KUTLU FORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
KUTLU FORUM

Bilgi ve Paylaşım Platformuna Hoş Geldiniz
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Empty
MesajKonu: ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-   ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 8:20 am

Dokuzuncu madde:

(Disiplin) yâni zaptürapt nefreti...

Kelimesini bile kullanmıya gelmez. Hemen, suratlarına sigara dumanı üflenmiş kediler gibi yüzlerini buruşturur, döner, giderler.

(Disiplin), her oluşun, toprak altında pişe pişe elmas olmaya giden kömürden, kalb içinde pişe pişe insan olmaya giden nâtık hayvana kadar her oluşun, üstün hakikate karşı teslimiyet sırrını gizleyici başlıca usûl şartıdır. Onun büsbütün olmadığı yerde hiçbir oluş tasavvur etmiye imkân yok... Mide gurultusunun meydana gelmesi için bile asgarî bir (disiplin) ölçüsüne ihtiyaç vardir. Kaldı ki, bütün eserleriyle insanî tecellinin meydana gelebilmesi için...

(Disiplin) şiirini anlıyabilecek adam, dâvanın en üstün cephesi olarak, kendi kendini (Disiplin) altına alabilecek olandır. Yâni Büyük Cihadın namzetleri... Büyük Cihat, milyonluk orduların, milyonluk ordularla boğuşması değil, tek kişinin kendi nefsiyle savaşması... Kendi nefsine zorlayacağı (Disiplin) ile beraber, başkasının zorlayacağı her türlü (Disiplin)den kaçanların, yangın yerindeki bir arsada, dört ayağı havada, keyifli keyifli eşelenen sanki hür bir merkepten farkları yoktur.

Safkan atlar hemen başlarını teslim ederken, mayalarında eşeklik olanlara, (Disiplin) yular gibi görünür? Bir türlü taktırmazlar. Ve tekme, çifte, anırma, zıplama, eşelenme içinde, ortalığı toz dumana boğarlar. Manzaramız budur.

Necip Fazıl Kısakürek, Allahkulundan Dinlediklerim, Büyük Doğu Yay., İstanbul

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/27-fikir-ahlakimiz/
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Empty
MesajKonu: Geri: ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-   ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 8:29 am

İslam dininde demokrasinin yeri nerededir. Demokrasi ne demektir. İslamın demokrasiye bakış açısı nedir?


Cevap

Değerli kardeşimiz;
Günümüz tartışma konuları arasında, İslam ve demokrasi konusunun, muhtelif platformlarda öne çıktığı gözlemlenmektedir. Açıkça belirtmek gerekirse, İslam ve demokrasi mukayesesinin, çok sağlıklı yapıldığını ifade etmek oldukça zordur.

Böyle bir mevzunun en başında, İslam’ın, insanların dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen ilahi kaynaklı bir din, demokrasinin ise, insanların kendi akıl, irade ve bilgi birikimine dayalı olarak ortaya çıkardıkları bir yönetim biçimi olduğunu vurgulamak gerekir.

Bu vurguyu yapmanın ana hedefi, bu iki kavramın, birbirinin zıddı veya birbirinin alternatifi ya da birbiriyle tamamen uyuşan unsurlar gibi takdim etme gayretlerinin doğru olmadığını belirtmektir.

Bu yüzden, İslam’ı, bir din olarak kendi kulvarında, demokrasiyi de bir yönetim şekli olarak kendi kulvarında değerlendirmek gerekir. Bunu yaparken, sadece kavramlara takılıp kalmadan, bu kavramların muhtevasını, objektif bir bakış açısıyla karşılaştırmak zarureti vardır.

Bu noktada, İslam ilahiyatçılarının büyük bir kısmınca kabul edilen en önemli husus şudur: Kur’an tarafından, adı açıkça belirtilen ve insanlara emredilen herhangi bir yönetim biçimi mevcut değildir. Ancak, hem Kur’an’da, hem de Hz. Peygamber’in uygulamalarında, yöneten ve yönetilenlerin sorumluluklarını öğreten evrensel prensipler vardır.

Dünyanın herhangi bir bölgesinde, dönemin ihtiyaçlarına, insanlarının kültürel yapısına, oluşan siyasi şartlara, zamanın ve coğrafyanın getirdiği imkan ve zorunluluklara göre, yönetim modeli geliştirilebilir.

Demokrasinin en belirleyici ve vazgeçilmez unsurlarından biri, halkın yönetime katılması ve kendi hür iradesiyle yöneticileri seçmesidir. Dikkatle incelendiği zaman, Hz. Peygamber’in, İslam’ın en iyi uygulayıcısı sıfatıyla, -kelime olarak, kabul etmek, razı olmak, anlamına gelen -BEY’AT müessesesini çalıştırdığı görülür. Bey’at, günümüz seçim uygulamalarındaki oy kullanma karşılığı olarak, kısaca “halkın yöneticiye bağlılığını belirtmek için reyini ortaya koyması” şeklinde tanımlanabilir. Bey’at, “kadın ve erkeğin, yöneticiye karşı görev ve sorumluluğu kabul etmek üzere yaptığı bir sözleşme” olarak da tarif edilir. (1)

Hz. Peygamber’in başlattığı bey’at uygulaması bazı yapısal değişikliklere uğrayarak Osmanlı dönemine kadar devam etmiştir.

Bu yönüyle bakıldığı zaman, yöneticileri belirleme metodu konusunda İslam öğretisinin, bugünkü demokratik seçim uygulamaları ile çok önemli bir paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. Bu benzerlik, her ferdin kendi reyini hür iradesiyle belirtmesi konusunda da mevcuttur.

Çünkü, zorbalıkla ve kılıç zoruyla alınan bey'at geçerli değildir. Hz. Ömer : "Bir kimse, müslümanlara danışmadan, ister kendisi başkan olmaya, ister başkasını başkanlığa geçirmeğe kalkışırsa (vazgeçmediği taktirde) onu öldürmelisiniz" (2) demiştir.

Toplumun huzurunu bozmaya yönelik, zorbalığa ve haksızlığa dayanan her türlü girişimin bertaraf edilmesi, İslam dininin herkese yüklediği sorumluluklardan sadece birisidir.

Yöneticilerle ilgili olarak İslam’ın öngördüğü en önemli değerler, insanlar arasında, eşitliğin, adaletin ve ferdi hukuk dokunulmazlığının sağlanmasıdır. Şayet demokrasi, toplumları yönlendiren bir sistem değil de, insanların temel hak ve hürriyetlerini teminat altına alan ve halkın taleplerini karşılamayı taahhüt eden bir yönetim biçimi ise, bu hususta da İslam ve demokrasi arasında herhangi bir problemden bahsetmek anlamsızdır.

Çünkü, bu hakların korunması bakımından, ikisi arasında bir aykırılık söz konusu değildir. Hatta İslam, bir taraftan ferdi hukukun korunmasını emrederken, diğer taraftan da toplumsal hassasiyetlere atıfta bulunur ve içtimâî ruhun canlı tutulmasını ister. Bu yüzden, fertlere yüklenen her sorumluluğun, toplumsal hayata bakan bir yönü vardır.

Demokratik yönetim biçimiyle idare edilen ülkelerde, toplum tarafından seçilen ve yine toplum adına karar mekanizması olarak işleyen meclis de, üzerinde durulması gereken en önemli müesseselerden biridir. Bunun İslam literatüründeki tam karşılığı, danışma kurulu olarak tercüme edebileceğimiz, ŞÛRÂ müessesesidir.

Yapılması planlanan işlerin, istişâre sonucunda karara bağlanması gerektiği konusunu, Kur’an iki farklı âyette şu şekilde açıklar:

“Onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. ” (3)

“Onların işleri, aralarında danışma iledir.” (4)

Demokrasinin vasıfları arasında zikredilen çoğulculuk prensibi, Kur’an’da bu âyetlerle formülleştirilmiştir. Çünkü fertler arası istişare, çoğulculuğun en önemli göstergelerindendir. İlk âyette geçen “iş hakkında onlara danış” ifadesi, İslam âlimlerince bir tavsiye değil, yerine getirilmesi zorunlu bir emir olarak telakki edilmiştir. (5)

Yine, İslam’ın benimsediği idari yapı, danışma (meşveret) üzerine kurulması gerektiğinden hareketle, “herhangi bir şahsın diktatörlüğüne dayanan "otokrasi"den; kendisinde ilâhî bir sıfat olduğu iddiasıyla ortaya çıkan kişinin idaresine dayanan "teokrasi"den; üstün azınlık sınıfının hâkimiyetine dayanan "oligarşi"den; kişilerin heva ve heveslerine göre idare ettiği "demagoji"den ayrılır.” (6)

İslâm'daki istişâre sistemi çoğunluk veya azınlık farkı gözetilmeksizin imkan dahilinde herkesin görüşünü almayı gerektirmekte, ancak, görüşler içinde tercihe şayan olanın, parmak hesabıyla değil, derin ve tarafsız aklî araştırma neticesi tesbit edilmiş olanın tatbik mecburiyetini içermektedir. (7)

Özellikle Hz Peygamber ve ondan sonra idarecilik yapan halifeler, istişareye ciddi manada önem vermişler, Kur’an’daki “iş hakkında onlara danış” emrinin en önde gelen uygulayıcıları olmuşlardır. Bundan dolayı İbn Teymiyye: “İdareciler istişâreden muaf olamazlar. Çünkü Allah onu peygamberine emretmiştir” der. (Cool

Hz. Peygamber’in sahabeyle istişaresinde dikkati çeken hususlardan biri; herhangi bir karara vardığı zaman, bu kararının Kur’an’ın bir emri mi yoksa kendi düşüncesiyle aldığı bir karar mı olduğunun, kendisine sorulmasıdır. Kur’an emri olursa, -bağlayıcılık ifade ettiği için- o emir yerine getirilir, ancak Hz. Peygamber’in kendi kararı olursa, bu karar üzerinde sahabe kendi görüşlerini ona aktarırlardı. Bedir harbinden sonra alınan esirlerin, hangi şartlarla serbest bırakılacağı, namaza davetin (ezanın) nasıl uygulanacağı, Hendek harbinde Medine’nin nasıl savunulması gerektiği gibi konular, Hz. Peygamber’in istişare anlayışının en çarpıcı örnekleridir.

İstişâre ederken göz önünde bulundurulması gereken en önemli noktalardan biri, kime veya kimlere danışılacağı konusudur. Abbasi yöneticilerinden Me'mun’un, oğluna nasihat ederken, istişâre konusunda söyledikleri, bu hususa ışık tutar. Der ki: “Şüphen olan işlerde, tecrübe sahibi, gayretli ve şefkatli ihtiyarların görüşlerine başvur. Çünkü onlar, çok şey görüp geçirmişler, zamanın inişli-çıkışlı, ikballi-hezimetli olaylarına şahit olmuşlardır. Onların sözü acı da olsa kabul ve tahammül et. Danışma kuruluna korkak, hırslı, kendini beğenmiş, yalancı ve inatçı kişileri alma.” (9)

İslam dünyasının, batı kaynaklı olarak geliştirilen birçok müessese üzerinde ortak bir noktaya varamadığı açıktır. Demokrasi de bunlardan bir tanesidir. Hiçbir bilimsel ve akli temele dayanmadan kimileri, demokrasinin İslam’la tamamen çeliştiğini anlatırken, kimileri de ikisi arasında tam bir uyumun varlığını anlatmaya çalışmaktadır.

Fertlerin ve toplumların mutluluğuna katkıda bulunma gayesi ve arzusu olan herkes için, en makul olan şey, -kavram kompleksine kapılmadan- din olarak İslam’ın evrensel değerlerinden, idari bir mekanizma olarak da demokrasinin öngördüğü temel hak ve özgürlüklerden yararlanmanın yollarını aramaktır.

Adı ne olursa olsun, insanların huzur ve mutluluğu için yürütülen çabalara İslam’ın herhangi bir itirazı söz konusu değildir.

“Demokrasinin benimsenmesi Batı’yı “meşrulaştırma” değil, gerçek bir yeniden keşif olarak görülebilir. Batılı demokrasi ile İslam, yöntemde bazı farklılıklar gösterse bile, gayelerindeki benzerlikler dikkate alınarak birbirinden istifade edebilirler. Tabii bu istifade, Hasan Turabi’nin ifadesiyle söyleyecek olursak, eğer Batılılar, demokrasinin “Müslüman bir çocuk doğurmasına” müsaade ede(bili)rlerse gerçekleşebilir. Çünkü hala Batı’da birçok kişi için “islami demokrasi” kavramı lanetli olarak görülmektedir.” (10)

Netice itibariyle, İslam prensiplerinin demokrasinin öngörüleriyle tamamen uyum içerisinde olduğu iddia edilemez. Ancak eğer dinden bağımsız düşünürsek, yönetim biçimleri içerisinde İslam’ın genel hükümleriyle en kolay uyumlu hale getirilebilecek yönetim biçimi yine demokrasidir.

Bu arada İslam düşünürlerinin bu konuda bir çözüm arayışı içerisinde oldukları da bir gerçektir. Zira demokrasi, kaçınılmaz olarak müslümanların içerisinde bulundukları ve kendisinden etkilendikleri bir sistemdir. Konumlarının İslam’a uygunluğunu her zaman sorgulamak zorunda olan müslümanlar, kendilerini kaçınılmaz olarak etkisinde bulundukları demokrasi karşısında çözüm arayışı mecburiyetinde bulmuşlardır.

Kur’an verilerine uygun olarak yapılan tartışmalar, demokrasiye bir karşıtlık değil, yeniden tanımlanan demokrasiye taraftarlık şeklinde kendini göstermektedir.
Dünyada birbirinden farklı birçok demokrasi tanımı ve uygulaması vardır. İslam dünyası, bu durum karşısında, bir yandan İslam’ı doğru anlamak ve doğru yorumlamak, diğer yandan da demokrasiyi bu yorum içinde tanımlamak zorundadır. Böyle bir yol, İslâm ve demokrasinin buluştuğu bir orta noktanın oluşmasına katkıda bulunabilir.

(1) Yusuf Kerimoğlu, İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınevi, bey’at md.
(2) Muhammed Ravvas Ka'l-aci, Mevsûatu fıkh Ömer b. el-Hattâb, 1401/1981, 103.
(3) Al-i İmran : 3/159
(4) Şûrâ : 95/38
(5) Fahreddin er-Râzî, Mefâtihu'l-Gayb, Kahire 1934-62, IX, 76; Nevevi, Şerhu'l Müslim, Kahire 1347-49/1929-30, IV, 76.
(6) İzzüddin et-Temîmî, eş-Şûrâ beyne'l-Esâle ve'l-Muâsıra, Amman 1405/1985, s. 27-28.
(7) Ma'ruf ed-Devâlibî, İslâm'da Devlet ve İktidar (trc. Mehmed S. Hatipoğlu), İstanbul 1985, s. 55.
(Cool İbn Teymiyye, es-Siyâsetü'ş Şer'iyye (Mecmû'u Fetâva içinde), Riyad 1381-86, XXVIIl, 386, 387
(9) Mefail Hızlı, İslam Ansiklopedisi, Şamil Yayınları, istişare md.
(10) bkz. Mevlüt UYANIK, İslam ve Demokrasi, -Muhammed Abid el-Cabiri Örneği-.


Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Empty
MesajKonu: Geri: ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-   ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 8:33 am

İSLAM ve CUMHURIYET
Müslümanların ilk devlet yöneticileri raşid halifeler cumhuri yönetim seklinin başlangıcını yapmışlardır. Kur'an–i Kerim 'in istişareyi ( Sura ‘ yi ) emreden ayeti cumhuri yönetimin uygunluğuna işaret eder. Dört büyük halifeden ihtilalle basa gelmemişlerdir. Hiçbiri diğerinin akrabası değildir. Babadan oğula yönetim devir teslimi söz konusu olmamıştır. Hepsi de kendileri istemeksizin halkın istek, hatta ısrarı üzerine görev almışlardır. Halife Hz. Ömer'in, son anlarında oğlunu yerine tayin etmesi teklifleri üzerine verdiği cevap meşhurdur: – Bir evden bir kurban yeter! Sorumluluk duygusunu gösteren şaheser bir cevaptır bu. Devlet başkanlığını kendini kurban etmekle es tutan bir mesuliyet anlayışı... Cumhuriyetle bağdaşmayan baskı ve dayatmaları protesto eden dindarları, cumhuriyet karşıtı olarak göstermek yanlıştır, maksatlıdır. Evet, dindar insanlar cumhuriyet düşmanı olmazlar. Hatta onların cumhuriyet anlayışı, yetmiş sekiz yıllık gibi kısa bir geçmişe değil belki bin dört yüz yıllık gibi tarihi bir köke de sahiptir. İlk dört büyük halifenin icraatı ve uygulamalarını bir bakıma cumhuri bir yönetim sekli olarak yorumlayan insanları nasıl cumhuriyet karşıtı olarak takdim edeceksiniz? Bunda haklilik payı bulunabilir mi? İsterseniz asr–ı saadetteki cumhuriyetçi uygulamalardan bazı örnekler sunalım. Bakalım bugünkü anlayışa çok mu ters düşecek, fazla mi yanlış görülecek! Yoksa bizim hedefimizdeki cumhuriyet uygulaması da budur; ama henüz varamamış, aynına muktedir olamamışız mi denecek?
Halife Hazret–i Ömer bir ara halka hitap ederken söyle bir istekte bulunur: – Ey insanlar beni dinleyin ve itaat edin! Halktan biri ayağa kalkar ve sert muhalefetini söyle ilan eder: – Seni dinlemiyor ve itaat da etmiyoruz. Sırtındaki tam kat elbisenin hesabini vermedikçe. Sunu ilave eder sözlerine: – Dağıttığın kumaştan bize yarim kat elbise ancak olurken nasıl oluyor da senin üzerinde tam kat elbise görüyoruz? Halifenin buna cevabi sudur: – Oğlum Abdurrahman, bunun cevabini sen ver. Abdurrahman ayağa kalkar ve söyle açıklar durumu: – Babama da sizin gibi yarim kat elbiselik kumaş düştü. Ancak yabancı elçilerin yanına çıkıyor diye kendi hissem olan kuması da babama verdim. O yüzden bir kat elbiselik kumaş var babamın üzerinde. İtirazcı adamın cevabi duyulur tekrar: – Simdi dinliyor ve itaat ediyoruz. Buyur ne buyuracaksan!
Siz söyleyin, cumhuriyet halkın yönetimden hesap sorduğu bir rejimin adi değil midir?? Bugün de böyle bir örnek görmeyi istemiyor muyuz? Varırsak bu örneğe varacak, aynini icra edecek değil miyiz? Hal böyle iken kim dindarları cumhuriyete karsı göstermeye yeltenebilir?
Medine'de zeytin yağı sıkıntısı çekilmektedir. Bu yüzden devlet başkanı Hz. Ömer, dışarıdan getirttiği zeytin yağını şehrin meydanında halka bizzat nezaret ederek dağıtmaktadır. Bu sırada yakınlarından biri yaklaşıp halifenin kulağına bir şeyler fısıldar. Hiddetlenen halifenin akrabasına cevabi herkesin duyacağı sertliktedir: – Sana düsen, halktan biri gibi sıraya girmek, sıran gelince hisseni almaktır. Halifenin yakınlığına güvenerek herkesten öne geçemezsin. Benden sonra gelecek yöneticilere, akrabalarını kayırdı seklinde kötü bir örneği veremem. Dur yerinde. Bekle sıranı! Ve halifenin yakini doğruca kuyruğa girer; ancak sırası gelince hissesini alır, bir kayırma asla söz konusu olmaz.
Bugün bunlar çok mu kötü örnekler, fazla mi yanlış misaller? Devletin imkanlarının eline geçirenler mutlaka: – Devlet mali deniz, yemeyen ise falan.. mi demeliler? Cumhuriyetin gereği hangisi? Kimler kimleri cumhuriyet karşıtı olarak göstermeye yelteniyorlar desek yanlış mi olur? ( Ahmet SAHIN - Zaman: 31.10.2001 )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
@bdulKadir
Adminstratör
@bdulKadir


Mesaj Sayısı : 6736
Rep Gücü : 10015190
Rep Puanı : 97
Kayıt tarihi : 17/03/09
Yaş : 61
Nerden : İzmir

ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Empty
MesajKonu: Geri: ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-   ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ- Icon_minitimeÇarş. Nis. 27, 2011 8:43 am

SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK OLUR MU ?
EMNİYETİN BİR İSTATİSTİĞİ ;

TRAFİK KAZALARININ %61’İ
GENEL SUÇLARIN %85’İ
TECAVÜZLERİN % 50’Sİ
EŞİNİ DÖVENLERİN %70’İ
İŞE GİTMEYENLERİN %60’I
CİNAYETLERİN %85’İ
ŞİDDET OLAYLARININ %50’Sİ
GENEL TUTUKLAMALARIN %50’Sİ
AKIL HASTANELERİNE YATANLARIN %40’I , İÇKİ YÜZÜNDEN OLMAKTADIR .
İNSAN NE KADAR EĞİTİMLİ OLURSA OLSUN , İNSANDA NEFİS , EGO ,ŞEHVET ...VARDIR.SARHOŞ BİR EĞİTİMLİ İNSANIN TAVIRLARI İLE CAHİL BİR SARHOŞUN TAVIRLARI ARASINDA HİÇ BİR FARK YOKTUR.YANİ SARHOŞLUK EĞİTİMİ SIFIRA İNDİRMEKTEDİR!NEFİS-EGO ASLA , TAMAMEN YOK EDİLEMEZ.AVRUPA-ABD GİBİ ÜLKELERDE EŞİNİ DÖVME , CİNSEL SAPIKLIK ,İÇKİ ,ZİNA,UYUŞTURUCU GİBİ OLAYLARIN ORANI EĞİTİMLİ , PROF.,AVUKAT ,...GİBİ İNSANLAR İLE CAHİL İNSANLAR ARASINDA AYNI OLDUĞU ARAŞTIRMALAR SONUCU ORTAYA ÇIKMIŞTIR.ÇÜNKÜ HER İKİ GRUPTA DA NEFİS , EGO VARDIR.TEK FARK NEFSİNİ EĞİTMEMİŞ BU GRUPLARIN BU OLAYLARI YAPMADAKİ KALİTE FARKIDIR , ZENGİN KOKAİN İÇERKEN FAKİR BALİ ...ÇEKMEKTEDİR.
İNSANIN TANIMINI TAM VE DOĞRU YAPMALIYIZ.İNSAN FİLOZOFLARA GÖRE “ KONUŞAN-DÜŞÜNEN HAYVAN.” , BİYOLOGLARA GÖRE “ OMURGALI MEMELİ HAYVAN.” ...TÜM BU TANIMLAR DOĞRU TARAFLARI OLAN EKSİK TANIMLARDIR.İNSAN , “MELEKTE OLABİLME , HAYVANDAN DA AŞAĞI OLUP ŞEYTANLAŞABİLME YETENEĞİNE SAHİP AKILLI CANLIDIR.” BU TANIMDAN HAREKET EDERSEK , İNSANIN MELEKÎ YÖNÜNÜN ÖNÜNÜ AÇIP ŞEYTANÎ YÖNÜNÜN ÖNÜNÜ KAPATMAK GEREKLİDİR.BU İSE İYİLİĞİ ( AHLAKI ,TEMİZLİĞİ ,DÜRÜSTLÜĞÜ ,NAMUSU ...) TEŞVİK EDİP , KÖTÜLÜĞE ( AHLAKSIZLIK ,KADIN SÖMÜRÜSÜ ,İÇKİ ,KUMAR,FAİZE...) ENGEL OLMAKLA MÜMKÜN OLABİLMEKTEDİR.
ÖZGÜRLÜK BAŞKASININ HAKKININ BAŞLADIĞI YERDE BİTER .O HALDE ÖZGÜRLÜĞÜN DE BİR SINIRI VARDIR.YOKSA BAŞKASINI RAHATSIZ EDECEK KADAR SESLİ MÜZİK DİNLEMEYE KİMSENİN HAKKI YOKTUR ....
TÜM İNSANLAR EĞİTİLSE BİLE İÇKİ SERBEST İSE , KUMAR –FAİZ SERBEST İSE , FUHUŞ , KADIN SÖMÜRÜSÜ ...SERBEST İSE ; SARHOŞ , AÇ ,SAPIK İNSANLARIN MADDİ EĞİTİMDEN GEÇMELERİ KÖTÜLÜĞE ASLA ENGEL OLMAZ.
SINIRLI ENGELLEME VE İYİLİĞİN TEŞVİKİ İLE İDEAL TOPLUM OLUŞTURULABİLİR . AKSİNİ SAVUNMAK İDEALİZMDEN DE ÖTE ÜTOPİK OLAN AMA ASLA REALİST OLMAYAN BİR TEORİ İLE “ SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK “ İLE SADECE ŞEYTANLAŞAN İNSANLAR ELDE EDİLİR VE SATANİST , SAPIK , ALKOLİK ,UYUŞTURUCU MÜBTELASI , HUZURSUZ VE TATMİNSİZ İNTİHARA VE AŞIRI EYLEMLERE TEMAYÜLÜ OLAN BİR TOPLUM OLUŞUR.
İSLAM'A GÖRE HÜRRİYET :KENDİNE DE , BAŞKALARINA DA ZARAR VERMEDEN İSTEDİĞİNİ YAPMA ÖZGÜRLÜĞÜDÜR.YANİ İÇKİ,UYUŞTURUCU HÜRRİYET KAPSAMINA GİRMEZ İSLAM'DA.KİMSE KENDİNE VE BAŞKASINA ZARAR VERMEYİ İYİ OLARAK NİTELEMEZ HERHALDE..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kutluforum.yetkinforum.com
 
ÖZGÜRLÜK-DİSİPLİN-DEMOKRASİ-
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Mürtedin Durumu Ve Özgürlük
» Sınıf Disiplin Yöntemleri
» Zeka Alanlarına Göre Disiplin Stratejileri
» İslam ve Demokrasi (1)
» Kızların Utanma Duygusu Nasıl Yok Ediliyor??? Kadın Meselesi

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
KUTLU FORUM :: İslami ilimler ve dini kültür :: İtikad-İnanç-Kelam-Felsefe-
Buraya geçin: