Terimleri Sözlüğü, Ant
Yayınları, İstanbul 1993, s
s.219;
10 S. Hüseyin Gaybî, Şerhu Hutbeti’l-Beyân, 7b,
8a
11 Bkz. Şaban Çiftçi, Günümüz Alevî Bektaşî Kültüründe Hadis, Isparta
2005, s. 16-26. (yayımlanmamış doktora
tezi)
12 Esat Korkmaz, Ansiklopedik Alevilik Bektaşilik Terimleri Sözlüğü, s.
219. Alevî-Bektaşî kaynaklarında “Kur’an Allah’ın kelamıdır. Mahluk
değildir. Kim mahluk olduğunu söylerse Allah’ı inkar etmiş olur”
rivayetinin yer alması dikkat çekicidir. Bkz. Ahmed Rıf’at, Mir’at,
s.136; Ferişteh zâde, Câvidannâme, s.
23
13 Bkz. Reha Çamuroğlu, Günümüz Alevîliğinin Sorunları, Ant Yay.,
İstanbul 1994, s. 116; .İsmail Onarlı, Kerbela Zalimin Zülmüne
Başkaldırı Destanıdır (Faik Bulut’a Yanıt), s.
194.
14 İsmail Onarlı, “Kerbela” (Faik Bulut’a Yanıt)”, s.
194.
15 Haydar Kaya, Alevî-Bektaşi Erkânı, Evrâd’ı Ve Edebiyatı, Engin Yay,
İstanbul 1993, s.
25.
16 Bkz. Mustafa Öztürk, “Alevilerin Kur’ân Tasavvuru Üzerine”, s.
58-59.
17 Bkz. Mustafa Öztürk, “Alevilerin Kur’ân Tasavvuru Üzerine”, s.
58-59.
18 “benem Kitâb-ı Kur‘ân ki, ânın içinde hiç şek ve güman yokdur”. S.
Hüseyin Gaybî, Şerhu Hutbeti’l-Beyân, vr. 34a.
19 Gülağ Öz., İslâmiyet Türkler Alevîlik Bin dört yüz Yıllık Muhalefet, Ay yıldız Yay. Ankara, 1995, s. 33-34.
20
İlhan Cem Erseven, “Hangi Ali?”, (Alisiz Alevîlik Olur Mu? (Ortak
Kitap) Ali Aktaş – Hüseyin, Bal-Nasuh Barın-İlhan Cem Erseven-Sadık
Göksu-Burhan Kocadag-Murat Küçük-İsmail Onarlı-Baki Öz-Cemal Şener-Ali
Yaman-Rıza Zelyut, Ant Yay. İstanbul1998, s. 45.
21 Hasan Sevin, 2000
Yılında Ehl-İ Beyt Gerçeği Ve Alevîlik, Can Yay, İstanbul, 2003, s.
115.; Haydar Kaya, Alevî Bektaşi, s. 244; Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına
Göre Alevîlik, s. 135; İlhan Cem Erseven “Hangi Ali?”, s. 45.
22 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 135; İlhan Cem Erseven, “Hangi Ali?”, 45.
23 Halil Öztoprak, Kur’ân’da Hikmet ve İncilde Hakikat, Can Yay. İst. 1990, s. 128.
24 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 135.
25
Haydar Kaya, Alevî Bektaşi, s.
244-245.
26 Hüseyin Gazi Metin (Dede), Alevilikte Cem, Uyum Yay, II. Bsk,
Ankara, 1997, s. 35-36.
27 Günümüz Bektaşilerinin Kur’ân-ı Kerim’e
bakiş açısını gösteren röportajlar için ayrıca bkz.Günümüzde
Alevilik-Bektaşilik, DİB.
Yay.;
Dünden Bugüne Tercüman 23-30 Temmuz 2004.
28 Hasan Sevin, Alevîlik, s. 115.
29 Hicr 15/9.
30 Hasan Sevin, Alevîlik, s. 330-331.
31 Bilgi için bkz. Mustafa Öztürk, “Alevilerin Kur’ân Tasavvuru Üzerine”, s. 58-59.
32 Haydar Kaya, Alevî-Bektaşi, s. 63-64.
33 Bkz. Haydar Kaya, Alevî-Bektaşi, s. 68-69; Enbiyâ 21/73, Furkân 25/74, Bakara 2/124.
34 Bkz. Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 50.
35
Bkz. Raşit Tanrıkulu, Ademi Fark Eden Allah’ı Bilir, Güven Matbaası,
Ankara, 1989, s. 16-17; Ali Ağa Varlık, İslâmiyetin Özü ve
Alevîlik-Bektaşilik, Can Yay, İstanbul, 2000, s. 38.
36 Bkz. Rıza
Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 53-54. Ayrıca bkz. Bakara
2/30, 32, 33, 34; Araf 7/71, 72, 73, 74; Kaf 50/16.
37 Bkz. Haydar Kaya, Alevî Bektaşi, s. 168-171. Ayrıca bkz. Mümtehine 60/12; Fetih 48/10; Şuara 26/23.
38 Bkz. Haydar Kaya, Alevî Bektaşi, s. 177-178. Ayrıca bkz. Al-İ İmrân 3/61; Ahzâb 33/57.
39 A. Celaleddin Ulusoy, HünkârHacı Bektaş Veli ve Alevî-Bektaşî Yolu, Hacıbektaş 1986, s.187.
40
Haydar Kaya, Alevî-Bektaşi, 127. 41 A. Celaleddin Ulusoy, Hünkâr, s.
202. Bu törenler ve okunan ayetlerle ilgili olarak bkz. Haydar
Kaya,Alevî-Bektaşi, s. 361-380.
42 İsmail Onarlı, “Kerbela” (Faik Bulut’ A Yanıt), s. 203
43 Bedri Noyan, Bektaşîlik Alevîlik Nedir?, s. 10.
44 Bkz. A. Celaleddin Ulusoy, Hünkâr, s. 263 vd.; Kutluay Erdoğan, Alevî-Bektaşi Gerçeği, Alfa Yay,İstanbul 2000, s. 145.
45
Bkz. Kutluay Erdoğan, Alevîlik Bektaşilik, İletişim Yayınları (Cep
Üni.), İstanbul, 1993, s. 52.s. 145. Ayrıca bkz. Fetih 48/10.
46 Bkz. Kutluay Erdoğan, Alevîlik Bektaşilik , s. 141-142. Ayrıca bkz. A’raf 7/23; Tevbe 9/119.
47 Bkz. Kutluay Erdoğan, Alevîlik Bektaşilik , s. 147. Ayrıca bkz. Nur 24/35.
48 Bkz Kutluay Erdoğan, Alevîlik Bektaşilik , s. 153. Ayrıca bkz. Saffat 37/103-107.
49 Erkanın uygulanması ve okunan ayetlerle ilgili geniş bilgi için bkz. A. Celaleddin Ulusoy, Hünkâr, s.263 vd.
50 İlyas Üzüm, Kültürel Kaynaklarına göre Alevîlik, s. 50-54.
51
Reha Çamuroğlu, Günümüz Aleviliğinin Sorunları, Ant. Yay. İstanbul
1997, s. 116; Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 32-33.
52 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 32-34.
53 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 32.
54
Ve İmâm ‘Ali (Kerremallahu veche) hâfız-i şer‘i vahydir. Ve bir mahalde
dahi buyurur ki, “ene Kelâmullahi’n-nâtık” S. Hüseyin Gaybî, Şerhu
Hutbeti’l-Beyân, vr. 24b “ben âlim-i te’vîl-i Kur‘ân ve cemî‘ enbiyâya
gelen kitabları bilici ve benem Tanrı ‘ilmine râsih yani her ‘ilmi kemâ
yenbağî bilici”. Yani, “ben âlim-i te’vîl-i Kur‘ân ve cemî‘ enbiyâya
gelen kitabları bilici ve benem Tanrı ‘ilmine râsih yani her ‘ilmi kemâ
yenbağî bilici”. S. Hüseyin Gaybî, Şerhu Hutbeti’l-Beyân, vr. 68b.
55 Reha Çamuroğlu, Günümüz Aleviliğinin Sorunları, s. 116.
56 Reha Çamuroğlu, Günümüz Aleviliğinin Sorunları, s. 63.
57 Rıza Zelyut, Öz Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 36-37.
58 Tevbe 9/119.
59 Bakara 2/60.
60 Hasan Sevin, Alevîlik, s. 55-56.
61 Tevbe 9/ 4.
62 Bkz. Halil Öztoprak, Kur’ân’da Hikmet ve İncilde Hakikat, s. 176. Ayrıca bkz. Mâide5 /13.
63 Bkz. Raşit Tanrıkulu, Ademi Fark Eden Allah’ı Bilir, s. 121. Ayrıca bkz. İsrâ 17/ 7.
64
Geniş bilgi için bkz. Şaban Çiftçi, Günümüz Alevî Bektaşî Kültüründe
Hadis, Isparta 2005, s. 16-26. (yayımlanmamış doktora tezi)
* Yard.Doç.Dr. Ahmet YILDIRIM ( SDÜ İlahiyat Fakültesi, Isparta/TÜRKİYE)’ ın bir tebliğinden özetlenmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜNDE KURAN İNANCI *
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Müslümanlar Arasında Asırlardan Beri Devam Eden bu Alevî-Sünnî İhtilâfının Sizce Hâl Çaresi Nedir?
» BEKTAŞİ-KIZILBAŞ (ALEVİ) BÖLÜNMESİ VE NETİCELERİ - İrene MELİKOFF
» Osmanlı Sarayı’nda ve kültüründe oğlancılık…
» muhafazakarlaşıyormuyuz? %60 ımız kuran okumayı bilmiyor,%22 hayatı boyunca eline bir kere bile kuran almamış,%8 anlamını okuyor...
» Yavuz, 40 bin Alevi`yi kesti mi?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: Din Kültürü Dersi-Eğitim Öğretim :: Din Kültürü Ahlak Bilgisi Dersi :: 7.sınıf :: Alevilik-
Buraya geçin: